Bu içerik ilk kez "How Misinfodemics Spread Disease" başlığıyla The Atlantic tarafından 30 Haziran 2018 tarihinde yayınlanmış ve Emek Akman tarafından Teyit için çevrilmiştir.
Adına Büyük Koku dediler. 1858 yazında Londra’yı etkisi altına alan sıcak hava dalgası mide bulandırıcı sonuçlara yol açtı. Şehir bir zamanlar “Gümüş Thames” diye bilinen nehirde süzülen kesif, soluk kahverengi sıvıdan yayılan kokuyla doldu. Ofisleri nehre bakan politikacılar kokuyu bastırmak için perdelerini kalsiyum klorüre batırdılar, ilk kez gerçek bir adım atmaya zorlanmışlardı. O dönemde insanların birbirine yakın yaşaması ve zayıf hijyen, hastalıkların ve salgınların artmasını kolaylaştırıyordu. Ancak o zamanlar dünyanın en büyük şehri olan Londra’nın sakinleri veba, klamidya ve kolera gibi bulaşıcı hastalıkları yayanın bu nahoş kokular olduğuna inanıyordu.
Hastalıkların bulaşmasına kötü kokan havanın sebep olduğunu ileri süren miasma teorisinin doğru olduğu noktalar vardı ancak teori tam olarak geçerli değildi. Durgun, kirli suyun kokusu su ile taşınan hastalıklara neden olabilecek mikroorganizmaların üreyebileceği kusursuz bir ortamın göstergesidir. Ancak gerçek sorun suyun kokusu değil, o suyun içindeki mikroplardır ve o dönemde bilim insanları aradaki farkı anlayabilecekleri yeterli teknolojilere ve araçlara sahip değildi. Onlar da aslında hastalığın yayılmasına engel olmayacak çözümlere odaklandılar.
Şimdilerde hastalıklar yalnızca dirseğimizin iç tarafıyla ağzımızı güzelce kapatmadan hapşırdığımızda ya da öksürdüğümüzde havaya saçılan damlalar veya parçacıklar ile değil, Facebook durum bildirimleri ve Google sonuçları ile de yayılıyor. Dünya çapında dijital sağlıkla ilgili yanlış bilgilerin fiziksel sağlık üzerindeki etkileri her gün artarak bir felakete dönüşüyor. Yakın zamanda yapılan araştırmalarda Twitter’daki bot hesapların elektronik sigaralarla ilgili olumlu görüşlere katkıda bulunan içerikler paylaştığı tespit edildi. Batı Afrika'da dolaşan yanlış bilgilere Ebola'dan ölüm sayıları da eklendi. Suya flor katıldığına ilişkin komplo teorilerinin büyük hızla yayıldığı Avustralya’nın Yeni Güney Galler bölgesinde diş çürüğünden şikayetçi çocuklar suya gerçekten flor katılan bölgelere göre çok daha yüksek oranda dişlerinin çekilmesi için hastaneye yatırılıyor. Son birkaç hafta içinde Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin 2000 yılında ABD’de tamamen yok edildiğini ilan ettiği kızamık vakalarıPortland, Boston, Chicago ve Michigan gibi bölgelerde ortaya çıktı; araştırmacılar bunun gibi önlenebilir hastalıkların yeniden ortaya çıkmasının internette karşılaşılan yanlış yönlendirici içerikle ilişkili olarak aşıya güvenin azalması nedeniyle bağışıklık kazanma oranlarındaki düşüşten kaynaklandığından endişe ediyor. Sağlıkla ilgili yanlış bilgilerin nereden ve nasıl yayıldığını belirlemeye yardımcı olan yeni araçlar ve teknolojilerle ulaşılan kanıtlar sağlıkla ilgili çevrimiçi ortamda karşılaştığımız yanlış bilgilerin bizi hastalığa karşı daha yatkın hale getirebilecek kararları ve davranışları teşvik edebileceğini göstermekte.
Bu olaya viral hale gelen yanlış bilgiler nedeniyle belirli bir sağlık sorununun ya da hastalığın yayılmasını tanımlayacak şekilde yanlış bilgi mikrobu diyebilirsiniz.
Bugün aşıya karşı gelişen tereddüdün kaynağı internetin yaygınlaştırma gücünü arkasına almış, geri çekilmiş tek bir makalede bulunabilir. Orijinal makalenin önderi olan biliminsanı bir kızamık aşısı için patent başvurusunda bulunacaktı ve rakip kızamık-kabakulak-kızamıkçık aşısını otizmle ilişkilendiren bir kampanya yürüttü. Yayımladığı makalenin önemli finansal çıkar çatışmaları nedeniyle, baş yazarın oğlunun 10. yaş gününde çocuklardan para karşılığı kanlarını istemesi dahil olmak üzere etik olmayan yollarla toplanan veriler ve sahtekarlık sonucu ortaya çıktığı artık geniş kitlelerce kabul edilmektedir. Doktor olarak lisansı iptal edilse de makalesinden yayılan virüs bilgi kanallarımıza bulaşmaya devam ediyor. Sahte çalışma grip aşılarıyla ilgili sağlık hilelerinde, kanamayı önlemek için yeni doğanlara K vitamini vermeyi reddeden yanlış bilgiye dayalı önerilerde, kanıta dayalı aşılama takvimlerini değiştirmede dayanak gösterildi.
Aşılar işin yalnızca bir yüzü. Brittany Seymour önderliğindeki araştırmacılar sağlıkla ilgili viral hale gelen yanlış bilgilerle suya flor katılmasına karşı büyüyen tepkiler arasında doğrudan ilişki için bir harita çıkardı. Bulguları, suya flor katılması üzerine yapılan önemli ölçüde hatalı bir çalışmanın ardından sosyal ağlarda oluşan güçlü bağların, insanların sağlıkla ilgili yanlış bilgileri yaymaya devam eden çevrimiçi gruplar oluşturmalarına yol açtığını gösterdi. İtibarını yitiren çalışmalardan doğan yanlış bilgiler capsler, makaleler ve videolarla Pinterest, Instagram ve Facebook da dahil olmak üzere platformlarda dönüşmeye ve yayılmaya devam ediyor. Thames Nehri’nde süzülen mikroplar gibi zehirli bilgiler de dijital kanallarımızda süzülüyor.
Bir araya getirilen verilerin ABD’de aşı oranlarının durağan olduğunu gösterdiği söylenebilir. Ancak bu iyimserlik bazı eyaletlerde gelecekte aşı olup olmayacağına karar verecek genç nüfusun çevrimiçi ortamda yayılan aşı hakkındaki yanlış bilgilere karşı duyarlı hale geldiği günümüzün dijital çağında çok da iyi bir öngörü olmayabilir. Örneğin kızamık gibi hastalıkların “toplumsal bağışıklığı” yetersiz olan, yani bu yüksek düzeyde bulaşıcı hastalığın yayılmasını önlemeye yetecek kadar kişinin aşılanmadığı topluluklarda çoktan yayıldığı düşünülmektedir. Toplumsal bağışıklık yalnızca aşıların ve antibiyotiklerin hastalığın yayılmasını önlediği kaliteli kamu sağlığı meselesi olmaktan çıkmış, kaliteli kamusal bilgi meselesi de olmuştur. Örneğin artık sosyal medyadan çıkan söylentilerin Ebola’nın daha hızlı yayılmasına neden olduğunu ve kriz yöneticileri iletişim stratejilerini uyarladığında daha çok topluluğun hayat kurtaran tedaviye ulaştığını ve hastalığın önlenmesine yönelik adımlar attığını biliyoruz.
Yine de dijital enfeksiyonların tam olarak nasıl gerçekleştiğini ancak semptomlara odaklanarak, aşı yaptırma konusunda tereddüdü yansıtan bir tweetin kaç kere paylaşıldığına bakarak, bazı internet kullanıcılarının bağışıklık hakkında yanlış bilgilere rastlamasını kolaylaştıran dijital altyapılar gibi temelde yatan nedenleri kurcalayarak anlamaya çalışıyoruz.
Ayrıca araştırmacılar Richard Carpiano ve Nick Fitz’in de bahsettiği gibi, bir kavram olarak kanıta dayalı bağışıklık kazandırma uygulamalarına güvenmeyen bir grubu ya da kişiyi ifade eden “aşı karşıtlığı” karar mercii olarak ebeveyne veya aşılanmamış çocuğa ve topluluğa odaklanan bir yara doğurur. Seymour’ın dikkat çektiği gibi sorun genellikle iletinin viralliğinden ve yayıldığı ortamlardan kaynaklanır.
Kamu sağlığı yetkilileri bilgi ekosistemine ve yakın gelecekte aşıyla önlenebilecek hastalıkların yayılmasını nasıl etkileyebileceğine pek dikkat etmiyorlar. Aşılarla ilgili Pinterest paylaşımlarının %75’inin kızamık aşıları ve otizm arasındaki sahte bağlantıyı tartışmasının toplumsal bağışıklığın geleceği açısından anlamı nedir? Peki ya devletin sponsorluğunda yürütülen yanlış bilgi kampanyalarının, sistemlerimizin halihazırda oluşturduğu hassasiyetleri suistimal etmesinin etkileri nelerdir? Daha geçen hafta George Washington Üniversitesi’ndeki bilim insanları Twitter’daki Rus bot ve troll hesaplardan ortalama kullanıcıya göre 22 kat daha fazla aşı tweeti paylaşıldığını tespit ettiler.
Bugüne kadar kamu sağlığına yapılan müdahaleler, efsaneleri çürüterek ve bilim insanlarının daha fazla veri toplayıp daha fazla yayın yapmasını önererek yanlış bilgi mikrobunun dışa dönük işaretlerini ele almış gibi görünüyor. Aynı şekilde alanın büyük kısmı iletişim kılavuzları hazırlayıp geleneksel yayım stratejilerine odaklanıp arama motoru optimizasyonu, viral pazarlama kampanyaları ve sosyal yayılım yaklaşımlarıyla insanlara ulaşma gibi adımları göz ardı ediyorlar. Araştırmalar kamu sağlığına yönelik dijital erimin hedef almaya çalıştığı kitlelerin erişemediği bir dil ve stratejiler kullandığını ortaya koymaktadır. Bu da araştırmacılar Michael Golebiewski ve Dana Boyd’un ilgili bilgilerin sınırlı olduğu, hiç olmadığı ya da çok hatalı olduğu arama terimleri olarak tanımladıkları “veri boşlukları”nı oluşturmuştur. Data for Democracy’den Renée DiResta gibi araştırmacılar bu ortamları incelerken, bir ücret karşılığında kestirme çözümler ile yapılan açıklamalardan kar sağlayan, rahatsız edici, kaygı verici, bilimsel gibi görünen (ancak doğrulanmamış, büyük olasılıkla da zararlı) içeriğin derinliklerine ulaştıran algoritmik tavşan deliği türlerini belgeledi.
Bu konuda önemli adımlar atan Google’ın hakkını yiyemeyiz. Google’ın aramaya ilişkin kılavuzlarında uzmanlık, yetkililik ve güvenilirlik önceliklidir. Artık, “grip belirtileri” gibi bir arama yaptığınızda Harvard ve Mayo Clinic tarafından desteklenen bilgi-grafik bölmelerini ekranın sağında görebilirsiniz. Bu bölmelerdeki veriler daha fazla bilgi sağlamak amacıyla indirilebilir PDF dosyaları da içerir. Facebook da yanlış bilgi mikrobu ile mücadele için makalelerin ek bağlantılarını paylaşan yeni bir özellik üzerinde çalıştığını söylüyor. Bu özellikle kullanıcılar görüntüye tıklayıp ilgili makalelerin, belirli bir makalenin paylaşıldığı yerlerin görsel haritalarının, kaynak bilgilerin ve ilgili Wikipedia sayfalarının bağlantılarını görebilecekler.
Yanlış bilgi mikrobuyla mücadele edenler yalnızca büyük platformlar değil. Çevrimiçi içeriğin güvenilirliği için web genelinde standartlar geliştirmeye çabalayan Credibility Coalition (Güvenilirlik Birliği) ve bilimsel iddiaları yeni yöntemlerle tercüme etmeyi ve ortaya çıkarmayı hedefleyen PATH, farklı platformlar üzerinde bilgi erişimi ve veri standartları düşünüldüğünde akla gelen çalışmalardan. Öte yandan Trust Project (Güven Projesi) yeni platformlar için makine tarafından okunabilen güven göstergeleri geliştirmiştir. Hypothesis çevrimiçi içeriği açıklamak için bilim insanları tarafından kullanılan bir araçtır. Hoaxy ise iddiaların çevrimiçi ortamda yayılımını görselleştirir.
CDC ve Mayo Clinic Instagram hesaplarına sahip, gerçi takipçilerinin toplam sayısı yalnızca 160 bin kişi, yani Kim Kardeshian’ın takipçisinin binde biri kadar. Ünlülerin yaydığı efsaneleri daha geniş kitlelerin gözünde çürüten ve kadın sağlığı üzerine bir blog yazan Jennifer Gunter (“Twitter jinekoloğu”) ve dünyanın dört yanından sıra dışı tedavileri konuk ettiği sağlık videoları dizisi yakın zamanda Netflix’e geçen Kanadalı profesör Timothy Caulfield gibi sağlık savunucuları çevrimiçi ortamda daha fazla tanınmaya başlandı. Dünyanın dört bir yanından doktorlar, pazarlama stratejilerini ödünç alarak aradaki boşlukları kapatıyor, bilim insanları da sosyal ikonlar ve kamu sağlığı uzmanları arasındaki işbirliğini savunuyorlar.
Yanlış bilgi mikrobu yıkıcı görünebilir. 19. yüzyılda Londra’da olanlar gibi, kentleşmeden öğrendiğimiz şey insanların bir araya geldiğinde hastalığın yayılma riskinin arttığıdır. Yeni kanıtlar bilimsel fikir birliğini zaman içinde değiştirdiğinden bunun nedenini hala tam olarak anlayamıyoruz. Londra’nın Büyük Koku deneyiminden sonra araştırmacılar hastalıkların bulaşmasına dair yeni bir anlayış geliştirmeye yetecek kanıtlara ulaştılar ve hastalıkların kokulardan yayıldığı inancı yerini yeni hastalık yapıcı mikrop teorisine bıraktı. Nihayetinde yalnızca bir çözüm yoktu, bir çözüm ekosistemi vardı: insanlar ameliyatlarda hijyeni sağlamak için antiseptikler kullanmaya, herpes ve HIV gibi hastalıkları tedavi etmek için antiviral ilaçlar almaya, çocuk felci ve çiçek gibi hastalıklardan korunmak (ve bu hastalıkları ortadan kaldırmak) için toplu aşı kampanyalarına katılmaya ve içme suyu kaynaklarına karışmayan kanalizasyon sistemleri kurmaya başladılar. Bugün Thames Nehri hala kirli olsa da artık korkunç hastalıkların kaynağı değil.
Artık hastalıkların insanlar dijital alanlara yığıldığında da yayıldığını biliyoruz. İster sevimli hayvanlarla ister sağlıkla ilgili yanlış bilgiler hakkında olsun capslerin virüs gibi yayıldığını biliyoruz: dönüşüyorlar, değişiyorlar ve bir fikir ideal biçimi bulup yayılana kadar hızla uyarlanıyorlar. Bundan sonra bu yanlış bilgi yayan capsleri tanımlamak, test etmek ve bunlara bir çare bulmak için etkin yollar geliştirmeliyiz. Önümüzdeki en büyük zorluklardan biri dijital viralliğin ve bunun şaşırtıcı, beklenmedik yayılımının kamu sağlığı üzerinde gerçek etkiler doğurabileceğini dikkate alan “capsle yayılan hastalık teorisini” kurmak. O güne kadar kızamık, Ebola ve diş çürümesi salgınlarını tetikleyebilecek daha çok yanlış bilgi mikrobuyla karşılaşacağız. Bu nedenle de kamu sağlığı uzmanlarının bir yandan hastalığın bir yandan da yanlış bilgilerin yayılmasıyla mücadele etmesi gerekecek.