Araştırma: Yanlış bilgi ve propaganda çağında WhatsApp

Sahte haberlerin yaygınlaşması sosyal medyadan çok mesajlaşma uygulamaları üzerinden gerçekleşmeye başladı. Bu durum gitgide kötü bir hal almaya başlayacak.


30/08/2017 11:00 7 dk okuma

Bu içerik 5 yıldan daha eski tarihlidir.

*Bu içerik ilk kez "The Era of Whatsapp Propaganda Is Upon Us" başlığıyla Foreign Policy tarafından 17 Haziran 2017 tarihinde yayınlanmış ve Gizem Dikmen tarafından Teyit için çevrilmiştir.

Bazılarına göre yanlış bilginin tartışmalarının geleceğinde mesajlaşma uygulamaları yer alacak.

Brezilya’da ortaya atılan bir dedikodu çocuk kaçırdıkları iddiasıyla iki kişinin dayak yemesine yol açtı. Geçtiğimiz sonbaharda tuz kıtlığına girileceği dedikodusu Hindistan’daki bazı şehirlerde insanların pazarlara akın etmesiyle ölümcül bir hal alan paniğe neden oldu. Geçtiğimiz ay, sonuçların tartışmalı olduğu ve onlarca kişinin ölümüyle sonuçlanan protestoların gerçekleştiği Kenya’daki seçimler sırasında, sahte bir anket raporu yayınlanması seçime katılan adaylar hakkında şüphe duyulmasına neden olmuştu.

Şiddetle sonuçlanabilecek yalan haberleri olabildiğince hızlı bir şekilde düzeltmek görevi gazetecilere düşüyor. Ancak, bu yalan bilgileri ortaya çıkaran kişi ve bunu yaparkenki motivasyonu gibi ayrıntılara ulaşmak çoğu zaman mümkün olmuyor. Bunun sebebi ufak bir ayrıntı gibi görülen ve bu yanlış bilgilerin okuyuculara ulaşmasını sağlayan mesajlaşma uygulaması WhatsApp.

WhatsApp, Viber gibi kapalı mesajlaşma uygulamaları dünya çapında popülerliğini artırıyor. Haber kaynağı olma açısından mesajlaşma platformları kullanıcılarına daha geniş bir dünya sunarken, Twitter ve Facebook gibi platformların popülerliği düşüşe geçmiş durumda. Son zamanlarda YouGov’un 36 ülkeden 70 bin insanın katılımıyla yaptığı anketin sonuçlarına göre ankete katılanların yüzde 23’ü haber “bulma, paylaşma ve tartışma” kısmını bir mesajlaşma platformu üzerinden yaptıklarını belirtti. Malezya ve Brezilya gibi Latin Amerika ülkeleri ve Asya ülkelerinde, bu oran yüzde 50’ye yakın ve bir haber kaynağı olma açısından WhatsApp neredeyse Facebook kadar yaygın durumda.

Mesajlaşma platformları, Batı’daki yanlış bilgi ve dezenformasyon konusunda çalışan ve viral hale gelen dedikodu ve dezenformasyona karşı uygulama geliştirmeye çabalayan araştırmacılar (kendim de dahil) arasında henüz ciddi anlamda bir tartışma konusu haline gelmedi. Ancak, bu basit uygulamalar, yanlış bilgi ve dezenformasyonun karanlık geleceği hakkında dikkat edilmesi gereken bir konu.

Twitter’ın veya Reddit’in aksine mesajlaşma platformları milyonlarca yabancının herkese açık bir platformda haşır neşir olabileceği yerler değil. SMS’le mesajlaşmaya alternatif olarak ortaya çıkan bu ucuz ve veri temelli platformlar özel mesajlaşma ve şifreli mesajlaşma gibi özelliklere sahip.

Bu uygulamaların çoğu kullanıcılarını telefonlarında bulunan kişilerle birebir veya en fazla 500 kişiyle limitleyen gruplar halinde iletişim kurabilecek şekilde sınırlandırıyor. 100 kişinin olduğu bir konuşma doğal olarak özel bir konuşma şeklinde hissettirmiyorken bu gruplara katılmak için var olan grup üyeleri tarafından davet edilmeyi gerektiriyor. Bunun yanında, bir grubun var olup olmadığı gruba üye olmayan kişiler tarafından hiçbir zaman öğrenilemiyor. Bunun yanında birkaç istisna dışında, bir kullanıcının iletişim ağına dışarıdan girdi sağlayabilecek popüler konular listesi veya sosyal medya akışı bulunmuyor. Bazı mobil mesajlaşma şirketleri uygulamalarının yaratıcı ve editoryal içerik konularında potansiyelinin farkında ve kullanıcılarına yayıncılarla tek taraflı iletişime geçebilecekleri özellikleri sunuyor. Bu sadece yayıncının kullanıcıyla içerik paylaşabileceği dışarıdan kişilere kapalı yazışmalar anlamına geliyor.

Özet olarak, birkaç istisna dışında, bu platformlardaki bütün aktiviteler bir kullanıcının iletişim ağı dışındaki kişiler tarafından görünür değil. Whatsapp, Telegram ve Viber gibi uçtan uca şifrelemeye sahip uygulamaların kendileri bile kullanıcılarının ne konuştuklarını göremiyorlar. Bu yüzden mesajlaşma platformlarının bu özelliğini vurgulamak isteyen bazı kişiler buna “kapalı sosyalleşme ağları” diyor. 

Mesajlaşma platformlarının dışarıya açık olmaması bu platformlarda yayılan bilgileri doğrulamaya çalışan gazetecilerin işini zorlaştırıyor. Öncelikle, bu platformlarda ne çeşit yanlış bilgilerin yayıldığını öğrenmek doğrulama yapan ve dezenformasyonla mücadele eden kişiler için mümkün olmuyor. Bunun yanında bu platformlar aracılığıyla yayılan yanlış bilgi tespit edilse dahi doğrulama için önemli bir adım olan kaynağa ulaşmak oldukça zor. Bu platformlar aracılığıyla yayılan yanlış bilgiler genellikle alıntı veya linkler şeklinde önünüze çıkmıyor. Bu mesajlar bağımsız bir görselle, resmi kaynakların ismi geçirilerek ya da metin şeklinde paylaşılarak yayılıyor (Hindistan’da ortaya çıkan tipik bir örneğe bakabiliriz: “NASA, bir sonraki depremin 8.2 şiddetinde olacağını açıkladı. Lütfen bu mesajı olabildiğince çok kişiye yolla”). İlişkilendirmemiş veya yanlış atfedilen resimler, videolar veya metinler için Google aracılığıyla arama yapılabilir. Ancak, söz konusu içeriğin Google web tarayıcısında bulunamadığı durumlarda (üzerinde oynanmış olan içeriklerde ve mesajlaşma platformunun kendisinde ortaya çıkan içeriklerde) gazeteciler çıkmaza giriyor.

Bu uygulamalar yanlış bilginin yayılmasını amaçlayan kişiler için de durumu karmaşık bir hale getiriyor. Bu tarz mesaj uygulamalarını kullanan kötü niyetli kişilerin, paylaştıklarını Twitter’daki gibi botlarla yayma gibi bir seçeneği bulunmuyor. Bu uygulamalarda birisine mesaj yollamak için o kişinin telefon numarası ya da en azından kullanıcı adının bilinmesi gerekiyor. Bu tarz öne çıkan mesaj uygulamalarına geçerli bir cep telefonu numarası ile mesaj veya çağrı yoluyla onaylama yapılarak kayıt olunabiliyor.

Yanlış bilgiyi yayanlar kolayca bir telefon listesi satın alabilir veya telefon rehberlerinden numaralara ulaşabilirler. Bunu yapanlar için otomatik olarak grup ve mesaj yaratmanın yanında internet telefon numaralarına veya SIM kartlarına ulaşabilecekleri bir çok yol mevcut. Ancak, birçok mesajlaşma uygulaması kullanıcılarına spam gönderenleri belirleme olanağını tanıyor. Buna ek olarak, WhatsApp ve Viber çok sayıda istenmeyen mesaj atan hesaplardan korunmayı sağlayacak spam tespiti yapmak için önlemler alacağını duyurdu. 

Kötü amaçlı aktörlerin bir mesajlaşma platformunda virallik oluşturması, ancak bu uygulamaları zaten kullanan ve büyük ağlara erişimi olan benzer fikirli kişilerle koordineli bir şekilde hareket etmesiyle mümkün olabilir. Bu taktiğin benzeri, 2018 seçimlerine hazırlanan Hindistan Halk Partisi (BJP) tarafından da kullanılıyor. Parti en az 5000 WhatsApp grubu aracılığıyla mesaj dağıtmak için 100 tane gönüllü insan eğitiyor. Bu kesinlikle Hindistan Halk Partisi’nin yanlış bilgi yayılmasına katkı sağladığı anlamına gelmiyor. Ancak, bu taktiği yanlış bilgilerin yayılmasını amaçlayan kişilerin başarılı olmalarını sağlayacak bir yöntem olarak görmek mümkün.

Bu durumda mobil mesajlaşma şirketlerinin katkısı olmaksızın bu platformlardaki dedikodu ve propagandayla mücadelede kitle kaynaklı müdahale önemli bir yöntem olacak gibi duruyor. Gerçekten de, mesajlaşma uygulamalarının engellerini aşabilen kitle kaynağının yaratıcı bir şekilde kullanımı, genellikle WhatsApp aracılığıyla uydurma haberlerin daha çok yayıldığı ülkelerde ortaya çıkıyor. Nieman Gazetecilik Laboratuvarı tarafından yayınlanan rapora göre, Kolombiya’daki siyasi haber sitesi La Silla Vacia, okuyucularını WhatsApp’ta gördükleri sahte içeriklerin ekran görüntüsünü alarak kendilerine göndermeleri için teşvik etmeye başladı. Ardından, bu sahte içeriği doğruladıktan sonra, gönderen kişilerden bu doğrulamayı etrafında bulunan kişilere gönderdiğini gösteren başka bir ekran görüntüsü yollamasını istiyorlar. Böylece bu sahte içeriğin yayıldığı sosyal çevreleri hedeflediklerini gösteriyorlar. WhatsApp için ipuçları benzer bir şekilde Hindistan’dan BoomLive ve Brezilya’dan Boatos gibi doğrulama yapan gruplar tarafından da kabul ediliyor.

Ancak doğrulama yapmak, doğası gereği yanlış bilgi yayılmasına ve dezenformasyona neden olanların bir adım gerisinden geliyor. Buna ek olarak, gazeteciler etkin olabilecekleri yeni seçeneklere açık olmalılar. Bu topluma sorgulama ve internette gördükleri içerikleri medya okur yazarlığı programları aracılığıyla, doğrulama konularında eğiterek ve gazetecilere olan güven eksikliğini gidererek aşılabilir. Bu da kullanıcıların ilk etapta doğrulanmamış içeriklerin tespitini yapması ve bunların doğrulanması konusunda bir farkındalık yaratabilir.

Bunların her ikisinin de gerçekleşebilmesi için zaman ve kaynağa ihtiyaç var. Ancak, yanlış bilgi ve dezenformasyonun geleceği çok yakın ve buna hepimizin hazır olması gerekiyor.

Bu içerik Teyit tarafından çevrilmiştir.

The Era of Whatsapp Propaganda Is Upon Us, Foreign Policy, 17/08/2017

Çeviri: Gizem Dikmen

Kapak Görseli: Foreign Policy