2021 yazında Türkiye’de ve Akdeniz havzasındaki çeşitli ülkelerde başlayan yangınlar şimdilik kontrol altında. Ancak olağandışı şekilde hızlanan ve büyük alanları etkisi altına alan bu yangınlar ilk değildi, uzmanlara göre iklim değişikliğini tetikleyen etkenler devam ettiği sürece son da olmayacak. Böyle kriz anları, internette şüpheli ve yanlış bilgilerin hızla dolaşıma girdiği bilgi krizlerine de yol açıyor. Yetkililer yanlış bilgilerin yangınla mücadelenin önünde bir engel oluşturduğunu hatırlatıyor.
Peki internet kullanıcıları olarak dikkat etmemiz gerekenler neler? Geride bıraktığımız yangınlar sırasında incelediğimiz iddiaları gözden geçirerek, benzer krizlerde karşınıza çıkabilecek beş yanlış içerik türünü derledik.
1- Olay yerinden olduğu iddiasıyla paylaşılan eski tarihli görseller
Hayır, kendini kurtaran kişiye sarılan köpek, ekinleri kurtarmak ve yangını kontrol altına almak için cesur hamleler yapan traktör sürücüsü, yangında kümesteki yumurtalarıyla birlikte hayatını kaybeden anne kuş ya da yangından kurtarıldıktan sonra itfaiyecilerin su verdiği koala Türkiye’den değil. Farklı zamanlarda, farklı ülkelerde çıkan yangınlarda çekilen birçok fotoğraf geçtiğimiz Temmuz ayında Türkiye’de çıkan orman yangınlarından olduğu iddiasıyla paylaşıldı.
Kriz anlarında hissettiğimiz endişe, üzüntü, korku ve heyecan, karşılaştığımız içeriklere eleştirel yaklaşmamızı zorlaştırabiliyor. Karşımıza çıkan bilgileri, yardım etmek için iyi niyetle olsa bile paylaşmaya ve yaygınlaştırmaya başlayabiliyoruz.
2019 yazında İzmir’de çıkan yangınların ardından paylaşılan eski tarihli fotoğrafları düzeltmiş, bazı takipçilerimizden yanıt olarak “ne fark eder?” tepkisini almıştık. Yanlış fotoğrafların doğru amaçlara hizmet edip edemeyeceğini sorguladığımız yazıda da bu eleştiriye yanıt vermiştik.
İlginizi çekebilir: Yanlış fotoğraflar doğru amaçlara hizmet edebilir mi?
Hatalı ilişkilendirilerek başka bir andan olduğu iddiasıyla dolaşıma giren fotoğraflar doğal afetlerden siyasi krizlere kadar birçok konuda karşımıza çıkabiliyor. Teyit ekibinden Ali Osman Arabacı’nın bu yazıda belirttiği gibi “bir yanlıştan doğru çıkarmak ya da yanlışlardan hareket ederek eylemlerin olumlu şeylerle sonuçlanacağına inanmak gerçek olgusunun bütünlüklü yapısına zarar verebilir.”
Hatalı ilişkilendirilerek paylaşılan bir fotoğrafın zararsız olabileceği düşüncesi, kriz anlarında karşımıza çıkan görsellere eleştirel yaklaşmamızı engelleyebiliyor. Sosyal medya kullanıcıları olarak bizleri doğru bilgiye görütecek şey bazı kategorideki yanlışları görmezden gelmek değil, şüphe kasımızı karşımıza çıkan her türlü içerikte diri tutmak. Bu tür yanlış bilgiler özellikle tehlikeli olabilir, çünkü görseller yaygın bir düşünceyi pekiştirmek ve yanlış inançları desteklemek için güçlü bir araç. Özellikle yangın ve deprem gibi etkisi büyük toplumsal krizlerde hatalı ilişkilendiren güçlü görseller, duyguları harekete geçirerek herkesi bir araya getirebilse de, böyle anlarda dikkatli olabilmek, fotoğrafların ayrıştırıcı olabileceği diğer kriz anları için de bizleri güçlendiriyor. Yani hatalı ilişkilendirme ihtimalini her daim akılda tutmak önemli.
Böyle anlarda karşınıza çıkan fotoğrafları paylaşmadan önce şüphe kasınızı çalıştırarak ve kısa bir tersine görsel arama yaparak yanlış bilgiyi kontrol altında tutmaya yardımcı olabilirsiniz. Örneğin Google Chrome kullanıyorsanız görsel üzerinde sağa tıklayıp “Google içinde resim ara” diyerek daha önce internette paylaşılıp paylaşılmadığını görebilirsiniz.
2- Fail arayışına ilişkin desteksiz çıkarımlar
Yangın haberlerinin hemen ardından gelen en kuvvetli iddialardan biri de yangınların sebebini bulmaya yönelik olanlar. Yangın çıkaran kundakçıları ya da lazerli saldırı sonucu çıkan yangını gösterdiği iddia edilen videolar aslında bir yangınla mücadele yöntemi olan karşı ateş uygulamasındandı. Ya da Adalar’da kasten yangın çıkardıkları için yakalandıkları ve terörle bağlantılı oldukları iddia edilen üç kişi gerçekte denize buldukları yağ dolu bidonu suya karışmaması için alıp çöpe atıyordu. Bu iddialar orman yangınları sırasında yayılan sabotaj iddialarından yalnızca üçü.
İlginizi çekebilir: Büyüteç: Ormanları Ateşin Çocukları mı yaktı?
Yangınlar henüz söndürülememişken ve yaşanan kriz tüm gerçekliğiyle devam ederken özellikle sabotaj iddialarının hızla yayılmasının sebeplerinden biri kriz anlarının yarattığı belirsizliği gidermek isteyen zihnimiz olabilir.
Yangınlar Türkiye’ye özgü olmadığı gibi, sabotaj iddiaları da değil. 2018’de Kaliforniya’yı etkisi altına alan yangının da lazer ışınları kullanılarak başlatıldığı öne sürülmüştü. İddianın gerçeği yansıtmadığı, yangının aslında elektrik iletim hattındaki arızadan kaynaklandığı ortaya çıktı. Ancak lazer saldırısı teorisi ilerleyen yıllarda Kanada ve Avustralya'ya da sıçradı. Avustralya’da bir haber sitesi 183 kişinin kundakçılık sebebiyle tutuklandığı başlığını atmıştı, ancak gözaltına alınanlardan yalnız 24’ünün tutuklandığı ortaya çıktı. Güçlenen sabotaj iddialarının devamında gelen, silahlanarak sabotajcıları arayan yerel halk da Türkiye, ABD ve Cezayir’deki ortak gündemlerden.
İlginizi çekebilir: Orman yangınlarında sabotaj iddiaları Türkiye’ye has değil
Araştırmacılara göre fail arayışına ilişkin temelsiz çıkarımlar yangınların gerçek sebeplerini görmeyi zorlaştırıyor ve sorumluluk alması gerekenlerin arka planda kalmasına neden oluyor. Cezayir’de Ağustos 2021’de yaşananlar asılsız iddiaların yaratabileceği riskleri tüm ciddiyetiyle ortaya koyuyor. Sıkça tekrar edilen sabotaj iddiaları, sabotajcıları aramaya koyulan yerel halkın bölgeye yardıma giden Djamel Ben İsmail’i darp ederek öldürmesiyle sonuçlandı.
Yangınların sebebine ilişkin araştırmalar zaman alabilir. Bu tür paylaşımlara bunu akılda tutarak temkinli yaklaşmak kriz anında atılacak ilk adım olabilir.
3- Yangınlarla ilgili çarpıtılan veriler
Bu süreçte, verilerin çarpıtılabildiğine şahit olduk. İddia edilenin aksine Avrupa Orman Yangını Bilgi Sistemi 2020 tarihli raporunda Türkiye'nin yangınlara müdahalede hızlı olduğunu ortaya koyan herhangi bir veri bulunmuyor. Aksine rapor dikkatle incelendiğinde ülkenin 2020 yılında yangınlardan en çok etkilenen dördüncü ülke olduğu anlaşılıyor. Sosyal medyada dolaşıma giren iddiaların bir kısmı buna benzer karşılaştırmalara dayanıyor. Veri okuryazarlığı eleştirel düşünmenin bir parçası. Sunulan verilerin çarpıtılmış olabileceğini akılda tutmak önemli.
İlginizi çekebilir: Ülkelere ait karşılaştırmalı verileri incelemek için ipuçları
Çeşitli araştırmalardan alınan veriler dışında çarpıtılan farklı bilgiler de var. Mesela orman yangınlarında sadece çam ailesinden ağaçlar yanmıyor ya da kozalaklar patlayarak yeni orman yangınlarına neden olmuyor. Ancak böyle olduğunu iddia eden paylaşımlar kısa sürede binlerce etkileşim alabiliyor. Buna benzer bilgileri paylaşmadan önce, iddia sahiplerinin konuyla ilgili bir uzmanlığı olup olmadığına dikkat etmek ve uzmanların açıklamalarını takip etmek önemli.
Hatanın nerede yapıldığını anlamaya çalışırken bilimsel verilerden faydalanmak önemli. Ancak çarpıtılmış, yanlış yorumlanmış verilerle doğruya ulaşmak pek mümkün görünmüyor.
4- Güvensizliğin beslediği komplo teorileri
Siyasi kutuplaşmanın ve şeffaflık sorununun olduğu, yetkililerden gelen çelişkili açıklamaların birbiri ardına sıralandığı ortamlar endişe ve güvensizliği büyütüyor. Bilgi düzensizliğinin olduğu bir ortamda komplo teorilerinin güç kazanması da olası.
Time dergisinin Türkiye’deki orman yangınlarını işaret eden bir kapağı yangınlardan önce yayınladığı iddiası hızla yayılabiliyor ve kızılçamların Amerika Birleşik Devletleri'nden Marshall yardımlarıyla 1947 yılında getirildiği ve bunun ABD’nin bir “tuzağı” olduğu iddiası gazetelerde kendine yer bulabiliyor. Oysa Time kapağı küresel iklim değişikliğinin etkilerini göstermek için hazırlanmış, kızılçamlar Türkiye’de doğal olarak yetişen beş çam türünden biri ve çamların ise 23 milyon yıldır Anadolu’da var olduğu biliniyor.
Geçmiş deneyimlerle tasdiklenen güvensizlik, yangınların sebebine dair bir teoriyi daha güçlendiriyor: Yangınların otel gibi çeşitli işletmeler inşa etmek için kasten başlatıldığı.
Muğla Güvercinlik’te yanmaya ramak kalan otel 2007’deki orman yangınından sonra yanan bölgeye inşa edildiği için kullanıcıların bu gibi olasılıkları düşünmesi normal olsa da, durum iddia edilenden biraz farklı. Yangın sekiz arazöz, altı itfaiye aracı ve 40 orman işçisinin çabalarıyla söndürüldü ve otelin kendi hidrant sistemiyle yangının otele sıçramasının önüne geçildi.
Hukukçular ormanlık bir arazide yapılaşmanın önünü açan birçok usulsüzlük olduğunu, ormanların otel dikmek için yakıldığını düşünmenin gerçekte ranta kapı açan usulsüzlüklerin görmezden gelinmesine yol açabileceğini belirtiyor.
5- Yangınlara müdahale yöntemleriyle ilgili iddialar
Yangınların uzun bir süre kontrol altına alınamaması Türkiye’nin öngörülebilir yangınlara hazırlıklı olup olmadığı sorusunu akla getirdi. Dolayısıyla şüpheli bilgiler de yangın söndürmeye yönelik süren ya da süremeyen çalışmaların gidişatı ve yöntemleri etrafında gelişti. Türkiye’nin sahip olduğu yangın söndürme uçaklarına ve yangınla mücadele eden diğer ülkelerin filolarına dair birçok görsel dolaşıma girdi.
Müdahalenin yetersiz kaldığı hissi sosyal medya etiketlerine de yansıdı. Özellikle #HelpTurkey etiketinin “dış güçlerce” başlatıldığı iddiası sosyal medya etiketleri ve bot aktiviteleri etrafında bir tartışma yarattı. Vaka çalışmamız etiketin başlangıcına şüpheyle yaklaşabilmek mümkün olsa da büyümesinin organik olduğunu gösterdi.
Etiket tartışmasının bir benzeri Avustralya’da yaşanmış, yangınlardaki iklim krizi etkisine vurgu yapmayı amaçlayan #ClimateEmergency (iklim krizi) etiketinin aksine, kundakçılık iddialarını öne çıkaran #ArsonEmergency (kundaklama krizi) etiketinin ardındaki bot aktiviteleri gündeme gelmişti. Her durumda, kriz anlarında hızla büyümeye müsait sosyal medya etiketlerine dahil olmadan önce durup düşünmekte ve akılcı hareket ettiğimizden emin olmakta fayda var.
Kapak İllüstrasyon: Amelia Bates