Türkiye’de aşı dezenformasyonu: Öne çıkan aktörleri motive eden ne?

Türkiye’de aşı dezenformasyonunda öne çıkanların oluşturduğu grubun yapısı ve iç dinamikleri neye işaret ediyor? Bu grubun parçası ya da önderi olmak, üyelere maddi veya manevi ne kazandırıyor?


10/02/2022 10:00 17 dk okuma

Bu içerik 1 yıldan daha eski tarihlidir.

Dünya genelinde Covid-19 aşılarına karşı tutumlarıyla karakterize farklı sosyal gruplardan söz etmek mümkün. Aşı karşıtlığında birleşiyor olsalar da, bu gruplar lokal farklılıklar sergiyelebiliyor. 

Peki Türkiye’de aşı dezenformasyonunda öne çıkanların oluşturduğu grubun yapısı ve iç dinamikleri neye işaret ediyor? Bu grubun parçası ya da önderi olmak, üyelere maddi veya manevi ne kazandırıyor? 

İnsanlık birlikte hareket etmeye meyilli. Yolculuk çoğumuz için aile denen yapıda başlıyor ve başlangıçtaki eğilimimiz aşiretleri, cemaatleri, ulusları yaratıyor. Sosyal grup dediğimiz yapı ise özünde belirli sayıda insanın birbirleriyle bir süreliğine etkileşimi sonucu doğuyor. 

Grubun olduğu yerde de kimlik şart. Bizi grubun parçası yapan, grubun üyesi olduğumuzu “öteki”lere gösteren şey kimliğimiz. Kimin grubun parçası olabileceği ve kimin dışarıda kalacağı, üyelerin etkileşimi ve bağlılık dereceleri, grubun nasıl norm, değer ve roller üzerine kurulduğu ile grubun amacının ne olduğu, bu kimliğin inşasında hayli kritik. Kolektif inşa edilen bu kimliği en iyi kim temsil eder dendiğinde de, liderleri görüyoruz.

Dehşet yönetimi kuramı ne söylüyor?

Kimler kanaat önderi olarak grup içinde sivrilebilir? Kimler liderliğe oynayabilir? Kolektif amaç doğrultusunda grup üyelerini yönlendirme ve bir arada tutabilme yeteneğine sahip aktörler grup liderliğine oynayabilir, ancak salt bu yetenekler kişiyi lider yapmayabilir. 

Türkiye’de Covid-19 aşılarına karşı grubun liderliğine oynayan bazı isimler var. Teyit’te daha önce yayınladığımız bir çalışmada sosyal medyada öne çıkan 36 dezenformasyon öncüsünden söz etmiştik. Bu aktörlerin bazıları aşı karşıtı miting ve buluşmalarda da başı çekmişti.

1980’li yıllarda Sheldon Solomon ve çalışma arkadaşlarının geliştirdiği dehşet yönetimi kuramı, aşı karşıtı gruplar ve bu gruplardaki liderliğin doğasını anlamlandırmak için başvurulabilecek bir yaklaşım gibi duruyor. Bu kurama göre insanın zihnini - fiziki varlığının günün birinde sona ereceğini bilgisiyle baş edebilmek için - oyalaması ve avutması gerekiyor ki yaşam devam edebilsin.

Dehşet yönetimi kuramına göre kültür, dünyaya bir anlam ve düzen atfederek bizi bu amansız terörden koruyor. Bireyler içinde yaşadıkları grubun değerlerine bağlandıkça, daha güvende hissediyorlar. Grubun norm ve değerlerinin tek doğru olduğuna inananlar, hayatın anlamını çözmüş gibi görünüyor. Bu norm ve değerlerle çelişen anlatılar, tehdit olarak algılanıyor.

Türkiye’de aşı karşıtı grubun da üyelerine vaadi özünde bu: “İçerisinde yaşadığımız pandemi belirsizlik barındırmıyor, her şey bir plan dahilinde geliştiriliyor, aşılar da iklim krizi de aynı büyük planın bir parçası, hiçbir şey göründüğü gibi değil.” Bu büyük anlatı düzensizlik içinde düzen, anlamsızlık içinde anlam vaat ediyor; geleceği tahmin edilebilir kılıyor. Tek sorun, bu anlatının en hafif tabiriyle yanıltıcı olması.

Varoluşsal kaygıları ön plana koyan dehşet yönetimi kuramı dahilinde güçlü kanaat önderlerine ihtiyaç hayli belirgin. Bugün Türkiye’deki aşı karşıtı oluşumun liderliğini üstlenmeye çalışan çeşitli isimler olsa da, Ocak 2022 itibariyle grubun belirli bir lider çıkaramadığını gözlemlemek mümkün. Öte yandan sosyal medyada zaman zaman kendi aralarındaki kavgalara tanıklık edilse de Covid-19 aşıları hakkında dezenformasyon yayan yüksek etkileşimli ve yüksek takipçili hesaplardan bazılarının etkileşimleri artmaya devam ediyor. Yanıltıcı içeriklerin, ilgili içeriğin doğrusundan çok daha hızlı yayılabildiği bir gerçek. Bu nedenle bu aktörlerin etkileşim ve takipçi kazanma yolundaki adımları hızlanıyor. 

Peki kanaat önderi diyebileceğimiz bu insanlar ne istiyor?

Grup içi statü kaygısı kısır döngüde tutuyor

Teyit'te yayınladığımız “Türkiye'de aşı dezenformasyonu: Yanlış bilgiyi kimler yayıyor, ilişki ağları ne?” başlıklı çalışmada Twitter’da öne çıkan 36 kullanıcıdan söz etmiştik. İlgili isimlerden en yüksek takipçili olanlara göz atmanızı istiyoruz. Pandemiden önce kaçının adını duymuştunuz?

Türkiye’de aşı karşıtlığı kendi norm ve değerleriyle yüklü bir grup yaratırken, bu grup içinde yer alan bireylerin statüleri de ayrışıyor. Grup içi hiyerarşide tırmananlar, hem sosyal medyada hem de toplumsal yaşamda kendini gösterenler oluyor. Hiyerarşi ve statü, bazılarına önceden sahip olamadıkları nitelikler kazandırıyor: Bireylerin tutum ve davranışlarını etkileyebilme, grup üyelerini harekete geçirebilme ve bir önder gibi hareket edebilme.

Aşı karşıtı yapılanmalarda bu gücün dinamosu dezenformasyon ve mezenformasyon gibi duruyor. Covid-19 aşılarını hedef alan yanlış bilgilere başvurmaksızın grup içinde tutunmak güç. Bu nedenle de paylaştıkları yanlış bilgiler gün yüzüne çıktığında herhangi bir aşı karşıtı kanaat önderinin “kusura bakmayın” demediğini görüyoruz. Yanıltıcı anlatılar bu sosyal grubun yaşam kaynağı ve grup içi statüyü korumanın bir aracı. 

Türkiye’deki aşı karşıtı oluşumun içinde öne çıkan aktörlerin başka motivasyonları olabileceğinin de farkındayız. Bunlardan bazıları ekonomik motivasyonlar olabilir.  

Ekonomik güç motivasyonu sağlık ürünleri pazarında

İnsanlar daha sağlıklı olma, daha hızlı zayıflama ya da gençleşme umuduyla “tamamen doğal” denen ürün ve tedavilere binlerce lira harcıyor. Ancak etkisi bilimsel olarak ortaya konmamış ürün ve tedavilerin bazıları, yalnız para ve zaman değil, sağlığa da mal oluyor.

Türkiye’deki aşı karşıtı gruba dahil görülebilecek olanlardan bazıları da, “sağlıklı yaşam” ürünleri sattığını iddia ediyor. Teyit’te yayınladığımız çalışmada bahsi geçen iki isim dikkati çekiyor: Ümit Aktaş ile Ahmet Maranki. 

Ürün çeşitliliği de hayli ilginç. Bitkisel kapsüllerden ekstraktlara, uçucu yağlardan şifalı taşlara birçok ürün görüyoruz. Bazı ürünlerin potansiyel etkileri ise hayli muğlak. Öne sürülen faydalarının kanıtlanmamış olması, bazılarının Sağlık Bakanlığı’nca denetlenmiyor oluşu, standardizasyon eksikliği, fazla doz kullanımında karşılaşılabilecek problemler, bu “endüstrideki” temel sorunlardan sadece bazıları. 

"Tamamen doğal tedavi" gibi ifadelerle pazarlanan bu ürünlerin bir diğer sorunu da doğallık safsatasına yol açmaları. Her şeyin doğalının daha iyi olduğuna dair popüler algı maalesef doğru değil. Aksi de geçerli: Bir şey “doğal” değil diye kötü olmak zorunda da değil. 

Ekonomik motivasyonlarla hareket ediyor olabilecek bazı aşı karşıtı aktörlerin sattığı “sağlıklı yaşam” ürünlerine gelince…

Bitkisel kapsüllerden uçucu yağlara…

Modern tıbbi uygulamalara şüpheyle yaklaşımı ve bitkisel tedavi tanıtımları ile bilinen Ümit Aktaş, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun ve kendini fitoterapi uzmanı olarak tanımlıyor. Aktaş’ın “sağlıklı yaşam” ürünleri sattığı internet sitesinin adı İlaçsız Yaşam. Aktaş, tarih boyunca insanların ilaçsız yaşadığını, gerçek yaşamın ilaçsız olduğunu savunuyor

Tarihin önemli bir kısmında insanların ilaçsız yaşadığı doğru, ilaçsızlığın sağlıklı olmakla eşdeğer tutulmasıysa ironik. Yakın geçmişte tıpta ve ilaç sektöründe yaşanan gelişmelere çok şey borçluyuz. Gelişen tıp teknolojileri ve güvenilir test aşamalarından geçen ilaçlar sayesinde, insan ömrü bugün çok daha uzun ve artık insanlar basit enfeksiyonlardan hayatını kaybetmiyor

İlaçsız Yaşam, 749917 sicil nolu Ece Fitoterapi Sağlık Ürünleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne bağlı olarak faaliyet sürdürüyor. Ticaret Sicili Gazetesi’nde yer alan bilgiye göre şirket, 2010’da Alce Diyet Ürünleri Sağlık Gıda Sanati ve Ticaret Limited Şirketi olarak kuruldu ve daha sonra isim değiştirdi. Şirketin resmi adresi, bugün Ümit Aktaş’ın muayenehanesinin bulunduğu adrese kayıtlı. Şirketin yönetim kurulunda da Ümit Aktaş bulunuyor.

İlaçsız Yaşam, dar bir ürün yelpazesine sahip. Sitedeki ürünler temelde üç kategoriye ayrılabilir: Bitkisel kapsül ve ekstraktlar, uçucu yağlar, kişisel bakım ürünleri. 

umit aktas liste

Aktaş, satış sitesinde yer alan kapsül, ekstrakt ya da uçucu yağların reklamını doğrudan yapmak yerine katıldığı programlarda, sosyal medya paylaşımlarında ve kitaplarında kapsülü olan ürünlerin sağlığa olan faydalarını aktarıyor. Örneğin sosyal medyada zerdeçalın Covid-19’a karşı koruma sağladığını öne süren Aktaş, etkinliği bilimsel olarak ortaya konmamış zerdeçal ekstraktını 460 Türk Lirası’na satıyor

İlaçsız Yaşam’da 12 farklı çeşitle en çok bitkisel kapsül ve ekstraktları yer alıyor. İlk olarak belirtmekte fayda var: Bitkisel kapsül ve ekstraktlar ilaç değiller. Aktaş bu ürünleri ilaç olarak pazarlamasa da, satışı yapılan ürünlerin denetimi Sağlık Bakanlığı’nda değil, Tarım ve Orman Bakanlığı’nda. Oysa Türk Eczacılar Birliği başta olmak üzere meslek örgütleri, bitkisel ürünlerin Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılması gerektiğini söylüyor. Çünkü uzmanlar, bitkisel kapsül ve ekstraktların kontrolsüz kullanımında bazı ilaçlarla etkileşime girebileceği için tehlikeli olabileceğini tecrübe ediyor. Yapılan araştırmalar da bitkisel takviyelerin düzensiz kullanımının karaciğer ve böbreklere hasar verebileceğini gösteriyor. Özellikle yeşil çay ekstraktının tehlikeli olabileceği biliniyor. ​​Kanada'da yapılan bir inceleme, yeşil çay ekstraktı kullanımı ile nadir ve öngörülemeyen karaciğer hasarı riski arasında bir bağlantı olabileceği sonucuna vardı.

Yaşanmış bazı örnekler de var. Mesela BBC’nin bir haberine göre 50 yaşından sonra sağlıklı beslenme ve egzersize başlayan Jim McCants’ın sonrasında ortaya çıkan karaciğer sorunlarının sebebi başvurduğu yeşil çay takviyesi idi. 

Bir diğer ürün grubu ise uçucu yağlar. Uçucu yağların insanlar üzerindeki etkisi klinik çalışmalarla kanıtlanmış değil. Eldeki bulgular yetersiz ve etkileri çoğunlukla abartılıyor. Küçük sağlık sorunları için tamamlayıcı bir takviye olarak uçucu yağların kullanılması zararsız gözükse de, güvenli olmaları için doğru şekilde ve dozda uygulanmaları gerek. 

Son olarak kişisel bakım ürünleri kategorisinde ise organik diş macunu yer alıyor. Organik diş macununun sağlığa bir zararı yok fakat içeriğinde florür olmaması eksiklik. Florür dişleri çürümeye karşı koruyor ve uzmanlar florürsüz diş macunlarının çürüğe karşı korumada ve dişleri güçlendirmede yeterli olmadığını söylüyor. Bilimsel verilere göre, florürlü diş macunu kullanmak plaklar ve diş çürükleri ile mücadelede bilinen en güvenli seçenek ve diş macunlarındaki florür günlük kullanımda zararlı değil.

“Şifalı” doğal taşlar ve daha fazlası…

Aşı dezenformasyonu ile ilgili çalışmamızda karşımıza çıkan Ahmet Maranki, herhangi bir tıp eğitimi dahi almamış. İlk olarak tütün eksperliği eğitimi alan Maranki, daha sonra endüstri mühendisliği ve iktisat tahsiline devam etmiş. Maranki, “sağlıklı yaşam” ürünlerini kendi adıyla açtığı internet sitesinde satıyor. 

İnternet sitesi, 502962 sicil numaralı Bilge Eğitim Danışmanlık Turizm Tarım Gıda Denetim İletişim Organizasyon ve Sağlık Hizmeti Anonim Şirketi’ne bağlı olarak faaliyet gösteriyor. Şirket 2003’te Hayat Akademi Eğitim Danışmanlık Denetim Şirketi adıyla kuruldu ve isim değiştirdi. Şirketin yönetim kurulunda Ahmet Maranki ve ailesi var. Maranki’nin internet satışı haricinde İstanbul’da Üsküdar ile Fatih’te ve Kastamonu’da mağazası bulunuyor.

Maranki, Aktaş’a nazaran epey geniş bir ürün yelpazesine sahip. Sitede çeşitli temizlik ürünleri ve bitkisel takviyeler de dahil olmak üzere 11 farklı kategoride ürün satıldığını görüyoruz. Sitede satılan kitap ve detoks tatili paketlerini hariç tutarak, bu ürünlerin dokuzunu incelemeye alıyoruz.

ahmet maranki liste

Maranki’nin satış stratejisi dolaylı değil. Takipçilerine yaşanabilecek sağlık sorunları hakkında uyarıda bulunup, bu sağlık sorunlarının da yine kendi sattığı ürünler kullanılarak giderilebileceğini söylüyor: “Demir eksikliğiniz mi var, Maranki setini kullanarak daha sağlıklı ve dinç olabilirsiniz.”

Maranki “şifalı taşlar” kategorisinde ise bazı taşlardan yapılmış tesbih, bileklik, kolye ve matara gibi fiyatı 800 Türk Lirası’na ulaşan ürünler satıyor. Örneğin Maranki Turmalin metalli kolye ucu kalbi desteklediği, kanı toksinlerden arındırdığı öne sürülerek satışa sunulmuş. Ancak bu taşların sağlığa olumlu etkileri olduğunu gösteren neredeyse hiçbir bilimsel bulgu yok. Doğal taşların estetik görünümü ve plasebo etkisi dışında kanıtlanmış bir yararı da bulunmuyor.

Etkisi kanıtlanmamış bir diğer ürün ise tuz lambaları. Ortamdaki havayı temizlediği söylenerek satılan tuz lambaları hakkındaki sağlık iddialarının arkasında hiçbir kanıt yok. Kimi için yanan bir muma bakmak gibi rahatlatıcı olabilir, ama sağlığa hiçbir faydası kanıtlanmış değil.

Bitkisel kapsül ve ekstrakt kategorisinde tehlikeli olma potansiyeline sahip ürünlerden bazıları ginkgo biloba ve panax ginseng. Ginkgo biloba için gözlenen en yaygın yan etkiler arasında baş ağrısı, baş dönmesi, huzursuzluk, mide bulantısı, kusma, ishal ve deri hassasiyeti var. Ginsengin etkinliğine dair bilimsel veriler kısıtlı ve sonuçsuz. Vaka raporlarında ginsengin normal dozlarda mastalji ve vajinal kanamaya, aşırı dozlarda ise uykusuzluğa ve kan basıncının yükselmesine neden olduğu gözlenmiş.

Son olarak Maranki’nin sitesinde hızlı kilo verdirdiği ve bağışıklığı güçlendirdiği gibi vaatlerle çeşitli bitki çayları yer alıyor. Çoğu uzman, makul miktarlarda tüketildiğinde bitki çaylarının güvenli olduğunu söylese de, bitkisel çaylar keyfi karışımlarla ve fazla tüketildiğinde olumsuz sonuçlara yol açabiliyor. Şifalı olduğu iddia edilen bitki çaylarıyla ilgili bir diğer sorun, kişinin kullandığı başka herhangi bir ilacın günlük tüketimi ile birleştirildiğinde olumlu ya da olumsuz etkilerinin incelenmesi için yeterli çalışma yapılmamış olması. Ayrıca zayıflama çayları ve kilo kaybı arasında doğrudan bir etki gösteren güvenilir ve kapsamlı çalışmalar da bulunmuyor. Kısacası “şifalı” bitki çaylarının vaat ettiklerini sağladığı yönünde güvenilir bulgular olduğunu söylemek güç. 

Zayıflama umuduyla çeşitli bitki çayları içip sağlığını riske atan birçok kişi var: Anadolu Ajansı’nın haberine göre internet üzerinden satın aldığı çay nedeniyle karaciğer komasına giren hemşirelik öğrencisi Seda Nur Çalışkan, organ nakliyle yaşama döndü.

Ekonomik güç motivasyonunun medyadaki yansımaları

Aşı karşıtlığında öne çıkan bazı isimler ise ulusal televizyon kanallarındaki tartışmalı çıkışları, basılı yayınları veya YouTube’daki çalışmalarıyla gelir elde ediyor. Burada da bazı tanıdık simalara denk gelmek mümkün.

Beyaz TV’ye sık sık çıkan ve kendisini “stratejist” olarak tanımlayan Abdullah Çiftçi bu isimlerden. Çiftçi’nin dile getirdiği, Covid-19 salgınına 5G teknolojisinin yol açtığından, The Economist dergisinin kapağında yer alan şifrelere kadar birçok iddia Teyit tarafından çürütüldü

beyaz tv

Çiftçi’nin hikayesi epey ilginç. Kendi şu anda iki farklı derneğin başkanı. Bu derneklerden biri “Arap Ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri Gayrimenkul Yatırımcıları Derneği” ismini taşıyor ve dernek amacını, “Türkiye’den gayrimenkul almak isteyen Arap ve Türk Cumhuriyetleri vatandaşlarına hizmet vermek, danışmanlık yapmak, sorun yaşadıklarında hukuki haklarını korumak” olarak açıklıyor. 2012’den itibaren Çiftçi’nin dernek başkanı olarak açıklamaları birçok habere de konu olmuş. Derneğin internet sitesine şu anda erişilemiyor

Çiftçi daha sonra “Sosyal Medya ve Bilgi Teknolojileri Strateji Derneği” isimli başka bir dernek kurmuş. Kendisini “stratejist” olarak tanımlamasının altında bu derneğin başkanı olmasının yattığını söylemek isabetsiz olmaz. Çiftçi’nin bu dernek başkanı olarak daha görünür olduğu ve basında kendine yer bulduğu net. AA’ya verdiği demeçler, üniversitelerde katıldığı çalıştaylar, hatta Kültür Bakanlığı tarafından her yıl düzenlenen Kütüphane, Arşiv ve Müze Yöneticileri Kongresi ve Fuarı’nda (KAM) konuşmacı olması da bu argümanı destekler nitelikte. 

Çiftçi, Sosyal Medya ve Bilgi Teknolojileri Strateji Derneği Başkanı olarak birçok yerde açıklama yapmasına karşı, derneğin bir internet sitesi yok. Bir internet sitesinde yer alan telefon numarasından cevap alınamıyor.

E-Devlet uygulaması üzerinden yapılan dernek kontrolünden iki derneğin de faal olduğu anlaşılabiliyor. Ancak anlaşılacağı üzere Çiftçi, Arap Ülkeleri ve Türk Cumhuriyetleri Gayrimenkul Yatırımcıları Derneği Başkanlığı titrini kullanmayı tercih etmiyor.

asi abdullah

dernek asi

Abdullah Çiftçi, gayrimenkul derneği kurmaktaki amacını ise “350 milyar dolarlık İslami sermayeyi Türkiye’ye çekmek” diye açıklamış.

Ekonomik güç motivasyonu basılı yayıncılığın imkanlarıyla buluşuyor

Aşı karşıtı argümanlar bu alanda öne çıkan aktörleri popülerleştiredursun, yayıncılık sektörü de fayda görmüş olsa gerek. Hayy Kitap dikkat çeken yayınevlerinden. Aşı karşıtı iddialarıyla gündeme gelen Ümit Aktaş, alternatif tıbbın popüler simalarından Ahmet Rasim Küçükusta ve Canan Karatay’ın kitapları bu yayınevi tarafından basılıyor. Karatay ve Aktaş farklı zamanlarda TTB tarafından geçici olarak meslekten men cezaları almıştı

Karatay’ın ismi aşı karşıtı ilişki ağlarında yer almasa da, kendisi aşılar hakkında tartışmalı açıklamalarla gündeme gelenlerden. Örneğin, pandeminin yeni sayıldığı Ocak 2020’de HaberTürk ekranlarında İsrail’de hiç aşı yapılmadığını söylemişti. Ancak iddia doğru değildi. Aktaş ise son zamanda aşılamanın başladığı günden bu yana vaka sayılarının ve ölümlerin değişmediğini iddia etmişti ancak iddiası doğru değildi

Hayy Kitap Covid-19 sürecinde aşı karşıtı olmadığını açıklasa da, aşı karşıtı söylemleri bir araya getiren “Korona Aşısı” isimli bir kitap da çıkarttı. Hayy Kitap'ın sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Tevfik Rauf Baysal, Ekim 2021’de Covid-19 tedavisi gördüğü hastanede hayatını kaybetti

asi hay kitap

Aşı karşıtı paylaşımlarıyla ön planda olan Erkan Trükten’in ise 2018 yılında çıkardığı bir kitabı var. Deccal Derin Devleti isimli kitap Şira Yayınları tarafından basılıyor. 125 TL’ye satılan kitapta, Matrix’te Kudüs, Siyonizm ve Suudi Arabistan Bağlantısı ve Elektromanyetik Kumpas: Blue Beem, HAARP, Yapay Zekâ gibi konular işleniyor. Çok bilinen bir yayınevi olmasa da Şira Yayınları farklı türde birçok kitap basıyor. Yayınevinin kurucusu ise Yıldıray Yılmaz olarak gösterilmiş. Zeitgeist Kuantum ve Kur'an başlıklı bir çalışması bulunan Yılmaz’ın da Trükten’le benzer bir yerde durduğunu söylemek mümkün

Trükten de Beyaz TV’de yayınlanan Ne Var Ne Yok isimli programın müdavimlerinden. Programda pandemi hakkındaki gelişmeler ve farklı konularda yorumlar yapıyor. O da Çiftçi gibi sıklıkla yanlışa düşenlerden. Aralık 2020’de katıldığı programda Bill Gates’in bir konuşmasında aşılarla dünya nüfusunu azaltacağını iddia etse de konu hakkındaki bulgular kendisini yanlışlıyor. Son olarak Trükten, BBN Türk isimli televizyon kanalında Büyük Resim isimli programın sunuculuğunu yapıyor

Siyasi güç arzusu dezenformasyonun ağında

Grup içi statü kaynaklı motivasyonlar ve ekonomik motivasyonlara eşlik eden bir başka motivasyon kaynağı daha var: Türkiye’de farklı nedenlerle aşılar hakkında tereddütü olan bir kitle olduğu, hali hazırda devam eden aşılanma programı verilerinden de kolaylıkla anlaşılabiliyor. Bu tereddütün çeşitli açıklamaları olmakla birlikte belirli bir program dahilinde hareket eden siyasi çevrelerin var olan çekinceyi örgütlemek ve buradan güç devşirmek gibi bir niyeti olduğu da görülebiliyor. Aşı karşıtı kanaat önderlerinden bir kısmının siyasi arenada hayli aktif olduğunu ve aşı karşıtı anlatıları kendi seçmen kitlelerini genişletmek amacıyla araçsallaştırdığını söylemek mümkün.

Bunun en belirgin örneklerini bir siyasi partinin girişimi ve başvurusuyla toplanan aşı karşıtı mitinglerde görebiliyoruz. Bir başka siyasi parti lideri ise aşılarla herhangi bir bağlantısı olmadığı basit bir Google aramasıyla anlaşılabilen tüylü, kuyruklu bebek fotoğraflarıyla aşılar hakkında tereddütü olanları yanına çağırıyor. Gerçekten kuyruklu bebek fotoğraflarının aşılarla bir bağlantısı olduğuna kendisi inanıyor mu yoksa bu örnek, toplumda çeşitli nedenlerle var olan bir tereddütü örgütleme çabası mı? Hakikat sonrası dönemin karakteristikleri, ikinci seçeneğin ağır bastığına işaret ediyor.

Hakikat sonrası dönemin önemli bir özelliği siyasi isimlerin yalan söylemesi değil, doğru bilgiye kayıtsızlıkları. Siyaset çağlardır tüm toplumlarda yanlış bilgi ve manipülasyon operasyonlarına tanıklık etti. Bugünü farklı kılan, siyasilerin gözler önündeki hakikati yok saymaları, gerçeği bir ideolojik propaganda gibi yansıtmaları. Böyle bir ortamda nesnel bilginin, bilimsel yöntemlerle ulaşılan kanıtların önemsenmediğini ve her şeyin algılara hapsedildiğini görüyoruz. Siyasi güç elde etme motivasyonuyla hakikate verilen zarar, belki de diğer tüm motivasyonların yıkıcı etkilerini gölgede bırakır nitelikte.

Netice itibariyle Türkiye’de Covid-19 aşıları karşıtı grubun iç dinamiklerinde kilit rol oynayan bir yapıya, bu grubun kanaat önderliğine oynayan aktörlere odaklandığımız bu yazıda üç temel nokta üzerinde durmaya çalıştık. Bireyleri dezenformasyonun kısır döngüsünde tutan bu motivasyon kaynaklarını şu şekilde hatırlatabiliriz:

  1. Grup içi statü kaynaklı motivasyonlar
  2. Ekonomik motivasyonlar
  3. Siyasi motivasyonlar

İnsanın olduğu her yerde sosyal gruplar, belirsizliğin olduğu her zaman da anlam ve düzen vaat eden kimlikler olacak. Hikmeti nesnel bulgular ve bilimsel bilgide aramak yerine komplo teorilerinde aramaksa kimi zaman naif karşılanabilir. Ancak halk sağlığı söz konusu olduğunda bu masumane görünen tutumların toplumsal olarak yaşamımızı tehdit etmesi hayli muhtemel.

Halk sağlığını ilgilendiren konularda yanlış bilgi yayanların temel motivasyonlarının neler olduğunu sorgulamak ve açığa çıkarmak, tam da bu yüzden değerli.

Science Direct, Terror Management Theory
31/12/2000
Ümit Aktaş, Özgeçmiş
01/02/2022
İlaçsız Yaşam, Güvenlik ve Gizlilik Politikası
01/02/2022
NHS, Herbal medicines
23/11/2018
San Diego Periodontics & Implant Dentistry, Is Fluoride in Toothpaste Bad for You?
02/02/2022
Medical News Today, What to know about fluoride in toothpaste
08/07/2021
Canadian Dental Association, How does fluoride prevent tooth decay?
02/02/2022
Kidega, Canadian Dental Association
02/02/2022
KAM 21, Fuar konuşmacıları
10/03/2021
tümünü göster
salgin var banner