Araştırma: Siyasi reklamların şeffaflığı için siyasi partiler sorumluluk almalı

Teknoloji endüstrisi siyasi reklamların şeffaflığı için doğru yolda birkaç adım attı ancak bu yola, siyasi partilerinin öncülük etmesi gerekiyor.


16/11/2019 12:47 5 dk okuma

Bu içerik 3 yıldan daha eski tarihlidir.

*Bu içerik ilk kez "Online politics needs to be cleaned up – but not just by Facebook and Twitter" başlığıyla the Guardian tarafından 11 Kasım 2019 tarihinde yayınlanmış ve Can Başaçek tarafından Teyit için çevrilmiştir.

Sosyal medya platformlarının üstlenmesi gereken bir rol tabii ki var ancak gerçek değişim için siyasi partilerin sorumluluk alması gerekiyor.
Lisa-Maria Neudert ve Phil Howard,
Oxford Üniversitesi Teknoloji ve Seçim Komisyonu

Sitelerinde siyasi dezenformasyonu engellemek isteyen sosyal medya platformları, bunu önlemek adına yeni yöntemlere başvuruyor. Twitter tüm siyasi reklamlara son verdi ve Facebook'un içerik denetimi için yeni araçları var. Bütün platformlar bu işe girişmese ve bu girişimlerin tamamı verimli olmasa dahi bu iyi bir başlangıç.

Ancak seçim propagandaları ve siyasi seçim kampanyaları teknoloji firmalarıyla başlamıyor. Siyasi partiler ve üye gruplarıyla başlıyor. Seçimleri özgür ve adil tutmak ve sonuçlarından emin olmak için partilerin hangi reklamları, hangi platformlarda, ne fiyata satın aldıklarını açıklamaları gerek. Seçim kampanyalarının, şeffaflığa ve sorumluluğa ne kadar önem verdiğini göstermek için şu an çok iyi bir zaman.

Geçtiğimiz birkaç aydır, Oxford Üniversitesi Teknoloji ve Seçim Komisyonu, siyasi partilerin, sosyal medya platformlarının ve seçim yetkililerinin, önümüzdeki Birleşik Krallık seçiminin dış müdahalesiz, adil bir yarış olacağından emin olmak için işbirliği yapabileceği çeşitli yöntemleri araştırıyor. Ortada mevzuat boşlukları ve sosyal medya platformlarıyla veri simsarlarının (data broker) yanıtlaması gereken birçok soru var. Ancak yanıltıcı reklam satın alan ve sorunlu seçim kampanyası başlatan müşteriler, genellikle siyasi partiler ve seçim kampanyasının yöneticileri oluyor.

Birleşik Krallık'taki seçim kampanyası çalışanları, 12 Aralık seçimlerine hazırlanırken büyük ölçüde veri odaklı reklamlara güveniyor ancak reklamlarının içerikleri, yerleştirmeleri ve fiyatlandırmaları hakkında çok az bilgi paylaşıyorlar. İzlenecek politikalara karar veren kişiler, teknoloji endüstrisi çalışanları, güvenlik uzmanları ve akademik çevreyle yapılan on aylık araştırma ve danışmadan sonra, başlıca öneri, reklam şeffaflığının siyasi partilerle başlaması gerektiği yönünde.

Dijital siyasi reklamcılık, geleneksel, basılı veya basındaki seçim kampanyalarından farklı. Cep telefonlarında ve dizüstü bilgisayarlarda gösterilen reklamlar, nüfus içindeki küçük grupları hedefleyen, bireysel davranışlara dayalı veriler sayesinde gösteriliyor. Yanı başımızdaki insanların bizimle aynı içeriği görüp görmediğinden emin olamayız çünkü bu tekniklerin, farklı kitlelere, seçmece veya tutarsız mesajlar göndermek için kullanıldığını zaten biliyoruz.

Ayrıca, veri odaklı reklamcılık ve içerik pazarlaması hızla milyarlarca dolarlık bir endüstriye dönüşürken, bu endüstriye para dökenler, siyasi partiler ve üye grupları. Britanya'daki seçim kampanyası çalışanları, bütçelerini, veri simsarları ve veri analizi yazılımları tarafından sağlanan seçmen dosyalarını kullanarak Facebook, Instagram, Snapchat ve YouTube gibi platformlara harcıyor.

Şeffaflık ilkelerinin dijital çağda yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor

Bir zamanlar analog kampanyalar için tasarlanan şeffaflık ilkeleri, dijital çağda kullanılamaz hâle geldi. Şu anda, dijital kampanya harcamaları, reklamın nereye yerleştirildiğine veya ne kadara mal olduğuna dair bilgiler açığa vurulmadan bildiriliyor. Seçim kampanyası materyalinde bulunması gereken, içeriğin kime ait olduğunu belirten damga zorunluluğuna dair yasal gereklilikler çevrimiçi reklamlar için geçerli değil. Bu nedenle, reklam verenler siyasi amaçlarla kimliklerini gizli tutabiliyor. Demokratik vatandaşlık, seçmenlerin, seçim kampanyası harcamaları ve sponsorlu mesajların arkasında kimin olduğuna dair bilgilere erişilebilmesini gerektiriyor.

Britanya'da demokratik yaşamın kritik olduğu anlarda, internette şüpheli seçim kampanyası mesajları ve geçerliliği olmayan haberler dolaşıp duruyor. Aralık ayında yapılacak olan genel seçimde, siyasi ana akımda, alışılmışın dışındaki seçim kampanyalarına dikkat etmeliyiz. Cambridge Analytica kapanmış olabilir ancak şüpheli geçmişleri olan birçok dijital kampanya uzmanı var.

Reklam şeffaflığı siyasi partilerle başlamalı 

Ne yazık ki, teknoloji firmalarının şeffaflık çabaları fazlasıyla tutarsız. Twitter siyasi reklamları tamamen yasakladı ancak bu, platformun, neyi siyasi olarak gördüğü ile ilgili soruları gündeme getiriyor. Araştırmacılar, Facebook'un, hedefleme ve harcama ile ilgili bazı kısıtlı bilgiler içeren reklam kütüphanesinin, anlamlı analiz için yetersiz olduğu sonucuna vardı. Ayrıca şirket zaten, siyasi reklamları teyit etmeyeceğini söyledi. Öncelikli sorun, sıradan “ücretli reklamlar” değil, organik olarak yayılan diğer sponsorlu içerik ve mesajlar.

Sosyal medya şirketleri, tüm reklamlarını her zaman arşivlemeli. Siyasi partiler farklı platformlarda, çeşitli biçimlerde para harcıyorlarsa, onlar da satın aldıkları reklamları arşivlemeli.

Ayrıca partiler, kaynaklarının tam şeffaflığını sağlamak için, elde ettikleri verilerin kaynakları hakkında net bilgileri açıklamalı. Buna seçmen kütüğü, üçüncü taraf, veri simsarları, açık veri ve kendi veri kaynaklarından gelen veriler de dahil. Verileri işlemek ve kişisel bilgilere ulaşmak için hangi profil çıkarma araçlarını ve analiz yazılımını kullandıklarını açıklamalılar. Bu, şeffaflığı artırmaya, sorumlu ilkelerin oluşturulmasına ve seçim dürüstlüğü ile insanların verilerini korumaya yardımcı olacak.

Önümüzde, düşünebileceğimiz bir dizi mevzuat reformu var. Siyasi seçim kampanyaları ve demokratik katılım için, verilerin yasal kullanımları konusunda (Genel Veri Koruma Yönetmeliği, 1998 Veri Koruma Yasası ve AB Gizlilik ve Elektronik İletişim Yönetmeliği gibi) mevcut, sağlam bir çerçeve var. Ancak gerçekte, seçim kampanyası yapanların, üçüncü taraf verilerinin ve matematik temelli yazılımlarının bütünlüğünü doğrulamakla mücadele ettiğini gösteriyor. Information Commissioner's Office (Bilgi Komisyonu Dairesi) bu boşluğu tamamlıyor ve siyasi seçim kampanyalarında kişisel verilerin kullanımı için bir rehber geliştiriyor. Ancak seçim günü hızla yaklaşırken en öncelikli görev, siyasi partilerin iletişim konusunda şeffaf hâle gelmelerini sağlamak.

Veriler seçim kampanyalarının ayrılmaz bir parçası hâline geldiği için, yalnızca siyasi sistemlerimizi korumanın ötesine geçen ve demokrasiyi gerçekten güçlendiren kurallara ihtiyacımız var.

Seçimler demokrasinin belki de en temel uygulaması. Teknoloji endüstrisi doğru yolda birkaç adım attı ancak bu yola, Birleşik Krallık’ın siyasi partilerinin öncülük etmesi gerekiyor.

Bu içerik Teyit tarafından çevrilmiştir.

Online politics needs to be cleaned up – but not just by Facebook and Twitter, The Guardian, 11/11/2019

Çeviri: Can Başaçek

Kapak Görseli: Strong Automotive Merchandising