Nereye kadar şüphe duyacağız?

Makul şüpheciler de komplo teorisyenleri de aynı fikirle yola çıkıyor: Bir şeylerin göründüğü gibi olmayabileceği. Bilişsel kırılganlıklarımızın farkına varmak ve eleştirel düşünmeye aşinalık, yol ayrımında pusulamız olabilir.


21/07/2021 17:00 5 dk okuma

Bu içerik 1 yıldan daha eski tarihlidir.

Bizi yanlış bilgiye karşı savunmasız kılabilen bilişsel cimrilik, teyit yanlılığı gibi psikolojik faktörleri, doğrulama faaliyetine rağmen yanlış bilginin yayılmaya devam etme nedenlerini ve tüm bunlara karşı alabileceğimiz önlemler olduğunu sıklıkla tekrar ediyoruz. Bu listede ilk sırada her zaman şüphe duymak (skepticism) var. Eleştirel düşünmenin pratikle geliştiğini düşündüğümüzden, “şüphe kası” Teyit’in sık kullandığı bir kavram. Şüphe kasımızı çalıştırmak, yanlış bilginin önüne geçmek için atabileceğimiz ilk adım. 

Ancak şüphe, yalnızca teyitçilerin önem verdiği bir konu değil. Komplo teorilerisyenleri tarafından da fazlaca sahipleniliyor. 

Ancak bu iki şüphe arasında fark var. Şüphenin temellerine, şüpheyi besleyiş ve sorulara yanıt arayış yöntemlerine bakarak, makul şüphecilikle, komplo teorilerine kadar giden paranoid şüphe arasındaki farkı anlamak mühim. 

Paranoid şüphe 

Her ne kadar şüphede ortaklaşılsa da, eleştirel düşünme ve makul süphecilik pratikleriyle paranoid şüphe karıştırılmamalı. Kanıtlara duyarsızlık ve çelişki gibi özellikler barındıran bu şüphe biçiminin komplo teorilerinin de temelinde yattığını hatırlamak önemli. Teyitçilerin benimsemediği bu şüphe biçimini, bir bilgiyle karşılaştığımızda, zihnimizde beliren fikre uymayan tüm kanıtlara karşı aşırı şüphecilik, fikrimizi destekleyen kanıtları büyüterek yorumlamak ve bu iki adım arasındaki tutarsızlık olarak tanımlamak mümkün. 

Türk Dil Kurumu komplo teorisini “bir kimse, kuruluş veya ülkeye karşı gizlice, zarar verici tuzak kurulduğu varsayımına dayanan düşüncelerin tümü” diye tanımlıyor. Komplo teorileri üzerine araştırma yapan akademisyen Michael Barkun’a göre; bu teoriler “hiçbir şey tesadüf değildir, hiçbir şey göründüğü gibi değildir ve her şey birbirine bağlıdır” gibi üç temel önerme içeriyor.

Bu üç önermeden hareketle paranoid şüphenin temel özelliklerini ortaya koymak mümkün. Bu özellikleri sıralarken Stephan Lewandowsky ve John Cook’un yazdığı ve Teyit olarak Türkçeleştirdiğimiz Komplo Teorisi El Kitabı’na göz atmakta fayda var. Kitap gerçek komploların olabileceğini notunu da düşerek komplo odaklı düşünme ile geleneksel düşünme yöntemleri arasındaki farkları ortaya koyuyor. Eğer varsa, gerçek komploları açığa çıkaracak yolun nasıl ve neden komplo odaklı düşünme sisteminden geçmediğini açıklıyor. Aksine, gerçekte halkı aldatmaya yönelik girişimleri ortaya çıkarmak için sağlıklı şüpheciliğe, kanıta ve tutarlılığa önem veren geleneksel düşünme gerektiğini hatırlatıyor. 

Buna göre komplo odaklı düşünmeye yol açan paranoid şüphenin dört temel özelliği var. 

  • Kanıtlara direnme: Komplo teorisini çürüten bilgilerin de komplonun kendisi tarafından üretildiği düşüncesi devam eder. Dolayısıyla bir komplonun aksi yöndeki kanıtları ne kadar güçlüyse komplocuların da insanları, olayların kendi versiyonlarına inandırmak istemesi o kadar olasıdır.
  • Bir şeyler yanlış olmalı: Komplo odaklı düşüncenin bile reddedemeyeceği şeklide yanlışlanan kanıtlar olsa bile, bu düzeltmeler “bir şeylerin yanlış olması gerektiğine” dair genel sonucu değiştirmez.
  • Rastgeleliği dışlama: Komplo odaklı düşünmenin temelindeki baskın şüphe, hiçbir şeyin tesadüf olmadığı inancından beslenir.
  • Çelişki: Komplo odaklı düşünen kişi, birbiriyle çelişen birden çok fikre aynı anda inanabilir.

Yazının başında bahsettiğimiz bilişsel nedenlerin de bu dört özelliği beslemekte epey etkili olduğunu hatırlamak da önemli. Peki aradığımız şüphe bu değilse ne?

Makul şüphe

Teyitçilerin vurguladığı şüphecilik, manipülasyon potansiyelinin farkındalığı ve gerçeği doğru bir şekilde anlama arzusu olarak tanımlanabilir. Yani genel bir güvensizlik olan sinizmden farklı. Şüphe kası temelde eleştirel düşünme becerilerinden kuvvet alıyor. 5N1K sorularını bilginin içeriği, kaynağı, bağlamı için sorabilmeyi ve soruların cevaplarına eşit mesafede durabilmeyi gerektiriyor. Yukarıda temel özellikleri sıralanan paranoid şüphenin aksine, makul şüphenin kanıtlarla ilişkisi mümkün olduğunca objektif. Bu noktadan paranoid şüpheye varmadan önce, şüphe duymanın eleştirel düşünme pratikleri için elzem olduğunu, ancak şüpheye yanıt ararken, güvenilir kaynaklara ve bilimsel verilere dayanan kanıtları öncelememiz gerektiğini hatırlamak gerek. 

Karşılaştığı bilgileri makul şüphe ile sorgulayan bir kişinin temel özellikleri şöyle sıralanabilir: 

  • Nitelikli ve derinlikli araştırma: Birden fazla kaynağı temel alır ve cevaba ulaşmanın bazen zaman aldığını akılda tutar.
  • Kanıtlara duyarlılık: Kendi görüşünü destekleyen ya da desteklemeyen her türlü kanıtı dikkate alır.
  • Bilimsel verileri kaynak olarak kullanma: Veri temelli, güvenilir kaynakları önceler. 
  • Tutarlılık için çaba: Çelişkiyi görmezden gelmez ve çözmeye çalışır. Hipotezinin doğru olmadığı kabullenme cesaretini taşır. 

makul vs komplo son

Kaynak: Komplo Teorisi El Kitabı

Komplo teorilerine inanmanın, hatta yalnızca maruz kalmanın bile ortaya çıkardığı belli zararlar olduğu biliniyor. Araştırmalar komplo teorilerine inanmanın, siyasete katılma ya da karbon ayak izlerini küçültme isteklerinin azaldığını gösteriyor. 

Bu zararların etkisini en aza indirebilmek için siyasi otoritelerin, sosyal platformların, gazetecilerin ve teyitçilerin farklı boyutlarda çeşitli çözümler üretmesi gerekiyor. Eleştirel düşünmeye ve yararlanabileceğimiz araçlara aşinalık, paranoid şüphenin sınırlarını bilen ve makul şüpheyi pratik edebilen bireyler olarak çözümün parçası olmamızı sağlayabilir. Bilişsel kırılganlıklarımızı akılda tutarak, bilgi karmaşasının içinde yönümüzü makul bir güven ve şüphe karışımıyla bulmak mümkün. 

Kapak illüstrasyonu: Franziska Barczyk