- “İnsanlık aya inmedi.”
- “Dünyayı İlluminati yönetiyor.”
- “Hayır, dünyayı kertenkele insanlar yönetiyor.”
- “Dünya aslında düz.”
- Yok, dünyanın içi aslında boş.”
Komplo teorilerine inanmak ya da belli kararlarını onları gözeterek almak, evvelden “marjinal” denebilecek bir grubu etkiler; bu efsaneler daha ziyade trafikte sıkışıp kalmış taksiler ya da akraba ziyaretlerindeki sohbetleri işgal ederdi.
2020 yılında yaşamımızın merkezine oturan Covid-19 pandemisi, bu efsanelerin olası tahrip edici etkisini bizzat deneyimlememize neden oldu. Dijitalleşme, sosyal medyanın yükselişi, diller ve platformlar arası bilgi akışının kolaylaşması gibi sebeplerle, yanlış bilgi, komplo teorileri ve kent efsaneleri de akmaya başlamıştı başlamasına, ancak aşı karşıtlığı gibi tehlikeli bir pozisyonun geniş kitlelere yayılması bir ilkti.
Belirsizliğin büyüdüğü ve bazen tahammül edilemezleştiği kriz dönemlerinde yanlış bilgi daha hızlı yayılıyor. Bunun, yaşananları anlamlandırmak, yardım arzusu, ortak bir deneyim paylaşma isteği gibi çeşitli sebepleri olduğunu biliyoruz.
Ancak bundan fazlası olabilir. 2021 yılında yapılan bir araştırmaya göre, komplo teorilerinin eğlence değeri de bulunuyor ve bu özellik, teorinin inandırıcılığını etkiliyor.
Bu konuya gelmeden önce gerçek komplolar ile komplo teorileri arasında farklılıkları belirtmekte fayda var. Çünkü bazı komplolar, gerçekten varlar. Ancak onlar belgeler, soruşturmalar ve işin içindeki kişilerin itiraf ve ifşalarıyla ortaya çıkıyor. Örneğin 1950’lerde CIA tarafından yürütülen “zihin kontrolü” deneyi MKULTRA gerçek bir komploydu ve yürütülen soruşturma sonucu doğruluğu kanıtlandı. Büyük petrol şirketlerinin 1960’lı yıllardan beri iklim değişikliğinden haberdar olduğu, ancak bu konuda harekete geçmedikleri de arşiv belgeleri sayesinde kanıtlayabildiğimiz gerçek komplolardan. Daha yakın tarihe gelecek olursak, 2018 yılında Cambridge Analytica’nın 87 milyon Facebook kullanıcısının verisini seçim kampanyaları için kullandığı anlaşılmış, CEO Mark Zuckerberg kongrenin karşısına çıkmıştı.
Komplo teorileri ise hikayelerden oluşur. Ortada olgu ya da kanıt yoktur ama kolayca yanlışlanabilmelerine rağmen yayılmaya devam ederler. Örneğin, düz dünya, şekil değiştiren kertenkele insanlar, aya inişin gerçek olmadığı gibi komplo teorileri.
Komplo teorileri ile kurgunun kesişimi
Peki düpedüz kurgu olmalarına rağmen, bu teoriler neden insanların ilgisini çekiyor? 2021 tarihli çalışmaya göre, komplo teorileri kişilerde yoğun duygular uyandırdığından, eğlence değeri barındırıyorlar. Araştırma, “eğlenceli” (entertaining) ifadesini “ilginç, heyecan verici ve dikkat çekici” olarak tanımlıyor. Yani komplo teorileriyle kurgu eserler böyle bakınca akrabalar.
Nitekim bir kurgu eserin eğlenceli olması için, duygulara oynaması, ilgiyi odakta tutabilmesi, çözülecek gizemler ya da karmaşalar sunması, dramatik bir anlatı oluşturması, gerçek hayata bir yandan dokunurken diğer yandan da onu unutturması gerek. Çünkü insanlar gerçek dünyanın bunaltıcı karmaşasıyla başa çıkmakta zorlanıyor, akılcı ve bilimsel yöntemler, her zaman ilgimizi çekmiyor, ilgi alanı olmayanların kafasını karıştırıyor. Hayati bir mesele değilse veriler, bilimsel olgular ve meta analizlerle ilgilenmiyoruz.
Bir yandan da çoğu komplo teorisi, kurgu eserlerden aşina olduğumuz unsurların çoğunu barındırıyor: Kötücül niyetle hareket eden bir “iç/dış düşman,” bundan zarar gören masumlar, bu durumun farkına varan aydınlanmışlar ve aydınlanmış kahramanların büyük mücadele yolculuğu. Buna örnek olarak The Matrix gösterilebilir. Filmde kötücül niyetle hareket eden düşmanlar makineler. Makineler insanları yaşam kapsüllerine bağlayıp bir simülasyonun içine sokarak onlardan, yani masumlardan enerji elde ediyor. Durumun farkına varıp simülasyondan kurtulan aydınlanmış Morpheus ve ekibi ise ana karakterimiz Neo’yu uyandırmaya çalışıyor. Tamamen uyanan Neo filmin son sahnesinde Matrix yazılımıyla konuşarak, “İnsanlara, görmelerini istemediğiniz şeyleri göstereceğim… Her şeyin mümkün olduğu bir dünyayı” diyor, yani simülasyondaki herkesi uyandırmaya çalışacağından bahsediyor. The Matrix’in yönetmen ve senaristleri Wachowski kardeşlerin, yapıtlarında belli bir mesaj vermeye çalıştıkları belli olsa da, filmin Red Pill gibi kadın düşmanlığından başlayarak nice komplo teorilerine yol açan bir fikrin yapı taşı olarak kullanılmasından rahatsız oldukları da aşikar.
The Matrix’i herhangi bir komplo teorisiyle kıyaslayalım: Örneğin eski ABD Başkanı Donald Trump’ın uluslararası, satanist, pedofili bir derin devlete karşı savaş içinde olduğunu öne süren QAnon. Bu denklemde kötücül düşman, pedofil ve satanist derin devlet. Masumlar, bu derin devletin istismar ettiği çocuklar ve satanist ritüellerin kurbanları. Komplo teorisinin ortaya çıktığı 4chan’de insanlara ipucu bırakarak onları uyandırmaya çalışan Q rumuzlu kişi ile Donald Trump ise aydınlanmışlar.
Komplo teorilerinin çoğunda benzer formülleri görebiliyoruz. En sık rastladıklarımızdan biri de “güçlü insanlar + entrika çevirerek + halka zarar veriyor ya da kâr elde ediyor” formülü. Kertenkele insanların ya da reptilianların + insan kılığına girerek + gizlice dünyayı yönettiği komplo teorisi buna bir örnek olarak gösterilebilir. NASA’nın + aya inmiş gibi yaparak + uzay yarışında öne geçtiği de başka bir örnek. Elbette komplo teorisyenlerine göre, komplocuların planında bir sorun çıkıyorsa, böyle olmasını istedikleri için çıkıyordur, her şey komplocuların kontrolü altındadır. Benzer formülleri çeşitli kurgu eserlerde de görebiliyoruz.
Eğlenceli teoriler inanca dönüştüğünde
Hollywood’un sıklıkla başvurduğu bu hikaye yapısının insanı tutan niteliği, komplo teorilerinin neden eğlenceli olduğunu anlamamıza yardımcı oluyor. Ancak komplo teorileri, kurgu olduklarını kabul etmiyor; ortaya hakikat iddiasıyla çıkıyorlar. Bu teoriler zamanla inanca dönüşebiliyor.
Üstelik komplo teorileri yapıları gereği tanıdık, eğlenceli, akıcı ve kolay anlaşılırlar. Psikolojide “kısa yollar” (heuristics) olarak bilinen olgu, kişilerin hızlı ve etkili karar verebilmesi ve sorun çözebilmesi adına zihninde başvurduğu kestirmelere verilen isim. Herbert Simon’ın öne sürdüğü bu kavram, zaman kısıtlaması ve karşılaştığımız bilgilerin yoğunluğu gibi çeşitli sebeplerden ötürü tamamıyla akılcı kararlar alamadığımız, bu nedenle de dünyayı anlamlandırabilmek için zihinsel kısa yollara başvurduğumuz fikrine dayanıyor.
Ancak bu her zaman doğru kararlar aldığımız anlamına gelmiyor. Örneğin akıcılık kısa yoluna göre (fluency heuristic) karşılaştığımız iki obje arasında seçim yaparken, daha hızlı ya da daha kolay tanıdığımızı veya anladığımızı daha doğru kabul ediyoruz, daha çok ciddiye alıyoruz. Komplo teorilerinin akıcılığı ve aşinalığı göz önüne alındığında, bu bir sorun teşkil ediyor. Akıcı bilgileri doğru olarak kabul etmeye yatkınlığımız sebebiyle, komplo teorilerine maruz kaldıkça inancımız artabiliyor. Bu durum, sosyal medya algoritmalarının önerileriyle de birleşince, kendimizi komplo teorileri batağına saplanmış, bir teoriden diğerine atlar halde bulabiliyoruz.
Dünyanın düz olduğuna inanmak tek başına müthiş tehlikeli olmayabilir, ancak bu teorilerin, bir diğerine inanmayı kolaylaştırdığını hatırlamakta fayda var. Üstelik bazı durumlarda komplo teorilerine inanç, kongre binasının basılması gibi tehlikeli olaylara da yol açabiliyor. QAnon, 2021 yılının başında protestocuların kongre binasını basmalarını fitilleyen komplolardan biriydi; protestocuların en az yüzde 8’i QAnon destekçisiydi.
Peki çizgiyi nerede çekeceğiz? Öncelikle, hepimizin en az bir komplo teorisine inanabileceğini unutmamak gerek. Kişileri komplo teorilerine inanmaya eğilimli hale getiren, sezgisel düşünme, karmaşada anlam arama gibi özellikler hepimizde biraz var. Bu zafiyetle ilgili farkındalık, çok önemli bir ilk adım. Makul şüphe ile kuruntuyu, geleneksel düşünmeyle komplo odaklı düşünmeyi ayırt edebilmek de mühim. Komplo teorilerinin temelinde yatan paranoid şüphenin kanıtlara direnme, rastgeleliği dışlama, çelişki, “bir şeyler yanlış olmalı” düşüncesi gibi özelliklerini tanıyıp maruz kalınan komplo teorilerine eleştirel yaklaşmak iyi bir yöntem. Her şeyden öte, yalnızca eğlenmek istiyorsanız, komplo teorilerini salt kurgu yapıtlar olarak görmek, onlara bakış açınızın inanca dönüşmemesine katkıda bulunabilir.
Kapak Görseli: Freepik