Eğitimde yapay zeka: Fikir hırsızlığıyla yaratıcılık arasındaki ince çizgi

Yapay zeka araçlarının ürettiği içeriklerin ne denli "fikir hırsızlığı” sayılabileceği tartışmaları devam ederken, eğitim alanında ise gözler ChatGPT gibi yazı odaklı yapay zeka araçlarına dönmüş durumda.


11/03/2023 13:48 7 dk okuma

Televizyona “aptal kutusu” denilen zamanları hatırlar mısınız? Hayır mı? Biraz daha gençseniz internetin, bilgisayarların ve akıllı telefonların şeytanlaştırıldığı dönemleri mutlaka anımsıyorsunuzdur o halde. Biraz yakın zamana da gelebiliriz. Çok değil, bir iki yıl önce bir yandan yüceltilip teknolojinin geldiği son nokta olarak değerlendirilirken diğer yandan zırvalık olarak değerlendirilen metaverse hafızanızın köşelerinde kalmış kırıntılardan mı ibaret?

İnsanlık tarihinin her kesitinde, yeni bir teknoloji ortaya çıktığında aşırı uç yaklaşımları aynı anda görebilmek mümkün: Bir taraf felaket tellallığı rolünü üstlenirken, diğer taraf ise dünyanın işleyişini kökten değiştireceğini düşünebiliyor.

Bu yaklaşımların hem haklı hem haksız olduğunu söylemek yanlış olmaz. İnternet gerçekten de dünyanın işleyişinde, bilgi akışında, insanlar olarak birbirimize bağlanma pratiklerimizde ve iletişimimizde büyük değişimlere yol açtı; yine de internetin yanlış bilgi, siber dolandırıcılık, bireysel esenliğimizi yeniden değerlendirme gerekliliği gibi kendine has durumlarla birlikte geldiğini de akılda tutmak gerek.

Benzer şekilde, son yılda popülerlikte zirve yapan yapay zeka uygulamaları hakkında da insanlar iki kutba ayrılmış durumda. Bir yandan Midjourney, DALL-E, DeepAI, Stable Diffusion gibi görsel üretme odaklı yapay zeka uygulamalarının, doğaları gereği internette yer alan içeriklerden öğrenerek gelişmesinin ne denli “fikir hırsızlığı” sayılabileceği tartışmaları devam ederken, eğitim alanında ise gözler ChatGPT gibi yazı odaklı yapay zeka araçlarına dönmüş durumda.

Yapay zeka, bilgisayar sistemleri aracılığıyla insan zekasını taklit etmeyi amaçlayan uygulamaların bütününe verilen isim. Doğal dil işleme (natural language processing) veya konuşma tanıma (speech recognition) gibi uygulamalar, yapay zekanın bir parçası. Yani telefonumuza verdiğimiz sesli komutları anlayarak, telefona fiziksel olarak dokunmadan birini aramamızı, mesaj atmamızı, dinlediğimiz müzik uygulamasında şarkıyı geçmemizi sağlayan Siri ve Google Asistan da yapay zeka temelli yazılımlar.

OpenAI isimli şirket tarafından geliştirilen ve son günlerde adını sıkça duymaya başladığımız ChatGPT ise geniş dil modelleme araçlarından faydalanan bir sohbet botu. Yani ChatGPT, sorularınızı ve komutlarınızı mümkün olduğunca doğru ve doğal bir şekilde yanıtlamaya çalışan bir yapay zeka aracı. 

Bu araçtan size basit bir şekilde kuantum fiziğinin ne olduğunu açıklamasını isteyebilir, bir makalenin bağlantısını vererek özet çıkarabilir, belli bir konuda dilediğiniz kelime sayısıyla yazı yazmasını söyleyebilir, hatta en sevdiğiniz şarkıcının tarzında şiir ya da şarkı sözü yazmasını talep edebilirsiniz.

lana del rey siiri

ChatGPT’den Lana Del Rey şarkıları tarzında bir şiir yazmasını istedik.

Bu kadar hünerli bir yapay zeka aracının bazı sorunları ortaya koyması ise kaçınılmaz bir sonuç. Örneğin, eğitim alanındaki tartışmalar, yapay zekanın öğrenme ve ödev yapma süreçlerine etkisinin ne olacağına odaklanmış durumda.

Bir edebiyat öğretmeni olduğunuzu hayal edin. Öğrencilerinizden iki kıtalık bir şiir yazmasını istediniz. Aşağıdaki şiiri öğrencinin değil de bir yapay zekanın yazdığını anlayabilir miydiniz?

Güneş doğduğunda seni düşündüm,

Nasıl da yürekten gülümsüyordun sen.

Bugün yine seni düşündüm,

Kuşlar cıvıldarken daldım hayallere ben.

Gözlerin o deniz mavisi,

Dalgalandı durdu yüreğim içinde.

Seni sevmenin mutluluğu,

Hayatımı anlamlandırır diye düşündüm içimden.*

* ChatGPT Plus ile üretilmiştir.

Eğitim sisteminin daha ileri basamaklarında, bir üniversite öğrencisinin makale yazarken ChatGPT gibi yapay zeka araçlarından faydalanmasını nasıl değerlendirmeli? 2022’nin Mayısında, Yeni Zelanda’daki Canterbury Üniversitesi öğrencisi makalelerinde yapay zeka kullandığını açıklamış, gerekçelerini ise şöyle anlatmıştı:


İnsanların gerçek dünyada bu araçları kullandığını görüyordum. Bu araç kullanıma açıkken bizim kullanmıyor olmamız biraz saçma. Bilgim var, deneyimim var, iyi bir öğrenciyim, tüm eğitimlere ve derslere gidiyorum ve okumamız gerekenleri okuyorum. Ama makalelerimi yeterince etkili yazmadığım için cezalandırılıyor olduğumu hissettim. Bence bu doğru değildi.

Kanada’daki Toronto Üniversitesi profesörü Kevin Bryan, ChatGPT benzeri yapay zeka araçlarının eğitim sisteminde, özellikle akademideki yeri hakkında şöyle söylüyor:

“Yıllarca yapay zeka temelli bir girişimcilik programının yürütülmesine yardımcı oldum, yapay zeka ekonomisi hakkında makaleler yazdım ve alanı epey yakından takip ediyorum. Ama yine de OpenAI’ın yeni chat botunun kalitesi beni hayrete düşürdü. [...] Farklı alanlardaki bilgileri bir araya getirerek yanıtlamanız gereken sorularda bile OpenAI’ın chat botu işletme yüksek lisansı yapan ortalama öğrencilerden çok daha iyi. [...]

[...] Buradan iki çıkarım yapabiliriz: 1) Artık ev ödevi vermek veya uzaktan sınav yapmak mümkün değil. 2) OpenAI’ın chat botunu [...] hesap makineleri gibi göreceksek, matematik eğitiminin hesap makinelerini ve Wolfram benzeri araçları bütünleyici olarak kullandığı gibi, bizim de niteliksel ve teorik dersleri değiştirmemiz gerekiyor.” 

Tartışmalar bununla bitmiyor, eğitim sisteminin pek çok basamağında “kopya, intihal, akademik dürüstlüğü korumak” gibi gerekçelerle ChatGPT kullanımının engellenmesi veya yasaklanması da söz konusu oldu. Bunun yanı sıra, ChatGPT’nin zaman zaman yanlış bilgi verdiği de biliniyor, hatta OpenAI da bunu kabul ediyor ve kullanıcılara uyarıda bulunuyor. 

Böylesi durumlar karşısında, eğitim sisteminin, özellikle de eğitimcilerin pek çok sebeple  kendilerini “tehdit ve tehlike altında” hissetmesi doğal gözüküyor. Kimi zaman uç, kimi zaman da yasaklamak gibi kolaycı yaklaşımlarla hareket edilmesi de öğrenilmiş reaksiyonlara karşılık geliyor. Ancak karşılaşılan birincil sorunun intihal, düşünmek veya çalışmak istemeyen tembel öğrenciler değil, en basit haliyle “bilinmeyenden korkma” olduğunu söylemek de mümkün. Nitekim, söz konusu yeni teknolojiler ve alışageldiğimiz pek çok durumda yenilikler olduğunda, çözümün ilk elden yasaklamaktan geçmediğini, aşırı uç yaklaşımlar yerine yeni teknolojinin avantajlarını ve dezavantajlarını ortaya koymanın eleştirel düşünmeden geçtiğini de akılda tutmak gerekiyor. 

ChatGPT gibi araçların, öğrenen odaklı eğitim ortamlarını hayata geçirmeye yardımcı olabileceği gibi eğitim sisteminin diğer bütün paydaşlarının verimliliğini ve etkinliğini de kolaylaştırması da söz konusu. Öğrencilerin araştırma yapabilmeleri, fikirlerini tutarlı bir şekilde ortaya koyabilmeleri ve bütün bunları yaparken yararlandıkları bütün araçlara ve içeriklere yaklaşımlarında eleştirel düşünebilmeleri de gerekiyor. Bu araçlar, “makalelerini yeterince iyi yazamadığı” söylenen Canterbury Üniversitesi öğrencisi örneğinde olduğu gibi öğrenenlerin farklılaşan ihtiyaçlarına uyum sağlayabilir ve soruların veya onlara verilen görevlerin zorluk derecesini buna göre ayarlamaya yardımcı olabilir. Bu da, öğrenme deneyimini hem öğrenenler hem de eğitim sisteminin bütün paydaşları için daha kişisel ve etkili hale getirebilir. 

Nitekim birçok eğitimci, yapay zeka teknolojisini bir tehdit olarak görmek yerine, bu gelişmeyi etkili öğrenme ortamlarını geliştirme ve ölçeklendirmek için harika bir fırsat olarak görüyor. New York Üniversitesi Abu Dabi kampüsünde doçent olan Nancy Gleeson, yapay zeka ile entegre müfredata olan ihtiyacı şöyle değerlendiriyor:

"Bu araçları benimsemeli ve onları pedagojilere ve politikalara entegre etmeliyiz. Katı engellemeler, kapatma politikaları ve bu platformların kullanımının yasaklanması sürdürülebilir bir yol değil.”

Eğitim sisteminin bütün paydaşları eleştirel düşünmeyi ortak değer haline getirebilmek için ChatGPT tarafından oluşturulan içerikleri analiz ettikleri, zayıf noktalarını belirledikleri ve kötü yapılandırılmış bölümleri iyileştirdikleri, en önemlisi de eleştirel dijital okuryazarlıkla yanlış bilgi sorununa dair çözüm odaklı yöntemler benimsemeye de istekli olabilir.

Eğitim sistemi ve öğrenme ortamları yalnızca bir derece almakla ilgili değil, anlamlı etkileşimler ve yaşam boyu sürecek becerileri geliştirme fırsatı sunan bir alan. Dolayısıyla yeni bir teknoloji ortaya çıktığı anda hiçbir şeyi yok etmiyor, mevcut avantaj ve dezavantajların ortaya çıkma biçimlerini değiştiriyor, yeni katmanlar ekliyor. Eleştirel düşünmeyle beraber özellikle ChatGPT ve eğitim alanındaki süregiden tartışmalarla, evrensel yapay zeka okuryazarlığı ihtiyacının da doğduğunu vurgulamakta fayda var. Zira ikisi bir araya gelmeden "bilmediğimiz, bize yabancı gelen, yeni olan" her şeyi "yasaklamak" en kolayı.