*Bu içerik ilk kez "Tips for reporting on Covid-19 and slowing the spread of misinformation" başlığıyla First Draft News tarafından 10 Mart 2020 tarihinde yayınlanmış ve Kansu Ekin Tanca tarafından Teyit için çevrilmiştir.
Bütün dünya yeni koronavirüs hastalığı hakkında vakitli, doğru bilgi bekliyor. Peki gazeteciler, kendi okurlarının bilgi ihtiyacını nasıl en iyi şekilde karşılayabilir?
Covid-19 hakkında haber yapmak gazeteciler için birçok zorluğu beraberinde getiriyor. Haberciler, okurlara en güncel bilgileri sunma sorumluluğunu üstleniyor – ki bu virüsün etrafında dolaşan belirsizlik içinde hiç de kolay bir iş değil. Ayrıca güncel bilgilerin, insanları dehşete düşürecek ya da yaşananların ciddiyetini azımsayacak bir dille aktarılmaması gerekiyor. Yanlış bilgiyi büyütmek başlı başına bir sorun, aynı şekilde korkuyu büyütmek de.
First Draft, Covid-19 hakkında bilinçli habercilik için ipuçları sunuyor. Rehber, sağlık ve bilim muhabirleri, sağlık çalışanları ve gazetecilik bölümü akademisyenleriyle yapılan röportajları, First Draft’ın hali hazırda bulunan eğitim materyalleri ve son derece iyi birkaç koronavirüsü haberleştirme rehberinden yararlanılarak hazırlandı.
Sansasyonel dil kullanmaktan kaçının
“Hiç kaçış yok,” “kıyamet,” “öldürücü,” ve “felaket” gibi abartılı duygu yüklü kelimeler, tık kazanma konusunda başarılı olabilir ancak zaten büyümekte olan panik hissini de iyice besleyecektir. Halbuki sağlık görevlileri, epidemiyoloji ve viroloji uzmanları tam olarak tersinin, yani sakin olmanın gerektiği konusunda uyarıyor.
Cardiff Üniversitesinde gazetecilikte duyguların kullanımı üzerine çalışan Profesör Karin Wahl-Jorgensen şöyle diyor: “Gazeteciler, hem tehlikenin kendisini hem de insanların duygularını yönlendirmedeki sorumluluklarını anlamalı; gereğinden fazla korku yaratmamalı.” Wahl-Jorgensen, İngilizce dilinde yayımlanan belli başlı gazetelerde yeni koronavirüsün nasıl haberleştirildiğini inceliyor.
Görsel seçiminde dikkatli olun
Fotoğraflar ve görselleri özenle seçin ve bağlamını verin. Basmakalıp ön yargıları pekiştirecek hazır görsellerden uzak durun. Mesela maske takan Asyalı birinin fotoğrafını kullanmadan önce, bu görselin sizin haberinizle nasıl bir bağlantısı olduğunu sorgulayın. Haberinizdeki özneler Asyalılar mı? Yoksa haberiniz, virüsün yayılımını önlemede maskelerin etkisiyle mi ilgili? Asyalı Amerikan Gazeteciler Derneği, Covid-19 haberlerinde yabancı düşmanlığı ve ırkçılığı körüklemeyi önlemeye yönelik bir rehber hazırladı.
Aynısı lüzumu olmadığı halde panik yaratan görseller için de geçerli. Tehlikeli maddelere karşı koruyucu elbise giymiş insanların fotoğrafları okurlarınızı telaşlandırıyor olabilir mi? Boş bir hasta yatağıyla eve girmeyi bekleyen bir ambulans fotoğrafı mı kullanıyorsunuz? Virüsün etkisi hakkındaki endişe artarken, kapak görsellerinin etkisini göz önünde bulundurun.
Tahminlerden ya da uzmanlardan en kötü senaryoları öngörmelerini istemekten kaçının
Aynı şekilde uzmanları ve kaynakları, tahmini veya sansasyonel açıklamalar yapmaları için cesaretlendirmek okurlarınıza her zaman iyi gelmeyebilir. “Bildiklerimiz üzerine yoğunlaşmalıyız” diyor Wahl-Jorgensen. Haber merkezleri, neyi bilmedikleri hakkında da dürüst olmalı.
Okurlara tedbir alabilecekleri önerileri sunun
Minnesota Üniversitesi Gazetecilik Bölümü Profesörü Emily Vraga, belirsizliğin bizi rahatsız ettiğini söylüyor. Bu da bizi, güvenilir veya doğru görünümlü yanlış bilgilere karşı daha savunmasız kılıyor. Vraga virüsün yayılmasını önlemek için uzmanların onayladığı şekilde harekete geçilmesinin öğütlenmesi gerektiğini söylüyor. “Özellikle koronavirüs ile ilgili somut adımlar okurlar için oldukça yararlı olabilir çünkü bu öneriler insanlara denetim hissi verir.”
Okurları bilginin resmi kaynaklarına yönlendirin
Dünya Sağlık Örgütü gibi alanında uzman kaynaklar, toplum için en iyi bilgiye sahipler. (Güvenilir olduklarını doğruladıktan sonra) okurların sağlık kuruluşlarına ve sağlık çalışanlarına duydukları güveni arttırın, böylece okurlarınız sonraki adımlar için kimleri takip edeceklerini bilmiş olurlar.
Haberinize ışık tutan araştırmalara karşı temkinli olun
Bilim muhabiri Roxanne Khamsi’nin First Draft’a açıkladığı gibi (Reuters da yakın zamanda yayımlanan bir makalesinde buna dikkat çekmişti), salgın başladığından beri taslak yazılar ve ön baskılarda artış var. Bu tip içerikler, akademik hakemlerden henüz geçmemiş bilimsel çalışmalar. Bu çalışmalar her ne kadar güncel araştırmalar konusunda yararlı bilgi barındırsalar da, bazıları büyütülmemesi gereken sahte iddiaları öne çıkarıyor.
Eğer hakemli dergilerde yayımlanmamış bilimsel makalelerden yararlanıyorsanız, Khamsi yazınızı yayımlamadan önce bağımsız bir bilim insanına danışmanızı öneriyor: Bu araştırma kontrolden geçti mi? “Yayın hakemliğinin benzerini yapamazsınız ama bağımsız bir uzmanın kontrol etmesini istemek yardımcı olabilir.”
Birden fazla uzmana danışın
Haberinizi birden fazla yetkilinin açıklamalarını temel alarak hazırlayın, diyor Khamsi. “Etrafınıza bakın. Farklı viroloji uzmanları, yapbozun farklı parçalarını tamamlayacak noktalara temas ediyor. Büyük resmin tamamını gördüğünü iddia eden kişilere karşı temkinli olun."
Hangi söylentiye değineceğinize karar verirken taşma noktalarına odaklanın
Kıyıda köşede kalmış toplulukların arasında dolaşan veya çok az etkileşim alan söylentilere dikkat çekmemeye özen gösterin. Bir söylentinin taşma noktasına gelip gelmediğini anlamak için aşağıdaki beş soruyu sorun:
- Söylenti ne kadar etkileşim aldı, bu sayılar platformdaki benzer içeriklere nazaran ne durumda?
- Söylentiye yönelik tartışmalar sadece tek bir çevrimiçi grupla mı sınırlı?
- Söylenti başka bir platforma sıçradı mı?
- Sosyal medya fenomeni ya da doğrulanmış bir hesap söylentiyi paylaştı mı?
- Büyük medya kuruluşları söylentiyi haberleştirdi mi?
Eğer bir söylentiyi çürütmeye karar verdiyseniz, gerçeklere odaklanın
First Draft’ın daha önce yayımladığı eğitim materyalleri gazetecilerin başlıklarda ve sosyal medya içeriklerinde söylentinin kullandığı dili kullanmayarak söylentinin yayılmasını yavaşlatabileceklerinden bahsediyordu. First Draft bu fikirlerini yeniden gözden geçiriyor – haber merkezleri kullandıkları başlıkları farklı platformlar için özel olarak tasarlayabilir. Böylece kullanıcıların sosyal medyada gördükleri başlıklarla insanların arama motorlarında bilgi ararken karşılaştıkları başlıklar arasında fark gözetilebilir.
Twitter veya Facebook gibi algoritmik bir akış içinde kullanıcıların tesadüfen rastlayacağı başlıkları seçerken, söylentiyi daha önce görmemiş veya duymamış olduklarını düşünün. Buradaki amaç söylentiyi büyütmeyi önlemek. Haberciler, eğer okurlar sadece başlıkları okuyorsa onları yanlışlıkla yanlış bilgilendirmeyi istemez. Bu nedenle bilgiyi düzeltirken gereksiz yere bir söylentiyi tekrar etmekten kaçının.
Fakat Google, Bing ve hatta YouTube gibi arama motorlarında bulunan başlıklar için geçerli olan şu: İnsanların belirli anahtar kelimeleri aratmaları bu söylentiyi çoktan duymuş oldukları anlamına geliyor. Dolayısıyla söylentiyi büyütmemeye çalışmak bu bağlamda daha küçük bir mesele. Buradaki amaç söylentiyi araştıran okurlara, yanlış bilgi toptancıları veya korku tacirlerden önce ulaşmak. Söylentideki anahtar kelimeleri başlıklarınızda kullanmak okurların sizin içeriğinize kolayca ulaşması konusunda yol gösterici olabilir. Böylece yanlış bilginin veri boşluğuna düşmeleri daha zorlaşır.
Başlıklar kilit nokta; çünkü metin neden söylentinin yanlış olduğuyla ilgili detaylı açıklamalar içeriyor olsa da çoğu insan başlıktan veya sosyal medya gönderisinden daha fazlasını okumuyor.
Eğer söylentiyi çürüttüğünüz yazıda yeriniz varsa, George Lakoff’un “truth sandwich” (doğruluk tostu) tekniğini değerlendirin: Doğruyla başlayın, yalanı belirtin (yalanın içinde kullanılan aynı kelimeleri tekrar etmeden) ve doğru olanla bitirin. University of Western Australia Psikoloji Bölümünden Briony Swire-Thompson ve Ullrich Ecker’in dediği gibi, yanlış olduğunu belirtmeden yalanla başlamak “yanlış fikre olan aşinalığı arttırır ve yanlış fikrin daha sonradan yanlışlıkla doğru olarak hatırlanması riskini yükseltir.”
İçeriğiniz kolayca anlaşılabilir olsun
İçeriklerinizi basit ve kısa tutun. Bahsettiğiniz noktaları örneklendirmek için grafiklerden yararlanın. Doğru olanın söylentilerden daha kolay okunabilir olduğundan emin olun (örneğin daha büyük ya da kalın bir yazı tipi kullanın). Bütün efsaneleri ardarda dizmekten kaçının. Özellikle de hızlıca ekranı kaydırırken beynimiz, hangisinin doğru veya yanlış olduğunu kavramakta zorlanır. Gerçeklere odaklanırken merak uyandıran, basit yollar seçin ve insanların atabileceği adımlarla ilgili somut öneriler getirin.
Alaycı ve küçümseyici dil kullanmayın
Bazı teoriler yanlış yönlendiriyor olsa da insanların virüs korkuları gerçek. Bir tedavi mantıksız gözüküyor olabilir, ama onu “garip,” “saçma” olarak değerlendirmek okurları itebilir ya da görüşlerinde daha inatçı olmalarına neden olabilir. Belirsiz durumlarda endişe oldukça olağan bir tepki. Gazeteciler bu konularda yargılamak yerine empati gösterebilirler.
Hitap ettiğiniz kitlenin Covid-19’la ilgili hangi soruları sorduğunu tespit edin ve bu konudaki veri boşluklarını doldurun
Microsoft’tan Michael Golebiewski “veri boşluğu” terimini, “ulaşılabilir konuyla ilgili verinin sınırlı olduğu, bulunmadığı ya da son derece şüpheli olduğu” sorgulamaları tanımlamak için kullanmıştı.
Son dakika haberlerinde “insanlar cevap bulmak için isimler, etiketler ve birtakım bilgi parçacıkları kullandığında, daha önce hiç araştırılmamış yeni sorgulama dalgaları ortaya çıkar” ve okurlar veri boşluğuyla karşılaşırlar, diyor (Microsoft Araştırma ve Veri Platformundan) Golebiewski ve Danah Boyd. Haber merkezleri, okurların arayabilecekleri Covid-19 soruları ve anahtar kelimeleri üzerine düşünmeli, kimin bu sorular çerçevesinde içerik ürettiğini incelemeli ve veri boşluğunu kaliteli içeriklerle doldurmalı.
Örneğin aşağıdaki ekran görüntüsü Google’daki “Kargolardan koronavirüs bulaşır mı?” sorusunun arama sonucunu gösteriyor. Bu sorunun cevabını arayan okurlar ABD Senatosu’nun acil koronavirüs harcamaları hakkında yayımladığı makalelere rastlıyor olabilirdi -ki bu da büyük ihtimalle aradıkları şey olmayacaktı.
Fakat Harvard Üniversitesi ve The Washington Post bu söyletinin yarattığı boşluğu kapamak için çaba sarf ediyor: Harvard Üniversitesi ve The Washington Post, arama motoru optimizasyonundan başarıyla yararlanarak “koronavirüs” “kargo” ve “Çin” gibi anahtar kelimeleri içeren açıklamalar yayımlıyorlar. Bu kelimeler doğrudan The Washington Post’un başlıklarında kullanılıyor. Söylentinin başlıkta tekrar edilmesinin, kullanıcıların kendi sorularına kaliteli içerik bulması konusunda yardım edebildiğini gösteren bir örnek bu.
Özenle tasarlayın
Başlığınız ve kullandığınız görselde olduğu gibi, görselleştirmeleriniz de doğru olmalı ve korkuyu körüklememeli. Bu konuda Kenneth Field’in ArcGSI’deki bilinçli bir şekilde koronavirüsü haritalandırmak yazısını ve First Draft’ın yanıltıcı haritalar konusundaki içeriğini okuyabilirsiniz.