Aşılar, önlenebilir hastalıklarla mücadele etmede tartışmasız en etkin ve güvenilir araçlar. Bilim insanları her geçen gün Covid-19’a çare olabilecek aşı çalışmaları ile ilgili umutlu haberler veriyor; ancak Türkiye’de herkes Covid-19 aşılarına karşı aynı güvene sahip değil. İpsos’un 4 Ocak 2021’de yayınladığı araştırmaya göre Türkiye’de Covid-19 aşısı yaptırma eğilimi Ekim sonunda yüzde 51 seviyesindeyken, Aralık ortasında yüzde 38’e kadar düşmüştü. Aralık sonu itibariyle aşı yaptıracağını söyleyenlerin oranının tekrar yüzde 44'e ulaştığı belirtiliyor. Lakin Türkiye’de “aşı karşıtı değilim, ama...” diyen kişi sayısı halen azımsanmayacak kadar fazla.
İlginizi çekebilir: Covid-19 tedavisinde denenen ilaç ve aşı çalışmaları ne durumda?
12 Ocak 2021 itibariyle dünyanın farklı yerlerinde sekiz Covid-19 aşısı kısıtlı kullanım, iki aşı ise tam kullanım izni almış durumda. Türkiye’de ise anlaşması yapılan iki Covid-19 aşısı bulunuyor. Henüz onay almış olan Covid-19 aşılarına karşı bazı temel şüphelerimizin olması hayli normal. Ancak bu şüphelerin çoğu bilimsel yanıtlarla giderilebilir.
Türkiye'ye ulaşan aşıların uygulanmadan önce güvenlik ve etkililik testlerinden geçmeleri beklenirken, Türkiye’de aşı karşıtı olmayan ama Covid-19 aşılarına karşı kaygılı olan üç kişi ile endişe sebeplerini ve bu endişelerin nasıl giderilebileceğini konuştuk.
Aşı karşıtı olmayanlar da şüpheli
Aşı kararsızlığı, hızla büyüyen bir sorun ve aşı ile önlenebilir hastalıklarla mücadelede elde edilen kazanımların kaybedilmesi tehlikesinin açığa çıkmasına neden olabilir.
Aşı tereddüdü kavramının geniş bir spektrumu bulunuyor, yani bu kararsızlığı yaşayan herkes aşıyı reddedecek diye bir tehdit yok. Aşıları tamamen reddedenler, en uçta yer alıyor ve bütünde az bir kesimi oluşturuyor.
Aşı kararsızlığı, aşı hizmetlerinin ulaşılabilirliğine rağmen aşıların kabulünde gecikme veya reddedilme olarak tanımlanıyor. Bu durum epey karmaşık ve bağlama özgü; kararsızlık aşının türüne, zamana ve mekana göre değişiklik gösterebiliyor. Dünya Sağlık Örgütü Aşı Danışma Grubu (SAGE), aşı kararsızlığında etkili faktörleri rahatlık, aşıya ulaşmada zorluk ve güven eksikliği olarak sıralıyor. Rahatlık, aşıyla önlenebilir hastalıklardan doğabilecek risklerinin düşük olduğu ve aşılamanın gerekli bir önleyici eylem olarak görülmediği durumlarda karşımıza çıkıyor. Aşıya ulaşmada zorluk, kişi mevcut sağlık hizmetlerinin yetersiz olması ve kişinin aşıya erişim sağlamaması ile ilgili. Güven eksikliği ise, aşıların etkinliği ve güvenliği ile beraber sağlık hizmetlerinin ve sağlık profesyonellerinin güvenilirliği ve yeterliliğini kapsıyor.
Gülsen Solaker, 47
Görüşüne başvurduğumuz gazeteci Gülsen Solaker’in (47) aşılara karşı genel bir karşıtlığı yok ve çocukken de bütün aşıları olmuş. Ancak ilk kez böyle büyük çaplı bir pandemiyle karşılaştığımız için insanların mantıklı düşünme yetisinden uzaklaşmış olabileceği görüşünde. Aşıyla şüpheciliğinin de bunun bir uzantısı olduğunu düşünüyor.
“Maruz kaldığım bilgileri kendi akıl süzgecimden geçiriyorum”
Gülsen Solaker modern tıbba güveniyor ve günümüzdeki gelişmelerin tıp ve bilim sayesinde olduğunu düşünüyor; kolera, çiçek, veba gibi birçok salgın hastalığın aşılar sayesinde kontrol altına alındığını da ekliyor.
Solaker bir sağlık çalışanı olmadığından, koronavirüs aşıları hakkında da herkes kadar bilgiye sahip olduğunu, bilgiyi güvenilir doktorlardan ve uluslararası haber kaynaklarından aldığını belirtiyor. Aşı karşıtlarıyla Facebook gibi sosyal medya platformlarında karşılaşmış, ancak böyle şüpheli ve uydurma bilgilerden etkilenmediğini belirtiyor. Covid-19 aşılarıyla ilgili yanlış bilginin en çok yayıldığı yerlerden birinin de WhatsApp olduğunu söyleyen Solaker’in adı, aile gruplarında yanlış bilgileri düzelttiği için kötüye çıkmış.
İlginizi çekebilir: WhatsApp Grupları - t cetveli
Siyasi otoritelere güvensizlik aşı kararsızlığına yol açıyor
Solaker aşıları topyekün reddetmese de hükümet ve bilim kurulu gerçek sayı ve verileri açık bir şekilde paylaşmadığı için Çin aşısına karşı mesafeli olduğunu söylüyor. Sağlık bakanına güvenmek istediğini belirten Solaker, siyasi otoritelere güvensizliğin bilimsel tarafsızlıkla ilgili şüpheye düşmesine sebep olduğunu dile getiriyor. Temmuz ayında yaşanan vaka ve hasta sayısı tartışmaları da, Solaker’i güvensizliğe iten sebeplerden: “Hükümetten beklentim bize kötü de olsa durumu gerçekliğiyle paylaşması ve buna göre çözüm sunması.”
Bulutcan Kıran, 36
Avukat Bulutcan Kıran (36) da Covid-19 aşıları hakkında global bir güvensizlik hissetmediğini, ancak Türkiye’de gerçek hasta ve vaka sayılarının en başından beri verilmemesinin güvene zarar verdiğini düşünüyor. Kıran’a göre virüsün daha çok yayılması siyasi başarısızlık değil. Çünkü virüsü siyasiler değil, bilim insanları ortadan kaldıracak.
“Bilim insanlarının fikrini daha çok duymak Covid-19 aşılarına karşı güven duygumu artırır.”
Aşının üretim yeri ve türü de kararsızlıkta belirleyici
Yeni koronavirüs ilk kez 2019 sonunda Çin’de tespit edilmişti. Aşıların etkinliğinden şüphe duymasalar da, kimilerine göre Covid-19 aşısının virüsün ilk görüldüğü ülkeden ithal ediliyor olması da endişe verici. Gülsen Solaker aşıya karşı olmadığının altını çizerek aşının, virüsün kaynağından gelecek olmasının biraz temkinli yaklaşmasına sebep olduğunu belirtiyor. Bulutcan Kıran’ın da Covid-19 aşı üreticisiyle ilgili bir tercihi var. “Bu aşı Çin malı, buna güvenmem” gibi bir yargısı olmasa da, Avrupa’dan gelecek bir aşıyı tercih edeceğini söylüyor.
Kubilay Gürsoy
Eğitim sekreteri Kubilay Gürsoy ise, Çin’de üretilen inaktif aşıyı tercih edeceğini ifade ediyor. Devletin önerdiği aşıya güvendiğini söyleyen Gürsoy, güvenmesinin nedenini ise aşının yıllardır kullanılan bir teknolojiyle üretilmiş olmasına bağlıyor. mRNA aşılarından zorlu saklanma koşulları, pahalı olmaları ve yan etkilerinin hala belirsiz olması sebebiyle uzak durmayı seçiyor. Gürsoy, batılı ilaç ve aşı firmalarının aşılarını “şaibeli” olduklarından tercih etmeyeceğini de ekliyor.
Kısacası sebepler farklı olsa da, aşıların üretim yeri ve geliştirme yöntemi aşı kararsızlığında belirleyici bir rol oynuyor.
Yıllardır kullanılan yöntem olan inaktif aşılar yanında nispeten yeni sayılsa da, aslında mRNA aşıları belirsizliklerle dolu değil. mRNA teknolojisi neredeyse 30 yıl önce keşfedildi. Geleneksel aşılara göre mRNA aşıları güvenlik, etkinlik ve üretim açısından birçok avantaja sahip. RNA aşıları güçsüzleştirilmiş virüslerle yapılmadığı için, bulaşıcı olma ihtimali yok. Aşıdaki RNA zinciri, protein yapıldıktan sonra bozuluyor ve yok oluyor. Bu aşılar, etkinlikleri bir kez kanıtlandıktan sonra hızlı ve düşük maliyetle üretilebiliyor. Bu da aşının toplumun her kesimine ulaşması açısından bir avantaj.
İlginizi çekebilir: RNA aşılarının insan DNA’sını değiştireceği iddiası
Covid-19 aşılarının kısa sürede geliştirilmiş olması şüphe nedeni
Bazı insanlar da Covid-19 aşıları normalden daha kısa sürede geliştirildiğinden güvensizlik besliyor. Bulutcan Kıran da benzer bir endişeye sahip.
Bugüne kadar olduğu aşılardan zarar görmediğini ve aşı karşıtı olmadığını söyleyen Kıran, çocukken olduğu aşıların 30 yılda geliştirildiğini belirtiyor ve ekliyor: “Bir yılda geliştirilen Covid-19 aşılarına karşı şüphelerim var.”
Kubilay Gürsoy’ün aşıların genel etkinliği ya da güvenilirliği ile ilgili şüphesi yok; hatta aşı karşıtı propaganda yapılmaması gerektiği görüşünde. Ancak normalde 10 yılı aşkın bir onay sürecinden geçen aşıların, durum acil de olsa bir yıl içinde geliştirilmiş olmasından dolayı bazı soru işaretleri var.
Covid-19 aşıları hazırlanırken bazı aşamaların hızlandırıldığı aşikar. Ancak bu durum küresel bir komplodan değil; salgının kendine has koşulları ile çağın getirdiklerinden kaynaklı. Nitekim bu aşılar da, herhangi bir ilaç ya da aşının güvenli ve etkili olduğundan emin olunmasını sağlayan tüm prosedürlerden geçti. Herhangi bir aşamanın savsaklandığı ya da atlandığını gösteren hiçbir bulgu yok. Bilakis, örneğin Oxford Üniversitesi ile AstraZeneca’nın aday aşısının üçüncü faz denemeleri, meydana gelen güvenlik problemleri sebebiyle iki kez duraklatıldı.
İlginizi çekebilir: Covid-19 aşısı nasıl oldu da bu kadar kısa sürede bulundu?
İlaç ve aşı şirketlerine olan güvensizlik aşı şüpheciliğini besliyor
Gürsoy’a göre, Covid-19 aşısı olunsa bile belli bir süre sonra antikor seviyesi düştüğü için tekrar aşı yaptırmak gerekecek, bu da üreticilere bir nevi “abone” olunmasını sağlayacak. Sırası geldiğinde Covid-19 aşısı olacağını belirten Gürsoy’u, her yıl Covid-19 aşısı yaptırma ihtimali rahatsız ediyor. Bulutcan Kıran da ilaç şirketlerine güvensizliğin de aşı kararsızlığına yol açabileceğini düşünüyor.
“Aşılara değil, ilaç şirketlerine güvenmiyorum”
Peki gerçekten birilerini zengin etmek için aşı oluyor olabilir miyiz? Elbette üretici firmalar belli bir kâr ediyor, ama aslında aşıların keşif ve üretim süreci epey maliyetli ve zor. Yani aşıların keşfi için harcanan zaman, enerji ve para düşünüldüğünde, aşılanmayı doğrudan ekonomik çıkarla ilişkilendirmek kolay değil. Aşılanmadan Covid-19 geçirdiğimizde harcanacak tedavi masraflarını da unutmamak gerek. Günün sonunda aşı olmak hem sağlayacağı koruma oranı hem de ekonomik açıdan çok daha kârlı bir seçenek.
İlginizi çekebilir: En ucuz tedavi aşı
“Kendim için değil sevdiklerim için endişeliyim”
Söyleşilerde dikkat çeken bir diğer ortak nokta da, yaşça büyük aile bireyleri ve yakınlar için endişe ediliyor olmasıydı. Örneğin Gülsen Solaker, başta SinoVac aşısı hakkında annesi için endişeli olduğunu belirtti. Ancak daha sonra güvendiği doktorlarla görüşmüş ve Çin’den gelecek aşının güvenilirliği konusunda ikna olmuş. Şimdi, olumsuz bir sonuç çıkmazsa annesine de aşı yaptıracağını söylüyor.
Kubilay Bey de risk grubunda olmadığından kendi için endişe taşımadığını ifade etti.
Aşı yaptıranların görünürlüğünün artması aşı karşıtlığını önleyebilir
Solaker, dünyada Covid-19 aşısı olanların sayısı artınca ve sosyal hayat normale dönünce aşı karşıtlığının azalacağı görüşünde. Solaker’in iki arkadaşı Türkiye’de sürdürülen Covid-19 aşısı üçüncü faz çalışmalarına gönüllü olarak katılmış. Solaker, arkadaşlarının sağlığının yerinde olduğunu görünce içinin rahatladığını söylüyor. Bu yüzden ortaya aşılarla ilgili somut veriler çıktıkça ve aşı yaptıranların görünürlüğü arttıkça, aşıdan şüphe duyanların içinin rahat edeceğini düşünüyor.
Bulutcan Kıran da, Covid-19 pandemi hastanelerinde çalışan her sağlık çalışanın aynı anda aşı olmasının ve bilimsel verilerin paylaşılmasının güven duygusunu destekleyebileceğini düşünüyor. Kıran epidemiyolojik verilerin de, bilgi kirliliğine yol açmadan şeffaf bir şekilde açıklanması gerektiğinin altını çiziyor.
“Belirsizliklerin ortadan kaldırılması gerek”
Covid-19 aşılarına karşı bazı şüpheler olmasının bir diğer sebebi de, aşılar hakkında henüz kesinleşmemiş meseleler olması. Örneğin Gülsen Hanım SinoVac aşısının ara değerlendirme sonuçlarının açıklanmasında yaşanan gecikmenin belirsizliğe yol açtığını belirtiyor. Kubilay Bey, Covid-19 aşıları hakkında uzman olsun ya da olmasın herkesin yorum yapmasının da karışıklığa yol açtığı kanısında. Aşıların etkinliği, güvenliği hakkında bu kadar çok ses çıkması da belirsizlik ortamı yaratıyor.
Kubilay Bey’in bu konudaki tavsiyesi, ilk olarak bu tarz belirsizliklerin ortadan kaldırılması. Böylece Covid-19 aşılarına karşı güvensizlik azalabilir: “Geliştirilen aşılar hakkında bilim insanlarının daha kesin veriler ile uyumlu ve tutarlı şekilde açıklamalar yapılması güven duygumu artırır.”