Araştırma: Kendi yanlış bilgimizi kendimiz üretiyoruz

Yapılan bir araştırmaya göre yanlış bilgi yayma konusunda sorun sadece çeşitli haber siteleri değil. Genel yargılarla kendimiz de buna katkıda bulunuyoruz.


14/12/2019 16:33 5 dk okuma

Bu içerik 3 yıldan daha eski tarihlidir.

*Bu içerik ilk kez "You create your own false information, study finds" başlığıyla Phys.org tarafından 9 Aralık 2019 tarihinde yayınlanmış ve Can Başaçek tarafından Teyit için çevrilmiştir.

Tartışmalı konular söz konusu olduğunda, partizan haber bültenleri ve siyasi blogların yanı sıra şaşırtıcı bir yanlış bilgi kaynağı daha var; kendimiz.

Yeni bir çalışmanın bulgularına göre, tartışmalı bir konu hakkında doğru istatistiğe sahip kişiler bu rakamları, genel yargıya uyacak şekilde yanlış hatırlama eğiliminde.

Örneğin, insanlara ABD’deki Meksikalı göçmenlerin sayısının son zamanlarda azaldığı gösterildiğinde bunun tam tersini hatırlamaya meyilli oluyor. Çünkü bu veri doğru olmasına rağmen, birçok insanın görüşlerine ters düşüyor.

İnsanlar kafasında yarattığı yanlış bilgiyi başkalarına aktarmaya başladığında ise veriler gerçeklerden daha da uzaklaşabiliyor.

Çalışmanın başyazarı ve Ohio Eyalet Üniversitesi İletişim Fakültesi Doktor Öğretim Üyesi Jason Coronel şöyle diyor: "İnsanlar kendi yanlış bilgilerini yaratabiliyor. Yanlış bilginin tümü dış kaynaklardan gelmiyor. Bunu bilerek yapmıyor olabilirler ancak kendi ön yargıları onları yanlış yönlendirebiliyor. Kendi ürettikleri yanlış bilgileri başkalarıyla paylaştıklarında sorun daha da büyüyor."

Coronel, çalışmayı Ohio Eyalet Üniversitesi İletişim Fakültesi doktora öğrencileri Shannon Poulsen ve Matthew Sweitzer’le birlikte yürüttü. Çalışma, Human Communication Research dergisinde çevrimiçi olarak yayınlandı ve basılı bir yayımda da yer alacak.

Araştırmacılar iki çalışma yürüttü.

İlk çalışmada, 110 katılımcıya sayısal bilgiler içeren dört toplumsal sorunun kısa yazılı açıklamalarını sundular.

Araştırmacılar bu toplumsal sorunların ikisinde bir ön test uyguladı. Buna göre gerçeklerle örtüşen sayısal ilişki, birçok insanın sorunu kavrayışıyla örtüşüyordu. Örneğin, birçok insan genellikle eşcinsel evliliği savunan Amerikalıların sayısının, buna karşı çıkanlara oranla daha fazla olduğunu düşünüyor, ki bu kamuoyu araştırmalarıyla örtüşüyor.

Araştırmacılar katılımcılara rakamların, birçok insanın konuyla ilgili görüşüne ters düştüğü iki sorun daha sundu.

Örneğin, çoğu insan Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Meksikalı göçmenlerin sayısının 2007-2014 yılları arasında arttığına inanıyordu. Ancak aslında bu sayı 2007’de 12 milyon 800 bin, 2014’te ise 11 milyon 700 bine gerilemiş durumda.

Katılımcılar konulara dair tüm açıklamaları okuduktan sonra bir sürprizle karşılaştı. Katılımcılardan dört sorunun açıklamasında belirtilen sayıları yazmaları istendi. Bunun öncesinde sayıları ezberlemeleri gerektiği söylenmemişti.

Araştırmacılar, insanların sayısal ilişkileri, dünyayı nasıl gördükleriyle bağlantılı olarak tahmin ettiğini ortaya koydu. Örneğin, katılımcılar genelde eşcinsel evliliği destekleyenlerin yüzdesinin, buna karşı çıkanların yüzdesinden daha fazla olduğunu yazdı, ki gerçek sayısal ilişki buydu.

Ancak konu, sayıların birçok insanın öngörüsüne aykırı olduğu durumlara geldiğinde (Meksikalı göçmenlerin sayısının artması veya azalması gibi), katılımcılar bu sayıları kendi olası önyargılarıyla örtüşecek şekilde hatırlamaya yatkındı.

Coronel bu konuda şöyle diyor: "Katılımcıların, sayıları tam olarak doğru söylediği durumlar da vardı -11 milyon 700 bin ve 12 milyon 800 bin- ancak bu sayıları ters eşleştirdiler. Tahmin etmiyorlardı, sayıları birebir doğru söylediler. Ancak önyargıları, gidişatı yanlış hatırlamalarına yol açıyordu."

Araştırmacılar göz takibi teknolojisi de kullanmıştı ve katılımcıların, sorunların kısa açıklamalarını okurken istatistiklere gerçekten de dikkat ettiklerine dair ek kanıtlar buldu.

Coronel bu durumu şöyle açıklıyor: "Katılımcıların, kendi beklentilerine ters düşen sayılar gördüklerini anlayabiliyorduk. Gözleri rakamlar arasında ileri geri giderek sanki 'neler oluyor' diye soruyormuş gibiydi. Sayılar beklentileriyle uyuştuğunda ise bunu genelde yapmıyorlardı. Beklentileriyle ters düşen rakamlara daha fazla dikkat ediyorlarsa onları daha iyi hatırlamalarını beklersiniz. Fakat bizim bulduğumuz şey böyle değil." 

Araştırmalar ikinci çalışmada, bu yanlış hatırlama durumunun günlük yaşamda nasıl daha da yanlış hale geldiğini ve yayıldığını inceledi ve "kulaktan kulağa" oyununa benzer bir çalışma tasarladı.

Bu çalışmada kulaktan kulağa zincirindeki ilk kişiler, ABD'de yaşayan Meksikalı göçmenlerin eğilimi hakkında doğru istatistikleri (12 milyon 800 binden 11 milyon 700 bine düştüğünü) gördü. Bu sayıları hatırladıkları kadarıyla yazdılar, daha sonra zincirdeki ikinci kişilere aktardılar ve onlar da bunu akıllarında tutarak bir kenara yazdı. İkinci kişilerin tahminleri daha sonra üçüncü katılımcılara gönderildi.

Sonuçlar şunu gösterdi: Ortalama olarak, ilk kişi Meksikalı göçmenlerin sayısının 2007'den 2014'e doğru, gerçek veri olan 1 milyon 100 bin azaldığını söylemek yerine farklı bir sayı vererek 900 bin arttığını söyledi. 

Zincirin sonunda, ortalama bir katılımcı, Meksikalı göçmenlerin sayısının bu yedi yılda yaklaşık 4,6 milyon arttığını söyledi.

Çalışmayı yürütenlerden Sweitzer bu konuda şöyle diyor: "Bilgi, insanlar arasında aktarıldıkça bu yanlış hatırlama durumları da giderek arttı."

Coronel, çalışmanın birtakım sorunları olduğunu söylüyor. Örneğin katılımcılara, sayıların neden beklentilere uymadığına dair açıklamalar yapılmış olsaydı yanlış hatırlama ihtimalleri daha düşük olabilirdi. Ayrıca araştırmacılar, çalışmaya katılan herkesin önyargılarını ölçmedi, yaptıkları ön testlerle belirlenen önyargıları kullandılar.

Son olarak, kulaktan kulağa oyunu çalışması, yanlış bilginin yayılmasını azaltabilecek, gerçek hayattaki konuşmaların önemli özelliklerinden yararlanmadı. Ancak sonuçlar endişelenmemiz gereken tek yanlış bilgi türünün, dış dünyada karşılaştığımız yanlış bilgiler olmaması gerektiğini söylüyor. Poulsen’e göre “İçsel yanlış bilgi kaynaklarının, en az dış kaynaklar kadar, belki de onlardan daha da önemli olabileceğini anlamamız gerekiyor. Bütün günümüzü önyargılarımızla yaşıyoruz, yanlış bilgiyle ise ara sıra karşılaşıyoruz."

Bu içerik Teyit tarafından çevrilmiştir.

You create your own false information, study finds, Phys.org, 09/12/2019

Çeviri: Can Başaçek

Kapak Görseli: Phys.org