Araştırma: İnsanlar komplo teorilerine neden inanıyor?

Hepimizin beyni kısayollara başvuruyor, varsayımlarda bulunuyor ve mantıksız çalışabiliyor. Bunu ne kadar erken fark edersek demokrasiyi ve halk sağlığını tehdit eden inanışları o kadar erken engelleyebiliriz.


06/11/2021 15:00 7 dk okuma

Bu içerik 1 yıldan daha eski tarihlidir.

Bir komplo teorisyeni düşünün. Dünyayı nasıl görüyor? Gözüne ne çarpıyor? Ne geri planda kalıyor? Şimdi kendinizi düşünün. Bakış açınızın farkı ne? Sizce düşünce şeklinizin hangi yanı bunlara inanmanızı engelliyor?

Komplo teorileri uzun zamandır hayatımızın bir parçası olsalar da son zamanlarda iyice önemli hale geldiler. Aya gerçekten gidilip gidilmediği gibi zararsız konular, aşıların güvenli olup olmadığı (güvenliler) veya 2020 ABD seçimlerine hile karıştığı (karışmadı) gibi çok daha etkili düşüncelerle kıyaslandığında çocuk oyuncağı gibi kalıyor. Komplo teorilerine inanan yakınlarımızın çıldırdığını söylemek kolay olsa da bilimin ortaya koyduğu üzere işler bundan çok daha karışık. İnsanların bu inançlara daha yatkın olmalarına sebep olan özellikler var ve bu özellikleri çıkardığınız zaman, dünyanın kertenkele insanlar tarafından yönetildiğine ikna olan kuzeninizden çok da farklı olmadığınızı göreceksiniz.

Yeterince düşünmeden karara varmak

Yeterince düşünmeden karara varma önyargısı, kişinin, çok az kanıt olmasına rağmen bir konu hakkındaki fikrini çok hızlı oluşturmasına verilen isim. Bu konu üzerine yapılan bir araştırmada, bahsi geçen önyargıya sahip kişilerin, komplo teorilerini doğru kabul etmeye daha yatkın oldukları ve bunun farklı yanılgılarla da ilişkili olduğu ortaya koyuldu.

Çok az kanıt inceleyip karara varan kişilerin, komplo teorilerine inanma olasılığının daha yüksek olması şaşırtıcı değil. Ancak siz de bu kategorideyseniz, korkmayın. Hayatınızın kalanı boyunca saçmalıklara inanacağınız anlamına gelmiyor. Bu, bulmacanın sadece bir parçası. Bu tür çalışmaların bize neler anlatıp anlatamayacağını anlamak önemli. Çalışmaların çoğu, yalnızca belirli özellikler ve komplo teorileri arasındaki korelasyonu inceliyor ki hepimizin bildiği üzere korelasyon ille de nedensellik anlamına gelmiyor. Komplo teorilerine inanan insanların X özelliğine sahip olma ihtimalinin daha yüksek olması, onları komplo teorilerine yatkın yapan şeyin X özelliği olduğu anlamına gelmiyor: İkisi birbirinden apayrı olabilir. Hatta nedensellik etkisi bulunsa dahi X özelliği olan herkesin bir komplo teorisine inanacağı ya da X özelliğine sahip olmayan herkesin saçmalıklara karşı dirençli olduğu anlamına gelmiyor.

Union College'da psikoloji profesörü olan ve komplo teorilerine inanmaya eğilimli insanların kişilik özelliklerini inceleyen Joshua Hart, "Bu iş olasılıksal," diyor.  Hart’a göre kitleyi bütün olarak ele aldığınızda bu özelliklerin, komplo teorilerine inanmayla ilişkili olduğunu görebiliriz, ancak bu, bireysel düzlemde tek bir özelliğin mutlaka kişinin komplo teorilerine inanmaya yatkın olduğunu gösterdiği anlamına gelmiyor: "Hiçbirinin sonucu etkileyecek güçte olduğunu zannetmiyorum." 

Yine de yürütülen faydalı bir araştırma, komplo teorilerine inanmaya kimin daha yatkın olduğuna dair daha iyi bir tablo çizmemize yardımcı oluyor. Katılımcılara bir dizi yazı tura sonucunun gösterildiği bir alıştırmayı ele alalım.

Örüntüler yanıltıcı olabilir

bozuk paralar oruntu

Katılımcılara, her biri 10 bozuk paradan oluşan 10 set gösterildi. Her diziden sonra, sonuçların rastgele mi yoksa özellikle mi tasarlanmış olduğunu düşündüklerini soruldu. Katılımcıların yedi puanlık bir ölçek üzerinden (bir puan tamamen rastgele, yedi puan özellikle tasarlanmış olmak üzere) değerlendirmeleri istendi. Yukarıdaki diziye bakın: Siz nasıl değerlendirirsiniz?

Cevap basit: Dizi rastgele.

Bu alıştırma, hayali örüntü algısı isimli olguyu ölçmek için 2018'de yapılan bir çalışmada kullanıldı: Hayali örüntü algısı, örüntü olmayan yerlerde örüntü görmeye olan yatkınlığa verilen isim. Yazı tura dizilerinde önceden özellikle oluşturulmuş bir örüntü olduğuna inanan katılımcıların komplo teorilerine inanma olasılıkları daha yüksekti. Araştırmacılar, katılımcıların, soyut modern sanat resimlerindeki örüntüleri tespit etmeye çalışması gibi, hayali örüntü algısını ölçmek için birkaç yöntem daha denediler ve benzer sonuçlara vardılar. Bir başka çalışmanın sonucuna göre bu özellik aynı zamanda, rastgele oluşturulmuş saçma ifadelere anlam yükleyen insanlarla da ilişkili. Bu bulgular yine komplo teorisyenleri hakkındaki varsayımlarımızla uyuşuyor: Alakasız olaylar veya semboller arasında bağlantı kurmak, birçok komplo teorisinin ortak işareti.

Karmaşadaki düzeni algılamak, epey insani bir özellik. Bulutlarda tavşan, ev aletlerinde yüzler görüyoruz. Hayali örüntü algısı, bu evrensel olgunun abartılı halinden ibaret. 

Bir egzersiz daha deneyelim. Şu soruyu yanıtlayın: Bir koşu yarışında ikinci sıradaki kişiyi geçtiniz. Kaçıncı sırada yer alırsınız? 

Bu sorunun iki olası cevabı var: sezgisel (ilk sırada) ve analitik (ikinci sırada). Ancak yalnızca ikincisi doğru.

Bunun gibi sorular, genellikle kişinin doğal olarak analitik düşünmeye yatkın olup olmadığını ölçmek için kullanılıyor: Yanıt vermeden önce soruyu düşünmeye zaman ayırıyorlar mı yoksa içgüdüleriyle hareket etmeye mi eğilimliler? Çok sayıda çalışmada, bu gibi sorulara analitik cevap veren kişilerin, yani "ikinci sırada" cevabını verenlerin, komplo teorilerine inanma olasılıklarının daha düşük olduğu ortaya konuldu. Hatta 2014 yılında yapılan bir çalışmada, kişiyi analitik düşünmeye yöneltmenin, komplo teorilerine olan inancı azaltabileceği ortaya çıktı. 

Bunların her biri, insanları komplo teorilerine inanmaya karşı yatkın hale getirebilecek bilişsel unsurların çok küçük birer parçası. Ancak bu, komplo teorisyenlerinin aklını kaçırdıkları anlamına gelmiyor: Kişiyi çılgın fikirlere inanmaya yönelten özelliklerin çoğu, hepimizin biraz da olsa eğilimli olduğu şeyler. Hepimizin içinde küçük bir komplo teorisyeni var.

Satranç tahtasını kurmak

Bilişsel tuhaflıklar, insanların komplo teorilerine inanma sebeplerini açıklamak için yeterli değil. Çevresel unsurları da göz önünde bulundurmak önemli.

Regina Üniversitesinde akıl yürütme ve karar verme konularını araştıran davranış bilimleri profesörü Gordon Pennycook, "Komplo odaklı düşüncelere ne ölçüde maruz kaldığınız çok önemli bir unsur," diyor. “Kimse karşılaştığı her yanlışı dikkate almayacağını görmek için düşünüp taşınmaz. Tekrar tekrar maruz kalırsanız bazı şeylerden etkilenirsiniz." 

Modern komplo teorileri bağlamında sosyal medya, bu teorileri, yatkın olabilecek kişilerin önüne çıkarmada önemli bir rol oynuyor. Koronavirüs aşısı ile ilgili komplo teorileri buna açık bir örnek. Sosyal medya siteleri geçtiğimiz yıl aşı karşıtı içerikleri kaldırmak için girişimlerde bulunmuş olsalar da, bu içeriklerin en başında yayılmış olma sebebi sitelerin algoritmaları. Çoğumuz salgın sırasında evde ve internette daha fazla zaman geçirdiğimiz için, etrafımız çeşitli komplo teorisiyle dolup taştı. Bu tür düşünceye en ufak eğilimi olan herhangi birinin, bunlardan kaçmakta zorlanması normal.

Bu inanca neyin yol açtığına dair araştırmalar, işin, kişinin aklını kaçırmış olması kadar basit olmadığını ortaya koyuyor: bilişsel tuhaflıklar ve çevresel faktörlerin bir birleşimi. Kendinizde bu özelliklerden bazılarının olduğunu fark etmiş olabilirsiniz; etmediyseniz bile öyle olduğunu hayal edin. Örneğin, “yeterince düşünmeden karara varma” önyargısı bir spektrum ve ortaya çıkışı, duruma bağlı olabiliyor. Daha önce atılan yazı turalara göre bir sonrakini tahmin etmeye yatkın olmasanız dahi, muhtemelen az bilgiyle karar verebileceğiniz başka senaryolar hayal edebilirsiniz. Hiçbirimiz inançlarımızın ve düşüncelerimizin her birini mükemmel bir şekilde akıl yürüterek ve kapsamlı araştırmalar yaparak oluşturmuyoruz. Doğru kararlar vermemiz, beynimizin diğerlerine göre daha etkili çalıştığı anlamına gelmiyor.

“Çoğu düşünceye saf mantıkla ulaşılmıyor. Dünya her konuda doğru çıkarımlar yapan Spock'lardan oluşmuyor," diyor Joseph Uscinski. Uscinski, Miami Üniversitesinde siyaset bilimi profesörü ve komplo teorileri üzerine çalışıyor. "İnsanlar böyle değil."

Tüm bunlar komplo teorilerine olan inancın neden şaşırtıcı derecede yaygın olduğunu açıklamaya yardımcı olabilir. ABD halkının yaklaşık yarısı en az bir komplo teorisine inanıyor. 2017'de gerçekleştirilen SurveyMonkey anketine göre, eski ABD Başkanı John F. Kennedy'nin suikastında birden fazla kişinin işin içinde olduğu popüler komplo teorisine Amerikalıların yaklaşık yüzde 60'ı inanıyor. Sizin de bir komplo teorisine inanıyor olma ihtimaliniz yüksek. 

Hepimizin beyni kısayollara başvuruyor, varsayımlarda bulunuyor ve mantıksız çalışabiliyor. Bunu ne kadar erken fark edersek ve komplo teorilerine inanan sevdiklerimizi ümitsiz vaka olarak görmeyi ne kadar erken bırakırsak, demokrasiyi ve halk sağlığını tehdit eden inanışları da o kadar erken engelleyebiliriz. Sonuçta hepimiz insanız. Kertenkele insanlar hariç.

Bu içerik Teyit tarafından çevrilmiştir.

FiveThirtyEight, Why People Fall For Conspiracy Theories, 15/06/2021

Çeviri: Can Başaçek

Kapak Görseli: Freepik

t cetveli banner