*Bu içerik ilk kez "Study: ‘Accuracy nudge’ could curtai lCOVID-19 misinformation online" başlığıyla MIT Management Sloan School tarafından 23 Mart 2020 tarihinde yayınlanmış ve Can Başaçek tarafından Teyit için çevrilmiştir.
Eğer sosyal medya ağları ‘doğruluk dürtmesi' uygulayabilirse, Covid-19 ile ilgili yanlış bilgiler büyük ölçüde azalabilir.
19 Şubat'ta, Ukrayna'nın Novi Sanzhary kasabasında, yeni koronavirüs ve neden olduğu COVİD-19 hastalığıyla ilgili panik başladı. "Çin'den 50 hasta sanatoryumumuza getiriliyor," mesajı, mesajlaşma uygulaması Viber’da yayılmaya başladı. "Nüfusumuzu yok etmelerine izin veremeyiz, sayısız ölümü önlemeliyiz. Millet, ayaklanın. Hepimizin çocukları var!!!"
Kısa bir süre sonra başka bir mesaj daha geldi: "bu gece uyursak yarına ölü çıkarız."
Vatandaşlar harekete geçti. Yollara barikatlar kuruldu. Gerginlik yükseldi. Ayaklanmalar patlak verdi; sonunda dokuz polis memuru yaralandı ve 24 kişi tutuklandı. Sonra haberlerin yanlış olduğu ortaya çıktı.
Dünya Sağlık Örgütü Genel Müdürü’nün de son zamanlarda söylediği gibi, "yalnızca bir virüs salgınıyla savaşmıyoruz; aynı zamanda bir yanlış bilgi salgınıyla da savaşıyoruz."
Son zamanlarda yürütülen yeni bir çalışma, sosyal medya ağlarından gelecek bir ‘doğruluk dürtmesi'nin COVİD-19 hakkındaki yanlış bilgilerin yayılmasını azaltabileceğini öne sürüyor. MIT Sloan ve Regina Üniversitesindeki araştırmacıların ön makalesi, Covid-19 hakkındaki yanlış bilgilerin sosyal medyada nasıl ve neden yayıldığını inceliyor. Araştırmacılar aynı zamanda bu yayılımı yavaşlatabilecek basit bir müdahaleyi de ele alıyorlar. (Makale, yanlış bilgilerin çevrimiçi ortamlarda nasıl yayıldığına dair önceki çalışmalara dayanıyor.)
Çalışma, Regina Üniversitesinde profesör Gordon Pennycook, MIT Sloan’da araştırma görevlisi Jonathon McPhetres, MIT Sloan doktora öğrencisi Yunhao Zhang ve MIT Sloan’dan Doçent David Rand tarafından yazıldı.
İlk deneyde yaklaşık 850 kişi iki gruba ayrıldı. Grupların birinden, Covid-19 ile ilgili çeşitli haber başlıklarını doğru ya da yanlış olarak sınıflandırmaları istendi. Diğer gruba aynı başlık seçkisi verildi ve haberleri sosyal medyada paylaşıp paylaşmayacakları soruldu. Çıkan sonuca göre, yanlış başlıkları doğru olarak değerlendirenlerden yüzde 50 daha fazla kişi, bunları sosyal medyada paylaşmayı düşünüyor. Yani insanların, yanlış bilgiye inanmaktan ziyade bilgiyi paylaşma olasılıkları yüzde 50 daha fazla.
"Katılımcılarımız, istediğimizde doğru ve yanlış başlıkları oldukça etkili bir şekilde sınıflandırabildiler ancak yine de sosyal medyada birçok yanlış başlığı paylaşmaya istekliydiler," diyor Rand. "Yani bu, insanların yanlış bilgi paylaşma sebebinin, doğruyla yanlışı ayıramama sorunu olmadığını ortaya koyuyor."
'Doğruluk dürtmesi'
Peki insanlar neden yanlış olduğunu bildikleri şeyleri paylaşıyor? Araştırmacıların öne sürdüğüne göre sebebi kötü niyet değil; sosyal medya, doğruluğun yanı sıra başka motivasyonları da harekete geçriyor: örneğin arkadaş ve takipçileri onayı ve övgüsünü kazanma isteği. Doğru olsun ya da olmasın, kışkırtıcı içerikler çekici oluyor.
Daha sonra ikinci bir deney, bu hislere karşı koymanın veya bastırmanın yollarını araştırdı. Yanlış bilgi paylaşımını azaltmak için küçük bir müdahale olabilir miydi? Katılımcılar yine iki gruba ayrıldı. İlk deneyde olduğu gibi bir gruba, bazıları doğru bazıları yanlış olan haberleri başlıklarına göre paylaşma istekleri soruldu. İkinci gruba da haberleri paylaşma istekleri de soruldu ancak önce tek bir başlığın doğruluğunu derecelendirmeleri istendi. İnsanların, doğruluk hakkında düşünmelerini sağlayan bu küçük "dürtme", iş doğru veya yanlış haberleri paylaşmaya geldiğinde onları daha seçici hale getirdi. Görevi yerine getirenlerin yanlış haberleri paylaşma olasılığı daha düşük, doğru haberleri paylaşma olasılığı daha yüksek oldu.
Bu bireyler üzerindeki etki küçük olsa da Rand bundan daha fazlası olabileceğini belirtti. İlerideki etkileri çok daha büyük olabilir. "Bir kullanıcı tarafından paylaşılan içeriğin kalitesini artırmak, takipçilerinin gördüğü içeriği geliştirir ve bu nedenle de takipçilerinin paylaştığı içeriği geliştirir," diyor Rand. "Bu da takipçilerinin takipçilerinin gördüklerini ve paylaştıklarını geliştirir ve bu böyle devam eder. Bu nedenle, böyle bir müdahalenin gittikçe artan etkileri, yalnızca söz konusu bireyleri incelerken gözlemlenenden çok daha büyük olabilir."
Bu sonuçların sosyal medyanın ötesindeki dünyalar için de geçerli olup olmadığı cevapsız kalmaya devam ediyor. Örneğin e-posta veya mesajlar üzerinden paylaşılan bilgiler ne olacak? Ancak temel bulgu açık ve kaçınılmaz. Twitter, Facebook ve diğer sosyal medya platformları, açılır pencereler veya sayfa içi içeriklerde rastgele haber başlıkları çıkarıp kullanıcılara bunların doğruluğunu sorabilir.
"Deneyimize göre, insanları içeriklerin doğruluğuna dikkat etmek için ‘dürtmek’, çevrimiçi ortamda paylaştıkları Covid-19 içeriklerinin kalitesini artırabilir," diyor Rand. "Bu, sosyal medya platformlarının kolayca uygulayabileceği, ölçeklenebilir bir müdahale. Umarım yaparlar!"