"Bu içerik ilk kez "Why Our Brains Want to Spread Misinformation" başlığıyla OneZero tarafından 10 Temmuz 2020 tarihinde yayınlanmış ve Can Başaçek tarafından Teyit için çevrilmiştir.
Simon Pitt, banal veya zararsız bile olsa neden yanlış bilgi yaymaktan kendimizi alamadığımızı anlatıyor.
Geçen gün tatlı bir videoya rastladım. Bir hafıza oyununu inanılmaz derecede iyi oynayan bir maymun vardı. Hatta benim yapabileceğimden çok daha iyi. Altında da şöyle bir açıklama vardı: "Milyonlarca yıl önce, atalarımız, kısa süreli hafızalarının önemli bir kısmını kaybetti ve bunun yerine farklı beyin özellikleri edindi. Ama neden? Konuşabilmek için." Sonuca göre, güya bu fedakarlıkta bulunmayan şempanzelerin inanılmaz hafıza becerileri var ama bu fedakarlıkta bulunan bizlerin yok.
Bu şaşırtıcı ve biraz da hoş bir sonuç. Eski insanların dolapta yer açarmış gibi, beyinlerinin bir kısmını başka bir şeyle değiştirmeleri fikri beni güldürüyor. Maymunun hafıza oyununa dokunup durduğu videodan birkaç saniye izleyip aşağı kaydırdım. (Videoda maymun iki buçuk dakika boyunca ekrana dokunuyor. Bu günlerde kimin bu kadar zamanı var ki?)
@BrianRoemmele: Düşünün: milyonlarca yıl önce öncüllerimiz sol loblarında büyük bir fedakarlıkta bulundular. Kısa süreli hafızamızın önemli bir kısmını kaybettik ve bunun yerine Broca, Wernicke ve fonolojik döngü edindik. Ama neden? Konuşabilmek için. Bu nedenle şempanzeler bunu yapabiliyor— biz yapamıyoruz."
Birkaç hafta sonra, bazı arkadaşlarımla konuşurken kısa süreli hafıza konusu ortaya çıktı ve şempanzeden bahsettim. Videoyu göstermek için Twitter'da arama yaptım. Ancak orijinal tweet yerine bir evrimsel antropologun bunu alıntıladığı bir tweet'e rastladım. "Çürütülmüş bu bulgu ortaya çıkıp duruyor," yazıyordu, "insanlar da bu işte en az şempanzeler kadar iyi. Bu pratik yapma etkisi."
Herkes maymun videosunu görmek için beklediğinden, bunu göstermeyip videoyu oynattım. "Şey, bazı insanlar aslında pratik yaparak bu konuda bizim de iyi olabileceğimizi düşünüyor," dedim akılsızca. Bu konuyu açtıktan sonra kendi kendime anında bilgiyi teyitleyip işin eğlencesini bozmak yanlış hissettirmişti. Bu yüzden videoyu izledik. Sonra da hayatlarımıza devam ettik.
Bu "gerçeği" barındıran tweet 100 binden fazla beğeni aldı ve 3 milyon kez görüntülendi. Doğru olmadığını açıklayan tweet ise 339 kez yeniden paylaşılmıştı.
Yanlış bilgi! Sonradan, bağlam sunma konusundaki yarı gayretsiz girişimime rağmen, yanlış bilgi yaydığımı fark ettim. "Bazı insanların" bunun doğru olmadığını düşündüğüne dair söylediğim yarı sessiz yorum, Twitter'ın, Donald Trump'ın tweet'lerine koyduğu mesajlara benziyor. Sözlerimi adeta sanal bir mesajla damgaladım: Maymun hafıza oyunuyla ilgili gerçekleri öğrenin. Twitter gibi ben de iki tarafın da gönlünü yapmaya çalışıyorum. Bu sayede edindiğim etkileşimi istiyorum ama aynı zamanda gerçek olmadığını da söylüyorum. Bunun doğru olmayabileceğini düşünen "bazı kişiler"in uzmanlar, bu işi araştırmış olanlar olabileceğini açıklamıyorum.
Yanlış bilgi vakit alır
İnsan hayatı yanlış anlamalar, yarı hatırlanan gerçekler ve bilişsel ön yargılarla dolu. Dünya görüşümüzü doğrulayan şeylere katılıyoruz. Bize benzeyen insanları dinliyoruz. Karşı örnekleri görmezden geliyoruz. Gerçekler fikrimizi değiştirmiyor.
Bir açıdan da bazen doğru şeyler doğruymuş gibi görünmüyor. Güneşe baktığınızda sanki Dünya'nın etrafında dönüyor gibi görünüyor. Yeryüzündeki konumumuz açısından gezegen düz gibi görünüyor. Galileo'nun, zamanında neden pek sevilmemiş olduğu açık. Tüm matematiksel modellerinizi ve felsefi inançlarınızı, sırf doğru olmayan bir şeye dayanıyor diye değiştirmek çok uğraş verici.
"Bir yalan," diyormuş Mark Twain'in meşhur bir sözünde, "gerçek, ayakkabılarını giymeden önce dünyanın dört bir yanına gidebilir." Ama Mark Twain aslında bunu hiç söylemedi! Winston Churchill de. Ya da Thomas Jefferson da. Hepsi başka birçok iyi şey söylediler ama bunu söylemediler. Fakat yine de sık sık onlara atfediliyor. Buna "hale etkisi" deniyor. Bu insanları çok takdir ettiğimiz için onlara başka olumlu şeyler de atfediyoruz. Bunun gibi özlü, iyi ifade edilmiş bir gözlem, Mark Twain'in söyleyebileceği türden bir şey, bu yüzden onun gerçekten söylediğini varsayıyoruz. Bu alıntıyı her gördüğümüzde bu kişilerden birine atfedilmesi de işi zorlaştırıyor (buna "zihinsel kestirme" deniyor: bazı olguların gerçek olduğunu düşünüyoruz çünkü onları tekrar tekrar görüyoruz). Çok fazla bilişsel yanlılığımız bulunuyor. Örneğin "kör nokta yanlılığı" aslında yanlı olmadığınız düşüncesine verilen isim. "gözlem yanılsaması" ise kendi düşünce süreçlerinizi incelediğiniz inancına deniyor. Kısacası dolusuyla bilişsel yanlılığımız var.
Birçok yarı gerçek ve ifade, yeniden anlatım sürecinde geliştiriliyor ve iyileştiriliyor. Hemingway'in de söylediği üzere, "Yazım, yeniden yazımdır." (Bir an için, Hemingway'in bunu gerçekten söylediğine inanamadım ve orijinali kontrol etmek zorunda kaldım. Bu, Hemingway'in söylemesini beklediğim türden bir şey, bu nedenle söylememiş olduğunu varsaydım. O kadar inandırıcıydı ki inanmadım. Yanlış bilgi vakit alır.) Bu uyum yetisi, yanlış bilgilerin hayatta kalmasını sağlıyor. Yalanlar doğru olmadıkları için yayılmıyor, doğru tarafından kısıtlanmadıkları için yayılıyor. Gerçekliğin külfetli zorbalığıyla uğraşmak zorunda değiller. Kendilerini daha çekici hale getirmek adına adapte olabiliyorlar. Charles Darwin'in hiçbir zaman söylemediği üzere, "Hayatta kalan tür en güçlüsü değil, değişime en adapte olabilenidir."
Bazı yanlışlar oldukça zararsız olabiliyor. Yaygın yanlış bilgiler listesine baktığınızda kulağa oldukça bilgiç geldiklerini görebilirsiniz. Bir alıntıyı yanlış aktaran kişiye karşı çıkıp onu düzelten biri olmayı gerçekten ister misiniz? Kafa karışıklığı yaşamak çok normal; tıpkı benim Hemingway hakkında yaşadığım anlık telaş gibi. Yanlış bilgi söz konusu olduğunda, bilgiyi özlüyorum. Rus troller tarafından manipüle edilip edilmediği konusunda endişelenmeden bir şeyler okuyabilmeyi özlüyorum. Medyamız demokratikleşti ve artık çeşitli görüşlerin seslerine yer veriliyor. Ama bu aynı zamanda kötü niyetli yorumların da artmasına yardım etti. Okuduğumuz şeylerle ilgili sürekli şüphe duymak yorucu bir iş. Günümüzde insanların farklı oy verme ve davranmalarını etkileyen "gerçeklere" karşı uyanık olmalıyız. Artık insanların niyetlerinin olumlu olduğunu varsayamayız.
Ortada mezenformasyon ve dezenformasyon var. Mezenformasyon, iyi niyetle ya da en azından (benim maymun videosunu paylaşmam gibi) kasıt olmadan, zararsız bir şekilde, eğlence için paylaşılan yanlış bilgiler verilen isim. Dezenformasyon ise kandırmak için kasıtlı olarak yanlış bilgi yaymak. Kelimenin kökeninde bile dezenformasyon bulunuyor. Yazar Ion Mihai Pacepa, Disinfomation kitabında bu kelimenin, Stalin tarafından icat edilen Rusça dezinformatsiya kelimesinden geldiğini ve Stalin'in bu kelimeyi özellikle kulağa Fransızcaymış gibi gelmesi için seçtiğini, çünkü kasıtlı yalanların Batı'dan geliyormuş gibi gösterilmek istendiğini anlatıyor. Dezenformasyon özgönderimsel, hatta neredeyse yansıma bir sözcük. Kendi tarihini anlatan bir kelime.
Bu neredeyse komik. Ya da en azından bunlar demokrasinin temellerini yavaş ve emin adımlarla yok etmiyor olsaydı komik olurdu. Ama yine de bu döngüde sapkın hoşlukta bir şey var. Benzer şekilde, Donald Trump "sahte haberlere" atıfta bulunduğunda iyi araştırılmış, dengeli gazetecilikten bahsediyor. Bu sırada asıl "sahte haberleri" (komplo teorileri ve kötü niyetli yorumları) gerçek haber olarak takdim ediyor. Her şey bu kadar iç karartıcı olmasaydı ironiler oldukça güzel olurdu.
Çeşitli "mez" ve "dez"enformasyonla mücadele etmek için birkaç ipucu var. Web of Deception: Misinformation on the Internet editörü Anne Mintz 2008'de şöyle söylemişti: "Kendime, 'Mantıklı mı?' diye soruyorum. İnternet sitesinin kimin adına kayıtlı olduğunu öğrenmek için WHOIS veritabanını kontrol edin." Bu harika bir fikir ama günümüzde ne kadar uygun olduğunu merak ediyorum. Şüpheli iddiaların çoğu sosyal medya platformlarında yayılıyor, bu yüzden WHOIS üzerinden bilgi edinmek zor. Bu tavsiye daha masum bir döneme ait. İnternette, ATM'ye şifrenizi tersten yazarsanız polis geleceğini öğrendiğimiz döneme. (Polis gelmiyor. Ama çok tatlı bir fikir.)
Bunların hepsi, bu şeyleri araştıracak vaktiniz olduğunu varsayarsak geçerli. Okuduğunuz her şeyi teyit edemezsiniz. Hemingway alıntısında yaptığım gibi, kendinizi çıkmaza sokup her şeyden şüphe etmeye başlayabiliyorsunuz. Belli bir noktada bir şeye inanmak zorundayız. Bir şeyin doğru olup olmadığını başka nasıl doğrulayabiliriz? Bir yayınevi çalışanının, beni kandırmak için Hemingway kitabıma o repliği eklemediğine güvenebilir miyim?
Daha da kötüsü, bir şeyin doğru olup olmadığını doğrulamak için çabalayanların, komplo teorileri tarafından kandırılma olasılığı daha düşüktür. Yanlış bilgileri, sahte haberleri, komplo teorilerini ve şüpheli bilgileri tespit etmek için birçok ipucu bulunuyor. Ancak bu sitelerden birine girdiğiniz zaman zaten gördüğünüz şeylerden şüphe ederek okuyorsunuz. Eğer kandırıldıysanız karşı delil aramıyorsunuz; delillere karşı koymanın yollarını arıyorsunuz.
"Sevimli videolar," diyor araştırmacı Claudio Tennie Twitter'da, "'zombi fikirler' üreten zihin virüsleridir." Fakat bunlar, yakalanmak istediğimiz zihin virüsleri. Jessica Maddox'un belirttiği üzere, "inanmak istediğimiz şeyle örtüşen haberler ve görüntüler, bir başa çıkma mekanizması olabilir." Bu haberler güzel. Onlara inanmak istiyoruz.
Unutulmaz yanlış bilgilerle ilgili sorunun bir parçası da bir kez okuduğunuz zaman, doğru olmadığını bilseniz bile kafanıza girmesidir. Örneğin maymunlarda kısa süreli hafıza ve dil hakkındaki gerçeği ele alalım. Bunun doğru olmadığını öğrenmek, onu unutmamı sağlamadı. Hala aklımda. Korkarım sonsuza dek beynimde kalacak. Ama şimdi hem gerçeği hatırlamam hem de bunun doğru olmadığını hatırlamam gerekiyor. Tatlı bilgileri hatırlamak ve doğru olmayan, daha sıkıcı noktaları unutmak çok kolay. "Zihin virüsleri" şu anki durumumuza ürkütücü bir şekilde benziyor. Yayılmasını durdurmak için toplum olarak birlikte çalışmalıyız. Ne yazık ki maske ve sosyal mesafe burada işe yaramıyor.