Araştırma: Akıllı telefonlar 'sahte haberlerin' ve kasten üretilen yanlış bilginin etkisini artırıyor mu?

Akıllı telefonlar üzerinden girilen mobil ağın, kullanıcıları bilgi okuryazarlığına ters düşecek davranışlara teşvik ettiği düşünülüyor.


08/05/2019 05:35 6 dk okuma

Bu içerik 4 yıldan daha eski tarihlidir.

*Bu içerik ilk kez "Are smartphones making “fake news” and disinformation worse?" başlığıyla Forbes tarafından 1 Mayıs 2019 tarihinde yayınlanmış ve Sonay Ün tarafından Teyit için çevrilmiştir.

Akıllı telefonlar, içinde bulunduğumuz koşuşturmacada bilgiyi üretme ve tüketme şeklimizde devrim yaptı. Bu cihazlar, yaşamlarımızı ve etrafımızdaki dünyayı gözler önüne sererek umulmadık öğeleri fotoğraflamamıza imkan veriyor. En önemlisi de nerede olursak olalım, otobüsle işe giderken e-postalara göz gezdirmekten tutun, öğle paydosunda bir videoyu internetten canlı olarak yayımlamaya, eve giderken güncel haberler edinmekten çocuğunuz antremandayken e-kitap okumaya kadar her an dünyayı tüketmemizi sağlıyor. Daima yanımızda olan akıllı telefonlarla internete serbestçe ve anında erişebiliyoruz. Bununla birlikte küçük ekranları ve hareket halinde kullanılabilme özellikleri okuduklarımızı araştırmaktan vazgeçirerek bizi “sahte haberlerin”, yanlış bilginin, kasten üretilmiş yanlış içeriklerin ve güvenlik riskinin yayılmasına yol açan belirli davranışlara yönlendiriyor.

Akıllı telefonlar, internete erişmek için en sık kullanılan araçlar haline gelmiş durumda. Öyle ki internet, mobil erişimle o kadar uyumlu hale geldi ki günümüzde internet siteleri çoğunlukla mobil görünüm öncelenerek tasarlanıyor; masaüstü görünüm ise ikinci planda kalıyor.

Mobil ağ kullanımını akıllı bir telefonun küçük ekranıyla uyumlu hale getiren esnek tasarım, gizli gezinme çubukları, küçültülmüş üstbilgiler, altbilgiler ve birçok gelişmiş özellik kuşkusuz ki yanlış bilginin yayılmasına katkıda bulunmaları bakımından tehlike arz ediyor.

Cep telefonunuza uyumlu bir internet sitesine göz attığınızda sitenin URL çubuğu, ekranda yer kaplamaması ve rahat okunabilmesi için hemen gizlenir. URL görünebilir olduğunda bile yazı tipi genellikle oldukça küçük oluyor. Bu nedenle e-dolandırıcılık sitelerinde kullanılan incelikli harf hatalarını fark etmek neredeyse imkansız hale geliyor.

Masaüstü siteleri ayırt edici kılan görsel markaların, logoların ve diğer unsurların tamamı, mobil sitelerde içeriğe daha fazla yer ayırmak amacıyla çoğunlukla ya küçültülüyor ya da tamamen siteden çıkarılıyor. Bu da durumu daha vahim bir hale getiriyor. Herhangi bir “sahte haber” sitesinin CNN’in mobil internet sitesine kusursuz olarak benzemesi için kırmızı - siyah renkli bir şema ile bir WordPress şablonu kullanılması yeterli. CNN’e ait bir makale olduğu düşünülen, ancak bir “sahte haber” sitesine ait olan bir bağlantıya gidildiğinde bile sadece birkaç kullanıcı CNN logosunun bu sitede bulunmadığını fark edebiliyor.

Haber tüketimi giderek daha fazla sosyal medya üzerinde yoğunlaştığı için durum daha da kötüleşiyor. Örneğin, Papa’nın Trump’ı desteklediğini bildiren ve CNN’in Twitter hesabında yayımlanmış gibi görünen bir ekran görüntüsü CNN’e aitmiş gibi yorumlanabiliyor ve geniş çapta paylaşılabiliyor. Ne yazık ki az sayıda kullanıcı CNN’in gerçek Twitter hesabına bakma ve ilgili tweeti hesabında arayarak konuyu doğrulama zahmetine giriyor. İnternet kullanıcıları gönderinin CNN’in resmi Twitter hesabında bulunmadığını gördüklerinde bile o tweetin sahte olma ihtimalini akıllarına getirmek yerine bunun, tüm tweetlerin yüklenmesini engelleyen bir ağ kesintisinden veya ilgili tweeti filtreleyen bir algoritmadan kaynaklanabileceğini düşünüyorlar. 

Facebook, Twitter, Instagram ve diğer sosyal platformlarda yayımlanan ekran görüntüleriyle ilgili olarak tüm büyük sosyal platformların konuyu araştırdıklarını ve ilgili görüntülerin gerçek bir gönderinin değiştirilmemiş bir versiyonu olup olmadığını doğruladıklarını hayal edin. Bu durumda, doğrulanan görsellerin ait olduğu asıl gönderinin bağlantısı bu görsellerin altına otomatik olarak iliştirilirken doğrulanamayan görsellere, görselin doğrulanamaması nedeniyle şüpheli olduğuna dair bir not düşülecekti.

Böylece bu yöntem sahte bilgilerin düşünmeden paylaşımına ilişkin yaygın alışkanlığın azaltılmasına katkı sağlayacaktı.

Bununla birlikte bu tarayıcıların küçük ekranları, sınırlı bant aralığı, sorunlu arayüzleri ve mobil tarayıcılarının kısıtlı zamanlar içinde kullanılması bir yazıyı veya gönderiyi paylaşmadan önce o yazı veya gönderi hakkında kapsamlı bir araştırma yapmamızı zorlaştırıyor.

Papa’nın Trump’ı desteklediğini iddia eden bir sosyal medya gönderisini okuyan bir kullanıcı, bu iddianın doğru olup olmadığını anlamak için genellikle mobil tarayıcı penceresini açarak internette bu yönde bir araştırma yapmıyor. En iyi ihtimalle, yayılmaya devam edecek olan bu gönderiyi “doğru olduğundan emin değilim” notunu ekleyerek paylaşıyor.

Sosyal medya platformlarının haber doğrulama kuruluşlarıyla yapabileceği iş birlikleri, viral olan sahte haberlerle mücadelede yardım edebilir. Buna karşılık, sosyal medyada giderek daha da yayılan yanlış bilginin kapsamı, yanlış bilgiye karşı bireysel olarak savaşmaya yönelik beşeri kabiliyetlerin veya günümüzdeki teknolojik imkanların ötesine geçiyor.

Yanlış bilginin dikkatsizce tüketimi ve paylaşımıyla mücadele etmek, kullanıcılara “bilgi okuryazarlığı”nı ve karşılaştıkları bilgiler hakkında eleştirel düşünmeyi öğretmekten geçiyor.

Fakat cep telefonunun öncelikli olduğu bu çağda bilgi okuryazarlığını korumak hiç kolay değil. Asansör bekleyen bir kişinin karşısına, 30 saniyelik bir süre zarfında “Papa’nın Trump’ı desteklediği”ni öne süren gönderi çıkabiliyor. Bu kişi yalnızca birkaç saniye içinde, ya gönderiyi bütün takipçileriyle paylaşmak ya da konuyu derinlemesine araştırmak için beş dakikasını daha ayırmak arasında bir karara varıyor. Daha da vahimi, henüz pek yayılmamış yeni bir söylentiyle ilgili yeterli bilgi internette bulunmadığı için o söylentiyi doğrulamak kolay olmuyor. Çoğu internet kullanıcısı, bilgisayar başında oturup birkaç tarayıcı sekmesini açarak bir iddianın doğrusunu araştırmak ya da yalnızca o iddiayı paylaşarak bunu başka birine teyit etmesi için devretmek arasında kaldığında genelde ikinci seçeneği tercih ediyor.

Akıllı telefonlar üzerinden girilen mobil ağın, kullanıcıları bilgi okuryazarlığına ters düşecek davranışlara teşvik ettiği su götürmez bir gerçek. Bu telefonların küçük ekranları ve sınırlı arayüzleri, çok sayıdaki sekmenin açılamaması ve bir konu hakkında kapsamlı araştırma yapılamaması anlamına geliyor. Hayatımızın bir telaş içinde geçmesi ve akıllı telefonu sıklıkla kullanmamız, söz konusu gönderiye ilişkin araştırma yapmak bir yana, gönderinin mantıklı olup olmadığı konusunda düşünmeye bile zamanımızın olmadığı anlamına geliyor. Beğendiğimiz gönderileri sadece iletiyor ve konuyu diğer kullanıcıların çözmesini bekliyoruz.

İnternette herhangi bir sorumluluk paylaşılmıyor veya kolektif olarak bir sonuç alınmıyor. Yalnızca güdülere öncelik veriliyor. Yanlış olmanın herhangi bir cezası yok.

Tükettiğimiz içeriğe katkı sağlamak için makine öğrenimini kullanarak bazı yanlış bilgilerin ortadan kaldırılmasını sağlayabilir miyiz? Tükettiğimiz içeriğin, internette ilave bilgi ve görüşleri ortaya çıkarmak için yürütülen araştırmaların sonuçlarıyla ilişkilendirilmesini sağlayan yapay zeka araçları kullanılabilir mi? Kötü sonuçlar alma ihtimali olduğu halde süreç doğru uygulanırsa oldukça yardımcı olabilir.

Toplumun mobil üzerinden internete erişimin yaygınlaştığı dikkat süresinin kısa ve arayüzlerin kısıtlı olduğu dikkate alındığında, bütün bu özelliklerin tükettiğimiz bilgiyi değerlendirme yöntemini etkilediğini ve bilgi okuryazarlığına zarar verdiğini kabul etmemiz gerekiyor.

Sosyal medya platformlarından alınan ekran görüntüleri ve dolaşan içeriğe yönelik otomatikleştirilmiş içerik otomatik olarak doğrulanırsa internet aleminin aldatıcı ve keşfedilmemiş yerlerinde doğru bilgiye ulaşma ihtimali yükselir.

Sonuç olarak sosyal medya platformlarında hızlı ve geçici çözümler bulmak yerine iş işten geçmeden, mobil görünümün öncelendirildiği internet ortamının bilgi tüketimini nasıl etkilediğini ve gelecekteki arayüzlerin bu kısıtlamaları nasıl ortadan kaldırabileceğini düşünmemiz gerekiyor.

Bu içerik Teyit tarafından çevrilmiştir.

Are smartphones making “fake news” and disinformation worse?, Forbes, 01/05/2019

Çeviri: Sonay Ün

Kapak Görseli: Sciencenews