‘Dezenformasyon Yasası’ olarak bilinen ya da karşı çıkanlar tarafından ‘Sansür Yasası’ olarak adlandırılan ‘Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’ 13 Ekim 2022’de meclisten geçti. AK Parti ve MHP’nin teklifiyle hazırlanan yasa tasarısının en çok tartışılan ve ‘halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu’ işleyenlere hapis cezası öngören 29. maddesiyle ilgiliyse itirazlara rağmen değişiklik yapılmadı.
Ana muhalefet partisi CHP yasaya tepki göstermiş, 12 Ekim günü yasa genel kurulda tartışılırken 10 dakika boyunca alkışlarla protesto etmişti. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay yasanın geçmesi halinde Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaklarını söylemişti. HDP ise tepkisini, İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün ağzını bantlayarak kürsüye çıkmasıyla göstermişti. İyi Parti İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz, 29. maddedeki ifadelerin muğlaklığının altını çizmişti.
Siyasetten gelen tepkilerin yanı sıra gazeteciler, sivil toplum kuruluşları ve internet kullanıcıları da yasanın geçmiş olmasına tepki gösteriyor. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, kanun teklifi ile ilgili çalışmalarını şöyle aktardı:
“[...] Haziran ayında tüm partilerle temaslarımızda önerilerimizi, eleştirilerimizi, taslak madde metinlerimizi ilettik. Dijital Mecralar Komisyonu’nu ziyaret ettik ve meslek örgütlerinin komisyonda konuşma yapması için davet aldık. Konuşmalarımızla itirazlarımızı tutanaklara geçirdik. [...] Ardından Adalet Komisyonu görüşmelerinde de söz aldık, eleştiri ve önerilerimizi bir kez daha dile getirdik. Bu çabaların yanı sıra bizlere grup kürsülerini açan CHP ve İyi Parti liderlerinin nazik davetleriyle grup toplantılarında konuşmalar yaptık. Ardından Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu’nun da desteğiyle tüm Türkiye’den basın meslek örgütleri, cemiyetler, gazeteciler 2011 yılından bu yana en kalabalık mitingi Ankara Ulus Meydanı’nda gerçekleştirdik. İktidar milletvekillerinin seçim çevrelerinde bulunan yerel cemiyetler kendi bölge milletvekillerini sık sık arayarak eleştirilerini yineledi. Böylece yasanın ekim ayına ertelenmesini sağladık.
Ekim ayına kadar Meclis’te gazetecilerin de katılımıyla yasanın sorunlu maddeleri üzerine yeniden çalışalım, dezenformasyonu yasa metninde tanımlayalım ve önlemek için dünya örneklerini ele alalım dedik ama yine dinlemediler. Basın İlan Kurumu eylül ayını yerel gazete sahiplerini ikna edebilmek için bölge toplantıları düzenleyerek geçirdi. Ama bu ikna toplantıları yerel basının yasayı kabul etmesini sağlamadı.”
DİSK Basın-İş ve Gazeteci Dayanışma Ağı da yasaya tepki gösterdi.
Türkiye Gazeteciler Sendikası, yasanın iptali için mücadele etmeye devam edeceklerini belirtirken, Uluslararası Basın Enstitüsü’nün Türkiye kolu, şöyle yazdı:
“Hükümet dezenformasyon yasasını geri çekmeli ve çevrimiçi sansür için oluşturulan bu kısıtlayıcı yapılaşmayı sonlandırmalıdır. Özellikle, Ceza Kanunu’nda yapılan değişiklikle dezenformasyonu suçlaştıran yasa, aynı Türkiye’nin terörle mücadele kanunu gibi yetkililere eleştirel gazeteciliği hedef alacak yeni bir araç sağlayacaktır.”
Bu kanun teklifi 2022’nin mayıs ayında meclise sunulduğundan beri ‘yalan haber,’ ‘dezenformasyon,’ ‘asılsız bilgi’ ve ‘tahrif edilmiş bilgi’ gibi kavramların hukuki tanımlarının olmaması ve ‘güvenlik,’ ‘kamu düzeni’ ve ‘kamu barışı’ gibi muğlak kavramlara yer verilmesi, teklife ilişkin eleştirilerin başında geliyor.
Dünyanın birçok yerinde yanlış bilgi sorunuyla ilgili yasalar ve düzenlemeler getirilmeye çalışılsa ve bu konudaki tartışmalar devam etse de, hapis cezası gibi ağır yaptırımların yanlış bilgi ve dezenformasyonla mücadele etmede garanti bir çözüm olmadığı açık. Rusya, Çin, Burkina Faso, Kamboçya gibi ülkelerde yürürlükte olan ‘dezenformasyon yasaları’ yanlış bilgiyi ortadan kaldırmada başarısız olmakla kalmıyor; bu ülkeler ifade, basın özgürlüğü ve medya okuryazarlığında geri sıradalar.
Çözüm medya okuryazarlığını geliştirmek
Yanlış bilgiyle mücadelenin yolu caydırıcı yasalar ve cezalar değil, eleştirel dijital okuryazarlıktan geçiyor. Çünkü yanlış bilgiye karşı en güçlü savunmamız, gelişmiş medya okuryazarlığı ve eleştirel dijital okuryazarlık becerilerimiz. Eğitim sistemine bu becerileri kazandırmayı hedefleyen kampanyaları entegre eden Finlandiya gibi ülkeler buna iyi bir örnek.
Örneğin, RTÜK ve MEB arasında imzalanan ve tüm eğitim kademelerinde medya okuryazarlığı bilincini geliştirmeyi hedefleyen ‘Medya Okuryazarlığı İş Birliği Protokolü’ Türkiye için olumlu bir adım. Ancak 29. Madde’nin meclisten geçmesiyle birlikte gelen bu adımlar, süregelen politikalar ilişkin bir kafa karışıklığı teşkil ediyor. İletişim Başkanlığı çatısı altında kurulan Dezenformasyonla Mücadele Merkezi ve Fahrettin Altun’un 2021’de duyurduğu ‘Doğru mu?’ isimli platform da bu kafa karışıklığını besliyor.
Dünyadaki teyitçiler, yanlış bilgi sorununun, sihirli bir değnekle, tek bir aksiyonla çözülemeyeceğinin altını çiziyor. Bu sorunu aşmak için teyitçilik faaliyetlerinin devam etmesi, platformların bu konuda daha fazla adım atması ve devletlerin yıkıcı cezalardan ziyade, halkın eleştirel dijital okuryazarlık ve medya okuryazarlık seviyelerini yükseltecek, yapıcı ve bireysel olarak geliştirici çözümlere katkıda bulunması gerekiyor.