Years & Years: Hakikat ötesi çağın gerçekçi bir yansıması

Dünyadaki belirsizlik benliğimizi tehdit ediyor ve bununla başa çıkmak için insanlar popülizme sarılıyor. Years and Years dizisi ise bunun güzel bir aktarımı.


31/08/2019 13:43 10 dk okuma

Bu içerik 3 yıldan daha eski tarihlidir.

DİKKAT: Spoiler içerir!

-Konuk: İsrail’in elektriği günde iki saate düşürdüğü Gazze Şeridi’ndeki Filistinli bir aileye ne demek istersiniz? 2 saat…

- Vivienne Rook: Evet, biliyorum… Ama sanırım konu İsrail ve Filistin’e gelince umrumda bile değil. ( I don’t give a fuck.)

Bu sahne Years and Years isimli dizinin açılış sahnesi. Aile dramasını bilim kurguyla birleştirebilmeyi çok başarılı şekilde yapan HBO dizisi, Black Mirror’la özdeşleştirilen distopik / teknolojik gelecek kurgusuyla benzer hisler arasında bizi sürüklese de mikro aile hikayesinden makro siyasetin dönüşebileceği alanı da aynı incelikle işleyebiliyor. 

Diziyi tam da Boris Johnson başbakan olduktan sonra izleme şansım oldu ki tam da şu sıralar Johnson parlamentoyu askıya aldı. Az çok takip ettiğim Birleşik Krallık siyaseti için yeni bir sayfa açıldığı düşünceleriyle ve Emma Thompson’ın bugün dünyada hakimiyet kurmuş akla yatkın olmayan siyasi figürleri en iyi şekilde canlandırmasına olanak tanıyan Vivienne Rook karakterini yarı endişeli yarı öfkeli bir şekilde izlemeye başladım. 

Gelecek gerçekten bu muydu? ABD ve Çin arasında Hong Shao Dao isimli yapay bir adada hakimiyet kurma istekleri nedeniyle savaş çıkıyor, nükleer silahlar kullanılıyor, dünyada mülteci krizi akıl almaz boyutlara ulaşıyor, eşcinsel olmak pek çok ülkede uygun karşılanmıyor ve hatta yasaklanıyor, ekonomik kriz batı ekonomilerini etkiliyor, bankalar insanların paralarına el koyuyor, iklim krizinin sonucu meydana gelen yangınlar, sel felaketleri artıyor, Britanya’daki kuş popülasyonu yarıya iniyor, İspanya’da devrim, Yunanistan’da Grexit... Yıllar ve olaylar hızla geçerken siyasi iklimin gerilimi izleyiciye yüksek bir ritimle aktarılıyor. Felaketin yaklaştığını ise derinden hissediyorsunuz. 

Dizi, hakikat ötesi dünyanın alternatif gerçeklerle kurulu distopik bir versiyonuna götürüyor bizi. 2019’da hayatları sıradan kabul edilebilecek Manchesterlı Lyons ailesinin dünyanın yeni düzeniyle baş etmeye çalışma çabalarını aile hikayeleri ve ilişkileri üzerinden izliyoruz. Bütün karakterler siyasi kırılmaların öyle ya da böyle merkezinde yer alsa da bu durum hiç abartılı ve sahte durmuyor. Aksine karakterler bütün olanları öyle sıradan insanlar olarak yaşıyorlar ki bu bizi şaşırtmıyor, kahramanlaşmıyor, tıpkı bizler gibi davranıyorlar. Mülteci krizinin tam da merkezinde kalan eşcinsel Daniels ve Ukraynalı mülteci Viktor’un bir araya gelebilmek için verdiği mücadeleye tanık oluyoruz. 

Sıradan hayatlarımız akıp giderken her şeyin “normal” seyrinde gitmesine müsade ederiz çünkü insanın hayatta kalmasının da yolu biraz bundan geçiyor sanırım. 2024’te Trump Çin’e sanal bir ada olan Hong Shao Dao yüzünden savaş açar ve nükleer bombayla yapılan saldırı sırasında Lyonsların aktivist büyük kızı Edith de oradadır ve radyasyondan etkilenmiştir. Edith karakteri, hakikat ötesi çağa sürüklenirken Lyonslar içerisinde dünyanın bu noktaya gelmemesi için uğraşan tek aile üyesidir. Ülkesine ve evine döndüğünde bir yılbaşı partisine gelir ve eski günlerdeki gibi masa başında toplanıp gülüp eğlenirler. Aslında dizi boyunca bireylerin sıradan hayatları makro siyasetin yıkıcı etkisiyle ne kadar münakaşa içine girse de günün sonunda hayat akmaktadır. 

Dizide hayatlarını izlediğimiz karakterlerin yolları yükselen sağ popülist liderlerin çok başarılı bir canlandırması olan Vivienne Rook’la bir şekilde ama olumlu ama olumsuz kesişir. Hatta Rosie’nin büyük oğlu çizgi film izlemeye çalıştığı sırada bile Rook’un Hang Shao Dao adasında yaşanan gerilimler üzerine yaptığı yorumlara şahit olur. Ama arka planda gelişen siyasi kırılmalar karakterleri hayatlarının merkezinden etkileyecektir. Biz sıradan hayatların akışına, yılbaşı partilerine, doğum günü kutlamalarına, bilindik sadakatsizliklere tanık olsak da yarattığı etkinin çok daha derin olduğunu gözlemleriz. 

Sağ popülist lider Vivienne Rook’un büyük hayranı olan Rosie dizinin sonunda, Rook’un ayrımcılığına isyan edenlerin başında gelecektir. Fakat 2019’da televizyon ekranlarında yaptığı sarkastik ve sivri konuşmalarıyla Rook kısa süre içerisinde taraftarlarını toplamaya başlar. Four Star isimli bir parti kurar ve siyasete atılır ki dizi süresince yaşananlar onu başbakanlığa kadar taşıyacaktır. Rook parti kurması konusunda onu cesaretlendiren şeyin “sahte” medya kurumlarında karşılaştığı sansür olduğunu söyler. Ne kadar tanıdık değil mi?

Hakikat ötesi dönemin en belirgin özelliği olan duygulara hitap etme ve gerçeklerin önemini yitirmeye başlaması Rook’la birlikte siyasete ve insanların hayatlarına daha da sirayet eder. Arka planda ise güçlenen liderleri görmeye devam ederiz; Putin ömür boyu başkan olmuştur, Xi Jingping ömür boyu başkan olmuştur, Pence başkan olmuştur ancak Trump’ın onu yönettiği düşünülmektedir. Tarih yeniden ileri sarar ve Rook parlamento üyeliği için yarıştadır. 

Bugüne bakınca tanıdık gelecek bir diğer sahne ise Rook’un diğer parti liderleriyle birlikte çıktığı “münazara” (debate) sırasında yaşanır. 

Vivienne Rook (Dört Yıldız Partisi): Sanırım partin bizi yüzüstü bıraktı Stan. Tıpkı muhafazakar parti gibi. Çünkü Avrupa bizi cezalandırıyor. Ambargolar, gümrük vergileri ve sınırlandırmalar uygulanıyor. Ve siz ne yapıyorsunuz? Hiçbir şey. 

Stanley (İşçi Partisi): Gümrük tarifesi mi? 

VR: Evet

S: İhracat gümrük tarifesi mi uyguluyorlar?

VR: Rezalet bu.

S: Gümrük tarifesi ne demek?

VR: Yani genel olarak vergi demek istiyorum... 

S: Eğer bunu ihracatta uyguluyorlarsa kendileri de bu vergiyi ödemek zorundalar. Biz değil, onlar ödemeli. Gerçekten anladığınıza emin misiniz?

VR: Hayır ama..

S: Evet sanırım pek bir şey anlamıyorsunuz. Bu çok detaylı ve hassas bir bilgi. Ve siz daha en baştan bunu anlamıyorsunuz. Sadece kelimeleri söylüyorsunuz Bayan Rook.”

Sahnenin devamında ise Rook gümrük tarifesini anlamadığını kabul eder ama insanları etkilemek için başka bir yol bulur ve sonuç olarak seçimi kazanır. Hakikat ötesi çağda gerçekleri bilenler değil kitleleri duygularla ve korkularla etkileyebilenler kazanacaktır. Gerçeklerin ve bilginin yerine varsayımsal popülist ve hatta sürreal söylemlerin nasıl her gün karşımıza çıktığını yine Rook’la birlikte dizide izleriz. Öyle ki tarih 2026’yı gösterdiğinde seçimlerde Four Star Partisi parlamentoya girmeye hak kazanır ve Lyons ailesinin bazı sıradan üyeleri de ona oy verenler arasındadır. 

Günümüze ve gerçeğe döndüğümüzde ise özellikle yaklaşan 2020’deki ABD seçimlerinde sosyal medyanın ve sahte içeriklerin nasıl bir etkisi olacağı merak konusu. Rusya’nın etkisi üzerine çalışanlar, botları inceleyenler ve platformları adım atmak konusunda zorlayanlar var. 

Scientific America’nın Eylül ayındaki sayısı da tam olarak yanlış bilgi ve hakikat ötesi dönemin nasıl bir bilgi bozukluğu yarattığını anlamaya çalışıyor. İnterdisipliner yazarlarla hazırlanan sayıda, Michael A. Hogg’a göre dünyadaki belirsizlik benliğimizi tehdit ediyor ve bununla başa çıkmak için insanlar popülizme sarılıyor. Son yapılan araştırmalar bireylerin tercih ettiği liderlik türlerini araştırdığında ortaya endişe verici bir sonuç çıkıyor: insanlar genellikle onlara ne yapacaklarını söyleyecek birine ihtiyaç duyduklarını belirtiyor. Ayrıca direktiflerin “bizden biri”nden gelmesi güven duygusu yaratıyor. Nihai olarak ise bireyler buyurgan, otoriter figürlere ilgi göstermeye başlıyor. 

Dizinin hakikat ötesi dönem ve sahte içeriklerin giderek kompleks hale gelerek hayatımızı etkilediğini gösteren unsurlardan birine değindiği sahne de potansiyel geleceğe dair ipuçları veriyor. Gerçek ile sahtenin arasındaki çizginin giderek kaybolmasının bir göstergesi olarak sunulan deepfake teknolojisi basit şekilde yapay zeka sayesinde birisinin yüzünü başka birisinin yüzüne ekleme kapasitesine sahip. Deepfake teknolojisiyle üretilen sahte videolara dizide de değiniliyor. Siyasetçilerin desteklemedikleri siyasi söylemleri söylüyormuş gibi gösteren videolar televizyonlarda konu edilirken siyasetçiler videoların onlara ait olduğunu şiddetle reddedip sahte olduklarını açıklamak için çaba sarf ediyorlar. Seçime aday olan Rook ise bu sahte videolarla ilgili sorulan soruya “Elbette videolar sahte. Ama tüm siyasetçiler aynı ve gerçekten o sözleri söylediler. Değil mi?” diyerek cevap veriyor. Günümüzde de en büyük tehlike tam olarak bu, bir siyasetçi söylediği sözleri deepfake’in arkasına sığınarak reddedebilir, ya da deepfake olduğu bariz olan bir video karşıt görüşlü gruplar tarafından doğru olarak yaygınlaştırılmaya devam edebilir. Mesele, videonun gerçekliğine birini inandırmak değil bu şüpheyi zihinlere yerleştirmek. 

Siyasi krizler derinleşir, teknoloji gelişir ve kötücül yanları ortaya çıkar fakat iyiye hizmet edecek teknolojik gelişmeler de hayatın içerisinde yer alır. Akla yatkın ve var olan teknolojilerin geliştirilmesiyle mümkün kılınabilecek teknolojileri dizi boyunca görüyoruz. Lyons ailesinin hayatına hiç eklektik olmayan bir biçimde eklenmiş teknoloji unsurları içerisinden en ilginci ve belki de en çok üzerinde konuşulması gerekenlerden biri “transhuman” tartışması. Dizide belki izleyenlere en distopik ve hayali gelebilecek bu kavram seti aslında bir süredir tartışılıyor ve bu akımın destekçileri de azımsanmayacak seviyede. Transhümanizm basitçe biyolojimizi teknolojiyle güçlendirmek ve hatta değiştirmek için kullanmaktan bahseder. İnsan teknoloji sayesinde sonsuzluğa ulaşabilir mi? Bu konuyu ise başka bir içgörü yazısının konusu yapmak üzere burada bırakıyorum.