Teyit için neyin incelenebilir ve öncelikli olduğunu nasıl kestirebilirsiniz?

Teyit’in okuyucuları ve takipçilerinden sık gelen bir soru ve eleştiri: Neden x dururken y’yi teyit ediyorsunuz? Bu bir dizi kritere bağlı ve denetime açık. Ancak editöryal özerklik ve içgüdülerimize açtığımız bir alan da yok değil.


18/02/2022 10:30 6 dk okuma

Bu içerik 1 yıldan daha eski tarihlidir.

Yazı işlerinde tantanasız olduğunu varsaydığımız olağan bir gün. 09.30 itibariyle ekran başındayız. Bildirimler, kullandığımız programlardan gelenler, Teyit yazarlarının taramaları ve sosyal medyada denk gelip şüphelendiğimiz içeriklerden oluşan havuz dolmaya yüz tutmuş. Yazı İşleri Sorumlumuz Emre ile birlikte her bir vakanın tek tek üzerinden geçmeye başlıyoruz. Kararlar verildikten sonra her bir konu incelenmesi için bir yazara atanıyor. Gelen içerikler kontrol ve ikinci kontrol sonrası yayına hazırlanıyor. Tamamlanabilenler yayınlanıyor ve ardından da sosyal medya hesaplarımızda paylaşılıyor. 

Bazı - tantanalı ya da tantanasız - günler, Teyit içerikleri sosyal medyada paylaşıldığında eleştirel, kızgın, sitemkar, hatta bazen saldırgan olarak nitelenebilecek tepkiler alıyoruz. Bunların bir kısmı, Teyit’in neden o konuyu değil de hiçbir ehemmiyeti olmayan bunu incelediği hakkında. Peki o masada neler oluyor? Seçme ve önceliklendirme kararları keyfi mi alınıyor? 

Her içerik “doğrulanabilir nitelikte” değil

Öncelikle Teyit’in yayın ilkeleri ve editöryal işleyişini (metodoloji ve yazı işlerinin iş akışı) belirleyen kurallar, internet sitemiz üzerinden herkesin erişimine açık. 

İlginizi çekebilir: Teyit yayın ilkeleri

Teyit’in önüne bir konu geldiğinde, maruz kaldığı ilk işlem önceliklendirme değil, seçme oluyor. Biz bir doğrulama organizasyonuyuz, ana içerik tipimiz adına “analiz” dediğimiz, doğru ya da yanlış diye sonuçlanması öngörülen incelemeler. 

Haberlerde, sosyal medyada ya da anlık sohbet programlarında karşınıza çıkanların azımsanamayacak bir kısmı, daha burada elenmek zorunda kalıyor. Bu içerikler, açık kaynaklarla kuşkuya yer bırakmayacak şekilde doğrulanabilir nitelikte bir önerme (verifiability) içermiyorlar. Mesela, 

  • Olgusallık iddiasında bulunmadan belli bir fikri savunan görüş ve yorumlar
  • Varsayımlar, spekülasyonlar 
  • Gelecekle ilgili bilimsel olarak hesap edilemeyecek öngörü ve tahminler 
  • İzi sürülemeyecek kadar geçmiş tarihte yaşanmış olaylar 
  • Açık kaynaklarla asla doğrulanamayacak ya da aksi ispat edilemeyecek önermeler (Örneğin iki kişinin ya da bir grubun aralarında konuştukları iddia edilen ve konuşma esnasında orada bulunmadıkça doğruluğunun tespit edilmesi mümkün olmayan konular)
  • Yargıya intikal etmiş meseleler 
  • Dini inanışlar ve maneviyatla ilgili savunular…

Örneğin kulis haberlerinin çoğu “incelenemez” durumdalar. Britanya’nın, Ekrem İmamoğlu’nun elçi ile yemeğe giderkenki mobese görüntüleri sızdığı için Türkiye’yi sert bir dille uyardığı önermesi mesela. Aksini ispat etmemiz mümkün değil. Elbette bir gazeteci, iki tarafla da görüşerek kendine verilen bilgiyi aktarabilir. Ki bunu Murat Yetkin yaptı. Ancak bu Teyit’in analiz metodolojisine maalesef uygun değil. 

Doğru ya da yanlış olarak etiketlenmeye uygun olmasalar da, hakkında olgusal bilgi anlamlı katkı üretebileceğimiz çok boyutlu konularda, elimizden geldiğince büyüteçler yayınlamaya çalışıyoruz. Söz temsili, İstanbul’daki su sorununun sorumlusuna bilimsel bir kesinlikle şu ya da bu demek mümkün değil; böyle konularda biriken şüphe ve merakı giderecek derin içerikler hazırlıyoruz. 

Ancak kural olarak, seçme kriterleri bize sorulan “neye göre” sorularının çoğunun yanıtı niteliğinde. 

Önceliklendirme: Virallik, önem ve aciliyet 

Diyelim ki bu ilk elemeden sonra o gün elimizde doğrulanabilir nitelikte 15 şüpheli önerme kaldı. Gücümüz ve enerjimizi hangilerine harcayacağız? 

Doğrulanabilir iddialardan, normal zamanlarda yaygın ve önemli olanlar, kriz zamanlarında ise ilaveten acil olanlar önceliklendiriliyor. Viralite, iddianın kullanıcılarının gündeminde olması, belli bir miktarın üzerinde etkileşime erişmiş olması demek. Ancak bu ölçüler platforma göre farklılık gösterebiliyor. Aciliyet, duygusal alevlenme ve belirsizliklerin yaşandığı kriz anlarında başvurduğumuz bir ölçüt. Buradaki içeriklerin daha viralleşmeden çabucak doğrulanması gerekiyor. 

Gelelim en “keyfi” görünene: Önem. Bir şeyin önemli olup olmadığına bakarken temelde kamu yararını gözetiyoruz. Bir iddianın bireyler, topluluklar, gruplar, sistemler, haklar veya demokrasinin olumsuz etkilenmesine sebep olabilecek içerikte olması, onu diğerlerinden ayırıyor. Önem, önceliklendirme kriteri olduğu kadar, inceleme dışı bırakmakta da başvurabildiğimiz bir kriter. Bir iddiayı doğru ya da yanlış olarak sonuçlandırmamız kutuplaştırmayı derinleştirecek, kamusal bir fayda üretmek şöyle dursun zarar verecek ise, biraz da bilgimiz ve tecrübemiz ölçüsünde dışarıda bırakabiliyoruz. Krizler, seçimler ve birçok toplumsal olayla dolu beş yılın tecrübesini hiçe saymamak gerek. 

Dahası şunu da dikkate almak gerek: İnternet sitemiz ya da sosyal medya hesaplarımızda bir konuyu görmemenizin nedeni, onu önceliklendirmemiş olmamız değil, yayın ilkeleri ve metodoloji gereği sonuçlanmamış, yayına uygun hale gelememiş ya da yayınlanmamasına karar verilmiş olması olabilir. 

Mesela Süleymaniye Camisi’ni kapatacağı söylenen İlim Yayma Vakfı’nın yeni bina inşaatı iddiasını daha ilk yayıldığı anlarda önceliklendirdik. Yazarımız Ezgi çalmadık kapı bırakmadı desek yeri. Görsel bir kanıta ulaşmak için üç ayrı noktadan yüksek çözünürlüklü fotoğraflar aldık. Ancak vakıf, Teyit’e binanın çatı dahil nihai yüksekliğinin ne olacağı bilgisini vermeyi reddetti. Fatih Belediyesi’nden anlamlı bir yanıt alamadık. Çektiğimiz fotoğraflarda gözüken manzara, bize iletilen ve basit bir çizimden ibaret olan yeni bina tasarımında gözükenden farklıydı; ancak günün sonunda inşaatın nasıl sonuçlanacağına dair metodolojinin izin verdiği sınırlarda bir yargıya ulaşmamız mümkün olmadı.  

“Ördek vak vaklamalarının” anlattığı  

İtiraz ve sitemlerin merkezindeki analizlerimize gelen yorumlarda “çocuksu, basit, önemsiz, kıytırık, buna inanan var mı, suya sabuna dokunmayan” gibi cümleler sıkça eşlik ediyor. Ortak özellikleri, bilhassa salt sosyal medyada yayılmaları, güncel siyaset ya da ekonomiye dair bir şey söylememeleri, yahut “geyik olduklarının ortada olması.”

Haliyle okuyucularımızdan bir kısmı, kendileri bakımından belki haklı olarak, soruyorlar: “Memlekette konu mu tükendi?” 

Bu konuları işlememizin birden fazla nedeni var. 

  • İnternet aleminde “yankı odaları” tabir ettiğimiz bazı alanlar var. Sizin gündeminize hiç girmemiş olmaları, yaygın olmadıkları anlamına gelmiyor. 
  • Bu konuları ele alırken teyitçilik yöntemleri, eleştirel ve analitik düşünebilmenin yollarını, siyasi kutuplaşmanın fay hatlarına takılmadan aktarabilmek mümkün. 
  • Sabun köpüğü gibi gördüğümüz pek çok konu, bize insan zihni, arzuları, korkuları ve yargıları hakkında, alevli güncel tartışmalardan daha çok şey söylüyor olabilir. Bu iddiaları dikkatle incelediğimizde, yanlış bilginin ardında yatan zamansız mekanizmalara dair çok daha fazla şey görebiliyoruz. 
  • Bu gündemi ve günceli önemsemediğimiz gibi anlaşılmasın; lakin hayatta ve yayıncılıkta eğlenceye de yer olmalı. Günün sonunda fani yaratıklarız. Hayatı ciddiye aldığımız kadar hafife de alabiliriz. Bu son madde, bizim yayın ilkeleri ve metodolojimize sadık kalmak kaydıyla esirgemeyi seçtiğimiz bir esneklik alanı. 

Sözün özü, ne Teyit, ne de bir başka doğrulama kuruluşu, olgusal olarak kanıtlanabilir olmayan önermeleri yoklamaya girişmeli. Yahut “doğru”nun vurgulanmasının anlamlı olmadığı iddiaları… Bunun nedeni sansür, otosansür ya da genel itibariyle çekince değil. Tutarlılık ve güvenilirliği sürdürebilmek için karşılanması gereken temel bir gerek bu. 

Bu okuyucu eleştirilerini dikkate almıyoruz demek değil. Lütfen bizleri eleştirmeye, gördüğünüz herhangi bir hatada uyarmaya, ayık ve diri tutmaya devam edin. 

icgoru banner