Televizyonlarda teyitçiliği nasıl uygulayacağız?

Popüler platform dizisi Kuş Uçuşu, bir haber merkezindeki rekabeti ele alırken teyitçilik sularında da dolaşıyor. Haber merkezlerinde hız baskısına göğüs gerip, teyitçilik mekanizmalarını güçlendirerek yanlışların azaldığı bir dünya mümkün.


15/06/2022 12:00 6 dk okuma

Dikkat spoiler içerir

Son dönemin çok izlenen yapımlarından Kuş Uçuşu, merkezine gazeteciliği alması nedeniyle epey ilgimi çekti. Bir televizyon kanalında hırsla yükselmeye başlayan bir stajyerin öyküsünü anlatan dizi, neredeyse bir bölümünün tamamını teyitçiliğe ayırmış. Anlattığı öykü, Teyit’in medyayla diyalog kanallarına ilişkin düşünme fırsatı da sunuyor.

Dizinin üçüncü bölümünde sosyal medyada karşılaştığı bir kaza haberi ana karakterin ilgisini çekiyor. Amalfi’de bir teknede yangın çıktığını görüyor ve birkaç gün önce meşhur bir ünlünün oralarda tekne turuna çıktığını hatırlıyor. Arama motorunda hafızasını yokluyor ve "Kazayı acaba o mu yaptı?" diye düşünüyor. Programın yapımcısına gidiyor, haberi veriyor. Kanaldan ünlü kişiyi arıyorlar ve ulaşamıyorlar.

Haber ekibi kafasında parçaları birleştiriyor ve heyecanla bu son dakika gelişmesini herkesten önce yayınlamak istiyor. Ancak programın sunucusu ikna olmuyor. Tüm ekip farklı yollardan olayı araştırırken, içerden biri haberi paylaşıyor ve iddia sosyal medyada yayılıyor. Kısa sürede tüm haber kanalları son dakika yayınlara başlıyor. Haberi ilk keşfeden ekibi ise bir dert alıyor. Sunucuya baskı yapıyorlar. Ancak o teyit etmeden haberi yayınlayamayacağını söylüyor. Bekliyor ve kanal “geride” kalıyor. Kanalın sahibi diğer kanallarda haberi görüp, ekranında başka haberleri görünce işler daha da karışıyor.

Günün sonunda programın sunucusu bir türlü ikna olmuyor ve haberi yayınlamıyor, kazanan diğer kanallar oluyor. Ta ki, teknesiyle Amalfi’de yangından habersiz keyfince tatil yapan ünlü kişi o sunucuyu arayıncaya kadar. Haberin yanlış olduğunu anlıyoruz ve tek bir kişinin direnmesi hakikati aramanın önemini hatırlatıyor.

Haber merkezlerinin hızla imtihanı

Gerçek dünyada hakikati savunmak her zaman kurgu hikayelerdeki gibi olmuyor. Sunucu o haberi vermek zorunda kalabiliyor. Çünkü son dakika koşturmasında hız baskısı, teyit mekanizmasını ikinci plana itebiliyor. Bu kadar aceleye gerek var mı diyebilirsiniz. Uzun yıllar boyunca televizyonda son dakika yayıncılığı yapmış biri olarak, net bir yanıtım yok. Fakat işin iki yüzünü de bilen biri olarak buralarda biraz gezinebileceğimi düşünüyorum.

Medya ekosisteminde televizyon halen en geniş kitleye ulaşan iletişim araçlarından biri. Televizyon haberleri ile sadece birkaç saniye içinde milyonlarca kişiye bilgiyi aktarılabiliyor. Özel televizyonlar ve haber kanallarının hayatımıza girmesi en iyi ve en hızlıyı verme konusunda bir rekabet atmosferi yarattı. Bir son dakika gelişmesi olduğunda hangi kanal daha önce gelişmeyi aktarırsa izleyiciyi o çekmeye başladı ve bu televizyon koridorlarına riski büyük bir el bombasını da yerleştirdi. Televizyonculuğa başladığım 2000’li yıllarda ajanslardan bilgiyi teyit etmeden son dakikayı vermiyorken, zamanla “O kanalda alt bant ekrana verildi bizde neden yok?” sesleri yükselmeye başladı. Gözümün önünde defalarca alt bant veren kişi birkaç saliselik gecikme nedeniyle azarlandı. Aksi de geçerli: Görüntüleri ekrana ilk veren günün piyango kazananı gibi işinde en “başarılı” olmaya başladı.

Kanalların özel haberleri ve muhabirlerin, kameramanların sahadaki gayretlerini bir kenara bırakırsak, televizyonlarda habercilik en önce kim haberi verecek, ajanstan hızlıca görüntüyü nasıl aktaracağız yarışına döndü. Burada bir nefes alarak haberciliğin temel ilkelerinden birine dönmek istiyorum: “Teyitçilik”. 

Bu yarışta teyitçilik neredeydi peki? Yoktu. Kanalda çalışan biri “Bu işte bir anormallik var” demediği sürece işler olağanca akışıyla devam etti. Çoğunlukla bir kanal haberini veriyordu, yarım saat sonra bir yetkili yalanlıyordu, sonra yalanladığı haberini de vererek yoluna devam ediyordu. Aksini uygulamaya çalışanlar ise bir elin parmaklarını geçmiyordu.

Haber merkezlerinde teyit odaklı bir değişim başlatmalıyız

Sosyal medyanın günümüzdeki yaygınlığına erişmesi ve yurttaş gazeteciliği, herhangi bir olay anında görüntülere anında erişmemizi sağladı. Ancak bu görüntüler, sıradan bir haber merkezinin süzgeçlerinden geçmemiş; yani doğrulanmamış ve filtrelenmemiş oluyorlardı. Televizyonların hızla olan münasebeti, bu tuzaklara düşmeyi daha kolay hale getirdi. Özellikle kriz anları yanıltıcı içerikler için harika bir zemindi. Bir bilgisayar oyununa ait olan görüntünün sınır ötesi operasyona aitmiş gibi gösterildiğine de şahit olduk, 10 yıl önceki görüntünün bugündenmiş gibi Ukrayna Rusya savaşında kullanıldığına da. 

Tüm bu gelişmeler Teyit’in bilgi ekosistemindeki pozisyonunu da belirliyor. Biz eleştirel düşünmenin istisna değil kural olduğu bir sistem peşindeyiz. Gazetecilerin güçlenmesine dair çabamız da buraya işaret ediyor. Örneğin kriz anlarında televizyonlarda izlediğiniz görüntülerin sadece bir iki dakikada doğrulanabiliyor olması mühim bir mesaj veriyor: Sadece tersine görsel arama yöntemiyle yüzlerce yanlış bilginin önüne geçilebilir. Belge doğrulama, ihale arama, haritalarda anlık görüntülere erişme; tüm bunlar iş akışına kolayca yedirilebilecek teknikler.

Haber merkezlerinde bir değişim başlatmalıyız. Gazeteciliğin temelinde yer alan teyitçilik yeniden işlemeli. Kamuya sunduğumuz bilginin hakikatle örülü olması için bu konuda sürekli dirsek temasında olacağımız bir köprü kurmalıyız. Mayıs ayının başında kurumsal iletişim sorumlumuz Can Semercioğlu ile bizimle görüşmeyi kabul eden ondan fazla haber merkezini ziyaret ettik. Haber müdürleri ile tanıştık; kendimizi anlattık, onları dinledik. Hepsi aynı dertten mustarip, aynı talebi dile getiriyor: “Yanlış yapmamak için elimizden geleni yapıyoruz ve güçlenmeye ihtiyacımız var.” Yakın dönemde bu ziyaretlerimizi daha da artırarak temas edebildiğimiz her haber merkezinin güçlenmesine katkı sağlamaya da devam edeceğiz. 

Kendi adımıza neler yapmaya çalışıyoruz?

Yayıncıların sesine kulak vermek için attığımız ilk adımlardan biri, erken uyarı sistemimizi güçlendirmek oldu. Tespit ettiğimiz bir şüpheli bilgi olduğunda “Dubito” adını verdiğimiz sistemimiz aracılığıyla haber merkezlerine bir uyarı gidiyor ve bu onların tetikte olmasını sağlıyor. Ellerinde bu haber var mı veya sisteme girecekler mi hemen kontrol ediyorlar ve  aksiyon almaya çalışıyorlar. Bu olanaktan faydalanmak isteyen haber merkezlerinin tek yapması gereken ise [email protected] adresine bir e-posta göndermek.

İletişim kanallarını olabildiğince güçlü tutmak bir diğer aksiyonumuz oldu. Teyit’in metodolojisi, çalışma ve yayın ilkelerinin nasıl işlediğini ziyaret ettiğimiz her yerle paylaştık. Gerektiğinde düzeltmeleri ne kadar önemsediğimizi ve aynı sistemde hepimizin hakikati bulma amacıyla mücadele ettiğini anlattık ve anlatmaya devam ediyoruz.

Bir diğer çabamız, haber merkezlerinin ihtiyaçlarını karşılayacak bir eğitim paketi kurgulamak. Teyit’in beş yılı aşkın deneyimi, haber merkezlerinde tuzak noktaları, olası yanlış bilgi akışlarını gözlemleyebilme kabiliyeti kazandırdı. Bu deneyimimizi tüm haber merkezlerine aktarmak istiyoruz. Güçlü bir teyitçilik mekanizmasını haber merkezlerinde hayata geçirmek hiç de zor değil.

Teyit’in hayalini kurduğu dünyada Kuş Uçuşu’ndaki çalışan kendi haber merkezi o haberi yapmayınca bu yanlışı daha da yaygınlaştırmıyor. Amalfi’de gördüğü geminin konumuna gemi takip araçlarından bakıyor, ünlü kişinin gemisinin adını ve konumunu arıyor, sakinleşiyor, derin bir nefes alıyor ve yanlış bilginin önüne geçiyor.