Medyanın bugün bulunduğu yer, son yıllarda yaşanan baş döndüren değişim ve bunun yaşamınızdaki etkilerine ilişkin eminim pek çok cümle okuyor, tartışmaya şahit oluyorsunuzdur. Belki okuduğunuz gazete, belki izlediğiniz televizyon kanalını son yıllarda değiştirmişsinizdir, belki de siz onu değiştirmemişsinizdir ama onun yapısı değişmiştir. Hafızanızı biraz yokladığınızda dediğimin daha anlaşılır olduğunu fark edeceksiniz.
Hakikat ötesi çağ hayatımızdaki her kavramı değiştiriyor
Bu yazıyı yazdığım günlerde Teyit bünyesinde iki buçuk ayı geride bırakmış olacağım. Uzun yıllar süren televizyon haberciliği deneyimim sonrası hem geride kalan bu zamanı, hem de kısa sürede karşılaştığım bazı noktaları paylaşmak istiyorum. Hakikatin değerinin tartışıldığı bir çağdayız. Sıkça adını duyduğumuz post-truth ya da Türkçe çevirisiyle hakikat ötesi çağda, çok farklı manzaralarla karşılaşıyoruz. Siyasetçiler değişiyor, yönetim sistemleri değişiyor, çalıştığımız kurumlar değişiyor ve medya da değişiyor. Tüm dünyada izlediğimiz bu manzara Türkiye için de geçerli. Hangimiz hissetmiyoruz ki? Üstelik medyadaki bu değişimler sadece teknolojik açıdan da olmuyor, sermaye yapıları, çalışma modelleri, üretilen işler, kısacası aklınıza ne gelirse bu gelişmelerden nasibini alıyor.
Bundan 13 yıl önce başladığım televizyon haberciliği deneyiminde her haberin, her dosyanın titizce ele alındığı, konuların derinlemesine incelendiği ve kamu yararının her boyutuyla gözetildiği yayınlar yapardık. Rutin olarak adlandırdığımız haberlerin yanı sıra, üzerinde büyük emekler verilmiş içeriklerimiz olurdu. Merkez medyadaki olağandışı hızlı değişim ister istemez hepimizi etkilemeye başladı. Kafamızı her kaldırdığımızda gördüğümüz son dakikalar, belki bir İskandinav ülkesinde bir yılda olacak olayların tek güne sığması ve değişen konjonktürle birlikte olağandışı akış hepimizi dayak yemiş bir boksöre çevirdi.
Televizyon gazeteciliğinde oksijen azalıyor
Televizyonlar “izleyici bunu istiyor” diyerek yeni haber formatları üretti ve ürettiklerini şişirerek birbirleriyle yarıştı. Yüzeysel haberler, araştırılmamış konular, işine gelen uzmanlardan alınan görüşler ve gazeteciliğin temel ilkelerinden uzaklaşan deneyimler, günün sonunda herkesin kaybetmesine neden oldu. Oksijenin gitgide azaldığı, işini yapmayı isteyenlerin çok dar alanlara sıkıştığı bir filmin oyuncularıydık artık hepimiz. İsimlerin, yaptığı işlerin hiçbir önemi kalmadı. Yayın akışları doluyor mu? Doluyordu.
Prekarizasyon artmaya başladı. İşsiz kalan gazeteciler, daha ucuz işgücü nasıl bulurum düşüncesindeki sermaye derken, geleneksel medya yaşaması zor bir habitat halini aldı. Yeni habitat, hepimiz için yeni arayışlar demekti. Çünkü yapmaya çalıştığınız şey, yapılamaz hale gelmeye başlamıştı.
İnsanlar artık haberden kaçınıyor. Reuters’ın son raporuna göre Türkiye bu konuda dünya ikincisi bile oldu. Zor dönemler güzel üretimlere de neden olur derler ya, sıkışan geleneksel medyanın yanında yeni medya da kendini var etmeye başladı. Hatta belki de ana akımın pabucunu dama attı. Birçok örnek saymak mümkün belki ama yazının konusu Teyit’e geçelim. Teyit işte tam bu dönemde ortaya çıkan medya için can damarlarından biri oldu.
Ekranda olduğum süre boyunca genelde kriz yayınları, son dakikalar ve konuklarla konuşulmayan birçok konuyu ele almaya çalıştım. Ancak bir yerden sonra değişim kaçınılmaz oldu; Teyit ile yollarımız da tam o anda kesişti. Mesleğe başladığım dönem belki ustalarımızın gözünde gazeteciliğin en değerli yılları değil, ama yine de biraz işi yapmayı deneyimleyebildiğimiz ve lezzetini tattığımız zamanlardı. Teyit’in yapmaya çalıştığı da gazetecilik mesleğinin nüvelerini barındıran bir öykü.
Teyit’in kökleri temel gazetecilik ilkelerine dayanıyor
Temel gazetecilik ilkelerini açıp okuduğunuzda kaynaklarla iletişimden bir haberin doğruluğunun kontrolüne kadar her noktayı Teyit’te bulmak mümkün. Televizyonlarla teyitçiliği ayıran en büyük farklardan biri de günümüzde bu galiba. Televizyonda öncelik kısa zamanda çok iş yapmak iken, teyitçilikte öncelik hakikati yakalamak için her detaya odaklanmak. Haliyle bu geçiş temposu birçok deneyimi ve farklı macerayı da beraberinde getiriyor.
Zaten IFCN’in oluşturduğu standartlar ve onları takip etme üzerine kurulu doğrulama süreçleri, belki de kaybettiğimiz gazeteciliğin yeniden doğuşunu müjdeliyor. Burada ekrana sürekli gelen son dakikalar ve anlık, belki de pek çok kişinin hayatında hiçbir şeyi değiştirmeyen konu başlıkları yok. Aksine hepimizin karşısına çıkan, bazen baştan savma, bazen art niyetle, bazen de bilinçsizce üretilmiş birçok yanlış bilginin hakikatini bulma çabası var.
Hakikatin değerini yitirdiği çağda küçücük bir yanlış haber bile kaç insanın mağdur olmasına neden olabilir hiç düşündünüz mü? Teyit işte biraz da bu arayışın içinde. İğneyle kuyu kazılıyor burada. Bazen doğrulanması imkansız gibi görünen, bazen hepimizin bir saniyeliğine de olsa “Bu kesin olmuştur” dediği haberler ince elenip sık dokunarak kontrol ediliyor ve sonuç hepimizi şaşkına çevirebiliyor.
Birkaç deneyim
Geride kalan iki buçuk ayda o kadar ilginç dosyalarla karşılaştım ki, bunca yılın haberciliği üzerine bambaşka deneyimler yaşamama neden oldu. Hepsinden bahsetmek mümkün değil elbette ama ciddi etkiler yaratan bir ikisinden bahsetmek istiyorum. İşe başladığımın ikinci gününde Tayvanlı bir bilim insanının (!) tweetlerine rastladık. İstanbul’da deprem olacak kaçın diye kıyameti koparıyordu. Herkes acaba gerçek mi diye kaygılanmaya başlamıştı. Geçmişteki travmalarımız da bu tweetle birleşince korkmakta haklıydık. Ama sonrasında biraz araştırınca bu kişinin hiçbir verisinin olmadığını, sadece ürünlerini satmaya çalıştığını fark ettik. Büyük bir yanlış bilgi seliydi.
Aslı Erdoğan olayını hatırlarsınız belki. Bir gazeteye demeç verdiği ve Türkler Kürtlerden nefret ediyor dediği iddia edilmişti. Haber dilimize gelirken değişmiş bu hale gelmişti. Cumartesi gecesi saatlerce haberi ilk yapan İtalyan gazeteciye ulaşmaya çalıştım. En sonunda başardım ve uzun zamandır ilk defa işe başladığım günlerdeki o mutluluğu hissettim içimde. Teyit’in etki gücü sayesinde binlerce etkileşim ile büyük bir yanlışın önüne geçilmişti.
Teyit’in bir parçası olmak büyük sorumluluk getiriyor
Derinlemesine araştırılıp hazırlanan dosyalardan Bize Yalan Söylediler’e, teyitpedia’dan analizlere yaptığımız işler birilerinin hayatında bir noktaya dokunuyor. Bunu fark etmek çok güzel bir hissiyat ve tabii ki büyük bir sorumluluk. Teyit’in yarattığı etki ile kazanılan bu güveni korumak ve daha ileriye taşımak bizim için çok önemli. İşte bu yüzden yapılan her iş, Teyit’in mutfağında yoğun uğraşlarla hazırlanıyor. Her noktası en ince detayına kadar kontrol ediliyor.
Medyadaki değişim, hakikatin önemini yitirmesi, insan odaklı haberciliğin arka plana düşmesi Teyit gibi platformları fazlasıyla önemli hale getiriyor. İçinde bulunduğum deneyim, belki de bunca yıl öğrendiğim birçok bilginin yıkılıp yeniden kurulmasını içeriyor. Eski dönemin araştırmacı gazeteciliğinin tonlarını içinde barındıran teyitçilik deneyimi yeni dönem medyasının belki de en önemli yapı taşlarından birini oluşturuyor.
Yazı boyunca saydığım birçok sebep yüzünden üzerimize büyük bir görev düşüyor. Yanlış bilginin fazlasıyla yaygın olduğu bir dönemde ortada dolaşan haberlerin kime nasıl etki edeceğini hesaplamak çok zor. Bu yüzden Teyit’in önemi tahmininizden çok daha büyük. Benim için her şey daha yeni başlıyor. İçinde birçok öğretiyi barındıran bu yolculukta Teyit’in öyküsünü sürdürebilmek büyük bir heyecan. İşte her sabah bunu hatırlayarak geliyorum işyerine ve bu düşüncelerle başlıyorum çalışmaya.