Sosyal medya sadece sizin gördüklerinizden ibaret değil

Teyit'e en çok yöneltilen eleştirilerden biri olan “Bu saçmalığı teyitlemeye gerek var mı?” sorusuna yanıt arıyoruz.


10/08/2019 13:27 8 dk okuma

Bu içerik 3 yıldan daha eski tarihlidir.

Teyit üçüncü yaşına girmek üzere. Medya alanındaki kurumlara kıyasla henüz bebek sayılabilir, ancak bu sürede kat ettiği yol ve edindiği deneyim kesinlikle kayda değer.

Ben de Kasım ayında Teyit'te ikinci yılımı doldurmuş olacağım. Ne yaptığımı soracak olursanız; hani her paylaşılan içerikten sonra “admin” diyerek fikrinizi belirttiğiniz kişi benim. Sizlerden gelen yorumları inceliyor, bunları ekibe bildiriyorum. Yolladığınız şüpheli haber ihbarlarıyla öncelikle ben karşılaşıyorum. Eleştirilerinizi ve takdirlerinizi ilk ben duyuyorum. 

Bu iki yıl içinde oldukça fazla gözlem yapma şansı buldum. Kullanıcıların izlerini takip etmek, hangi içeriğe nasıl tepki verdiklerini incelemek, neyi sevip neyi sevmediklerini anlamaya çalışmak, politik yanlılıkların içeriğe dair yorumları nasıl değiştirebileceğine şahit olmak gibi.

Bu yazıda tüm bu deneyimlerden bahsetmeyeceğim. Fakat içlerinden biri bizim de sürekli düşündüğümüz bir konu. Teyit tarafından bakıldığında bu sorunun pek çok cevabı var, kullanıcı tarafından bakıldığında da bu sorunun sorulmasının gerçekten de pek çok nedeni var. Bu içeriği okuyanlar kendi fikirlerini aşağıda yorumlayabilir, düşünceleriniz bizim için çok önemli ama şimdi Teyit’in bu konudaki görüşüne bakalım. Soru ise şu: “Bu saçmalığı teyitlemeye gerek var mı?”

Daha önce bu soruyu ekip içinde tartışarak cevapları paylaşmıştık. Emine Erdoğan’ın satranç oynarken yanlış hamle yaptığına dair bir iddia birçok gazetede haber olmuş, ardından yayımladığımız analiz ise eleştirilere yol açmıştı. Merak edenler hemen aşağıdaki bağlantıdan bu yazıyı okuyabilir. Tavsiyem, yazıyı en son okumanız.

Sosyal medya çok katmanlı bir mecra

Türkiye gündemi çoğu zaman oldukça hızlı değişebiliyor. Birçok farklı gündeme ait sonsuz sayıda içerik de sosyal medyada ve internet sitelerinde paylaşılıyor. Bunların bir kısmının yanlış bilgi barındırdığına şahit oluyoruz. Teyit’i takip eden toplumun farklı kesimlerinden birçok kullanıcı var. Elimizde net bir veri yok, fakat okuyuculardan gelen eleştirileri ve ihbarları incelediğimizde gerçekten de geniş skalalı bir okuyucu kitlesine sahibiz. Bu başarıya tarafsızlık ilkemizle ulaştığımıza inanıyorum. Zaman zaman eleştiriler alsak da hiçbir zaman tarafsızlık ilkemizden taviz vermediğimize dair kesin bir kanıya sahibim.

Toplumun farklı kesimlerinden okuyuculara hitap ettiğinizde çeşitli zorluklarla karşılaşabiliyorsunuz. Çünkü her kitlenin gündemi birbirinden farklı. Doğal olarak yayımladığınız bir içerik A grubunu ilgilendirirken B grubunun eleştirisine, bir başka içerik B grubunu ilgilendirirken C grubunun eleştirisine maruz kalıyor. Bu noktada eleştiriden kastım yukarıdaki soru. Yani kullanıcı şöyle düşünüyor, “Çok daha önemli konular varken, neden bu iddiayı incelediniz?” Bunu belirten okur yanlış düşünmüyor, kesinlikle haklı. Çünkü, bahsi geçen yanlış bilgiye kendisi hiç inanmamıştır, onun hayatına temas etmiyordur, yaşamında herhangi bir şey değişmemiştir. Ancak konumuz burada eleştiride haklılık değil. Çünkü sosyal medya çok katmanlı bir mecra. Sizin inanmadığınız/kanmadığınız yanlış bir bilgiye bir diğer kullanıcı elbet inanacak, bunu kendi fanusunda yayacak ve daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayacak. Biz ise tek bir görüşün faydalanabileceği, sadece belli çıkar gruplarına hizmet eden analizler yayımlamıyoruz. Yayınlarımız sırasında “gerçekten de insanlar buna da mı inanmış” diyeceğiniz analizlerle karşılaşmışsınızdır. Bu iddiaları incelerken üç ayrı kriter uyguluyoruz. Bunlar; önem, aciliyet ve yaygınlık. Gelin nasıl işlediğine bakalım.

Ramazan ayında insanlar görmesin diye kanatlarını kapatarak su içen kuş

Bu iddia, kulağa oldukça komik gelebilir. Yani bir kuşun özellikle Ramazan ayında oruç tutan insanlar görmesin diye gizli gizli su içmesi duyar duymaz yanlış olduğundan emin olunan iddialardan biri olabilir ama bu durum sizin temas etmediğiniz kitleler için geçerli olmayabilir. Bir başka okuyucunun dini görüşü, yaşantısı, yetişme şekli vb. gibi durumlar bu iddianın gerçek olabilme ihtimalini o kişiye düşündürebilir. Dijital okuryazarlık seviyesi düşükse kişi, bu veya buna benzer birçok yanlış bilgiye inanabilir. Yukarıda bahsettiklerim küçümsenecek, eleştirilecek, tiye alınacak ya da dalga geçilecek durumlar değil. Bu iddiaya inanmayanların da kabul ettiği birçok yanlış bilgi var. ABD’deki bir araştırmaya göre yanlış bilgiye inanmanın eğitim seviyenizle, cinsiyetinizle ya da nerede yaşadığınızla hiçbir ilgisi yok. Bütün mesele söylentinin kendisi. 

İlginizi çekebilir: https://teyit.org/arastirma-eger-bir-soylenti-varsa-ona-inanan-da-vardir/

Biz bu iddiayı incelerken en başından yanlış olduğundan emin olarak işe başladık. Ne kadar yayıldığını, yayıldığı yerlerde kullanıcıların yorumlarını, bize kaç ayrı kullanıcı tarafından incelenmesi için gönderildiğini takip ettik. Sonuç olarak yayımlamaya karar verdik. Çünkü video, yalnızca tek bir Facebook sayfasında 1,5 milyondan fazla kez izlenmiş 55 bin kez de paylaşılmıştı. Toplamda üç kullanıcı tarafından doğru olup olmadığı tarafımıza sorulmuştu. Normalde incelediğimiz bir iddiayı önceliklendirmede üç ihbar az, fakat diğer verilerle birleştirdiğimizde bizi incelemeye itiyor. Bu metodoloji sayesinde editörler kendi politik veya dünya görüşlerini hem iddiayı seçme sürecine hem de analizi hazırlama sürecine dahil edemiyor. Bir çeşit güvenlik duvarı, yani burada çalışan herkes yukarıdaki üç önceliklendirme kriterini göz önünde bulundurmak zorunda. 

Türkiye, Açık Toplum Vakfı’nın 2018’de yayımladığı verilere göre medya okuryazarlığı konusunda Makedonya’nın hemen üstünde 14 puanla 35 Avrupa ülkesi arasında sondan ikinci sırada. Yani medya okuryazarlığımız oldukça düşük, sahte haberlere inanmamızın, paylaşıp yaymamızın sebeplerinden biri de bu. Herhangi bir araştırma sonucuna bağlı olmadan salt gözlemlerim kişilerin çoğunlukla yanlış bilgiyi kasıtlı olarak paylaşmadıkları yönünde. Bir bilginin doğrusunu bilmesine rağmen yanlışını paylaşanlar kesinlikle vardır, ancak çoğunluk kendi dünya görüşüne uyum gösterdiği için o bilgileri paylaşıyor. Bu başka bir araştırma konusu, ancak bu motivasyonun ardında kasıt aramak çok da doğru olmaz.

Teyitçilik, hayatın kendisi gibi çok boyutlu. Doğal olarak özellikle Türkiye gibi bir ülkede birbirinden farklı sahte haberlerle karşılaşmanız mümkün. Bir kesim bu iddiaya inanmıyor, en başından yanlış olduğunu düşünüyor diye bu yanlış bilgiyi araştırmayı bırakmayacağız. En başta belirttiğim gibi böylesine geniş yelpazedeki okurlara her fanustaki yanlış bilgileri tarayarak ulaştık. Yaptığımız iş, hayatın kendisi gibi çok boyutlu. Her kesimden insanla temas halindeyiz, bugün birçok medya kuruluşunun yalnızca kendi sesine yakın seslere hitap ettiği okur kitlesinden oldukça uzakta çok sesli bir kitleye sahibiz. Teyit’in eleştiri okları altında olmasının sebeplerinden biri de bu, çünkü herkes kendi düşüncesine yakın şeyleri burada görmek istiyor. Teyitçilik ise bunun tam zıttı. Yanlış bilgi her alanda; evinizde, okulunuzda, arkadaşlarınızla birbirinize attığınız mesajda, günlük siyasi içerikli iletişimlerinizde, sosyal medyada, duvarlarda, kitaplarda…

İşte bu yüzden, bu “saçmalıkları” teyit etmek de çok önemli. Hiç ulaşmadığınız fanuslara erişebilmek, kitleleri birbirinden ayırmadan bu sorunu bir bütün olarak aktarabilmek çok kıymetli. Bu süreçte alacağımız birçok eleştiri olacak, bunun farkındayız. Yapmaya çalıştığımız şey, herhangi bir siyasi grubu öne çıkarmak, bir görüşü takım tutar gibi tutmak, A’yı eleştirip B’ye göz kapamak değil. Çalıştığımız alan oldukça açık: yanlış bilgi. Toplumun her kesiminden bireyi bu soruna karşı mücadele etmeye çağırıyoruz. Araştırmacı ve akademisyen Zeynep Tüfekçi’nin sözünü hatırlatmakta fayda var: “En temel gerçekliklerin doğası üzerinde bile uzlaşmaya varamazsak, gerçekten önem taşıyan tartışmaları yapmayı bekleyemeyiz.”