Gazeteci Soner Yalçın, Kasım 2019’da Kara Kutu: Yüzleşme Vakti isimli kitabını piyasaya sürdü. Sağlık sektörü, ilaçlar, aşılar ve konuyla ilgili bir çok iddiayı barındıran kitap, bu tarihten sonra sosyal medyada tartışmaların merkezine oturdu. Yalçın’ın, gıdalarla ilgili iddiaları dillendirdiği Saklı Seçilmişler isimli kitabı, zaman zaman görüş alanımıza girmişti ancak konuyla ilgili bir çalışma yapma fırsatı bulamamıştık. Bu içgörü yazımda ilk defa teyitçiler tarafından baştan aşağı doğruluk kontrolüne tabi tutulan Kara Kutu kitabı ve bu süreçte yaşadıklarım, öğrendiklerim ve tavsiyelerimi aktaracağım.
Nasıl başladı?
Doğru bilginin peşinde koşarken, yanlış bilgilerin yayılma fırsatı bulduğu ve oldukça etkili olabildiği alanın kitaplar ve edebiyat dünyası olduğunun farkına vardık. Yanlış kişilere atfedilerek paylaşılan sözler, kaynaksız olarak dolaşan ağdalı cümleler, sevilen karakterlere “söylettirilen” şiirler ya da kitapların içinde geçen şüpheli olgular bilgi okyanusunda sıkça karşılaştığımız canlılardı.
Cümlelerin izini sürmek ve bir kitabı baştan aşağı doğruluk kontrolüne tabi tutmanın oldukça yoğun mesai gerektirmesi bu konudaki önemli zorluklardan yalnızca biri. Ancak şimdiye kadar yaptıklarımızın da bu alana kattıklarının önemli olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda 2017 yılında “Atatürk’ün söylediği iddia edilen sözler nasıl doğrulanır”, 2018’de “Nilgün Bodur’un kitabındaki ‘Ölüler yaşayanlardan daha çok çiçek alır’ ifadesi Anne Frank’ın mı” ve 2019’da “Yılmaz Özdil’in ‘Mustafa Kemal’ kitabında yer aldığı iddia edilen ‘kuru fasulye’ ve ‘leblebi’ bölümleri” başlıklı yazılar kaleme aldık.
Bahsi geçen çalışmaların verdiği tecrübeye dayanarak belki de Türkiye’de daha önce denenmeyen bir işe kalkıştık; 2020 yılında Kara Kutu isimli kitabı baştan aşağıya inceledik. Kara Kutu’yu edindikten sonra, şef editörümüz Gülin’le beraber kitabı aramızda bölüştük ve Yalçın’ın “kitabımı okumadan eleştiriyorlar” iddiasını bertaraf etmek için harf harf, cümle cümle okuduk. Kitabı bitirdiğimizde Excel’de yaklaşık 180 iddia listelemiştik. Yalçın’ın kitabı tanıtmak için çıktığı çeşitli televizyon programlarını da dakika dakika izleyip, sözlü iddiaları da tabloya ekledim. Böylece elimizdeki iddia sayısı 200’ü geçmiş oldu. Kasım ayının sonuna doğru iddiaları incelemeye başladık. Elbette bizim dışımızda pek çok bağımsız araştırmacı da makaleleriyle çalışmaya katkıda bulundu.
Halihazırda yaptığım işlere ara verip üç ay boyunca Kara Kutu’daki iddiaları incelemek alışık olmadığım bir şeydi. Rüyalarımda bile Kara Kutu’yla uğraştığım zamanlar oldu. (Bu durum Gülin için de benzer) Sağlık alanındaki iddiaların araştırılması bir görüntü ya da fotoğrafın araştırılmasına nazaran daha zor olduğundan, süreç biraz sancılıydı. Ancak kısa sürede alandaki bilgilere aşina olup bize gönüllü olarak yardımcı olan değerli hocaların da yardımıyla bu sorunu aştık. Büyük çapta bir iş yükünü sırtlanmak Teyit’teki günlük işleyişi de sıkıntıya sokabilirdi. Bu sorunu Teyit büyüyerek aştı. Ekibe katılan yeni editörlerimiz Nilgün ve Emre günlük işlerdeki yükü “atlas” misali sırtlayarak işimizi kolaylaştırdı.
İşler büyüyor: Salgın Var kampanyası
Biz Kara Kutu’daki iddialara incelemeye devam ederken Atakan ve Selin bu çalışmayı bir kitle fonlaması kampanyasına dönüştürme çalışmasına girdiler. Fongogo aracılığıyla Aralık 2019’da başlatılan “Salgın Var! Yanlış Bilgiye Karşı Aşı Olun!’’ isimli kampanyada bir ay gibi kısa sürede 234 destekçiden toplam 19 bin 150 lira toplandı.
Bu noktada neden böyle bir kampanya düzenlendi ya da zaten yaptığınız bir iş için para toplama ihtiyacınız doğdu şeklindeki bir soru akıllara gelebilir. Ancak kampanyanın maddi kaygılarla başlatılmadığını açık yüreklilikle söyleyebilirim. Selin, kampanyanın başarıya ulaşmasının ardından yazdığı içgörü yazısında bu meseleyi “bir sahiplik ve ortaklık duygusu yaratmak, maddi bir kaynak sağlamanın yanında çalışma yayımlanmadan topluluk oluşturmak ve insanları harekete geçirmek” şeklinde açıklamıştı.
Yine Gülin’in bu süreçte NewsLabTurkey’den Sarphan Uzunoğlu’na yaptığı açıklamaların da kampanyanın anlaşılmasında etkili olduğunu düşünüyorum. Halihazırda zaten görevi yanlış bilgiyle mücadele etmek olan Teyit’in neden böyle bir kampanya yaptığı sorusuna Gülin, Kara Kutu’nun var olan bir operasyon dışında devam eden bir çalışma olması, halk sağlığını yanlış bilgilerden koruma fikrine destek olabilecek bir topluluk yaratabilmek ve nihayet okur etkileşimini artırmak olduğu şeklinde cevap vermişti.
Kara Kutu ve Salgın Var kampanyası başka bir ilki de peşinden sürükledi. Teyit, imzacısı olduğu International Fact-Checking Network (IFCN) tarafından doğrulama platformlarının yürüttüğü kitle fonlaması kampanyalarına destek vermeyi amaçlayan IFCN’s Crowdfunding Match isimli programının da 2020’deki ilk kazananı oldu ve böylece 3 bin 191 dolarlık ekstra gelir elde etti.
Yayınevleri teyitçi çalıştırır mı?
1 Mart 2020 tarihi itibarıyla Kara Kutu’daki iddialara dair 70’e yakın yazı ortaya çıktı. Ancak ülke gündeminin yoğunluğu ve internete erişim problemleri dolayısıyla destekçilerimizle beraber yazıların bir süre ertelenmesini kararlaştırdık. Yakın zamanda çalışma tüm detayları ve kendine özgü tasarımıyla mikro sitede olacak.
Kara Kutu ile ilgilendiğimiz süreç boyunca ortaya değerli sonuçlar çıktığına inanıyorum. Teyit olarak sadece sosyal medyanın değil basılı kitapların da doğruluk kontrolünden geçebileceğinin başarılı bir örneğini verdik. Her kitapta olduğu gibi Kara Kutu da Kırmızı Kedi Yayınları tarafından editöryal bir süzgeç ve son okumalardan geçirildikten sonra yayınlandı. Tüm bunlara rağmen kitapta bariz yanlış bilgiler olduğu ortaya çıktı. Belki de kitap hakkında ortaya çıkan en önemli şey ise “intihal” meselesi oldu. Mert Can’ın son derece basit yöntemi ve takdire şayan emeği ile Kara Kutu’daki bazı metinlerin daha önce yayınlanan çevrimiçi kaynaklardan birebir alındığı fark edildi.
Yine kendisinin Kara Kutu’nun kaynakça yöntemindeki problemlere odaklandığı kıymetli bir yazısı da sizleri bekliyor. Kırmızı Kedi Yayınları’nın konu hakkındaki tartışmaların daha önce de içinde olduğunu hatırlatmakta fayda var. Yılmaz Özdil tarafından kaleme alınan ve 2019 yılında piyasaya sürülen 560 sayfalık “Mustafa Kemal” isimli kitapta tek bir kaynak dahi bulunmaması eleştiri almıştı. Kara Kutu örneği kitap yayıncılarının bazı sorular sormasına ve yayıncılık dünyasına dair yeni yaklaşımlar denemesinin önünü açabilir. Editöryal süreçlerin gözden geçirildiği, yayınlanacak kitaptaki bilgilerin dikkatli gözler tarafından tekrar incelendiği, teyitçilerin basılı kitap dünyasına dahil edildiği çalışmalar neden daha fazla olmasın.