Çatışma alanlarından elde edilen verilerden ne öğrenebiliriz?

UCDP, dünyanın her yerinden devletler ve silahlı örgütler gibi aktörlerin uyguladığı şiddete ilişkin verileri bir araya getiriyor. Çatışma ortamlarının sistematik bir biçimde çalışılması, programı yalnızca araştırmacılar ve siyasetçiler için değerli kılıyor.


30/11/2018 18:37 10 dk okuma

Bu içerik 4 yıldan daha eski tarihlidir.

Silahlı çatışmaların yoğunlaştığı bölgelerden sağlıklı veriler elde etmek kimi zaman bir hayli güç. Dezenformasyonun ulaşabileceği boyutlara dair tutarlı çıkarımlar yapabilmek için öncelikle çatışmanın taraflarını iyi tanımak gerekiyor. Sonrasında ise tarafların başvurduğu propaganda aygıtlarının ne tarz bir fikrin yaygınlaştırılması için faaliyette olduğunu anlamak adına kısa bir keşfe çıkmak önemli. Bu durum yalnızca çatışma bölgesinden güvenilir yayınlar yapmaya gayret eden haber muhabirleri veya gazeteciler için değil, aynı zamanda çatışmaların dinamiklerini anlamaya çalışan sosyal bilimciler için de oldukça değerli. Çoğu zaman çatışma alanlarından elde edilen verileri titizlikle eleştirel bir süzgeçten geçirmek ve bir teyitçi edasıyla çalışmak gerekiyor.

Bu içgörü yazısında yüksek lisans eğitimim için bulunduğum Uppsala Üniversitesi Barış ve Çatışma Çalışmaları bölümünde üzerinde çalışılan ve benim de aynı zamanda stajyer olarak bir süreliğine bir parçası olduğum Uppsala Çatışma Verileri Programı’ndan (Uppsala Conflict Data Program, UCDP) söz edeceğim.

UCDP izlediği metodoloji itibariyle çatışma ortamlarından edinilen verilerin nasıl bir elemeye tabi tutulabileceğini ve ucu bucağı olmayan, oldukça tartışmalı olabilecek bir bilgi yığınından güvenilir verilerin nasıl seçilebileceğini göstermesi açısından başarılı bir örnek olarak değerlendirilebilir.

UCDP nedir?

Yaklaşık 40 yıllık bir geçmişe sahip olan UCDP, özellikle sosyal bilimlerde Barış ve Çatışma Çalışmaları alanında araştırma yapmakta olanlar için oldukça önemli bir kaynak. Program kısaca, dünyanın hemen hemen her yerinden devletler ve silahlı örgütler gibi organize aktörlerin uyguladığı şiddete ilişkin verileri bir araya getiriyor. Çatışma ortamlarının sistematik bir biçimde çalışılması, programı yalnızca araştırmacılar için değil aynı zamanda siyasetçiler için de değerli kılıyor.

Program içerisinde geliştirilen ve çatışma türlerini ifade eden tanımlamalara zaman zaman Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlar da raporlarında yer vermekte. Bu tanımlamalardan en önemlileri ise “devlet-merkezli çatışma,” “devlet-dışı çatışma” ve “tek taraflı şiddet.”

Devlet-merkezli çatışma (state-based conflict), bir takvim yılı içerisinde en az 25 kişinin ölümüne sebep olan, çatışmaya taraf olan iki silahlı güçten en az birinin bir devletin hükümeti olduğu ve son olarak bir hükümet ve/veya toprak parçası ile ilişiği olması gereken bir çeşit anlaşmazlık olarak tanımlanıyor.

Devlet-dışı çatışma (non-state conflict) kavramı, herhangi birinin bir devletin hükümeti olmadığı bilinen iki örgütlü ve silahlı grubun birbirlerine karşı silahlı güçlerini kullanması sonucunda bir takvim yılı içerisinde en az 25 kişinin ölümüyle neticelenen çatışmalara atfen kullanılıyor.

Tek taraflı şiddet (one-sided violence) ise bir devletin hükümetinin veya örgütlü bir grubun sivillere karşı silahlı gücünü kullanması neticesinde bir takvim yılı içerisinde en az 25 kişinin ölümüne neden olan şiddet biçimine işaret ediyor.

Tanımlarda yer alan “25 çatışma kaynaklı ölüm” aslında izlenen metodolojinin bir parçası. Bir yıl içerisinde görece az insanın ölümüne sebep olan örgütlü şiddet UCDP’nin sisteminde kayıt altına alınsa da sayısal olarak bu sınırı aşamayan çatışmalar yıl sonunda kamuoyuyla ve araştırmacılarla paylaşılan veriler arasında kendisine yer bulamıyor.

Tanımlar konuya çok fazla aşina olmayanlar için elbette kafa karıştırıcı. Bu bağlamda birkaç örnekle bu tanımlamaların tam olarak nelere karşılık geldiğini aktarmak programı zihinlerde netleştirmek açısından iyi olabilir.

UCDP’nin yukarıda bahsedilen üç ana tanımı altında toplanan veriler 1989 yılından bugüne uzanıyor. Her ne kadar bu tarihten öncesine dair veriler de sistemde bulunuyor olsa da bu eski tarihli veriler bu üç temel kategori altında sisteme işlenmemiş durumda.

Bu içgörü yazısında tanımları örneklerle netleştirmek adına biraz daha yakın bir tarihi başlangıç yılı olarak alabiliriz diye düşündüm. 2000 yılından itibaren gelişen devlet-temelli çatışmalar ile tek taraflı şiddet örneklerini Türkiye üzerinden, devlet-dışı çatışmaları ise Irak üzerinden anlatmaya çalışacağım. Bunların yanı sıra Irak’ta tek-taraflı şiddetin ne boyutta olduğuna dair de kısa bir bölüm yer alacak.

Bu noktada bir veri görselleştirme programı olan Tableau’yu kullanarak UCDP’nin sunduğu verilerle hazırladığım birkaç görseli de sizlerle paylaşacağım.

Türkiye’de devlet-merkezli çatışma ne boyutta?

Devlet-merkezli çatışmalar söz konusu olduğunda en önemli kriter elbette yukarıda da değinildiği gibi bir ülkenin hükümetinin o çatışmada taraf olması. UCDP verileri içerisinde Türkiye örneğini filtrelediğimizde karşımıza aşağıdaki grafikte yer alan devlet-merkezli çatışmalar çıkıyor:

catisma

Grafikte yer alan veriler okunurken dikkat edilmesi gereken nokta UCDP’nin çatışma verilerini olay bazlı kayıt altına alıyor olması ve saldırının asıl hedefi hangi oluşum ise çatışma türünün ona göre belirleniyor olması. Örnek olarak kendilerini Yurtta Sulh Konseyi olarak tanımlayan bir silahlı örgütün gerçekleştirmeye teşebbüs ettiği darbe girişimini düşünebiliriz. Ülkedeki Fethullahçı yapılanmayla bağlantılı olduğu ortaya çıkarılan bu örgüt esas olarak 15 Temmuz 2016’da hükümeti ve dolaylı olarak hükümete bağlı güvenlik güçlerini hedef alan bir saldırı gerçekleştiriyor. Bu saldırı sırasında yaşamını yitirenlerin önemli bir kısmının siviller olması saldırının devlet-temelli çatışma kavramı dahilinde değerlendirilmesinin önünde bir engel oluşturmuyor.

Bir saldırının doğrudan sivilleri hedef aldığı net olmadıkça o saldırı “tek taraflı şiddet” kavramı içerisinde değerlendirilmiyor. Bu konuya birazdan döneceğiz.

catisma1

UCDP verilerini değerlendirdiğimizde Türkiye’de devlet-merkezli çatışmalar arasında en kanlı çatışmanın PKK ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri arasında yaşanmakta olduğu gözlemlenebiliyor. Bu çatışmada 2000 yılından itibaren toplamda 5643 kişinin yaşamını yitirdiğini, bunlardan 3780’inin PKK mensubu, 207’sinin sivil ve 1577’sinin Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini temsil edebilecek isimler olduğunu, 79’unun ise tam olarak kim olduğunun anlaşılamadığını ifade etmek mümkün. Hükümeti temsil edebilecek isimler kısmından siyasi bir temsiliyetin düşünülmemesi gerekiyor. Program kapsamında asker ve polis gibi güvenlik güçlerinin yanı sıra hükümetin bir ildeki valisi, bir belediye başkanı gibi temsilcileri de bu başlık altında değerlendirilebilir. Örneğin program dahilinde, bir valilik binasının bir saldırıda hedef alınması ve bu saldırıda devlet görevlisi bir ismin yaşamını yitirmesi de bu kişinin hükümeti temsil eden grup içerisinde ele alınmasıyla sonuçlanabiliyor.

Türkiye’den tek-taraflı şiddet örnekleri

UCDP’nin tek-taraflı şiddet tanımı kapsamında bir saldırıda doğrudan sivillerin hedef alınması koşulu oldukça kritik. Yukarıda da değinildiği gibi örneğin bir askeri birimi hedef alan saldırıda sivillerin yaşamını yitirmesi, bu saldırının tek-taraflı şiddet bağlamında değerlendirilmesiyle sonuçlanmıyor.

UCDP verilerine baktığımızda özellikle son üç yılda Türkiye’de tek-taraflı şiddette ciddi bir hareketlenme olduğu gözlemlenebiliyor. Bu hareketlenmeyi tetikleyen esas aktörün ise Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) olduğu söylenebilir.

2000’den 2014 yılının sonuna kadar gerçekleşen ve doğrudan sivilleri hedef alan saldırılarda toplamda 39 sivilin yaşamını yitirdiği görülüyor. Bu isimlerden 23’ü TAK tarafından gerçekleştirilen, 16’sıysa PKK tarafından düzenlenen saldırılarda can vermiş. 2015’ten 2017 yılının sonuna değin gerçekleşen tek-taraflı şiddet olaylarında ise şöyle bir tablo ortaya çıkıyor:

catisma2

UCDP kapsamında yalnızca silahlı örgütler değil örneğin bir ülkedeki paramiliter grupların veya hükümete bağlı güvenlik güçlerinin doğrudan sivilleri hedef aldığı bazı durumlarda hükümetlerin de tek-taraflı şiddete başvurduğu kayıt altına alınıyor. Türkiye örneğinde hükümeti temsil niteliğine sahip bir oluşum tarafından uygulanmış ve bir takvim yılı içerisinde en az 25 sivilin yaşamını yitirmesine doğrudan sebep olmuş herhangi bir tek-taraflı şiddet kayıt altına alınmamış. Bu nedenle sistemde “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti - Siviller” gibi bir tek-taraflı şiddet etiketi bulunmuyor.

Irak’ta devlet-dışı çatışmalar ve tek-taraflı şiddet ne durumda?

Türkiye’de 2000’den bu yana baktığımızda bir takvim yılı içerisinde en az 25 kişinin ölümüne sebep olmuş bir devlet-dışı çatışma bulunmuyor. Ülke içerisindeki silahlı örgütler arasında nadiren çatışma haberlerine rastlansa da bu çatışmalarda ölen kişi sayısının sınırlı olması bu çatışma türüne dair Türkiye’den bir örnek sunamayacağımız anlamına geliyor.

Öte yandan bir başka örnek sunmamız gerekirse özellikle 2000’li yılların başlarında Irak’ta devlet-dışı çatışmaların görece daha belirgin olduğu ifade edilebilir.

catisma3

Irak’ta tek-taraflı şiddetinse ABD’nin ülkeyi işgali sonrasında IŞİD’in güç kazanmasıyla ivme kazandığını söylemek mümkün. UCDP verilerine göre 2000 yılından bu yana Irak’ta 16 bin 804 sivil tek-taraflı şiddet eylemlerinde yaşamını yitirmiş. Bunların yüzde 94’üne yakınındansa IŞİD sorumlu.

catisma4

UCDP’nin her yıl güncellenen veri setini kullanarak bunlara benzer daha bir çok örnek verilebilir. Peki bu veriler nasıl toplanıyor?

Çatışma verileri nasıl toplanıyor? Bu veriler güvenilir mi?

Küresel ölçekte çatışma verilerine ulaşmak için UCDP’nin kullandığı temel kaynak çatışma haberleri. Dow Jones tarafından oluşturulmuş bir veritabanı olan Factiva aracılığıyla dünyanın her yerinden binlerce haber kaynağından günlük haberleri görüntülemek mümkün. UCDP ekibi, önceden belirlenen parametreleri bu veritabanında aratıyor, böylelikle bir ülkeden çatışma kaynaklı ölümleri içeren haberlere ulaşabiliyor. Daha sonrasında bu haberler analiz ediliyor ve sistemde kayıt altında tutulmak istenen detaylar UCDP’nin kendi sistemine kodlanıyor.

Factiva, programın yararlandığı en önemli kaynak. Ancak bu kaynağın da yeterli olmadığı bazı anlar olabiliyor. Factiva’nın içerdiği bazı haber kaynaklarının çatışmalar söz konusu olduğunda kimi zaman yanlı yayınlar yapabildiği, çatışma verilerini abartabildiği veya verileri karartmaya çalıştığı gözlemlenebiliyor. Bu tarz bir durumu tespit etmek bazen güç olabiliyor. Ancak ekibin akademik birikimi ve programdaki deneyimi bu tarz durumlarda faydalı oluyor.

Böyle anlarda veriler farklı kaynaklar kullanılarak doğrulanmaya çalışılıyor. Bu kaynaklar kimi zaman uluslararası örgütlerin raporları, kimi zamansa çatışma bölgelerindeki insan hakları gözlemcileri olabiliyor.

Programın izlediği metodoloji hakkında daha detaylı bilgi almak için programın internet sitesine göz atabilirsiniz. Programda izlenilen yöntem genel olarak muhafazakar bir yapıya sahip. Doğruluğundan emin olunmayan veri sisteme işlenmiyor, emin olunması için araştırma sürecinde kimi zaman haftalar harcanabiliyor. Bu nedenle UCDP’nin sunduğu çatışma kaynaklı ölümlere dair sayıları aslında minimum ölüm sayıları olarak düşünmek mümkün. Öte yandan bu durum incelenen tüm ülkelerde ve yıllarda geçerli olan bir durum olmasından dolayı verilerin karşılaştırılması söz konusu olduğunda belirgin bir sorun yaratmıyor.

Tüm bunlar ne işimize yarayacak?

Çatışma alanlarından elde edilen veriler aslında bizlere çatışmaların nasıl sona erebileceğine dair de ipuçları verebiliyor. Verilerin üzerine sistematik bir biçimde çalışan sosyal bilimciler belirli ortak motifler yakalayabiliyor. Bu motifler insanların silahlı örgütlere neden katıldığından toplumları barışçıl koşullara taşıyabilecek siyasetlerin neler olabileceğine kadar çeşitli sorulara kısmi yanıtlar sunabiliyor.

Bazı akademik çalışmaların hedefiyse daha büyük olabiliyor. Örneğin, yine Uppsala Üniversitesi Barış ve Çatışma Çalışmaları bölümünde geliştirilen Siyasi Şiddet Erken Uyarı Sistemi (Violence Early-Warning System, ViEWS) isimli bir diğer proje elde edilen güvenilir çatışma verilerinin gerçekleşmesi muhtemel siyasi şiddeti önceden tahmin edebilmek için ne şekilde kullanılabileceğini -kurulan modellemeye aşina olmayanlar için biraz da şaşırtıcı bir biçimde- ortaya koyuyor.

Son olarak bir noktayı ifade etmek gerek. UCDP’nin elbette kusursuz bir veri seti sunduğu düşünülmemeli. İlk bakışta programın metodolojik anlamda bazı sınırlamalara sahip olduğu görülebiliyor. Ancak çeşitli sınırlamalarına rağmen çalışmanın Barış ve Çatışma Çalışmaları alanında en çok güvenilen ve referans verilen kaynaklardan biri olduğu anlaşılıyor.

Programa dair merak ettiğiniz konuların yanı sıra çalışmaya ilişkin eleştiri ve görüşlerinizi [email protected] adresinden bana iletebilirsiniz.