Bir stajyerin gözünden Teyit

Kurulduğu 2016’dan beri Teyit pek çok stajyere kucak açtı. Her stajyerin hikayesi farklı. Ancak bu süreçte karşılıklı bilgilenme gibi ortak şeyler de var. Eylül 2022’de Teyit’te staja başlayan Zeynep Şahin deneyimlerini yazdı.


04/11/2022 15:30 6 dk okuma

Teyit ile yaklaşık iki buçuk yıl önce tanıştım. O zamanlar yalnızca sosyal medyada takip ettiğim, ilginç bir analiz olunca sosyal çevremle paylaştığım bir mecradan ibaretti. Şimdi bu yazıyı yazarken, geriye dönük bir değerlendirme yaptığımda o zamanlar Teyit’in çıkış noktasını ve neyi başarmaya çalıştığını anlamadığımı itiraf edebilirim.

Bunun nedeni, medya okuryazarlığı konusunda o dönem kendimi çok geliştirmemiş olmam ve özellikle sosyal medyayı “şüphe kası” gerektirecek bir mecra değil de yalnızca keyifli vakit geçirdiğim bir yer olarak görmem olabilir. Pandemiyle beraber eve kapanınca, geçmişte üzerine pek fazla kafa yormayı tercih etmediğim konular zihnimi daha çok kurcalamaya başladı. O zaman aldığım derslerin medya sosyolojisi ve medya okuryazarlığı kavramlarına özel bir parantez açmaları bu alana olan ilgimi daha da güçlendirdi.

Geçtiğimiz yıl, yine staj pozisyonu için başvurduğumda, ilk aşamada analizi yazılması beklenen bir iddia gönderilmişti. Analizi yazarken, tersine görsel arama gibi araçların varlığından bihaberdim. Bana şimdi çok ilkel gelen yöntemlerle araştırmamı yapmış ve buna rağmen sonuca ulaşmıştım. 

Ders yoğunluğumdan dolayı gecikmeli yani bir sene sonra Teyit’te stajyer olarak bulunuyorum. Teyit’in içinde olmanın, üretilen analiz ve yazıların mutfağında çalışmanın hem metodolojiyi anlamak hem de ekibi tanımak açısından verimli olduğunu kesinlikle söyleyebilirim. 

Neler öğrendim?

Teyit belki de en önemlisi, çok farklı alanlarda, açık kaynaklardan araştırma yapmanın inceliklerini öğretiyor. Bunları yaparken, sorgulamayı her zaman teşvik etmenin yanı sıra, her analizi hep bir nokta ileriye taşımak konusunda da cesaretlendiriyor. Analizleri yazma sürecinde, eğer eksik bir nokta varsa, sağlıklı bir iletişim ve yapıcı eleştiriler sayesinde çok hızlı çözümlenebiliyor. 

Özetle, Teyit’in dezenformasyonla mücadelede neden öncü olduğu, işin mutfağından bakılınca çok daha net görülebiliyor. 

Teyit sosyal medya hesaplarında paylaşım yaparken dedektif emojisini bolca kullanıyor. Belki komik gelebilir ancak sırf bu yüzden teyitçiler gözümde dedektif kılığında canlanıyordu. Ofise geldiğim ilk gün benim için çok heyecan vericiydi. Geçmişte birçok farklı analizini okuduğum insanlarla tanışmak ve iş ortamında zaman geçirmek bana günden güne yeni şeyler öğretmenin yanı sıra, kısa bir gelecek fragmanı sunuyor gibi hissediyorum. 

Ofis beklediğimden çok daha eğlenceli; her hafta ofise girdiğimizde bizi gülen yüzlerin karşılaması ve gün içinde farklı konularda fikrimizin sorulması gibi küçük fakat önemli detaylar da kesinlikle bu staj sürecini daha anlamlı ve öğretici kılan şeyler arasında.

Şimdiye kadar stajda en keyif aldığım ve öğretici geçtiğine inandığım bir günden bahsetmek istiyorum. Stajımın ikinci haftasında, yanlış bilgi türleri ve dezenformasyonla mücadele gibi konuları içeren bir soru listesi gönderildi ve Teyit ekibinin de olduğu bir toplantıda bu sorular hakkında fikrimizi belirtmemiz istendi. Bu bir sunumdan ziyade, sohbet havasında geçen, birbirini doğuran sorularla ve karşılıklı etkileşimle daha da verimli hale gelen bir etkinlikti. Belki de şüphe kasımızın sınırlarını zorladığımız, kavramlara farklı bir açıdan bakma fırsatı yakaladığımız, fikirlerimizin önemsendiğini ve duyulduğunu hissettiğimiz de bir toplantıydı benim için.

Verilen diğer görevlerle, Teyit’in altı sene içindeki değişimini ve dönüşümünü de görebilme fırsatı elde ettiğimizi düşünüyorum. Eski analizlerde kullanılan metodolojiyi görmek, sitenin daha kullanıcı dostu bir hale dönüştüğünü fark etmek bence önemli. Ayrıca eski içeriklerle haşır neşir olmak önceden şüphe ettiğim ama doğrusunu araştırmak için harekete geçmediğim bazı bilgilerin yanlış olduğunu görmem konusunda da bana kolaylık sağlıyor.

Teyitçi olmak 

Bir iddiayı araştırırken en keyif aldığım ya da öğretici olduğunu düşündüğüm kısım iddiayı ortaya atan sosyal medya hesaplarının altındaki reaksiyonları okumak oluyor. Buradaki amacım herhangi bir grubu yargılamak veya önyargılarımı pekiştirmek değil. Bu eylemi yanlış bilginin yayılmasındaki örüntüleri keşfetmenin ve medya okuryazarlığı konusunda nerede olduğumuzu görmenin bir aracı olarak düşünüyorum. 

Böylece “dezenformasyonla nasıl mücadele yollarını benimsemeliyiz” gibi sorular zihnimde daha çok yer tutuyor. Bence bu noktada Teyit’i daha değerli kılan bir başka taraf da yazdığımız analizlerin, paylaştığımız dosyaların herkes tarafından tekrar teyitlenmeye açık olması ve aynı zamanda Teyit’in bunu her seferinde teşvik etmesi.

Şüphe kası hayatıma dahil olunca

Teyit’te staja başladığımı duyan insanlardan sıkça duyduğum birkaç ortak soru var. “Bu işten nasıl para kazanılır ki?” “Bunu teyitlemeye ne gerek var?” “Senin bunu teyitlemen ne işe yaradı, dünyaya nasıl bir katkı sundun şimdi?“ “Böyle saçma şeylere inananlar varsa bırakın inansınlar, neden uğraşıyorsunuz ki?” “İşinize geleni mi teyitliyorsunuz, siyasi olarak hangi tarafa yakınsınız?” Tüm bu sorulardan ortak bir anlam çıkarıyorum her seferinde: dezenformasyon ve onun etkileri konusunda çok düşünmüyoruz, okuryazarlığı yalnızca kitap okuyabilme yetisi olarak algılıyoruz, sorgulamak ise hep üşendiğimiz, hiç üstlenmediğimiz bir görev gibi duruyor hayatımızda. 

Gördüğümüz herhangi bir bilgiyi sorgulayabileceğimizden emin değiliz. Kendimizde o hakkı bir türlü bulamıyoruz. Hatta bazı bilgileri yanlış olduğunu bile bile kabullenme eğilimindeyiz. Bilgiye ulaşmada hep bir otorite arama ihtiyacı hissettmemiz yani kitapta yazan her şeyi doğru kabul ettiğimiz için belki de doğru bilgiye nasıl ulaşacağımızı henüz bilmiyoruz. 

Hala, bize doğruları getirecek bir Godot arayışındayız, aslında her birimizin eşsiz bir Godot olduğunun farkına bir türlü varamıyoruz. 

Ne yazık ki bu sorulardan bir anlam daha çıkartıyorum: hakikat ancak bir siyasi tarafa hizmet ettiği müddetçe değerlidir diye düşünüyor insanlar. Yanlış bilginin, ait olduğumuz ya da yakın hissettiğimiz politik duruşa yarar sağladığı sürece bir zararının olmayacağını düşünüyoruz. Hep taraf olma eğilimindeyiz. Bu düşünceler, bizi doğru bilgiyi arama konusunda tembelleştirmenin yanı sıra, şüphe kasımızı da günden güne eritiyor gibi hissediyorum. 

Tüm bunların sonucunda da ortaya boyumuzun çok üzerinde bir dezenformasyon yığını çıkıyor. Aslında mesele bence tam da burada başlıyor: bu yığının içerisinde eriyip gitmeli miyiz yoksa ufak da olsa bir yerden başlayıp, bizi doğru bilgiye götürecek şüphe kasının büyümesi için ilk adımları atmalı mıyız? Ben ikincisinden taraf olduğum için şimdi bu yazıyı sizler için yazıyorum.

Son olarak arkadaşlarım arasında sıklıkla “Bu konuştuğumuz konunun da teyit edilmesi gerek” gibi sözler duyuyorum. Bu söz beni sevindiriyor; dezenformasyonla mücadele için sosyal çevrede ufak bir ışık yakmak bile bu karanlık yolu aydınlatabilir. Bu yüzden, stajım bittiğinde dahi burada kazandığım her bilgiye sıklıkla başvuracağımı biliyorum. Gelecekte de, yolun bir kıvrımında Teyit ile kesişeceğimizden çok eminim, çünkü bence Teyit’lenmek bunu gerektirir!

teyitlendin banner