Dünyada sığınmacı nüfusunun en yüksek olduğu ülke olan Türkiye’nin önemli gündem maddelerinden biri, göç ve mülteciler. Türkiye, Suriyelilerin ülkelerine geri dönüş ihtimalini uzun zamandır tartışıyor.
2023 genel seçimlerinde de Suriyelilerin geri gönderilmesi meselesi tekrar siyasetin sıcak gündeminde tartışılıyor. Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu iktidara gelmesi durumunda Suriyelileri ülkelerine göndereceğini vaat ediyor. Hatta cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci tura kalmasıyla Kılıçdaroğlu'nun Suriyelileri geri göndereceği konusundaki söylemleri daha fazla öne çıktı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise Suriyelilerin ülkeden zorla geri gönderilmeyeceği bir anlayışı savunuyor.
2011 yılında başlayan iç savaş nedeniyle 6 milyonun üzerinde Suriyeli zorla yerinden edilmişti. Bu, yakın tarihteki en önemli kitle hareketlerinden biriydi. Göç eden Suriyelilerin mühim bir kısmı Türkiye’ye geldi. Resmi rakamlara göre Türkiye’de 3 milyonun üzerinde Suriyeli sığınmacı bulunuyor. Toplam mülteci sayısının ise 5 milyona yakın olduğu tahmin ediliyor.
Peki gerçekten bu denli büyük bir göç hareketi geri döndürülebilir mi? Suriyelilerin ülkelerine dönmeleri olasılığı ne kadar gerçekçi?
Siyasilerin Suriyeliler konusundaki söylemleri
Ana muhalefet partisi iktidar olurlarsa Suriyelileri “davulla zurnayla ülkelerine göndereceklerini” bir süredir dile getiriyordu. CHP, Deva Partisi, Gelecek Partisi, İyi Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti'nin yer aldığı Millet İttifakı da ortak mutabakat metninde Suriyelilerin mümkün olan en kısa sürede iç hukuka ve uluslararası hukuka uygun olarak gönderileceğini belirtiyor.
Mevcut iktidar daha önce de Suriyelileri göndermeyeceklerini söylüyordu. Ancak spekülatif tartışmaların yoğunlaştığı dönemlerde iktidarın söylemine etki ettiği bir eşikten bahsetmek de mümkün.
2021 yılında kurulan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın en büyük vaadi Suriyelileri ülkelerine geri göndermek. Özdağ’ın açıklamaları gündemi belirlemekte azımsanamayacak bir güce sahip. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Nisan 2022'deki tartışmalarda önce “Suriyelileri geri göndermeyeceğiz” dedi; ardından “Suriyelilerin gönüllü ve onurlu geri dönüşleri için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz” diye konuştu.
Ümit Özdağ, Suriyelileri “gerekli şartlar sağlandığında” uluslararası hukuka uygun ve insan onuruna yakışır şekilde gönderebileceklerini savunuyor. Teyit’in ulaştığı Zafer Partisi Genel Başkan Yardımcısı Seyit Yücel, Zafer Partisi’nin kuruluşundan öncesine dayanan bir “Suriyelileri geri gönderme stratejik planı” olduğunu anlatıyor. Suriyelilerin, Devlet Başkanı Beşar Esad ile anlaşarak, Birleşmiş Milletler’in dahil olduğu diplomatik bir süreçle geri gönderilmesinin planlandığını söylüyor. Hatta Özdağ da Şam hükümetiyle sığınmacıların geri dönüşü için görüştüklerini açıkladı. Zafer Partisi, Suriye’de savaşın fiilen bittiğini öne sürüyor.
Özdağ ve Yücel, ulusal ve uluslararası hukukun, Türkiye’ye Suriyelileri geri gönderme yetkisi verdiği görüşünde. Onlara göre Suriyeliler mülteci değil geçici koruma statüsünde; bu yüzden de 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na göre gönderilebilirler.
Ulusal ve uluslararası hukuk ne diyor?
Hem iç hukuktaki yasal düzenlemeler hem de Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler, mültecilerin zulüm riski olan, savaş, kriz, kötü muamele ve işkencenin olduğu ülkelere geri gönderilmemesini öngörüyor.
Türkiye’nin tarafı olduğu 1951 Cenevre Sözleşmesinin 33. maddesi mültecilerin yaşamlarını tehdit altında olduğu yerle zorla geri gönderilemeyeceğini belirtiyor:
“Hiçbir taraf devlet, bir mülteciyi, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikirleri dolayısıyla hayatı ya da özgürlüğü tehdit altında olacak ülkelerin sınırlarına her ne şekilde olursa olsun geri göndermeyecek veya iade etmeyecektir.”
6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun dördüncü maddesinde de geri gönderme yasağı yer alıyor.
Teyit’in ulaştığı İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi (İGAM) Başkanı Metin Çorabatır, mültecilerin ülkelerine belirli şartlar sağlanmadıkça gönderilemeyeceğini söylüyor. Mülteciler Derneği’nden hukukçu Gülnihal Pezük de, Türkiye’nin 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne taraf olması nedeniyle geri göndermeme ilkesinin Suriyeliler için geçerli olduğunu aktarıyor:
“Bunun en temelinde yer alan ilke “yaşam hakkı.” Sığınmacıların geri gönderilmesi için döneceği ülkede yaşam hakkının ihlal edilme riskinin olmaması gerekiyor. Bu konudaki en temel ilke de sığınmacıların yaşamlarını tehdit edecek yerlere (zorla) “geri gönderilmemesi” ilkesi.
Yani burada mesele sığınanların statüsünden ziyade yaşam hakkının olası ihlali.
Teyit’in görüştüğü Prof. Dr. M. Murat Erdoğan da “geri göndermeme ilkesi” gereği Türkiye’nin yakın zamanda böyle bir politika uygulamasının kolay olmadığını söylüyor. Erdoğan’a göre bu söylem pratikte gerçekçi de değil. Çünkü ona göre geri gönderme söylemini dile getirenler bile “gerekli koşullar oluşunca” vurgusunu yapıyor, onun için gerçekçi zeminde daha makul politikalar üretilmeli.
Suriyeliler “mülteci” değil mi?
Mülteci, uluslararası hukuka tabi olanları ifade ediyor. 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne göre ırk, din, milliyet, belirli bir toplumsal gruba üyelik veya siyasi görüş sebebiyle zulme uğrama korkusu olup kendi ülkesinin dışında korunma ihtiyacı duyanları tanımlamak için kullanılıyor.
Türkiye, 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu coğrafi çekince nedeniyle sadece Avrupa ülkelerinden Türkiye’ye sığınanlara mülteci statüsü sağlıyor. Avrupa ülkeleri dışından gelenlere ise üçüncü ülkeye yerleştirilinceye kadar “şartlı mülteci” statüsü veriyor.
Suriyeliler ülkeye geldiğinde buradan doğan hukuki boşluğu doldurmak için 2013 yılında Yabancılar ve Uluslararası Koruma Yasası, 2014 yılında da Geçici Koruma Yönetmeliği yürürlüğe kondu. Böylelikle Suriyelilerin varlığı “geçicilik” ile anılmaya başladı.
Daha önce 90’lı yıllarda AB tarafından Balkan savaşı sürecinde uygulanan “geçici koruma”, Türk hukukunda “ülkesinden zorla ayrılan ve geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak veya bu kitlesel akın döneminde bireysel olarak sınırları geçen ve uluslararası koruma talebi bireysel olarak değerlendirmeye alınamayan yabancılara sağlanan koruma” diye tanımlanıyor.
Ancak geçici koruma Suriyelilerin mülteci olmaktan doğan haklardan yararlanamayacağı anlamına gelmiyor. Çorabatır, uluslararası hukuk açısından mülteciliğin, kişiyi mülteci yapan şartlara bağlı olduğunu belirtiyor ve Türkiye’nin 1951 sözleşmesi nedeniyle geri göndermeme ilkesini uygulamak zorunda olduğunu vurguluyor.
Hukukçu Gülnihal Pezük de, “Suriyeliler mülteci değil” argümanını “yüzeysel” buluyor: “Suriyelilere mülteci haklarından yararlanabilmeleri için geçici koruma verildi. Bu statüyle birlikte Suriyelilere insancıl bir şekilde yaşayabilmeleri için barınma, yaşama, beslenme, sağlık ve eğitim hizmetlerinden asgari ölçüde faydalanma hakkı getirildi. Geçici koruma statüsünün temeli, tarafı olunan insan hakları metinlerine dayanıyor.”
Sığınmacılar üzerine çalışmalar yürüten Doç. Dr. Başak Yavcan da, mülteciliğin normatif temelde hak olduğunu, bütün dünyada olduğu gibi Suriyelilerin Türkiye’de de sosyolojik olarak mülteci olduğunu vurguluyor. Yavcan, Türkiye’nin Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu kısıtın coğrafyayla sınırlı olduğunu, bunun geri göndermeme ilkesiyle ilgili olmadığını söylüyor.
Yani Suriyeliler geçici koruma altında olsalar da, ülkelerine gönderilmeleri için bazı şartların sağlanması gerekiyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), sığınmacıların geri dönüşlerinin onurlu, güvenli ve gönüllü olması gerektiğini söylüyor.
Yani mesele, Suriyelilerin statüsü kadar, Suriye’deki savaşın durumuyla ilgili farklı görüşler gibi de duruyor. Peki ülkedeki şartlar sığınmacıların “güvenli ve onurlu” dönüşüne uygun mu?
Suriye’deki mevcut koşullar
Birleşmiş Milletler Suriye’de devam eden şiddet ve insan hakları ihlalleri nedeniyle Suriye’deki koşullarını güvensiz olduğunu söylüyor. BM Temsilcisi Paulo Pinheiro, Suriye’de şehirler ve altyapının yok edildiğini, Suriye’nin kuzeybatısında pek çok Suriyelinin hala kötü şartlardaki çadırlarda yaşadığını anlatıyor.
Birleşmiş Milletler’e göre, Şubat 2022 itibariyle Suriye’de 14,6 milyon insan yardıma muhtaç. Mart 2023 tarihli rapora göre de Suriye'de son yıllarda savaşın şiddetli etkisi azalsa da halen milyonlarca insan temiz su, gıda, tıbbi yardım gibi en acil ihtiyaçlara erişemiyor.
BM’nin Gıda Programı’nın (WFP) araştırmasına göre 12 milyondan fazla insan yeterli yiyecek bulmakta zorlanıyor; yarım milyondan fazla çocuk yetersiz besleniyor. Kıtlığın eşiğindeki Suriye’de nüfusun yüzde 90’ı yoksulluk sınırının altında.
BM Çocuklara Yardım Fonu'na (UNICEF) göre 2011 ila 2020 yıllarında 12 bin çocuk hayatını kaybetti ya da yaralandı. 6 bine yakın çocuk savaşa alındı. Bin 300’den fazla okul ve hastane saldırıya uğradı. Ülkedeki altyapı sorunları devam ediyor. BM Şubat 2021 tarihli rapor, Suriyelilerin yoğun nüfuslu olduğu bölgelerde büyük hava bombardımanları olduğunu, kimyasal saldırıların gerçekleştiğini söylüyor.
Suriye’nin kuzeybatısında Al-Hol kampından bir çocuk. Kaynak: UNICEF
Çorabatır da Suriye’ye bugünkü koşullarda geri göndermenin mümkün olmadığını söylüyor. Yavcan ise geri gönderme için BM’nin bölgeyi güvenli bölge ilan etmesi gerektiğini anımsatıyor.
Suriye’de savaşın tamamen bitmesi için siyasi bir çözüm gerekliliğine işaret ediliyor. Ancak BM aracılığıyla yürüyen Cenevre görüşmelerinde henüz gerekli ilerleme kaydedilmedi.
“Gönüllü” dönüş ne kadar mümkün?
Uluslararası kuruluşlar mültecilerin ülkelerine, zorla değil, gönüllü geri dönüşlerini destekliyor. Gönüllü geri dönüş de güvenli, saygın ve sürdürülebilir olmalı. Türkiye’de de uygulanan gönüllü geri dönüş programları mevcut.
BM tarafından uluslararası standartlarda bir güvenli bölge olarak tanınmasa da, Türkiye'nin Suriye’de oluşturulduğunu söylediği güvenli bölgelere geri dönüş teşvik ediliyor. Erdoğan, Suriyenin kuzeyinde 100 binin üzerinde konut inşa edildiğini açıklamıştı. Mayıs 2022'de de 1 milyon Suriyelilerin ülkelerine gönüllü geri dönüşlerini sağlayacak projelere dair açıklamalarda bulunmuştu. Azez, Cerablus, El Bab ve Tel Abyad gibi bölgeler için de konutların inşa edileceğini söylemişti.
Resmi rakamlara göre 500 binden fazla Suriyeli Türkiye’nin kontrolündeki bölgelere döndü. Devlet gönüllü dönmek isteyenlere nakliye, barınma ve insani yardım desteği de veriyor. İçişleri Bakanlığı’na bağlı Göç İdaresi de, gönüllü dönüş programları yürütüyor. Belediyelerin de böyle uygulamaları var. İstanbul Esenyurt Belediyesi 2021 yılında “Gönüllü geri dönüş projesi” kapsamında ülkesine dönmek isteyen onlarca Suriyelileri sınır bölgelerine gönderdi.
Bayramlaşma izinleri de gönüllü geri dönüşü teşvik için uygulanıyordu. Ancak son kararla bayram izni kısıtlandı.
Dahası bu göndermeler gönüllülük esasına dayalı ve kitlesel değil.
Prof. Dr. Murat Erdoğan da şu anki koşulların Suriye’de gönüllü geri dönüşler için uygun olmadığını söylüyor. Erdoğan’a göre Suriyeliler bu şartlarda dönerlerse başlarına bir şey gelmesinden endişe ediyor: “BM de bunu söylüyor. Ayrıca konunun bir de sosyolojik kısmı var. 2011’den beri Türkiye’de yaşayan en azı beş senedir Türkiye’de olan Suriyeliler Türkiye’de kendi yaşamlarını inşa ediyor. Bu da onların gönüllü geri dönüş arzusunu azaltıyor, hatta neredeyse ortadan kaldırıyor”.
Prof. Dr. Murat Erdoğan’ın öncülüğünde gerçekleştirilen Suriyeliler Barometresi araştırmasına göre “Suriye’ye dönmeyi hiçbir şekilde düşünmüyorum” diyenlerin oranı yüzde 80’lerde (sf. 226).
“Suriye’ye geri göndermenin sürdürülebilir sonuçları yok”
Yavcan, dünyada da Suriye’ye yönelik gönüllü geri dönüş programlarının işlemediğine dikkat çekiyor: “Lübnan’dan Rusya’nın desteği ve Esad’ın can ve mal güvenliğine zarar vermemesini garanti etmesiyle gönüllü geri dönüşler yaşandı. Ancak dönenler kısa dönemde işkence, yargısız infaz, faili meçhul, kaçırılma gibi ağır insan hakları ihlalleri ile karşılaştı.”
Esad, mültecilerin geri dönüşü için Rusya ile birlikte çalışmalar yürütüyor. 2017 ve 2021 yılları arasında Lübnan ve Ürdün’den de Suriye’ye gönüllü geri dönüş programları düzenledi. Ancak hem dönen az oldu, hem de dönenler için sonuç pek iyi olmadı. İnsan Hakları İzleme Örgütü, 2017 ila 2021 yıllarında Lübnan ve Ürdün’den dönenlerin ağır insan hakları ihlalleriyle karşılaştığını ortaya koydu. Uluslararası Af Örgütü’nün 2021 yılında yayınlanan “Eceline gidiyorsun” raporuna göre, geri dönenler de keyfi olarak gözaltına alınıyor, işkence ve cinsel saldırıya maruz kalıyor.
Bu raporlar ülkede silahlı çatışmalar azalsa da, güvenli bir ortam sağlanamadığını ortaya koyuyor. Geri dönenler, kaçtıkları için vatana ihanet ya da terörizmle suçlanabiliyor.
Yavcan, mevcut şartlarda geri göndermenin sürdürülebilir sonuçları olmadığı görüşünde: “Esad siyasi olarak dönün çağrısı yapsa da, ne yapacağı kestirilemiyor. Çoğu insanın zaten dönecek yeri yok. Ayrıca dönenlerin geriye ekonomik entegrasyonları da zor. Mevcut koşullarda, çaresizlik içindeki insan bir yolunu bulup mutlaka bir şekilde geri gelir. Bir kere göç eden yine göç eder. 10 gelmezse yedi gelir.”
Teyit’in ulaştığı Suriyeli Aktivist Taha Elgazi, sığınmacıların Esad rejimi iktidardayken dönmesinin zor olduğunu, dönenlerin ne can ne de mal güvenliği olduğunu söylüyor:
“Barış ortamı olmadığı sürece, insanların can güvenliği sağlanmadıkça dönmek zor. Suriye’de Esad rejimi bölgesinde yaşayan insanların da ekonomi ve altyapı şartları çok kötü. Hala cezaevinde olan insanlar var. İktidardan farklı düşünenler hala işkence görüyor.”
Uluslararası toplumda geri dönüş tartışmaları
Dünyada "zorla kitlesel geri gönderme"nin bir örneği yok. Ancak mültecilerin geri gönderilmesi tartışması diğer ülkelerde de var.
Bazı ülkelerin nüfusu ve yer alan mültecisayısı. Sırasıyla kaynaklar için tıklayınız.
Doç.Dr. Başak Yavcan geri gönderme söyleminin özellikle Doğu Avrupa’daki popülist liderlerin dilinde olduğunu söylüyor. Yavcan'a göre siyasetçiler bu ülkelerde de korkuya dayalı güvenlikçi siyaset söylemlerine başvuruyor; kendini demokrasi ve insan haklarının savunucusu gören ülkeler, mültecileri kötü muameleye maruz bırakıyor.
Mevcut ve artma olasılığı olan mülteci nüfusunun, Avrupa’da aşırı sağın yükselmesinin sebeplerden biri olduğu da düşünülüyor. AB ülkelerinde mülteci statüsü almanın zorluklarının yanı sıra, bu statüye sahip insanların bile uzun vadede geleceği belirsiz.
Örneğin, Danimarka Suriyeli mültecilere yönelik en sert tavrı takınan Avrupa ülkelerinden. Suriyeliler sınır dışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya; çünkü 2021 yılında Suriye’nin bazı bölgelerinin güvenli olduğunu iddia eden rapora dayanarak mültecilerin oturma izinlerini yenilememe kararı alınmıştı. Hatta Danimarka, sığınmacıların işlemlerini Danimarka’da degil Uganda’da yapmak için de hazırlık içinde. Sığınmacıları bir tehlike olarak gören Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, hedeflerinin “sıfır sığınmacı” olduğunu açıklamıştı. 5,8 milyon nüfuslu Danimarka’da, 500 bin sığınmacının ancak 35 bini Suriyeli.
Ancak Murat Erdoğan Danimarkalıların da mültecileri ülkesine gönderemediğini söylüyor: “Hukuk ve sivil toplum devreye girince, söylemle uygulama farklılaşıyor. Yani onlar da, Suriyeliler ya da diğer mültecileri gönderemediler.”
Danimarka’da Suriyeli mültecilerin oturma izinlerinin iptal edilme kararı parlamento önünde protesto edilmişti. Çadırda Danca “Suriye güvenli değil” yazıyor.
Murat Erdoğan, Britanya hükümetinin de sığınmacıları Ruanda’ya gönderecek bir plan üzerinde çalıştığını aktarıyor.
Yunanistan’daki mülteciler de kötü şartlar altında yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Hatta genelde hukuki güvencelerin olmadığı bir ülke olarak tanımladığı Türkiye’yi “güvenli üçüncü ülke” olarak belirledi ve mültecileri Türkiye’ye gönderen politikalar da izliyor.
Lübnan’da da siyasiler Suriyelilerin mutlaka geri dönmesi gerektiğini savunuyor. Ancak kitlesel bir geri gönderme girişimi söz konusu değil.
Uluslararası kuruluşların “gönüllü geri dönüş” programlarına rastlamak da mümkün. Örneğin Birleşmiş Milletler, Burunduli, Kongolu mültecilerin ülkelerine güvenle dönmeleri için çalışmalar yürütüyor.
Bütün bu geri dönüş tartışmalarının bir de toplumsal maliyeti var.
Dosyanın ikinci bölümünde, olası geri dönüş tartışmalarının beslediği mülteci karşıtlığına odaklanacağız.
İkinci bölüm: Yerinden edilmiş Suriyeliler (II): Yükselen mülteci karşıtlığı