Şarkıcı ve şarkı sözü yazarı Sıla Gençoğlu 1 Kasım 2018 tarihinde oyuncu Ahmet Kural’ın kendisine darp ve psikolojik şiddet uyguladığı gerekçesiyle savcılığa başvuruda bulunmuştu. Gençoğlu’nun yaşadıklarının ardından Türkiye’de şiddete maruz kalan kadınların koşulları tekrar gündeme geldi ve tartışıldı.
Tartışmaların sürdüğü tarihlerde sosyal medyada paylaşılan bir içerikte, kadına yönelik şiddetin en az olduğu illerin sırasıyla; Batman, Hakkari, Şırnak, Van, Bitlis, Bingöl, Mardin olduğu ve kadına şiddetin en çok olduğu illerin ise Bilecik, Elazığ, Isparta, Karaman, Kayseri, Denizli, Bartın, Yalova, Ardahan, Bolu, Manisa, Amasya olduğu iddia edildi.
Avukat Necat Özdemir tarafından 3 Kasım 2018’de Twitter hesabında paylaşılan verilere kaynak olarak ise Habertürk’ün 4 Mayıs 2012 tarihinde yayımladığı haber gösteriliyor.
Haberde yer alan bu veriler ise TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun 2011 yılında yayımlanan Kadına ve Aile Bireylerine Yönelik Şiddet İnceleme Raporu’ndan alınıyor. Bu rapor, kadına ve aile bireylerine şiddetin sosyal, ekonomik ve hukuki yapısının incelenmesi amacıyla hazırlanmış.
Verilerin yer aldığı raporda, kadına ve çocuğa karşı şiddetle hukuki yoldan mücadele eden Gelincik projesine de yer verilmiş. Raporda, şiddet olaylarının yüzde 92’sinin istatistiklere intikal etmediği, tartışılan ve mücadele edilen alanın ancak yüzde 8’lik kısma tekabül ettiği vurgulanmakta.
Komisyon raporu için 81 ildeki valiliklerden 2008-2011 yılına ait polis merkezleri ve jandarma karakol komutanlıklarına aile içi şiddet olayları kapsamında yapılmış olan başvuruları gösteren sayısal bilgiler talep edilmiş.
“Talep edilen verilerin içeriğinde; “Kasten Öldürme (Aile içi, Töre Saiki İle, Namus), Kasten Yaralama (Aile içi), Cinsel Taciz (Aile İçi), Cinsel Saldırı (Aile İçi) , Aile Fertlerine Kötü Muamele, Çocuğun Cinsel İstismarı, Eziyet (Üst Soy-altsoy-babalık, analık-eşe Karşı), Fuhuşa Teşvik Aracılık veya Zorlama (EŞ Üst Soy Kayın Üstsoy-Kardeş, Evlat Edinen tarafından), Kişi Hürriyetinden Yoksun Kılma{Üstsoy-Altsoy-Eşe Karşı), Reşit Olmayanla Cinsel İlişki, Birden Çok Evlilik, Hileli Evlenme, Dinsel Tören” fiillerinin “aile bireyleri arasında” işlendiği iddialarına istinaden kolluk mercilerine yapılan başvurular veya re’sen gerçekleştirilen müdahaleler üzerine kayıtlara intikal eden vakaların sayısal bilgileri” esas alınmış.
Yani raporda kullanılan verilerde yalnızca kadına yönelik şiddet vakaları değil aile içi şiddeti içeren tüm vaka bildirimleri derlenmiş. Geleneksel ve kişisel sebeplerle yetkili mercilere bildirilmeyen vakaların çalışmaya dahil edilmediği de vurgulanmakta. Bu nedenle Komisyon raporuna bakılarak kadına yönelik şiddetin en az olduğu kentleri tespit edebilmek mümkün değil.
Rapora ilişkin bir diğer sorun ise verilerin toplanma şeklinin de güvenilir olmaması ve 2008-2011 yıllarına ait dönemi kapsayan eski veriler olması.
Kadına yönelik şiddet verileri ne gösteriyor?
Bianet’in 2013 yılından bu yana yaptığı erkek şiddetine ilişkin grafik ve haritalar, ulusal, yerel ve internet basınında yer alan erkek şiddeti, cinayet, cinayete teşebbüs, tecavüz, taciz ve yaralama vakalarına ilişkin verileri içeriyor. Bu verilere göre 2013 yılında basına yansıyan 783 vakadan yüzde 31’i Marmara’da, yüzde 15’i Ege ve Akdeniz’de, yüzde 14’ü Karadeniz’de, yüzde 11’i İç Anadolu’da, yüzde 9’u Güneydoğu Anadolu’da, yüzde 5’i ise Doğu Anadolu’da gerçekleşmiş. 2014 yılına bakıldığında da erkek şiddetine yönelik basına yansıyan haberlerin yalnızca yüzde 5’i Doğu Anadolu’dan ve yüzde 27’si Marmara bölgesinden. Nüfusa oranla şiddet vakalarının ağırlığına bakıldığında ise basına yansıyan haberler içerisinde birinci sırada Karadeniz yer alıyor.
2015 yılında da benzer şekilde medyada yer alan bin 192 haber incelendiğinde, en çok şiddet haberinin Marmara bölgesinden geldiği görülüyor. Ama Bianet’in hazırladığı bu raporda farklı illerde yaşanan erkek şiddeti olaylarının her zaman medyaya yansımadığı vurgusuna dikkat etmek gerekli.
Bianet’ten Çiçek Tahaoğlu’nun 2016 yılında hazırladığı raporda ise basına yansıyan kadın cinayetlerinin illere göre dağılımı paylaşılmıştı.
“En çok kadın cinayeti İstanbul, İzmir, Antep ve Antalya'da
2016’da medyada yer alan haberlere göre, en çok kadın cinayeti İstanbul, İzmir ve Antep ve Antalya’da işlendi. Sene boyunca medyaya yansıyan kadın cinayetlerinin yüzde 30’u bu dört ilde gerçekleşti.
İstanbul’da en az 26 kadın, İzmir’de en az 21 kadın, Antep’te en az 16 kadın, Antalya’da en az 16 kadın öldürüldü.
2016 boyunca medyaya yansıyan kadın cinayetlerinin şehirlere dağılımı şöyle:
İstanbul (26), Kocaeli (10), Bursa (8), Balıkesir (5), Yalova (3), Tekirdağ (2), Edirne (2), Kırklareli (1), Sakarya (1), Ankara (11), Konya (9), Kayseri (6), Eskişehir (5), Aksaray (3), Karaman (3), Çankırı (1), Kırıkkale (1), Kırşehir (1), Sivas (1), İzmir (21), Muğla (6), Manisa (5), Denizli (3), Aydın (2), Kütahya (1), Uşak (1), Afyon (1), Antalya (16), Adana (11), Mersin (8), Osmaniye (2), Isparta (2), Maraş (2), Burdur (1), Trabzon (5), Çorum (4), Zonguldak (3), Düzce (3), Bolu (2), Ordu (2), Tokat (1), Amasya (1), Samsun (1), Karabük (1), Bartın (1), Kastamonu (1), Bayburt (1), Giresun (1), Elazığ (5), Van (4), Iğdır (3), Malatya (2), Bitlis (1), Erzincan (1), Erzurum (1), Antep (16), Urfa (5), Batman (3), Diyarbakır (3), Mardin (2).”
Yine burada dikkat edilmesi gereken nokta, kadına yönelik şiddetin basına yansımayan haberler açısından değerlendirilmesi gerekliliği.
Kadınlar, fiziksel şiddete en çok Orta Anadolu’da, cinsel şiddete en çok Kuzeydoğu Anadolu’da maruz kalıyor
Kadına yönelik aile içi şiddetle ilgili Hacettepe Üniversitesi’nin 2015 yılında yayımladığı ve 2014 verilerini içeren Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması isminde bir rapor bulunuyor. Oldukça kapsamlı bu raporda, Türkiye genelinde yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kaldığını belirten kadınların oranı yüzde 36 olarak belirtiliyor.
Türkiye genelindeki kadınların yüzde 36’sının fiziksel şiddete, yüzde 12’sinin cinsel şiddete maruz kaldığı belirtilirken, kadınların yüzde 38’inin iki şiddet biçiminden en az birine maruz kalması, çoğunlukla cinsel şiddetin fiziksel şiddet ile bir arada olduğunu gösterdiği aktarılıyor.
Raporda, saha araştırmasından elde edilen bulgularla, birlikte olduğu erkeklerin fiziksel veya cinsel şiddetine maruz kalan kadınların bölgesel dağılımına da yer veriliyor.
Kadına yönelik şiddetin en az olduğuna ilişkin iddiada yer alan kentlerin bir kısmı Ortadoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yer alıyor.
Kent bazında olmasa da bölgesel olarak verilen bu yüzdelere göre yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kalanların en çok olduğu yerler sırayla Orta Anadolu, Batı Anadolu ve Kuzeydoğu Anadolu’yken, cinsel şiddete en çok maruz kalan kadınların ise sırayla Kuzeydoğu Anadolu, Batı Anadolu ve İstanbul’da bulunduğu görülüyor. En az fiziksel şiddete uğrayan kadınların bulunduğu bölge ise Doğu Karadeniz, en az cinsel şiddete maruz kalan kadınların yaşadığı bölgeler ise yüzde 9,9 oranı ile Batı Karadeniz, Doğu Karadeniz ve Orta Anadolu.
Yüksek eğitimi olan her 5 kadından 1’i şiddet mağduru
Rapora göre ayrıca yüksek eğitimi olan kadınlar arasında her beş kadından birinin şiddet mağduru olmasının da dikkat edilmesi gereken bir nokta olduğu vurgulanıyor.
En az bir kez evlenmiş kadınlar üzerinden yapılan incelemeye göre ise Batı Marmara, Ege, Batı Anadolu, Orta Anadolu, Kuzeydoğu Anadolu ve Ortadoğu Anadolu’nun içinde olduğu altı bölgede orta ve ağır düzeyde şiddete maruz kalmış kadınların oranının birbirine çok yakın olduğu görülüyor.
Hacettepe Üniversitesi’nin raporunda yer alan veriler üzerinden de düşünüldüğünde kadınların, özellikle de evli kadınların, uğradığı şiddetin bölgesel olarak farklılık barındırmadığı söylenebilir.
Araştırma sonuçları, zorla cinsel ilişkiye girme ve korktuğu için cinsel ilişkiye girme davranışlarına en sık maruz kalan kadınların Batı Anadolu ve Kuzeydoğu Anadolu bölgelerinde yaşayanlar olduğunu göstermekte. Aşağılayıcı ya da küçük düşürücü eylemlere zorlanan kadınların yüzdesinin en fazla olduğu bölgeler ise Batı Anadolu, İstanbul, Ege ve Doğu Karadeniz bölgeleri.
Raporda vurgulanan önemli noktalardan biri de boşanmış ya da ayrı yaşayan kadınların her iki şiddet biçimine birden maruz kalma yüzdesinin, Türkiye genelinin iki katından daha fazla olması. Şiddete maruz kalmış olan boşanmış/ayrı yaşayan kadınların yüzde 57’si hem fiziksel hem de cinsel şiddete maruz kalmış.
Erken yaşta evlendirilen kadın ve çocuklara ilişkin toplanan verilerde de 18 yaşından önce evlenmiş kadınların oranı (yüzde 51), 18 yaşından sonra evlenmiş kişilere göre daha yüksek. Fiziksel şiddet uygulayan erkeklerin yüzde 40’ının, cinsel şiddet uygulayan erkeklerin yüzde 46’sının annesi, babasının fiziksel şiddetine maruz kalmış.
Eşiyle aynı fikirde olmadığında tartışmayan kadınlar en çok Kuzeydoğu Anadolu’da
Bazı kentlerde şiddet olaylarının daha az basına yansıması ve daha az duyulmasına ilişkin çalışmada dikkat çeken bir diğer unsur ise kadınlara yöneltilen bazı sorulara verdikleri cevapların bölgesel dağılımı. “Kadın herhangi bir konuda eşiyle aynı fikirde değilse tartışmamalıdır” diyenlerin oranın en yüksek olduğu bölge Kuzeydoğu Anadolu’yken, “Bir kadının tavır ve davranışlarından ailenin erkekleri sorumludur” diyenler ise en çok Ortadoğu Anadolu’da bulunmakta.
“Yemek, bulaşık, çamaşır ve ütü gibi ev işlerini erkekler de yapabilmelidir.” diyenlerin oranı ise en çok Batı Anadolu’da. (sayfa: 107)
Toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin tutumlarla ilgili sorularda kadınların eğitim durumunun farklılık yarattığı görülüyor. Eğitim seviyesi artan kadınlar, eşiyle aynı fikirde olmayan kadınların tartışabileceğini düşünüyor. Aynı şekilde ev işlerinde erkeğin de rolü olması gerektiğine yönelik olumlu düşünenlerin oranı da kadının eğitim seviyesi arttıkça artıyor.
2009 yılında yayımlanan Hacettepe Üniversitesi tarafından hazırlanan, benzer araştırma yöntemlerinin kullanıldığı rapora da buradan ulaşılabilir.
TÜİK verilerine göre fiziksel şiddetin en yüksek olduğu yer Güneydoğu Anadolu
TÜİK ise 2016 yılındaki İstatistiklerle Kadın-2016 araştırmasında, kadına yönelik ya da çocuğa yönelik şiddet olarak ayrı veriler yer almıyor. TÜİK bu istatistikleri aile yapısı araştırması olarak niteliyor ve eşler arasındaki anlaşmazlıkları gösteriyor. Eşler arasında anlaşmazlık olduğunda erkeklerin yüzde 75,3’ünün, kadınların ise yüzde 66,2’sinin eşlerine seslerini yükselterek/bağırarak tepki verdiği aktarılıyor. Eş ile anlaşmazlık durumunda erkeklerin yüzde 3,6’sı, kadınların ise yüzde 2,4’ü eşlerine fiziksel şiddet uygulamış. İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması’na göre eşlere fiziksel şiddet uygulama oranı en yüksek olan bölge Güneydoğu Anadolu (Gaziantep, Adıyaman, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt). Bu bölgede erkeklerin yüzde 8,6’sı, kadınların yüzde 7,5’i eşlerine fiziksel şiddet uygulamış. TÜİK’in ise yayımladığı verilerle bunun tam aksi iddia ediliyor.
Erkeklerde fiziksel şiddet uygulama oranının en düşük olduğu bölge yüzde 1,7 ile Ege (İzmir, Aydın, Denizli, Muğla, Manisa, Afyonkarahisar, Kütahya, Uşak) olurken, kadınlarda bu oran yüzde 0,7 ile Doğu Marmara (Bursa, Eskişehir, Bilecik, Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova) olmuş.
TÜİK’in İstatistiklerle Kadın 2017 raporunda aile yapısı bölümünde aile içi şiddete yönelik bir bilgi yer almazken anlaşmazlık yaşanan konulara yer verilmiş.
Doğu ve Güneydoğu kentlerinde kadınlar gördükleri şiddetten bahsetmiyor ve kurtulmak için çaba sarf etmiyor
İddiada belirtildiği gibi özellikle kadına yönelik şiddetin az olduğu iddia edilen kentlerde yapılan KAMER’in araştırmasında kadına yönelik şiddetin bu kentlerde de fazlaca yaşandığı görülebiliyor.
KAMER’in 2015 yılında yayımladığı “Kadın Hakları İnsan Haklarıdır” projesi raporu, KAMER’in örgütlü olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki 23 il (Adıyaman, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Ağrı, Ardahan, Bitlis, Bingöl, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Hakkâri, Iğdır, Kars, Malatya, Muş, Tunceli, Van ) ve Doğu Karadeniz Bölgesinde yer alan üç ilde (Artvin, Trabzon, Rize) yapılan görüşmeleri içeriyor. Rapora göre kadınların yüzde 61,4’ü şiddetten kurtulmak için çaba harcamıyor ve çaba harcamayan kadınların yaklaşık üçte biri (yüzde 33,8) şiddete razı olduğunu söylüyor.
Yine KAMER’in raporunda ortaya çıkan başka bir nokta da kadınların şikayet etme konusunda karşılaştığı anadil sorunu. Türkçe dışındaki dillerde konuşanların karakol, arkadaş ve savcılığa başvuruda daha çekimser kaldıkları tespit edilmiş. Özellikle savcılığa başvurularda Kürtçe konuşanlar Türkçe konuşanların neredeyse üçte biri, Arapça ve diğer dilleri konuşanlar ise yarısı oranında.
2007 yılında Ayşe Gül Altınay ve Yeşim Arat tarafından yazılan Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet araştırmasında Doğu ve Güneydoğu’da şiddet deneyiminden kimseye bahsetmeyenlerin oranının diğer bölgelere göre çok daha yüksek olduğu tespit edilmiş.
“Bizim yaptığımız araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından biri şu olmuştur: şiddet gördüğünü söyleyen kadınların yaklaşık yarısı (%49) yaşadıkları fiziksel şiddet deneyiminden daha önce kimseye bahsetmediklerini ifade etmişlerdir. Bu oran Doğu ve Güneydoğu'da %63'e yükselmektedir.”
teyit.org’un ulaştığı Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Büro Amirliği konuya ilişkin herhangi bir veri paylaşamayacaklarını ifade etti.
Kadına yönelik şiddete ilişkin verilerin tutulmasında sıkıntılar bulunuyor
2008-2011 yılları arasında valiliklerden alınan verilerle oluşturulmuş Komisyon Raporu dışında il bazında emniyet, jandarma gibi birimlere dayandırılarak inceleme yapan başka bir kaynağa ulaşılamadı. 2015 yılında Hacettepe Üniversitesi tarafından yayımlanan kapsamlı rapor sonrasında bölgesel detaylara da yer veren başka bir akademik araştırmaya rastlanamadı. Güncel verilerin tutulmasına katkı sağlayan Bianet ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun ise verilerinin çoğunluğu basına yansıyan haberlere dayanıyor. Bu nedenle kapsamlı bir çalışmaya ihtiyaç olduğu görülüyor ve güncel verilerle kadına yönelik aile içi şiddetin izlenebilmesi gerekiyor. Keza 2015 yılında yayımlanan Hacettepe Üniversitesi raporu ve 2008-2011 yıllarındaki verilere dayanan Komisyon Raporu’nun verilerinin 2016 yılında TÜİK’in yayımladığı verilerle de örtüştüğünü söylemek güç.
Kadın Dayanışma Vakfı’nın 2017 yılında hazırladığı Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Mekanizmaları İzleme Raporu’nda verilerin tutulmasındaki sıkıntılara ilişkin önemli bilgiler yer almakta.
BİMER üzerinden yapılan bilgi edinme başvurusunda ŞÖNİM’ler tarafından sağlanan psiko-sosyal ve hukuki destek hakkındaki sorulara verilen cevaplarda sayıların birbiriyle tam olarak örtüşmediği görülüyor.
“Sorularımıza “ŞÖNİM’ler, 2013 yılından Temmuz 2017 tarihine kadar, 45.546 kişiye psikososyal destek ve 6.484 kişiye hukuki destek hizmeti sunmuştur” cevabı verildi. Ancak 10 Şubat 2016 tarihli bilgi edinme başvurumuzdaki aynı soruya 2015 yılında 6612 kadına hukuki danışmanlık ve destek verildiği, 26.193 kadına psiko-sosyal destek verildiği yanıtını almıştık. 22 Mayıs 2015 tarihli bilgi edinme başvurumuza verilen cevapta ise 2014 yılında 11.629 kadına psiko-sosyal destek, 5.281 kadına ise hukuki destek verildiği söylenmişti. 22 Mayıs 2015 tarihli bilgi edinme başvurumuza ŞÖNİM’lerden 1 Ocak 2013 ila 1 Mayıs 2015 tarihleri arasında 25.036 kadın, 847 erkek ve 6.828 çocuğun hizmet aldığı yanıtı verildi. Oysa 10 Şubat 2016 tarihli bilgi edinme başvurumuza verilen cevapta yalnızca 2015 yılında Türkiye genelinde ŞÖNİM’lerden toplam 27.892 kadının hizmet aldığı söylenmişti.”
6284 sayılı kanun kadınları koruyabilir
Verilerin sağlıksız toplandığı ve bu konuda kritik adımların atılması gerektiği görülebiliyor. Ancak kadınların şiddete maruz kaldıkları durumlarda başvurabileceği en önemli yasal dayanak 6284 sayılı kanun.
“Bu Kanun, şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirleri düzenliyor.”
Kanuna dair daha detaylı bilgilere, kadınların haklarına ve şiddete maruz kalındığında başvurabilecekleri kadın örgütlerine Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı’nın kitapçığından ulaşılabilir.