Türkiye’de bireysel silahlanma (III): Çözüm için neler yapabiliriz?

Dosyanın son bölümünde dünyadan örneklerle silahlı şiddetin neden olduğu tahribatı en aza indirmek için yapılabileceklere yakından bakıyoruz.


28/09/2021 17:15 14 dk okuma

Bu içerik 1 yıldan daha eski tarihlidir.

Hikaye anlatılıcılığında bilindik bir prensip var: “Çehov’un tabancası”. Ünlü Rus yazar Anton Çehov, “İlk bölümde duvarda asılı bir tabanca olduğunu söylüyorsanız, ikinci ya da üçüncü bölümde patlamalıdır. Eğer patlamayacaksa asılı olmamalıdır” der. Bu prensip, bireysel silahlanmaya da uygulanabilir mi? Belki. Çünkü yasal ya da yasadışı yollardan elde edilen silahlar, kılıflarında durmuyor. 

İlk bölümde Umut Vakfı’nın verilerine bakarak, ateşli silahların neden olduğu cinayetlere üç fenomenden bahsetmiştik: Kişiler arası tartışmalar, çoğu zaman başka sebeplerle ilişkilendirilen intihar, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkışının ardından daha da alevlenen tartışmalarla kadın cinayetleri. 

Dosyanın son bölümünde dünyadan örneklerle bu üç fenomen üzerinden Çehov’un silahını duvardan indirmek için yapılabileceklere değinmeye çalışacağız.

Sürtüşmeleri silahla çözmeye eğilim şiddeti büyütüyor 

Yazı dizisinin ilk bölümünde Umut Vakfı’nın Teyit ile paylaştığı verilerde de görülebileceği gibi kişiler arası tartışmalar sonucu ateşli silah kullanımı diğer tüm fenomenlerin önünde. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) açıklamalarına göre Türkiye’de 2015 sonrası kişiler arası tartışma nedeniyle çıkan olaylarda silah kullanımı önceki dönemlere göre artmış. Benzer bir durum ABD’de de gözlenmiş.

Silahın bir veya daha fazla kişi arasındaki herhangi bir anlaşmazlık sırasında hemen kılıfından çıkabiliyor oluşu, şiddetin boyutunu büyütüyor olabilir. Silahın kişiler arası sürtüşmelerde bu kadar bu kadar ön planda olması çoğunlukla toplumsal nedenlere, bazen de popüler kültüre yoruluyor

Kişiler arası tartışmalarda silah kullanımını anlatırken buna sebep olan olayın kendinin (cinayet, kasten yaralama türleri gibi) yanında, coğrafyanın önemini anmakta da yarar var. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nin (UNODC) 2020’de yayımladığı ateşli silahlar raporunda, daha yüksek düzeyde ateşli silah ele geçirilen ülkelerde silahla gerçekleştirilen cinayetlerin oranının düşük olduğu söyleniyor. 

Aslında ateşli silahların cinayet oranlarındaki yeri, suçun bağlamına göre değişebiliyor. Örneğin ateşli silahlar çeteler ve organize suç örgütlerinin işledikleri suçlarda bir numaralı araçken, yakın partner ve aile içi şiddette yeri kısıtlı. Ateşli bir silahın bulunması ile ev içi şiddeti birlikte değerlendirmek için daha fazla araştırmaya ve bilimsel bilgiye ihtiyaç var. 

Ateşli silahları genelde erkekler kullanıyor

Kişiler arası gerginlik ve tartışmalar, cinayet motivasyonlarında ilk sırada dedik. Burada belirgin bir örüntü var: Dünya çapında çoğu cinayetin kurbanı ve faili erkek ve bu, ateşli silah cinayetleri arasında daha da belirgin. 

Kurbanların çoğunun kadın olduğu yakın eş ve aile üyelerinin cinayetleri düşünüldüğünde, erkeklerin kadın partnerlerini öldürürken ateşli silah kullanma olasılıkları kadınlara göre daha yüksekken, kadınların keskin bir nesneye başvurma olasılıkları daha güçlü

Veriler, cinsiyet temelli cinayetleri engellemek için getirilen düzenlemelerin cinayet sayısını engellediğini gösteriyor. Bu sayede cinsiyet temelli cinayetlerin oranında da azalma olması bekleniyor. Ezcümle, daha etkin yasal mekanizmalarla kadın cinayetlerinin önüne geçebilir oluşumuz bir kere daha ortaya çıkmış oluyor.

Ateşli silahlar ve ‘intihar’ meselesi

Ateşli silahlar, giderek artan ölçülerde intihar aracı olarak kullanılıyor. Ateşli silahlarla gerçekleşen intihar girişimlerinin ölümle sonuçlanma olasılığı da epey yüksek. TÜİK’in verilerine göre ateşli silahla gerçekleşen intiharlar, kendini asarak gerçekleşen intihar girişimlerinin hemen ardından ikinci sırada yer alıyor. 

Farklı ülkelerde intihar vakalarında ateşli silah kullanma yöntemi ve oranı da değişiyor. Örneğin bireysel silahlanmanın dünyanın pek çok bölgesine göre görece daha yaygın olduğu ABD’de ateşli silahlar intihar yolları arasında birinci.

Uzmanlar silaha kolay erişimin, intihar gibi eylemleri kolaylaştırdığında hemfikir. Psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Ayhan Akcan da, intihar girişimlerinin ölümle sonuçlanma oranının normalde 20’ye bir olduğunu, ateşli silah kullanımında ise bu oranın arttığını ifade ediyor. ABD verilerine göre, silah kullanarak gerçekleşen intihar girişimleri, diğer yöntemlerden 40 kat daha fazla ölümle sonuçlanıyor. Başka bir çalışmaya göre ateşli silahla gerçekleşen intihar girişimlerinde hayatını kaybetme oranı yüzde 90’dan fazla

Çözüm için neler yapılabilir?

Şimdiye kadar bireysel silahlanma sorununa bakarken silaha erişim, suç ve suçlu, intiharlar, kadın cinayetleri ve organize suçları inceledik. Buradaki çıkarımlarımıza temel oluşturacak nitelikteki veri eksikliğinin de toplumsal barış ve huzur ortamını etkileyebileceğinden bahsettik. Peki sorunun çözümü neye dönük olmalı?

Yazı için görüştüğümüz uzmanlar ateşli silah kullanarak suça karışmış bir kişinin bir daha aynı eylemi tekrarlamasının önünde eğer o ülkede suçu önleyici mekanizmalar bulunmuyorsa bir engel bulunmadığını söylüyor. 

Bir kişinin ateşli silahla suç işleyip cezasını çektikten sonra hayatına kaldığı yerden devam edebilmesi olasılığının düşük olduğunu gösteren bilimsel çalışmalar mevcut. Zaten bu yüzden de suçu önlemek için bir ülkede sadece ceza mekanizmasının yerleşmiş olması değil, onarıcı mekanizmaların da (eğitim ve psikolojik destek gibi) bulunması gerekiyor

Bireysel silahlar nedeniyle suç işlemiş birinin (ceza adil bir şekilde verilmiş olsa bile) sonrasında silah kullanıp kullanmayacağı belli değil. Ayhan Akcan toplumda derin yaralar açan bu önlenebilir sorunun çözülememesini, toplumsal mutabakata bağlıyor. Yani toplum olarak silah ve silahlanmayı yüceltiyor, mücadele edilmesi gereken bir sorun olarak görmüyoruz. 

Her türlü baskı, huzursuzluk ve çatışma ortamı bu yarayı kaşıyor. Bu nedenle bir bireyin bireysel silah edinmesinin önüne geçmenin yanında, tekrar suç işlemeyi yahut erişimin psikolojik etmenlerini ortadan kaldıracak mekanizmalara ihtiyaç var.

Silah edinimi zorlaştırılmalı

Her şeyden önce, bireysel silahlanmanın zorlaştırılması ve sıkıca denetlenmesi gerekiyor. Psikolojik testlerin ve sağlık raporlarının kolayca alındığını belirten Demirbaş ve Akcan da, süreçlerin iyileştirilmesi gerektiğini söylüyorlar. 

Akcan ek olarak silah ediniminin ardından iki yıl geçtikten sonra ruhsatların yenilenmesi gerektiğinden bahsediyor. Akcan TBMM’de birkaç dönemdir sık sık yeniden verilen ama komisyonlardan bir türlü geçemeyen yasa tekliflerinde söz konusu ifadenin de bulunduğunu belirtiyor. 

Akcan, “referans” sisteminin işleme sokulması gerektiğinden de bahsediyor. Yani sadece silahı alandan değil, yakın çevrelerinden de sağlık raporu alınmasını gerektirecek bir düzen caydırıcı olabilir.

Nitekim dünyada pek çok kamu otoritesi, başvurucunun silaha gerçekten ihtiyaç olduğunu, tehlikede olduğunu kanıtlamasını talep ediyor. Türkiye’de olmayan, silah ve ruhsat alırken eğitim ve sınav zorunluluğunu da örneklerde görüyoruz. Emniyet yetkilileri, silahın nasıl saklanacağını denetleme görev ve yetkisine sahip. Türkiye’de tabanca alınırken talep edilen tam teşekkülü sağlık raporuna psikiyatrik inceleme de dahil; ancak tüfek alımında bu şart aranmıyor. Oysa birçok ülkede tüfek için de psikiyatrik kontroller yapılıyor

Silah sahipliği oranının bir hayli fazla olduğu ülkeler arasında ise İsviçre’nin kendine özgü koşullarından bahsetmek gerekiyor. İsviçre’de silah satışı çok yüksek olmasına rağmen cinayet veya kitlesel katliamlar pek yaşanmıyor. Bunun da ardında yine alınan özgün tedbir ve kurallar var. Örneğin, alkol ve uyuşturucu bağımlıları suça karışmamış dahi olsalar silah ruhsatı alamıyorlar. Tabii ki İsviçre’de diğer ülkelerde olduğu gibi eğitim veya test silah verilmeden önce şart koşuluyor. Silahlanma önüne geçilmesi için gereken kültürel ve ülkelere özgün koşullar her zaman akılda tutulmalı. 

Üç farklı önlem önerisi: Eş rızası, eğitim, silah kasaları

Yukarıdaki tabloda farklı ülke örneklerinden görülebileceği gibi ilk etapta üç temel önlem karşımıza çıkıyor. Tabloda yer alan tüm ülkelerde eğitimin önemi ön plana çıkıyor. Bunun yanında Kanada’daki gibi silah taşımak ve bulundurmak için en az iki referans istenmesi ve sağlık raporu alımının zorlaştırılması diğer engelleyici faktörler arasında sıralanabilir.

Uzmanlar ve STK’lar da bu üç önlemin ateşli silahlardan kaynaklı ölümleri yarı yarıya azaltabileceği belirtiyor. Bunlardan ilki referans sisteminde olabilecek türden “eş rızası”. Türkiye’de silah bulundurmak epey eril bir davranış ve kadınların evde silahın varlığından hoşnut olmayacakları varsayılıyor. Bu nedenle ruhsat başvurularında eşin açık rızasının şart koşulmasının, silah sahipliği oranını bir miktar azaltabileceği hesap ediliyor. 

Önerilen diğer tedbir, “temel bir eğitimden geçilmeden ruhsat almanın engellenmesi”. Eğitim sonunda belli şartları sağlamayanların ruhsat almaması gerekiyor. Ayhan Akcan’a göre de silah bulundurmanın eğitimi olması gerekiyor. Özellikle genç yaşta silah edinenler için bu eğitimin önemine dikkat çeken Akcan, tarım ilaçlarının ardından gençler arasında bireysel silahla intihar etmenin ikinci sırada olması ve yakın geçmişte gençlerde silah bulundurma oranlarının yükselmesine işaret ediyor.

Evlerde bir “silah kasasının bulunması” ile silahları saklamanın denetlenmesi ise üçüncü öneri. Bu sayede dürtüsel ve anlık şiddet hamlelerinin önüne bir bariyer konması mümkün olabilir ve bulundurma ruhsatlarının fiilen taşıma iznine dönmesi engellenebilir. Ayhan Akcan da silahın varlığının, ev içi şiddet veya intihar olarak karşımıza çıktığını söylüyor. Bu sebeple ev içi önlemleri de saymak gerekiyor. 

Düzenlemelere ek olarak, yurttaşlara düşen sorumluluklar da var. Bunlardan biri silahların saklanmasında bilinmesi gerekenler.

Silahların saklanması ve boşaltılması gerek 

Çeşitli nedenlerle silah sahibi olan birinin silahı güvenli bir yerde tutmak konusunda sorumlu davranması en öncelikli konulardan. Çocuklar ve gençler ile, şiddete eğilimli oldukları, ruhsal sorunlarının bulunduğu bilinenlerin silaha asla ulaşamayacağından emin olunması gerekiyor. 

Daha da önemlisi: Silahlar güvenli şekilde boşaltılmalı ve kilitlenmeli. Dolu ve emniyet kilidi açık halde bırakılan silahlar, saklansalar da çok tehlikeliler. Mermiler ayrı, silah ayrı kasaya konarak saklanmalı. Aynı evde intihara eğilimli biri varsa, o kişinin kasa şifrelerini, hatta silah ve mermilerin saklandığı yeri dahi bilmemesi gerekiyor. Türkiye’de kültürel olarak silahın duvara asılması, ya da güvenlik önlemi olarak hemen ulaşılabilecek yerde tutulması, tehlikeye kapı aralıyor. 

Bireysel silahlanma kaynaklı şiddetin engellenebileceğini savunan Moms Demand Action hareketi, silahları uygun şekilde muhafaza etmenin önemine işaret ediyor. Silah karşıtı bu hareketin verilerine göre, ABD’de her yıl 17 yaşın altındaki 600 çocuk silahla intihar ediyor ve 4,6 milyon Amerikalı çocuk, evlerinde emniyeti açık, dolu silahlarla birlikte yaşıyor.

Cezalar yetersiz olabilir mi?

Silah edinimini zorlaştırılmalarının yanı sıra silahların kullanılmalarını zorlaştırmak için devletler tarafından alınabilecek caydırıcı mekanizmalar da olması gerekiyor. Silah kullananlara karşı Türkiye’de yürürlükte olan cezaların yeterli olup olmadığı medyada sık sık tartışıldığına şahit oluyoruz. 

Ruhsatsız silah, bıçak veya mermi bulundurma, satın alma veya taşıma suçu; özel bir yasa olan 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Kanunu’nda düzenlenmiş. Bir adet ruhsatsız silahı ev veya işyerinde bulundurma suçunun cezası bir yıldan iki yıla kadar hapis ve 25 günden 100 güne kadar adli para cezası iken bir veya birden fazla silahı taşıma veya satın alma suçu ile birden fazla silahı bulundurma suçunun cezası bir yıldan üç yıla kadar hapis ve 30 günden 100 güne kadar adli para cezası. Prof. Dr. Demirbaş cezaların yetersiz olduğunun altını çiziyor. 

Bu arada iyi şeyler de oluyor. 2020 Mart ayındaki yeni düzenlemelerle 2521 sayılı kanunda, pompalı ya da av tüfeği olarak bilinen silahların izinsiz ya da izin belgesine aykırı üretim, satış ve reklam yasağına ilişkin ciddi değişiklikler yapıldı. Böylece izinsiz üretim yapanlara beş yıla, yasadışı satışını yapanlara üç yıla kadar hapis cezası getirildi.

Herhangi bir mecrada yazılı, görsel, işitsel ve benzeri yollarla ticari reklamı veya tanıtımının yapılamayacağı, bu silahların kullanılmasını özendiren veya teşvik eden kampanyalar düzenlenemeyeceği de yasaya eklendi. Bu kanunla birlikte merdiven altı üretim yapan ve faaliyet izni olmadan üretim yapan imalatçılar ve aynı zamanda sosyal medya üzerinden kanun dışı kapıda ödemeli ve faturasız ucuz tüfek satan kişilere de büyük ve etkili cezalar gelmesi, sevindirici. Ancak ruhsatsız tüfek sahibi olmakla ilgili yaptırımların hala herhangi bir caydırıcılığı bulunmuyor.

Bu düzenlemelerin yine de, ruhsatsız tüfek sahibi olmakla ilgili yaptırımları caydırıcı kılmadığını vurgulayan Demirbaş, “Kanunda yalnızca idari para cezası öngörülüyor, bu yüzden tüfekler kasten öldürmeden, yağmaya kadar birçok suçta rahatlıkla kullanılabiliyor” diyor. Sosyal medya üzerinden kaçak satışa dönük sıkı denetim gereğine de dikkat çeken Demirbaş, yaptırımların caydırıcı hale getirilmesi ve etkin mücadeleyle silah ediniminde azalma olacağını söylüyor.

Araştırmacı Gökhan Orhan ve Ökkeş Bahri Yeter'in hazırladığı bir akademik çalışmada Türkiye'deki sorunun görünümlerine dair politika önerileri sunulmuş. Yukarıda saydıklarımız dışında Orhan ve Yeter bireysel silahlanmaya karşı caydırıcılık için silah sahiplerinin kayıt altına alınarak, silahların periyodik denetimlerinin hukuken yapılmasını da sıralıyorlar. 

Periyodik denetimin Türkiye için önemine örnek olarak emekli veya görevden ayrılan polis, asker ve memurların silahlarının denetim dışında olması söylenebilir. Aynı zamanda Umut Vakfı yönetim kurulu üyesi olan Prof. Dr. Timur Demirbaş, “Eski ya da emekli asker ve polislerin silahları konunun en dramatik kısmı. Biz Umut Vakfı olarak, emekli asker ve polisleri güvenlik açısından risk taşıyan bir durumları yoksa silahlarının geri alınması gerektiğini hep vurguladık. İşin garibi silah ruhsatının oldukça yüksek bir bedeli var iken, bu kişiler harca da tabi değiller. Kötü olayları basından izliyoruz, aile cinayetleri ya da basit bir tartışma da silahın kullanılması gibi” diyor. 

Eski asker ve polisler silahlarını teslim etmedikleri gibi, bu silahları imha etmekle yükümlü de değiller. 

Farklı çözüm yolları

Dünya genelinde faaliyet gösteren ve toplumsal adaletin sağlanması için üniversitelere ve alt düzey eğitim kurumlarına “yasallık” müfredatı hazırlayan UNESCO’nun girişimleriyle kurulan E4J (Education For Justice), bireysel silahlanma konusunda farkındalık oluşturmaya çalışan sosyal etki odaklı bir platform. 13. Birleşmiş Milletler Suç Önleme ve Ceza Adaleti Kongresi sonucu çıkan Doha Deklarasyonu ile kuruluşu öngörülen platform, çocuklara ve gençlere çeşitli etkinlik, oyunlar ve eğitim materyalleri aracılığıyla adalet duygusunu öğretiyor

Bireysel silahlanmaya karşı elbette en güçlü sivil toplum desteği Amerika Birleşik Devletleri’nden yükseliyor. Yüz binlerce destekçisi olan Everytown girişimi hem federal hem ulusal düzeyde silahlanmaya karşı farkındalık çalışmaları gerçekleştiriyor. 2013’ten beri savunuculuk çalışmaları yapan Everytown özellikle çocukları silahla işlenen suçlardan ötürü mağdur olan anneler ve silahla suç işlenmiş kampüslerdeki üniversite öğrencileri arasında destekçi topluyor

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları 16: “Barış, adalet ve güçlü kurumlar”

Mevcut platformlar dışında, ülkelerin kökten çözümler üretmek için atabileceği başka adımlar da mevcut. İlki veri eksikliği ve şeffaflık sorununu aşmak. Bu sorun tek başına bireysel silahlanmaya karşı değil; güçlü kurumlar ve yasal mekanizmalar kurmak için de önem arz ediyor. Nasıl mı?

2015’te BM üyesi ülkeler bir araya gelerek 2030 yılının sonuna kadar üç önemli küresel işi başarmak için bir bir eylem çağrısı belirledi. Tüm dünyada açlık ve yoksulluğa son vermek, iklim değişikliği ile mücadele etmek, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak, nitelikli eğitimi, sorumlu üretim ve tüketimi yaygınlaştırmak gibi 17 ana başlıktan oluşan sosyal, kültürel ve ekolojik meselelerin çözümüne odaklanan bu ve “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” adını alan bu ajandanın 16. maddesi “barış, adalet ve güçlü kurumlar” adını taşıyor. 

surdurulebilir kalkinma amaclari

16. amaca giden yolda başarı göstergelerinden biri de, 100 bin kişi başına düşen silah sayısını azaltmak. Haziran 2021’de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından yayımlanan son rapordan, Türkiye’nin geçen yıl bu başlıkta veri üretemediğini anlıyoruz.

Sorunun büyüklüğünden emin olamazsanız uluslararası boyutlarda koordineli bir önleme çalışması da yürütemezsiniz. SKA’ların gerektiği gibi izlenebilmesi için Birleşmiş milletler Kalkınma Programı (UNDP) daha iyi izlenen yasalar ve daha geniş denetimi öneriyor. 

Bu bütüncül mücadelenin en önemli parçası ise toplumdaki her aktöre farklı roller düşüyor olması. Bireyler, silahtan evindekileri ve özellikle gençleri nasıl koruyabileceğini bilmeli ve bu konuda destek almalı. Devlet gerekli yasalar ve önleyici tedbirlerle binlerce insanın hayatına son vermesine neden olan ateşli silah intiharlarına yönelik adımlar atmalı. 

Toplumda ateşli silah kullanımının önüne geçecek silah alımı öncesi bekletme süreleri veya eğitim gibi zorunluluklar da uzmanların ortaklaştıkları müdahaleler arasında. Sivil toplumun ise bireysel silahlanmanın ve buna bağlı sorunların daha fazla dile getirmesi ve farkındalık yaratılması gerekiyor. Yoksa üçüncü sayfa haberlerinden viral sosyal medya postlarına silahlı ölüm haberlerini her geçen gün daha da normalleştirdiğimiz bir dünya bizi bekliyor.

Not: Bu araştırma yayına hazırlanırken, 11 Eylül 2021’de ​​Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik’te bir değişiklik yapıldı; silah taşıma ruhsatı verilebilecek iş kollarının ve bürokratların kapsamı genişletildi. Ayrıca kadına yönelik şiddet işlediği gerekçesiyle hakkında tedbir kararı bulunan kişiler de haklarındaki karar kalktığında silah ruhsatı alabilecek.