Büyüteç: Türkiye Avrupa’da en çok mahpusa sahip ikinci ülke

Türkiye hem Avrupa’da hem de dünyada tutuklu ve mahkum sayısı açısından üst sıralarda. Artan cezaevi mevcudu, kapasitenin üzerinde. Uzmanlar sürdürülebilir çözüm için hapsin etkin alternatiflerine odaklanılmasından yana.


06/05/2022 10:00 13 dk okuma

Bu içerik 1 yıldan daha eski tarihlidir.

Türkiye’de son zamanlarda ceza infaz sistemi ve suçlulukla ilgili artan tartışmalardan dolayı cezaevleri ile mahkum ve tutukluluların koşullarını içeren iddialar gündeme geliyor.

Her yıl artan mahkum sayısı, giderek artan ama yine de ihtiyacı karşılamaktan uzak kalan cezaevi sayısı, düşük tutuklu ve mahkum refahı gibi başlıklar öne çıkıyor. Sosyal medya paylaşımları ve haberlerde Finlandiya, Norveç gibi mahkum refahı epey iyi ülkelerdeki ceza infaz sistemleri ile Türkiye’deki koşulların sık sık kıyaslandığını görüyoruz. 

turkiye avrupada en cok mahpusa sahip ikinci ulke 0

Geçtiğimiz haftalarda da bazı haber siteleri ve sosyal medya platformlarında konuyla alakalı Türkiye’nin mahkum sayısında ikinci olduğunu söyleyen bazı istatistikler paylaşıldı. Bu paylaşımların bazılarında Türkiye’nin hangi kümede ikinci sırada olduğu açıktan söylenmiyordu

Peki Türkiye, cezaevlerindeki hükümlü ve tutuklu sayısı ile koşullar açısından gerçekten nerede? 

Verilerin ne söylediğine geçmeden önce, kısa bir giriş: Kişilerin özgürlüğünden alıkonması eski bir cezalandırma pratiği ve kategorik olarak istismara açık. Yani konunun en başta adil yargılanma ile yakından ilgisi var. Türkiye’nin adil yargılama konusundaki pek de iyi olmayan karnesi ile fiilen cezalandırmaya dönüştüğü düşünülen uzun tutukluluk süreleri, tartışmanın arka planını anlamak bakımından mühim. Türkiye suç oranı açısından dünyada ilk sıralarda olmamasına rağmen, cezaevlerinin dolu olması da eleştirileri destekler nitelikte.

Veriler ne söylüyor?

Gelelim rakamlara. İki farklı ölçekte Türkiye’de tutuklu ve hükümlü statüsündekilerin sayısına baktığımızda ilk sıralarda olduğunu görüyoruz. Türkiye Avrupa Konseyi ülkeleri arasında en çok tutuklu ve hükümlüye sahip ikinci ülke (SPACE 1 raporu, sf. 32) iken, küresel sıralamada da altıncı.

Sosyal medyada ve birçok haber sitesinde paylaşılan istatistiklere kaynak olarak SPACE raporu gösteriliyor. SPACE (Statistiques Pénales Annuelles du Conseil de l’Europe / The Council of Europe Annual Penal Statistics / Avrupa Konseyi Yıllık Ceza İstatistikleri) projesi, Avrupa Konseyi'nin 47 üyesindeki cezaevi ve denetimli serbestlik konularında genel bir bakış açısı vermeyi amaçlayan istatistikler sunuyor.

Avrupa Konseyi hakkında
Avrupa Konseyi’ne
üye 46 ülke var. Rusya 16 Mart 2022 tarihinde üyelikten çıkarıldı. 1950’de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni kabul eden konseyin tüm üyeleri, insan haklarını, demokratik değerleri ve hukukun üstünlüğünü korumakla ilgili ortak bir iradeyi kabul etmiş sayılıyor. Üye devletlerin sözleşmeye uyup uymadığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından denetleniyor. 

Konsey konuyla ilgili yıllık olarak birbiriyle bağlantılı iki rapor hazırlıyor. SPACE 1 hapishane nüfusu ve mahkumların tutuldukları ceza infaz kurumlarına odaklanırken, SPACE 2 denetimli serbestlik ve onu denetleyen kurumlarla alakalı veriler sunuyor.

SPACE 1 raporunun 2021 verilerine göre Türkiye Avrupa Konseyi ülkeleri arasında Rusya’dan sonra en çok mahkumun olduğu ikinci ülke. Ancak tüm dünyada en çok mahkuma sahip ikinci ülke değil, sıralama Avrupa Konseyi üyesi 47 ülke içerisindeki yerini gösteriyor. 

turkiye avrupada en cok mahpusa sahip ikinci ulke 1

Rapor verilerine göre bu kümede en çok tutuklu ve mahkum sayısına sahip ülke 484 bin 714 kişi ile Rusya. Türkiye’de ise 272 bin 115 kişi var. Nüfusa oranla baktığımızda, Türkiye’de her 100 bin kişiden 325’i cezaevindeyken, Rusya’da bu sayı 328. 2020 itibariyle Türkiye’deki nüfusa oranlı mahkum sayısı 2011’e göre yüzde 89 artmış. Arada geçen zamanda suç oranında belli bir artış olmasına rağmen, bu denli bir sıçrama gözlenmiyor.

Türkiye’nin cezaevi nüfusu sayısı açısından dünyadaki yerini öğrenmek için ise 2021 Aralık ayı tarihli World Prison Brief tarafından yayınlanan World Prison Population listesini inceleyebiliriz. Türkiye bu sıralamaya göre 309 bin 558 kişi ile dünyada en çok mahkum ve tutukluya sahip altıncı ülke. Bu kaynak üzerinden nüfusa oranla baktığımızda, Türkiye’de her 100 bin kişiden 368’inin içeride olduğunu görüyoruz. Bu oranla Türkiye dünya ülkeleri sıralamasında 17. sırada. 

turkiye avrupada en cok mahpusa sahip ikinci ulke 2

Stata ve World Population Review’ın verilerine göre Türkiye en çok tutuklu ve mahkuma sahip yedinci ülke. World Population Review’in nüfusa oranla yaptığı sıralamada ise Türkiye 19. sırada yer alıyor. 

Türkiye’nin Ceza ve Tevfikevleri Genel Müdürlüğü’nün en son 31 Mart 2022 tarihinde güncellediği verilerine göre toplam mahkum sayısı 314 bin 502; bunun 264 bin 935 kadarını erkekler 35 bin 318 kadarını kadınlar oluşturuyor.

Bu mahkumlardan 275 bin 965’i hükümlü, 38 bin 537’si tutuklu statüsünde. Hükümlü mahkemede yapılan yargılama neticesinde hakkında verilen mahkumiyet hükmü kesinleşen kişiye deniyor. Tutuklu ise hakkındaki soruşturma devam etmekle birlikte kaçma veya delilleri karartma şüphesi gibi nedenlerle tutuk evine konarak hürriyeti kısıtlanan kişiye deniyor. İkinci kategoride Türkiye sık sık, tutukluluğu gerektirecek somut koşullar oluşmadığı halde özgürlüğünden alıkonanlar olduğu gerekçesiyle eleştiriliyor. 

Cezaevi mevcudu neden bu kadar yüksek?

Cezaevi nüfusunun Türkiye’de bu kadar kalabalık olmasının birden fazla sebebi var, ancak elbette ilk sırada suç oranını da belirleyen eğitim seviyesi ile ekonomik ve kültürel koşullar geliyor. Tutuklu sayısının fazlalılığı, tutukluluk sürelerinin uzunluğu, infaz sonrası yaşama tutunmanın zorluğu da diğer etkenler olabilir. Uzmanlar cezaların caydırıcı olmaması ile adil yargılama konusundaki yetersizlik gibi adalet sisteminden kaynaklı sorunların da sorunu beslediği görüşünde

İzmir Barosu Cezaevleri Komisyonu’ndan sorumlu yönetim kurulu üyesi avukat Baran Selanik, Türkiye’deki mahkum sayısının fazla olmasının nedenlerini şöyle açıklıyor:Bunun eğitimle ilgili olduğunu düşünüyorum. Eğitim sisteminin bu kadar kötü olması insanların suça meyletmeleri noktasında olumsuz bir etki ediyor. Ekonomik sorunlar da var. İnsanlar geçinmek için, tırnak içinde, belki de çalmak zorunda hissediyorlar. Bu kadar gergin bir toplumda yaşıyor olmamız da tahammül sınırını düşürüyor. Birçok insanın cezaevinden çıktıktan sonra tekrar cezaevine girdiğini görüyoruz. Yaşamak için bu insanların çalışması gerek ama buna ilişkin bir kurum yok. Hükümlü insanları çalıştırmaktan birçok firma ve insan imtina ediyor. Bu insanların ekmek parası kazanması lazım. Kazanamayınca yeniden suça sürüklendiklerini görüyoruz.”

Ülkede cezaların caydırıcılığının olmamasının da bir başka neden olduğunu ekleyen Selanik, “Cezalar çok yüksek olmakla beraber temel sorunumuz, infaz hukukunun sürekli değişikliğe uğraması ve bunun getirdiği öngörülemezliğin cezasızlık algısı yaratıyor olması. İnsanlar cezaevine girdiklerinde kısa süre sonra çıkacaklarına inanıyorlar. Bu bir realite. Son düzenlemelerle, bugün adi bir suçtan bir kişi 10 yıl ceza alsa, dört yıl civarı cezaevinde kalır. Bunun da neredeyse bir ayında kapalı cezaevinde kalacak demektir. Bu, insanlarda 'nasıl olsa başıma bir şey gelmez' algısı yaratıyor diye düşünüyorum. Cezanın caydırıcılığı ortadan kalkmış durumda” diyor.

Gerçekten de, bilhassa kadın cinayetleri gibi köklü toplumsal sorunlarda, cezaların caydırıcı olmamasının, failin yeniden suça kalkışmasını kolaylaştırdığı söyleniyor. Kadın hakları savunucuları, bu nedenle uzun zamandır cezaların caydırıcı olması, hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi uygulamaların azalması, ceza indirimlerinin azaltılması gibi önerilerde ısrar ediyor. Özellikle böyle suçların tekrar etmemesi için ağır ceza yerine, "etkin ceza" talebi söz konusu.

Peki cezaevlerinde bulunma nedenleriyle ilgili rakamlar ne diyor? Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2020 tarihli verilerine göre 258 bin 401 hükümlüden 40 bin 445’i yaralama suçundan, 39 bin 279’u hırsızlıktan, 15 bin 363’ü ise trafik suçlarından cezaevlerinde. Rakamlar da eğitim başta olmak üzere sosyoekonomik koşullara işaret ediyor gibi.

turkiye avrupada en cok mahpusa sahip ikinci ulke 3

Hükümlü statüsündeki mahkumların yüzde 31,4’ü ortaokul mezunu 

Ceza infaz kurumuna 1 Ocak-31 Aralık 2020 tarihleri arasında giren hükümlülerin işledikleri suçlar eğitim durumlarına göre değerlendirildiğinde yaralama suçu işleyenlerin yüzde 29,9'u ortaokul ve dengi meslek okulu mezunu, yüzde 26,0'ı lise ve dengi meslek okulu, yüzde 21,4'ü ilköğretim mezunu kişilerden, hırsızlık suçu işleyenlerin ise yüzde 45,4'ü ortaokul ve dengi meslek okulu mezunu, yüzde 17,6'sı ilköğretim, yüzde 15,6'sı lise veya dengi okul mezunu kişilerden oluştuğu görülüyor. 

Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu işleyenlerin yüzde 32,1'ini ortaokul ve dengi meslek okulu, yüzde 24,2'sini lise ve dengi meslek okulu, yüzde 16,5'ini ilköğretim mezunu hükümlüler oluştururken öldürme suçu işleyenlerin yüzde 29,2'sini lise ve dengi meslek okulu, yüzde 28,8'ini ortaokul ve dengi meslek okulu, yüzde 14,9'unu ilköğretim mezunları oluşturuyor. Cinsel suçları işleyenlerin ise yüzde 31,7'sini ortaokul ve dengi meslek okulu, yüzde 24,2'sini lise ve dengi meslek okulu, yüzde 19,0'ını ilköğretim mezunu hükümlüler oluşturuyor.

Hükümlülerin eğitim durumu işlenen suç sırası itibarıyla değerlendirildiğinde; ilköğretim mezunlarında yüzde 18,7, lise ve dengi meslek okulu mezunlarında yüzde 16,7, ilkokul mezunlarında yüzde 16,5 ve yükseköğretim mezunlarında yüzde 9,2 ile yaralama suçu; okuryazar olup bir okul bitirmeyenlerde yüzde 0,2, okuma yazma bilmeyenlerde yüzde 25,3, ortaokul mezunlarında yüzde 22,0 ile hırsızlık suçu ilk sırada yer alıyor.

Cezaevleri kapasiteleri ve yeni inşaatlar

Nisan 2022 tarihi itibariyle Türkiye’de 384 cezaevi var; toplam kapasiteleri 275 bin 859 kişi. Yani Ceza ve Tevkifevleri Kurumu’nun 2022 verilerindeki mahkum sayısı (314 bin 502 kişi) göz önünde bulundurulduğunda, cezaevlerinin kapasitelerinin üzerinde bir doluluğa sahip olduğunu söyleyebiliriz. 2021 senesinde 32 cezaevi inşaatı tamamlanıp hizmete açılmıştı. Adalet Bakanlığı'nın 2022 Yılı Performans Programına göre 2022 yılında 18 ceza infaz kurumu daha açılmış olacak.

2021 tarihli Avrupa Konseyi Yıllık Ceza İstatistikleri (SPACE 1) raporunda cezaevlerindeki mahkum sayısı ile cezaevi kapasiteleri de kıyaslanmış. Cezaevlerindeki kapasite sorunu Türkiye dahil olmak üzere birçok ülke için ciddi sorun. Avrupa ortalaması hapishanelerdeki her 100 kişilik yerde 105 kişinin kaldığına işaret ediyor; Türkiye'de hapishanelerde ise her 100 kişilik yerde 108 kişi kalıyor. Hapishanelerdeki sıkışıklık, ciddi bir refah sorununa neden olabiliyor.

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nden Sosyolog Ayşegül Algan, hapsetmenin Türkiye’de en önemli ceza infaz yöntemlerinden biri olarak görüldüğünü, denetimli serbestlik dışında alternatif yöntemlerin çok bilinmediğini ve uygulanmadığını söylüyor.

2020 tarihli Avrupa Konseyi Yıllık Ceza İstatistikleri (SPACE 2) raporuna göre Türkiye yüzde 0,01 ile şartlı tahliye oranı da düşük ülkelerden. Avrupa Konseyi üye ülkeleri arasında en yüksek oranlara Finlandiya (yüzde 37) gibi İskandinav ülkeleri, Britanya (yüzde 40) ve Yunanistan (yüzde 44,1) sahip. 

Türkiye’de ve bazı ülkelerde cezaevi şartları 

İnsan hakları perspektifinden bakınca, suçlunun mahpus edilmesindeki amaç, verebileceği potansiyel zararı engellemenin yanı sıra, ötekiler için caydırıcılık ve infaz sonrası tekrar eden suçların önüne geçmek. Ancak Türkiye’de serbest kalan mahkumların çoğu yeniden suç işleyip hapishaneye geri dönüyor. Bu da hapishanelerin kabul gören amaçlarını yerine getirip getirmediğini sorgulatıyor.

Bu, literatürde "onarıcı adalet" diye geçen bir politikanın etkin uygulanıp uygulanmamasından kaynaklanıyor. Kuzey Avrupa ülkelerindeki cezaevlerinde mahkumların yaşam kalitesinin nasıl yüksek olduğuna dair haberlere biraz da bu nedenle sıksık denk geliyoruz.

Adalet Bakanlığı onarıcı adaleti şöyle tanımlıyor:

"Zarar vermekten çok onarıcı, eğitici, affedici, sorumluluk yükleyici, toplumsal katılımı ve müzakereyi teşvik edici bir süreç olan onarıcı adalet, mağduru temel alan, adli süreçte mağdurun uğradığı zararları ve mağduriyeti gidermeyi hedefleyen modern ceza hukuku anlayışıdır. Ceza yargılamasında Ülkemizdeki en önemli onarıcı adalet uygulaması uzlaştırmadır."

UNODC’nin yayınladığı el kitabında ise şöyle tanımlıyor: 

“Onarıcı adalet, suçu mağdurlara verilen zararı telafi etmeye odaklanarak çözen, failleri yaptıklarından dolayı sorumlu tutan ve sıklıkla toplumu sorunun çözümüne ortak eden bir sürece yönlendirir. Tarafların katılımı bu sürecin önemli bir parçası olup, ilişkilerin kurulmasını, mağdur ve fail arasında istenilen sonucun etrafında uzlaşmasını ve anlaşmaların geliştirilmesini sağlayabilecektir. Onarıcı adalet süreçleri değişik kültürel ortamlara ve farklı toplumların ihtiyaçlarına uyarlanabilir. Onarıcı adalet süreci sayesinde, mağdur, fail ve toplum süreç üzerindeki kontrolü tekrar kazanır. Ayrıca, sürecin kendisi çoğu kez toplum ve ceza adalet sistemi arasındaki ilişkilerde bütünüyle bir dönüşüme neden olabilir.”

Ancak bu politikanın hayata geçebilmesi için, adil yargılamadan başlayarak yola çıkmak gerekiyor. Ardından cezaevi koşulları ve mahkum refahı ile mahpusluk sonrası yaşama tutunma geliyor.

Örneğin Norveç ve Finlandiya gibi ülkelerdeki cezaevleri alışılmışın dışında bir profil sergiliyor. Norveç’teki Halden cezaevi dünyanın en “insancıl” hapishanelerinden biri olarak görülüyor. Cezaevi müdürü Are Hoidal’a göre mahkumların cezaevinde kalmasıyla amaçlanan intikam değil, rehabilitasyon. Mahkumlar günlerinin çoğunu kilit altında geçirmek yerine spor ve eğitim faaliyetlerine katılıyorlar. Ayrıca gardiyanlarla mahkumlar aktif bir şekilde beraber vakit geçiriyorlar birlikte yemek yemek gibi örneğin. Halden Cezaevi, mahkumların hapsedildiği hissini en aza indirmek üzere tasarlanmış.

Finlandiya’da ise hapishanelerin üçte biri “açık”. Açık cezaevleri hapis cezasını yeniden tanımlıyor. Bu modelle suç oranlarında bir artış gözlemlenmemiş. Finlandiya’da da Norveç’te olduğu gibi hapishaneler bir nevi rehabilite yerleri olarak görülüyor. Açık cezaevleri, mahkumların okul veya iş için ayrılmalarına izin veriyor. Vanaja Erkek Hapishanesi Finlandiyadaki bu açık hapishanelerden biri. Mahkumların cep telefonları ve banka hesapları var. Kendi çamaşırlarını kendileri yıkıyorlar, isterlerse dışarıdan pizza siparişi verebiliyorlar.

Norveç ve Finlandiya’da serbest kaldıktan sonra mahkumların tekrardan suç işleme oranları epey düşük. 

turkiye avrupada en cok mahpusa sahip ikinci ulke finVanaja Erkek Hapishanesi

Çözüm hapishane sayısını artırmak mı?

Türkiye’nin mahkum sayısı açısından üst sıralarda olması, halihazırdaki cezaevleri kapasitelerinin yetersiz olması gibi meseleler, ceza infaz sisteminde bazı düzenleme ve iyileştirmelere ihtiyaç olduğunu gösteriyor. 

Ülkemizde her sene yeni cezaevleri açılarak kapasitenin artırılması amaçlanıyor. Ancak açılan hapishanelerin hızla dolduğunu görüyoruz. Uzmanlara göre, sürekli yeni cezaevleri açarak artan mahkum sayısını dengelemeye çalışmaktansa, hapishanelerdeki mevcudu azaltmak için farklı yollar izlenebilir. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin (CİSST) hapishanelerdeki aşırı kalabalıklaşmayı azaltmayı amaçlayan 10 adımlık öneri dosyasına göre şunlar yapılabilir: 

  • Hapishanelerin rasyonel, insani ve uygun maliyetli işleyişi için bilgi sağlamak adına veri toplanması ve bu verinin kullanımı
  • Ceza adaleti sürecinin, tutuklanmadan tahliyeye kadar, tamamen gözden geçirilip, reforme edilmesi ve suçun önlenmesi ile azaltılmasına yatırım yapılması
  • Basit dosyaların ceza adaleti sisteminin dışına yönlendirilmesi
  • Tutukluluk sürecinde adalete ve dava idaresine erişilebilirliğin artırılması
  • Hapsetme dışı yapıcı tedbir ve hükümler oluşturup uygulamak
  • Genç ve çocuk failler için özel düzenlemeler yapmak
  • Bakmakla yükümlü olduğu çocuğu bulunan ebeveynler, özellikle de bebekli anneler, için alternatif düzenlemeler düşünmek
  • Akıl hastalıklarını ve madde bağımlılıklarını tespit ederek, ilgilileri uygun tıbbi veya diğer bakım tesislerine yönlendirmek
  • Ceza sürelerini azaltmak ve istikrarlı hüküm kurma pratikleri sağlamak
  • Koşullu salıverme ve diğer erken tahliye seçeneklerini geliştirmek ve mahpusların hapishaneye geri dönmelerini önlemek için tahliyelerinde yardımcı olmak

United Nations Office on Drugs and Crime (UNODC) (Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi) dünyayı suç, uyuşturucu ve teröre karşı daha güvenli hale getirme misyonları neticesinde suç önleme ve adil ceza stratejileri gibi konularda çalışıyor. UNODC de hapis cezasının sadece bireyler üzerinde değil, aile ve toplum üzerinde zararlı etkileri olduğunu ve bu bağlamda cezaevi reformlarına ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekiyor.

UNODC’e göre yeni hapishane inşa etmek cezaevleri sıkışıklığına karşı sürdürülebilir bir çözüm değil. Üstelik bu inşaatlar ve yeni cezaevlerinin bakımını yapmak ekonomik açıdan da sorun teşkil ediyor. Konuyla alakalı çalışan birçok uluslararası kuruluş gibi UNODC da, uzun süreler boyunca toplumdan tecrit edilen insan sayısını azaltmaya ve hapis cezasının etkin alternatiflerine odaklanmayı öneriyor. UNODC’nin cezaevi reformu çalışmalarının kilit noktasını cezai tedbirlerin odağını cezalandırma ve tecritten onarıcı adalet programlarıyla değiştirmek oluşturuyor.

Worldbank, Fair trial
25/04/2022
World population review, Crime Rate by Country 2022
25/04/2022
SPACE 1, Space 1 Report
15/12/2021
Council of Europe Annual Penal Statistics, SPACE projects
25/04/2022
The Council of Europe in brief, Who we are
25/04/2022
World Prison Brief, Welcome
25/04/2022
World population review, Incarceration Rates by Country 2022
25/04/2022
Ceza İnfaz Kurumları İstatistikleri, Cinsiyete ve infaz durumuna göre ceza infaz kurumları mevcutları
25/04/2022
Facebook, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, Hükümlü ve Tutuklu Nedir ?
07/02/2020
CEZA VE TEVKİFEVLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, Genel Bilgi
25/04/2022
tümünü göster
dosya banner