Termik santralların gerçek maliyeti için gerçek verilere ihtiyacımız var

Türkiye'de yeni kuşak termik santralların daha temiz olduğu iddia edilse de, bunu söyleyebilmek için tüm geçerli parametrelere göre gerçek zamanlı ölçümleri bilmeye ihtiyacımız var.


09/06/2021 17:00 11 dk okuma

Bu içerik 1 yıldan daha eski tarihlidir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez 16 Ocak 2021’de Manisa’da katıldığı bir açılış sırasında, Kolin Holding’e ait termik santral için “Kontrolsüz yakım olsa filtresiz 100'ü havaya atılacaktı. Biz şimdi 99'unu tutuyoruz, sadece yüzde 1’ini emisyon olarak havaya atıyoruz. Avrupa Birliği normları ne diyorsa biz de daha iyisi var, ama maalesef bazı çevreler bunu görmezden geliyor” diye konuşmuştu.

Bakan Dönmez'in bahsettiği, termik santraldaki yakma işlemi sonrasında açığa çıkan kirliliği filtrelemek idi. Zaten termik santrallar gündeme geldiğinde, beraberinde hep bu filtreleme ve ölçüm değerleri de konuşuluyor. Peki santralda kullanılan filtrenin yakım faaliyeti sonrası yüzde 99’unu tutmak, tam olarak ne demek? Bir diğer deyişle, bir termik santralın doğaya ve insan sağlığına maliyeti nedir ve filtraj bu etkinin bertarafına dair ne söylüyor?

Ölçüm sonuçları yalnızca bakanlıkla paylaşılıyor

2014 yılında Manisa’ya bağlı Soma’nın Yırca Köyünde Kolin Holding tarafından açılması planlanan termik santral, kamuoyundaki tepkilerden sonra, kuşuçuşu 45 kilometre uzağa taşındı. Kayrakaltı köyüne kurulan projeden, bugünkü haliyle sekiz köy doğrudan etkileniyor.

Santralın Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporlarını kontrol ettiğimizde, Türkiye’deki pek çok kömürlü termik santralda olduğu gibi iki elektrostatik, iki de torba filtre kullanıldığını görüyoruz (Nihai ÇED raporu, sf. 2). Bunlar zaten çevre mevzuatında yer alan şartlar, yani bu santrala özgü bir yenilik yok.

Soma Kolin Termik Santralı’nda kükürtoksit salımının daha az olduğu akışkan yatak teknolojisi kullanıldı. Bu teknoloji ile birlikte kirletici açısından belirlenen sınır değerlerin altında kalabileceği belirtiliyor. Ancak santralda ne olduğunu öğrenebilmek için bazı verilere ihtiyaç var. 

Teyit'in santralın emisyon ölçümleri hakkında bilgi almak için ulaştığı Kolin Holding, santralın etkisinin “sürekli emisyon ölçüm sistemi” ile anlık ölçüldüğünü belirtti, ancak sonuçlar "yalnız bakanlıkla paylaşıldığı" gerekçesiyle gönderilmedi.

Yapılan araştırmalara göre, termik santrallarda kullanılan yeni teknolojiler zehirli gazların kısmen filtrelenmesini sağlıyor olsa dahi, bütün kirliliği depolaması mümkün değil. Kaldı ki bir filtrenin teknolojisi yükseldikçe kömür santralı işletmecisine maliyeti de artıyor. Diğer taraftan gündeme gelen karbon tutma ve saklama yöntemleri ise yenilikçi olsa da işlevsel mi, hâla tartışmalı. Üstelik santraldan çıkan kirliliği sıfıra indirmeyeceği de biliniyor. 

Emisyon değerleri Avrupa kriterleriyle uyumlu değil 

Yine kamuya açık bir kaynak olan ÇED raporuna başvurabiliriz. Santral kirletici değerleri kükürtdioksitte (SO₂) 200, azotdioksitte (NO₂) 200, karbonmonoksitlerde (CO) 200 ve toz için 30 metreküp olarak belirlendi. Bu değerler mevzuata uygun olsa da, Avrupa Komisyonu tarafından belirlenen ve Avrupa Entegre Kirliliği Önleme ve Koruma Bürosu (IPPC) tarafından koordine edilen standartları aşıyor

Komisyonun aynı maddeler için belirlediği tavan değerleri sırasıyla şöyle: SO₂ için 20 ila 150, NO₂ için 90-150, CO için 50’den küçük ve toz için ise 5-10 mikrogram arası. 

soma buyutec 1

Bölgedeki kirletici gazların miktarı geçen yıla göre artmış 

Kolin Termik Santralı’nın açılışı Ocak 2021’de yapılsa da, aslında Şubat 2020’de devreye girmişti. Bakan Dönmez’in katıldığı sadece resmi açılıştı. Manisa’nın Soma ilçesindeki ikinci termik santral olan tesisin, bölgenin hava kalitesine nasıl etki ettiğini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı ve kamuya açık bir kaynak olan Hava Kalitesi Veri İzleme Bankası üzerinden takip edebiliyoruz. 

Aramamızı Manisa Soma günlük verileriyle sınırlıyoruz. Bölgede santralın faaliyette olduğu Ocak 2020 ve Aralık 2020 değerlerini kıyasladığımızda, havadaki kirletici miktarlarının her birinin miktarında artış olduğu görülebiliyor. Ayrıca bu verilere göre, PM10 ölçümü Aralık ayı boyunca yapılmamış. Mevzuatın bu kirleticiler için izin verdiği sınır değerler ise şöyle; PM 10-50, SO2 125, CO 10 (günde sekiz saat ortalama), NO2 40 (yıllık), 250 (saatlik) Elbette dış ortam hava kirliliğini ölçen bu istasyon verileri doğrudan termik santrala bağlanamaz, ancak rakamlar fikir edinmemizde işe yarayabilir.

soma buyutec 5

Hava kalitesini izlerken tüm değerler hesaba katılmalı

Hava kalitesi verilerini izlemek için bu kez bağımsız bir site kullanıyoruz. Sitede hava kalitesinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı istasyonlarından alınan verilerin ölçümünü incelediğimizde, hava kalitesi “sağlıksız” olarak işaretlenen ve kırmızı ile gösterilen bölümlerde PM 2,5 (partikül madde) ölçümlerinin de hesaba katıldığını görüyoruz. Hava kalitesinin “iyi” olarak gözüktüğü yerlerde ise PM 2,5 ölçülmüyor.

soma buyutec 6

Üstteki harita Manisa Soma istasyonunun hava kalitesini ölçüyor. Ancak bu istasyonda diğerinin aksine sadece iki kirletici ölçülmüş. NO2 ve CO’nun ölçüldüğü Soma'da hava kalitesi değeri “iyi” gözüküyor. 

Ancak Soma gibi uzun yıllardır Çatalağzı ve Zonguldak Eren Enerji termik santrallarına ev sahipliği yapan istasyonda bu kez PM 2,5 dahil toplam altı kirletici de hesaba katılarak hava kalitesi ölçümü ölçülmüş. Sonuç bu durumda “sağlıksız” gözüküyor. Yani hava kalitesi izlerken gerçekçi bir değerlendirme yapabilmek için tüm kirletici değerlerin hesaba katılması, daha doğru bir sonuca götürüyor.

Türkiye’de PM 2,5 değerleri ölçümünde tutarlılık yok 

Peki nedir bu PM 2,5? ÇED raporunda “Tesiste oluşacak toz, azotdioksit ve sülfürdioksit emisyonları sürekli ölçüm cihazlarıyla izlenecektir” ifadeleri kullanılıyor (sf. 379). PM 2.5, bu değerlerin yanında, Avrupa Birliği mevzuatında da yer alan ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından hava kirliliği ölçülürken izlenmesi önerilen bir diğer değer. Türkiye, PM 2.5 ölçümü bakımından Avrupa kriterleriyle uyumsuz.

PM 2,5 ulaşım, trafik gibi insanların günlük faaliyetlerine bağlı sebepler; PM 10 ise daha çok endüstriyel süreç yani termik santral ya da bir tesisteki taş kırma faaliyetleri sonucunda oluşuyor. Saç telinin 30’da biri kadar olan bu partikül maddeler, (PM) solunduğunda kana karışabiliyor, aynı zamanda ciddi akciğer hastalıklarına neden olabiliyor. (sf. 9) DSÖ 2013 yılında PM'yi kanserojen ilan etti. Türkiye’de ise PM 2,5 ölçümü için kabul edilmiş yasal bir sınır değer yok. Bu değer için ayrı kıstaslar belirlemek yerine, PM 10 ölçümündeki kıstaslar kullanılıyor. 

Temiz Hava Hakkı Platformu Koordinatörü Buket Atlı konu hakkında şunları söylüyor:

"PM 2,5 Türkiye’de de bazı illerimizde ölçülüyor ama Kara Rapor çalışmamız gösterdi ki; Türkiye'de 2019 yılında 60 ilde sağlıklı veri elde edilemedi. Özellikle söz konusu düzenli kömürlü yakılan bir termik santral olduğunda sadece daha büyük olan partikül madde (PM 10) değil saç telinin 1/30u kadar ince olan ve direk kanımıza karışan, hatta hava olaylarıyla ülkeler arası yer dahi değiştirebilen ince partiküller (PM 2,5) de ölçülmeli. PM10 nispeten daha büyük olduğu için santralın yakınına çökerken, PM 2,5 uzun mesafeler katedebiliyor. Maalesef, dünyada pek çok ülkede var ama bizde PM 2,5 ile ilgili bir ulusal limit değeri de mevzuatta yok."

PM değerlerinin ölçümü açısından dünyada da belli bir tutarlılık ya da yasal zorunluluk yok, ancak verilere ulaşmak mümkün olsa, olduğumuz yeri anlamak da mümkün olabilirdi. Örneğin Britanya'da partikül maddenin yayılımı sıkı sıkıya izleniyor ve 2009-2020 arası trendlere ulaşmak mümkün. Avrupa Birliği için de önerilen ve mevzuatta yer alan bazı standartlar var. 

16 sağlık ve çevre kuruluşu tarafından kurulan Temiz Hava Hakkı Platformu insan ve çevre sağlığının korunması için PM 2,5 değerini ölçecek bir mevzuat hazırlanması için hükümete çağrıda bulunuyor. Bugünlerde Greenpeace'in de yürüttüğü bir imza kampanyası var. AB’nin bu ölçüm için belirlediği yıllık sınır değer 25 mikrogram. Soma Kolin Termik Santralı’ndaki yıllık değerin ise 2024 sonrasında yıllık 40 mikrogram ölçüleceği öngörülmüş (Nihai ÇED raporu, sf. 390). 

soma 7

Hava kirleticileri insan sağlığı üzerinde etkili 

Çevre Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan 2019 Hava Kirliliği Raporu’na göre sanayi, taşıt emisyonları, fosil yakıt yanması, tarım ve ikincil kimyasal reaksiyonlarla oluşan partikül maddeler (PM) kanser, kalp problemleri, solunum yolu hastalıkları ile bebek ölüm oranlarında artışa neden oluyor (sf. 9). Fakat diğer kirleticiler masum değil, onların da insan sağlığı üzerinde uzun vadeli etkileri var. 

soma buyutec 8

Avrupa 2050’ye kadar kömürden çıkış için yol haritası çıkarıyor 

Önüne 2050 yılına kadar karbonsuzlaşma için yol haritası koyan Avrupa Birliği kömürden çıkış için yol haritası hazırlıyor.

Bu, Paris İklim Anlaşması’nda geçen taahhütlerle de ilgili. AB’nin elektrik üretiminde yenilenebilir kaynakların oranı 2020 yılında ilk defa fosil yakıtları geride bıraktı. 2025 yılına kadar Fransa (2022), Slovakya (2023), Britanya (2024), İrlanda (2025) ve İtalya’nın (2025) da kömürden çıkması bekleniyor. AB’de bugüne kadar kapatılacağı belirtilen ya da taahhüt edilen kömürlü termik santral sayısı 154. Yani Türkiye’nin Avrupa ile uyumlanmak için bu yönde bir politika izlemesi gerekiyor.

Ancak öte yandan hükümetler net taahhütler verse de kömürden çıkış o kadar kolay değil. Mayıs’ta yayınlanan bir yazı, bazı santrallar hakkında kapatma sözü verilse dahi, geri kalanların ne olacağını soruyor, kapatılma bahsi geçmeyen büyük santralların... Üstelik bu sözü verebilmek ekonomi politikaları açısından da kolay değil. Paris Anlaşması hedeflerini karşılamak ve küresel ısınmayı dünyayı canlılar açısından yaşanabilir kılmak için 1,5 derece ile sınırlandırabilmek, ülkelerin kolektif bir şekilde 10 yıl içinde fosil yakıt kullanımını her biri yıllık olmak üzere (kömürde yüzde 11, petrolde yüzde 4, doğalgazda yüzde 3) küresel ölçekte, yıllık yüzde 6 azaltması gerekiyor. Leeds Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma, Paris Anlaşması ile uyumlu bir politika güdüldüğü takdirde, küresel ısınmanın yavaşlatılabileceğini ortaya koymuştu. 

Türkiye Paris İklim Anlaşmasını onaylamayan altı ülkeden biri; 2030’a kadar sadece artıştan azaltım taahhüt ediyor. Yani sera gazı emisyonunu, hesaplanan büyüme tahminlerine göre yüzde 2,7 yerine yüzde 2,1 artıracak. Anlaşmayı imzalamak için ise benzer konumdaki ülkelerle eşit muamele görmek ile büyüme aşamasında olduşunun göz önünde bulundurulmasını talep ediyor. Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele için ihtiyaç duyduğu fonlara Çin gibi gelişen ülkelerle aynı şartlarda ulaşamaması ilk bakışta adaletsiz gözükse de, iklim değişikliğiyle mücadelede güçlü bir politika üretemediği gerekçesiyle eleştiriliyor.

Soma’da madencilik mecburi istikamet

Yeni santralların açılması yaşam koşullarında sosyoekonomik değişiklikler de getiriyor. Bu, daha çok kömür çıkarılması için maden açılmasına ve iklim değişikliğinin önemli etkenlerinden biri olan ormansızlaştırmaya sebep oluyor, tarımı etkiliyor, suyun termik santral için harcanmasına neden oluyor. Örneğin 520 megavatlık ortalama bir kömürlü termik santral soğutma sistemi, bir günde 1,1 milyar litre suya ihtiyaç duyuyor. Soma Kolin Termik Santralı 510 megavat gücünde. ÇED raporunda yer alan bilgilere göre, santralda ihtiyaç duyulacak su miktarı buharlaşma, damlama gibi unsurları da çıkarınca saatte 816 ton. Santral yılda 7 bin 100 saat çalışıyor. Yani her yıl 5,7 milyon litre su harcayacağını söyleyebiliriz.

Soma’da açığa çıkan kirletici miktarını ve bunun insan sağlığına, ekosisteme etkisini gerçekçi bir perspektifle okumak için gerçek ve anlık verilere ihtiyacımız var. Bakan Dönmez'in iddia ettiği gibi yüzde 1 emisyon çıkıyorsa dahi, bölgeye etkisi uluslararası ölçeklerde kabul edilenden fazla ya da az olabilir. 

Temiz Hava Hakkı Platformu, Türkiye’deki yasal süreçlerde çevresel etki değerlendirmesi yanında, bölgede yaşayanlar ve sağlık üzerindeki etkilerinin anlaşılması için bu yönde bir değerlendirme yapılması gerektiğini hatırlatıyor. Türkiye’de böyle bir uygulama yok.

Yeni yayınlanan bir rapora göre Türkiye ve Ukrayna Avrupa’da kömürden elektrik üretimi kaynaklı hava kirliliğinde üst sırada yer alıyor. Kara Rapor 2020'ye göre 2019'da 30 ilde yaşayan 18 milyon kişinin yıl boyunca soluduğu havanın kalitesine dair yeterli veri yok ve her beş ilden birinde hava kirliliğinin sağlık etkileri yetersiz veri nedeniyle hesaplanamadı.

Soma’da 1976 yılında açılan ilk termik santralla birlikte, yıllar içinde tarım faaliyeti kârsızlaştı. Tütüncülüğün sürdürülemez hale gelmesi, halkın tarıma yönelmesi değil, madenciliğe geçmesine neden oldu (sf. 80).

2014 yılında yılında yaşanan maden kazasında 301 işçi hayatını kaybetmişti, bugün davada tutuklu yargılanan kimse kalmadı. Yeniden görülmeye başlanan ve Haziran 2021'de karar çıkması beklenen davanın hakimi ise 26 Mayıs tarihinde ikinci kez değişti. 

ÇED Raporu, Soma Kolin Termik Santralı
30/05/2021
E-posta, Kolin Holding ve Teyit Arasındaki yazışma
26/01/2021
Avrupa Komisyonu, Air Quality Standards
30/05/2021
Temiz Hava Hakkı Platformu, Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri - Kara Rapor 2019
01/05/2019
Temiz Hava Hakkı Platformu, Eskişehir Alpu Termik Santrali SED Raporu
24/10/2020
EU, Air Quality Standards
30/05/2021
Beyond Coal, Coal İn Structural Decline
11/02/2021
ÇŞB, Paris Anlaşması
14/04/2016
BOUN Soma Araştırma Grubu Raporu, Geliyorum Diyen Facia
06/05/2016
Cumhuriyet Gazetesi, Soma katliamı davası ertelendi
24/05/2021
tümünü göster
iklim