Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi ile harcamaları, kurulduğu 1924 yılında da bu kadar gündemde miydi bilmiyoruz, ancak son yıllarda hem konvansiyonel hem de sosyal medyanın en çekici konularından biri.
Teyit’in yanlışladığı, kurumun bir kamu spotu için 295 bin lira ödediği iddiası bu zincirin son halkasıydı. Harcamalar ve insan kaynağı için yapılan karşılaştırmalarda ise, tanıdık bir isim vardı: ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi, yani NASA.
Mukayeseler yeni değil. İki kurum, defalarca çalışan sayısı, bütçe ve faaliyetleriyle kıyaslandı. Diyanet ile ilgili herhangi bir tartışma olduğunda, NASA ile ilgili bir “veri” ortaya koyup iki kurumu karşılaştırmak, birkaç bin beğeni garantili bir sosyal medya teamülü halini aldı.
Kıyaslamalar nereden çıktı?
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir kurum olarak eleştirilmesi, anayasal demokrasinin olağan bir sonucu, hatta gereği. Ancak hakkındaki eleştiriler, herhangi bir kamu kurumununkinden daha ileri gidiyor. Kurumun varlığının hem laiklik ilkesine, hem de tek bir dinin tek mezhebine hizmet ettiği için eşitlik ilkesine aykırı olduğu birçok kez savunuldu. İmam kadroları, doktor ve öğretmen kadrolarıyla mukayese edildi. Bütçe artışlarının yüksekliği iddiası, defalarca meclis gündemine taşındı. Diyanet İşleri Başkanı’nın devlet protokolündeki yerinin 2012 yılında 51. sıradan 10. sıraya yükseltilmesi ile 2015 yılında alınan makam aracı tartışmalarıbüyüttü. Buna Diyanet’in vatandaşlar tarafından iletilen sorulara, dini referansları kaynak göstererek verdiği yanıtların bazılarının yarattığı tepkiler de eklendi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın başka bir kurumla değil de NASA ile kıyaslanması ise görece yeni bir trend. Hükümetin bilimsel gelişmelere aktardığı kaynakla Diyanet’e aktardığı kaynak arasında dengesizlik olduğu intibası bu iddiaların yaygınlaşmasının kaynağındaki asıl sebep. Kurumun 2006 itibariyle vakit hesaplamaları için üç astronom almaya karar vermesi de kıyasta etkili olmuş olabilir.
Diyanet için gerçekten de üç astronom çalışıyor. Diyanet’in görev ve çalışma önergesi ile ilgili iş ilanlarından astronomların görev tanımlarına ulaşabiliyor; alınmaları için uzay bilimi eğitimi görmüş olma şartının arandığını öğrenebiliyoruz. 2016’da Hürriyet Kelebek’in söyleşi yaptığı Diyanet astronomlarından biri, iş tanımlarını “namaz vakitleriyle, takvimlerle ilgili her türlü hesabı yapmak, kıble tespiti, Ramazan imsakiyeleri hazırlamak, internetteki mobil namaz hesaplamalarını yapmak, kameri ay başlarıyla ilgili gözlem çalışmaları yapmak” diye anlatmış. Bu gözlemleri yaparken teleskop, dürbün ve çıplak gözle gözlem metodunu kullandıklarını da eklemiş. NASA’dan farklı olarak, Diyanet astronomlarının çalışma alanları epey kısıtlı; tüm gök cisimleri konusunda eğitim almalarına rağmen, yalnız ay ve güneşle meşguller.
Astronom alımının, uzay çalışmalarında dünyanın en büyük kurumu olan NASA’yı akla getirmesi doğaldı; ancak mukayeselerde başvurulan bilginin doğruluğunun teyit edilmesi sıklıkla ikinci planda kaldı.
Kurumsal kıyaslamaların yerindeliği
Bu iki kurumun esbabı mucibeleri, işlevleri ve faaliyetleri epey farklı, aslında karşılaştırılmaları zor. NASA ve Diyanet üzerinden yapılan spekülasyonların, bir toplumun bilimsel gelişmeye verdiği değerle, geleneksel ve dini değerlere verdiği değeri ölçtüğünü varsayalım. Ancak burada da bazı yapısal farklılıklar gözden kaçıyor.
Amerika Birleşik Devletleri’nde inanç alanını düzenlemeye ya da inanç hizmeti vermeye dönük bir kamu kurumu yok. Devlet din alanının dışında. Bu nedenle Diyanet ile kıyaslayabileceğimiz merkezi bir kamu kurumu bulunmuyor. Ancak bu, ülkede inanca verilen değeri değil, devletin laik olduğunu gösteriyor. Nitekim ülkede kamu dışında ciddi bir “inanç piyasası” var. IBIS World’e göre ülkede 2019 yılında kiliseler başta olmak üzere dini organizasyonlar toplam 131 milyar dolar gelir elde etti. İnanç pazarının, daha 2016’da 1,3 trilyon dolar olduğunu öne süren bir araştırma da mevcut. Diğer yandan Türkiye’de Diyanet dışındaki dini organizasyonların nasıl bir pazar oluşturduklarına dair anlamlı bir veriye ulaşılamıyor; ancak inanç alanının toplam büyüklüğünün Diyanet harcamalarından ibaret olmadığı muhakkak.
Gelelim uzay konusuna... Türkiye’de de NASA benzeri bir kurum yok. Geçtiğimiz yıl faaliyete geçen Türkiye Uzay Ajansı, NASA gibi özerk bir kurum değil; Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı çatısı altında faaliyet gösteriyor. Kurum henüz ciddi bir program hayata geçirebilmiş değil, kurumsal internet sitesi dahi 19 Kasım 2019 itibariyle yapım aşamasında.
Yani inanç, iki toplum için de hayli önemli görünüyor. Ancak uzay araştırmalarına verilen değeri ölçmek istiyorsak, bakmamız gereken kurumun Diyanet olmadığı muhakkak. Yok, araştırmak istediğimiz laik devlet ilkesi ise, karşı taraftaki muadili NASA değil.
Biz yine de analizlerde tüm bu farklılıkları bir kenara koymanın mümkün olduğunu varsaydık ve kıyaslamaların olgusal karşılıklarını soruşturduk. NASA ve Diyanet arasında yapılan karşılaştırmalar, yeterli ve geçerli kanıtlar üzerine mi bina ediliyor?
Hem konuyla ilgili daha önce bize ulaşan sayısız ihbarı yanıtsız bırakmamak, hem de her iki kurumla ilgili doğrular ve yanlışları ortaya koymak için derli toplu bir değerlendirme yapalım dedik. Hazır ilahiyatla astrofiziğin karşılaşma sahalarına girmişken, zaman zaman kıyaslamaların muhatabı olan CERN projesine de göz gezdirdik. Her bir müstakil iddiayı tek tek çürütmek anlamlı olmayacağından, aşağıda özetlerini okuyabileceğiniz analizleri, okuyucuya eleştirel bir perspektif kazandırarak “balık tutmayı öğretecek” bir metotla kaleme aldık. Bu yazıda konuya genel bir perspektif verecek bir giriş yaptık; detaylar analizlerde…
İlginizi çekebilir: NASA vs Diyanet – 1: Bütçe kıyaslamaları
İlginizi çekebilir: NASA vs Diyanet – 2: İnsan kaynağı kıyaslamaları
İlginizi çekebilir: NASA vs Diyanet – 3: Diyanet bütçesinin NASA ve CERN’ün yürüttüğü projelerin bütçeleriyle karşılaştırmaları
İlginizi çekebilir: NASA vs Diyanet – 4: Kadının toplumsal rolüne bakış açısından karşılaştırmalar