Covid-19 salgını dünyada dokuz, Türkiye’de ise altı ayı geride bıraktı. Virüs ve yol açtığı hastalık hakkında her gün yeni bulgularla karşılaşsak da, salgının yayılımını önlemek için alınması gereken önlemler hala geçerli: Fiziki mesafe, maske ve hijyen. Ancak ülke genelinde zorunlu hale getirilmesiyle, maskelerin güvenilirliği de yeniden tartışma konusu oldu, piyasadaki maskeler hakkında çeşitli iddialar ortaya atıldı.
Bu büyüteç yazısında bu iddiaların etrafında öbeklendiği sorulara bilimsel yanıtlar üretmeye çalışacağız. Ama önce maske türlerine bir bakalım. Maskeleri üç gruba ayırabiliriz: Solunum maskeleri, cerrahi maskeler ve ev yapımı bez maskeler.
Solunum maskeleri ya da respiratörler, virüse karşı daha etkili bir koruma sağlayan ancak sadece sağlık çalışanları tarafından kullanılması önerilen maskeler. Virüse yakından maruz kalmıyorsanız, sağlık otoriteleri bu maskeleri kullanmanızı önermiyor. Hatta salgının başlarında Türkiye’de bu maskeye büyük bir talep olmuş, sağlık çalışanlarının ekipman eksikliğiyle karşılaşmaması için N95, FFP2 ve FFP3 maskeler reçeteye bağlanmıştı.
Sağlık Bakanlığı ve DSÖ bu maskelerin kullanımını genel nüfusa önermiyor olsa da, ‘virüs maskesi’ adıyla çeşitli internet sitelerinde halen satılıyorlar. Beri yandan bu maskelerin bilinçsiz kullanımı, zararlı olabilir. Çünkü ventilli olanları, dışarı çıkan havayı filtrelemiyor ve çevredekileri riske atıyor. Ayrıca sağlık çalışanlarının kullanmadan önce güvenlik eğitimi aldığı bu maskelerin rastgele kullanımı doğru da değil.
Ventilli maske Ventilsiz maske
Sağlık otoritelerinin genel kullanım için önerdiği maskeler ise tek kullanımlık cerrahi maskeler ile ev yapımı, yıkanabilir bez maskeler. Önce satışı yasaklanan, ardından serbest bırakılan cerrahi maskeler, standartlara uygun üretildikleri takdirde herhangi bir sağlık riski yaratmıyor. Sağlık Bakanlığı’nın yönergesine göre, cerrahi maskelerin TS EN 14683+AC standardına uygun olması gerekiyor. Üç kattan oluşmaları, hipoalerjenik olmaları, sıvı bariyeri oluşturmaları ve yırtılmaya dayanıklı olmaları gibi kriterleri karşılamaları bekleniyor.
Cerrahi maskeler kadar etkili olmasa da, uygun üretildiği ve doğru kullanıldığı durumlarda bez maskeler de virüsün yayılımını engellemeye yardımcı. ABD Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (CDC), bu maskelerin sağlık çalışanlarının kullanımına uygun olmadığını, fakat halk arasında kullanılabileceğini belirtiyor. Evde yapılan maskeler için Sağlık Bakanlığı ve CDC’nin ayrıntılı rehberleri var. Ayrıca Türkiye’de piyasada satılan bez maskeler için bir TSE standardı da bulunuyor. Bu standartlarla maskelerin hangi kumaşlardan üretilebileceği, boyutları gibi özellikler belirlenmiş. Buna göre, bez maskeler küçük, orta ve büyük olarak üç ayrı boyutta olabilir. Bez maskelerin 3 mikrondan daha büyük damlacıklar için bariyer oluşturacak özellikteki bir kumaştan üretilmesi gerekli. Ayrıca nefes alabilir ve cilde temas ettiğinde risk oluşturmayacak kumaştan üretilmiş olmalı.
Yani standartlara uygun üretilen ve doğru kullanılan maskeler güvenli. Peki bu şartlar sağlanmadığında maskelerin yaratabileceği riskler neler?
Merdivenaltı üretime dikkat
İlk olarak, piyasada standart dışı pek çok maske bulunuyor. Merdivenaltı üretilmiş, sertifikasız ve bandrolsüz maskeler sıklıkla karşımıza çıkıyor. Gerekli korumayı sağlamayan bu maskeler, işe yaramadığı gibi, sahte bir güvenlik hissi yaratarak hastalığın daha da yayılmasına sebep olabilir.
Diyelim ki standartları karşılayan doğru maskeyi buldunuz. Bu noktadan sonra maskeyi etkili kullanma görevi kullanıcılara düşüyor. Hijyen kurallarına uyulmadığında ve yönergelere dikkat edilmediğinde maskeler hâlâ risk yaratabilir. Kullanılan maskelerin artık bir tıbbi atık olduğu unutulmamalı ve ön yüzeyine dokunulmamalı. Çıkarılan maskeler tekrar takılmamalı ve nemlendiği zaman değiştirilmeli. Kumaş maskeler de kullanımdan sonra yönergelere göre yıkanmalı. Yapılan çalışmalar, virüsün maske yüzeyinde saatlerce kalabildiğini gösteriyor. Tek kullanımlık maskelerin çıkarıldığında rastgele etrafa bırakılmaması, güvenli bir şekilde çöpe atılması bu nedenle yaşamsal.
Uzun süre kullanılan veya nemlenen maskeler filtreleme özelliğini de kaybediyor. Bu da doğrudan bir sağlık sorunu yaratmasa bile, hem nefes almayı zorlaştırır hem de maskenin görevini yerine getirememesine sebep olur.
Maske kullanımı sebebiyle oluşabilecek sahte güvenlik hissiyle sosyal mesafe kurallarına dikkat edilmeme riski de sağlık otoritelerinin salgının başından beri tartıştığı bir konu. ‘Peltzman etkisi’ olarak da bilinen teoriye göre insanlar bir güvenlik önlemi aldıklarında diğerlerinden feragat etmeye yatkın. Ancak maskelerin sizi virüsten tamamen korumadığını bilmek, maske takıldığında da sosyal mesafeye dikkat etmek büyük önem arz ediyor.
Maskelerin yeterli oksijen almayı engelleyeceği hatta karbondioksit zehirlenmesine yol açacağı, kimyasal solumanızdan dolayı kansere ve farklı hastalıklara sebep olacağı gibi iddialar ise hala çeşitli sayfalarda karşımıza çıkıyor. Ancak Teyit’in daha önce de yazdığı gibi, tek kullanımlık cerrahi maskeler ve kumaş maskelerin oksijen yetersizliğine sebep olma ihtimali yok. Maske kullanımının diğer hastalıklara yol açtığını gösteren bir çalışma da bulunmuyor. Böyle olsaydı günlerinin çoğunu cerrahi maskeyle geçiren sağlık çalışanlarının çeşitli rahatsızlıklarla karşılaşması gerekirdi.
Doğru maskeyi seçmek
Maske kullanımında hijyene önem vermemiz gerektiğinden bahsettik. Peki doğru maskeyi nasıl seçeceğiz?
Piyasadaki maskelerin çoğunun standart dışı olduğu son haftalarda sıkça gündeme geliyor. Özellikle Cumhurbaşkanlığı’na sunulan bir raporda piyasadaki maskelerin yüzde 90’ının merdivenaltı olduğunun belirtildiği pek çok haber sitesinde yer almıştı. Ancak nisan ayında, salgının başında sunulan bu rapor güncel durumu yansıtmıyor. Raporda, “Piyasadaki maskelerin yüzde 90’ı hijyen koşulları gözetilmeden üretiliyor” iddiasının hangi verilere dayandırıldığı belirtilmiyor, kanıtlar sunulmuyor. Rapor metnindeki yazım hataları da belgenin resmiyetine gölge düşürüyor.
Haberlerdeki diğer iddia ise Türkiye’deki maskelerde yanlış veya eksik materyallerin kullanıldığı. Merdivenaltı ürünlere karşı her ne kadar denetim yapılsa da standart dışı maskeler çok yaygın. Yine de maske seçerken alabileceğimiz bazı önlemler var:
Maskelerin TS EN 14683+AC standardına uygun ve CE işaretli olması gerekiyor. Bu standartlara göre maskeler üç kattan oluşmalı, ilk ve üçüncü katları “nonwoven” (dokunmamış) kumaştan, orta katmanı da filtreleme işlevini gören “meltblow” (eritilerek yapılan) kumaştan yapılmış olmalı. Haberlere konu olan standart dışı maskelerin ise sadece iki kat olduğu, ya da orta katmanındaki asıl filtrenin kullanılmadığı görülüyor.
Standart dışı maskelerden kaçınmak için maske alışverişi güvenilir yerlerden yapılmalı ve kutu üstündeki damgalar kontrol edilmeli. Bunun dışında maskelerin güvenilirliğini kontrol etmek için Sağlık Bakanlığı’nın “Ürün Takip Sistemi”nden maskelerin standartlara uygun olup olmadığını kontrol edebilirsiniz. Sistemin ayrıca iOS ve Android için mobil uygulaması da bulunuyor, buradan kontrol etmek için ürün barkodunu uygulamaya okutmanız yeterli.
TOBB Medikal Meclis Başkanı Mete Özgürbüz’ün yaptığı açıklamaya göre 27 Eylül 2020 itibariyle sisteme kayıtlı 570 maske üreticisi bulunuyor. Buna rağmen yapılan bazı piyasa araştırmaları büyük zincir marketler ve kozmetik dükkanlarındaki pek çok maskenin sisteme kayıtlı olmadığını ortaya koymuş. Kullandığınız maskenin ÜTS’ye kayıtlı olması standartlara uygun olduğunu gösteriyor, ancak kutu üstündeki bandrolleri tam olsa da sistemde bulunamayan maskeler de var; bu maskelerin sahte bandrol kullanıyor olması bir ihtimal; ancak henüz kayıtları tamamlanmamış da olabilir.
Maskeler insanları hastalıktan yüzde 100 koruyamaz; bunu biliyoruz. Nitekim salgınla mücadelede tamamen etkili tekil bir yöntemden bahsetmek mümkün değil. Ancak maske kullanmanın virüsün yayılımını önemli ölçüde yavaşlattığı da biliniyor. Pandemi döneminde maske zorunluluğu getirilen ülkelerde yapılan pek çok çalışma da bize bunu gösteriyor.
Yine de açık havada maske takma zorunluluğunun sadece Türkiye’de olduğunu iddia edenler de oldu. Her ülkenin maske konusunda ayrı politikası var, bir kısmında sadece kapalı alanlarda zorunluyken pek çok ülkede sosyal mesafe tedbirlerinin alınamaması ihtimaline karşı açık alanlarda da maske zorunluluğu var. Avusturya, Fas, El Salvador, Türkiye ve İsrail açık havada maske takmayı zorunlu kılan ilk ülkelerden. Fransa, İspanya ve Almanya’da da kamusal alanların tamamında maske zorunlu. Yine cezai yaptırımı olmasa da pek çok ülke kamusal alanda maske kullanımını öneriyor.
Maske takmak her ne kadar konforlu bir deneyim olmasa da, salgının yayılımını yavaşlatmada etkili. Yetkililerin maskenin yüzde 100 koruyucu olduğu gibi bir iddiası da yok. Zira maskenin amacı bu değil; salgının yayılımını mümkün olduğunca engellemek ve yavaşlatmak. Etkili bir aşı veya ilaç bulunana kadar, uygulayabileceğimiz en basit ve kapsamlı önlem ise sağlığa zararı olmadığını bildiğimiz maskeleri kullanmak, el hijyenine dikkat etmek ve fiziki mesafeye uymak.