Kitap dosyası (III): Kitaba ne kadar zaman ve bütçe ayırıyoruz?

Güncel araştırma ve anketleri sunacağımız dosya yazımızda internet üzerinde rastladığınız verileri teyit edebilmeniz için beş ipucuna da yer verdik.


01/05/2019 11:22 9 dk okuma

Bu içerik 4 yıldan daha eski tarihlidir.

Kitap dosyamızın bir önceki bölümünde kitap satışı ve yayınlarına değinmiştik. Serimizin bu bölümünde ise sıklıkla farklı oranlarla sosyal medyada paylaşılan kitap okuma istatistiklerini ve bu konudaki çeşitli iddiaları inceleyeceğiz. Güncel araştırma ve anketleri sunacağımız dosya yazımızda internet üzerinde rastladığınız verileri teyit edebilmeniz için beş ipucuna da yer verdik.

Dünya üzerinde kitaplar farklı amaçlarla pek çok veriyle kayıt altına alınıyor. Teknolojinin gelişmesi, kitlelere daha hızlı ve etkili bir biçimde ulaşabilmemiz, küreselleşme ve veri toplamanın önem kazanmasıyla kitaplar hakkında birçok anket, grafik ve araştırma karşımıza çıkıyor. İnternette dolaşan verilere karşı daha temkinli olmamızı gerektiren birkaç nokta var:

  1. Verilerin oranları veya yüzdeleri üzerinde oynanmış olabilir
  2. Grafik, temsil ettiğini iddia ettiği kitleden çok daha azını/fazlasını temsil ediyor olabilir
  3. Veriler başka yıllara ait olmasına rağmen güncelmiş gibi paylaşılıyor olabilir
  4. Veriler hiçbir kaynağa dayanmıyor olabilir
  5. Hazırlanmış bir verinin temsil ettiği ana tema değiştirilebilir 

Aslında kitap dosyamız boyunca şüpheli verilerin birkaç türüne tanık olduk. Birinci bölümümüzde arama motorlarında karşılaştırmalar, oranlar ve sıralamaları araştırırken tarihlerin nasıl yanıltıcı olabileceğini incelemiş, bağlamından koparılan bir verinin farklı tartışmalara nasıl dahil edilebildiğini görmüştük. İkinci bölümümüzde ise verilerin kapsamını bilmenin öneminden ve ana başlığın kimi zaman nasıl farklı çıkarımlara sebep olabileceğinden bahsetmiştik. Serimizin üçüncü bölümünde ise okuma oranlarına dair iddiaların ve verilerin (bazıları on yılı aşkın süredir ilk çıktığı günkü haliyle paylaşılıyor) izini sürdük; Türkiye’de kitaba harcadığımız zaman ve bütçeyi araştırdık.

Kitap okuma verileri hakkındaki iddialar

kutuphane sayisi kitapTwitter’da 2018 yılında paylaşılan ve Teyit'e doğrulanması için gönderilen bu karşılaştırma yaklaşık 8 bin kişi tarafından beğenildi ve 2 bin 500 kişi tarafından paylaşıldı. Türkiye’de yalnızca halk kütüphanelerine kayıtlı üye sayısı 2 milyon 201 bin 39, kitabın ihtiyaç maddeleri sırasında 235inci sırada olduğu iddiası ise 2006 yılına ait. Dolayısıyla bu veri gerçeği yansıtmıyor ve doğru değil.

Çevrimiçi platformlarda yanlış bilgiyle mücadele eden kuruluşlar, yerine koymaya çalıştıkları doğru bilgiyi yaymada bazen istedikleri kadar başarılı olamayabiliyor. Yanlış bilgi doğru bilgiye nazaran çok daha hızlı yayılıyor. Soroush Vosoughi, Deb Roy ve Sinan Aral tarafından hazırlanan “Doğru ve yanlış bilginin çevrimiçi platformlarda yayılması” başlıklı rapora göre doğru bilginin yayılması yanlış bilginin yayılmasından 6 kat daha fazla zaman alıyor. Doğal afetler, bilim, sağlık gibi alanlarda sayısız yanlış bilgi yayan ve şehir efsaneleri, komplo teorilerinden beslenen gönderiler her saniye birçok farklı kullanıcı tarafından paylaşılıyor. Etkileşime girdiği alan ise altında gördüğümüz retweet ve beğeni sayıları gibi somut verilerin ve tahminimizin de ötesinde olabiliyor. Hatta bazı içerikler seneler içinde hem çevrimiçi platformların hem de haber kanallarının gündemine defalarca kez taşınabiliyor. Aşağıda verdiğimiz örnek, kitaplarla ilgili 10 yılı aşkın süredir paylaşılan ve artık güncelliğini çoktan yitirmiş bir verinin zaman çizelgesi.

eski veri dosya grafikÇocuk Vakfının Eylül 2006’da hazırladığı “Türkiye’nin Gerçeği: Okumama Alışkanlığı” isimli raporunda geçen “kitabın ihtiyaç maddeleri sırasında 235. sırada olduğu” verisi 11 yıl boyunca birçok kez gazetelerin manşetine taşındı.

Teyit'e doğrulanması için gelen “kitabın ihtiyaç maddeleri sırasında 235. sırada olduğu” iddiasını araştırırken, bilginin yer aldığı haber sitelerini toparlamakla işekoyulmuştuk. Elde ettiğimiz sonuçları tarihlerine göre sıralayınca ortaya 10 yılı kapsayan yukarıda gördüğünüz bu zaman çizelgesiçıktı. Çıkan bu tablo 10 yıldır aynı verinin, sürekli güncel olduğu kurgusuyla gündeme taşındığı anlamınageliyor. Ayrıca haberlerin ve gönderilerin sadece küçük bir azınlığında herhangi bir kaynakbelirtilmişti. Bu da daha fazlasını öğrenmek veya veriyi kontrol etmek isteyenler için işi biraz zorlaştıran önemli birnedendi. Bazı içeriklerde ise ana kaynağı belirtmek yerine, aracı kaynağın adı geçirilmişti ki bu, haberin hangi kaynaktan alındığından çok hangi haber kanalı vasıtasıyla yayıldığını öğrenmemizisağlıyordu. Karşılaştığımız bu tablo, yanlış bilginin yayılmasında en büyük sorunlardan birinin kaynakların şeffaf olmamasından kaynaklandığınıgösterdi. Fakat çevrimiçi aramalarda durum, bazen bundan daha da karmaşık bir hâl alabiliyor. Kaynak araştırmamızın sonuçsuz kaldığı bir başka okuma verisi iddiası gibi...

İPUCU: Söz konusu verilerin tarihine bakın, eski verilerin güncel olduğu izlenimi yaratılıyor olabilir.

“Türkiye’de düzenli kitap okuma oranının binde bir olduğu” iddiası, kaynağına ulaşılamadığı için belirsizliğe düşen bir başka ihbardı. Kaynak olarak “Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezinin (DESAM) Türk Halkının Kitapla İmtihanı isimli Ar-Ge raporu” gösterilen bu veri için yaptığımız araştırmalar bizi ana kaynağınagötürmedi. Aynı verinin kaynağını Bağımsız Eğitimciler Sendikasının (BES) AR-GE biriminin “Türkiye'nin Okuma Alışkanlığı” adlı raporuna dayandırılan haber siteleri de vardı. Hürriyet, Yeniçağ, Oda TV gibi pek çok haber sitesinin bu rapora dayandırdığı verileri doğrulamak oldukça zordu; çünkü böyle bir rapora internet üzerinden erişilemiyordu. Ayrıca Teyit'in iletişime geçtiği birimden konuyla ilgili yanıt alınamadı.

İPUCU: Veriler hiçbir kaynağa dayanmıyor olabilir.

KONDA: Türkiye’de neredeyse her üç kişiden biri hiç kitap okumuyor

Okuma alışkanlıkları, oranları ve kıyaslamalarıyla ilgili haberler gerçeği yansıtmıyor olabilir. Peki son yapılan araştırmalar, kitabın hayatımızdaki yerine dair ne gibi bilgiler veriyor? Dosya yazımızın üçüncü bölümünde kitap için ayırdığımız zaman ve bütçeyi tespit ettik.

KONDA Araştırma ve Danışmanlık’ın Temmuz 2017 tarihli “Türkiye 100 kişi olsaydı” raporunda yer alan verilere göre Türkiye’nin yüzde 30’u “hiçbir zaman kitap okumuyor.” Neredeyse her iki kişiden biri ise nadiren ya da bazen kitap okuyor. Türkiye’de her dört vatandaştan biri ise düzenli kitap okuru olduğunu belirtiyor.

turkiye 100 kisi olsaydi kondaYaklaşık 30 yıl önce, Türk Kütüphaneciler Derneğinin 1990 yılında yürüttüğü “Niçin Az Okuyoruz?” başlıklı kamuoyu araştırmasına göre deneklerin yüzde 40'ı hiç kitap okumadığı belirtmişti.

Akşam yemeği sonrası her beş kişiden ikisi televizyon izliyor

Kitap okuma oranlarının düşük olmasının nedenini televizyon izleme ve telefonla ilgilenme süresinin artmasına dayandıran, eğlence sektörünün genişlemesiyle dışarıda geçirilen zamanın artması ve mesai saatlerinin günün önemli bir bölümünü kaplamasıyla da kitap okumanın güçleştiğini iddia eden haberlermevcut. KONDA Araştırma ve Danışmanlık tarafından Temmuz 2017’de yapılan “Zaman Kullanımı” raporuna göre Türkiye'de hafta içi bir günde en çok zaman harcanan üç etkinlik, uyku, iş ve televizyon izlemek. Ayrıca, saat 21.00-21.59 arasında her beş kişiden ikisi televizyon izliyor. kitap dosyası konda

Başka ülkelerde de kitap okumamanın nedenlerini sorgulayan anketler yapıldı. Örneğin Almanya’da bir grup insan kitap okumaya zaman bulamadığını söylemişti. Almanya’da Das Institut für Demoskopie Allensbach’ın üç sene süren çalışmasında katılımcıların okuma davranışlarının zamanla ilişkisini belirlemek için sorular yöneltildi. Bu araştırmada “daha fazla okumak istiyorum ama şu an için buna vaktim yok/vakit ayıramıyorum” seçeneğini katılanların yıllar içinde ivme gösterdiği görüldü. 2016 yılında katılımcıların yüzde 24.7’si zaman kısıtlılığından dolayı kitap okuyamadığını söylerken, 2018’de bu oran yüzde 29’a yükseldi. Yürütülen bu araştırma da, sosyal hayat ve mesai saatlerinin okuma oranlarını etkileyebileceğini destekler nitelikte.

Kültür harcamalarında kitap yüzde 12,7’ye çıktı

Farklı etkinliklere ayırdığımız zamanı ölçmenin bir kıstası da o etkinliğe ayırdığımız bütçeye bakmaktan geçiyor. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) 2017 tarihli Kültür Ekonomisi verilerine göre kültürel harcamaların en büyük kısmını televizyon oluşturuyor. Kitaplara ayrılan bütçe 2016 yılından 2017’ye artış gösterirken hanehalkının gazete ve dergiye ayırdığı bütçe azaldı. TÜİK 2014-2015 Zaman Kullanımı Araştırmasına göre sosyal yaşam, eğlence, spor, hobi, oyun ve kitle iletişim araçlarına ayrılan faaliyetlerde televizyon yüzde 45,7 ile ilk sıradaydı. Okumaya ayrılan zaman ise sadece yüzde 3,2’ydi. Dolayısıyla televizyonun, son senelerde Türkiye’de en çok tercih edilen etkinliklerden biri olduğu söylenebilir.

kultur harcama kitap dosya

Kültürel harcamaların en büyük kısmını televizyonun oluşturması ise televizyonun sadece kitap okumanın değil, sinema, tiyatro, konser, müzeler gibi diğer kültürel aktivitelerin de önüne geçtiğini gösteriyor. Televizyona ayrılan bütçe, sinema, tiyatro ve konser gibi etkinliklere ayrılan bütçenin neredeyse 8 katı. Ayrıca kitap, gazete, dergi, kırtasiye malzemeleri, sinema, tiyatro ve konser harcamalarının tamamı bile televizyona harcanan bütçeden daha az.

Belki de sandığımızdan çok daha fazla okuyoruzdur

Eurostat’ın 2016 yılında yürüttüğü bir araştırmada ise Türkiye’deki bir vatandaşın günde 7 dakikasını kitap okumayaayırdığısonucunaulaşıldı. Seçili ülkelerde hanehalkı ve bireylerle söyleşiler yapıldı ve ortaya çıkan sonuçlara göre Fransa’da bu süre 2, Finlandiya’da ise 12 dakika olarak tespit edildi.

Fakat artık yeni bir döneme doğru ilerliyoruz; çevrimiçi hareketimiz okuma alışkanlıklarımızı çeşitlendirdi. Yirmi yıl önceye kadar, “okumak” dediğimizde aklımıza ilk gelen kitap, gazete ve dergiler, yeni bir bakış açısıyla karşılaştı. Okuma eyleminin aslında yemek tarifi, reklam panosu, otobüs saatlerini incelemek gibi günlük etkinlikleri de içinde barındırdığını öne sürüldü. Okumanın aslında sadece bir kitabı baştan sonra sindirmekle sınırlı kalmayıp, göz atmak, taramak veya incelemek de olabileceğindenbahsedildi. Sosyal medya, harcadığımız zamanı çok daha anlamlı, yararlı ve bilgilendirici kılabilecek araçlar ve kaynaklarla donatıldı. Gün geçtikçe içi dolan ve farklı anlamlarıyla gündeme gelen “okumak” fiilini tanımlamak yeni bir uğraş olabilir. Sesli kitap dinlemenin okumak olup olmadığını tekrar tartışılabilir ve belki de buna şiddetle karşı çıkan araştırmacılar okuma alışkanlıklarının çeşitli ve farklı yönlerini keşfedebilirler. Hatta sesli kitap dinleme anketleri artık okuma alışkanlıkları verilerinde yerini alabilir. Okuma alışkanlıklarını tespit etmek için, halihazırda içine girdiğimiz yeni bir anlayışla, daha geniş ve kapsamlı araştırmalar yapmamız gerekebilir. Yani aslında belki de, sandığımızdan çok daha fazla “okuyoruz”dur.