İstanbul’un suları dosyası (II): İstanbul’un suları neden kirli?

Haliç yüzülebilir bir iç denizden, yanında yürünemez bir kirlilik kaynağına nasıl dönüştü? İstanbul'daki diğer su kaynakları ne durumda? Bu bölümde İstanbul'un su kaynaklarının kirliliğine odaklanıyoruz.


28/08/2020 02:03 9 dk okuma

Bu içerik 2 yıldan daha eski tarihlidir.

İstanbul’un Kadim Sorunları dosyasının ilk bölümünde bahsetmiştik, tekrar ederek başlayalım; İstanbul gibi dev bir havzanın sularının kirli olmasının temel sebebi, Marmara Denizi’nde yaygın olarak uygulanan Derin Deniz Deşarjları. 1954 yılından bu yana devam eden MAREM (Marmara Denizinde Değişen Oşinografik Şartların İzlenmesi) projesinin başında bulunan isim Hidrobiyolog Levent Artüz’e göre, 1983 yılından 2010 yılına kadar 25 metreden daha derin sular, pek çok deniz canlısı için yaşanamayacak duruma gelmişti bile. Marmara denizi içindeki bir iç deniz gibi adlandırabileceğimiz Altın Boynuz yani Haliç de bu kirlilikten nasibini aldı.  

Haliç’in normali: Anomali 

Haliç de, İstanbul’un geri kalan suları gibi bir anda kirlenmedi. Tarih boyunca Haliç etrafında, önemli bir liman olduğu için birçok tersane ve ticaret merkezi kuruldu. İstanbul’un fethinden sonra, Haliç çevresindeki sanayi faaliyetleri arttı. Haliç mesire yeri özelliğini yitirip, fabrikaların ve düzensiz yerleşimin hâkim olduğu küçük bir sanayi bölgesine dönüştü. Yani kirlenme 1800’lü yıllara kadar gidiyor. 1954 senesinde sanayi bölgesi ilan edilen Haliç’te kirlenme daha da hızlandı

Halbuki Osmanlı döneminde Haliç’in yüzülebilir bir yer olduğu biliniyor. 1800’lü yılların ortalarında Haliç ve Moda gibi yerlerde batılılaşmanın getirdiği sosyal değişimin bir sonucu olarak “deniz hamamları” geleneği kayboldu. Haliç’te uzun yıllardır yüzülemiyor.

Hemen hemen bütün belediye yönetimleri, Haliç’i kurtarmaya yönelik girişimlerde bulundu. 1983’te Belediye Başkanı Bedrettin Dalan, Haliç’in sularını temizlemek ve sahil şeridinde suyu kirleten tesisleri azaltmak için bir proje başlattı. Bugünkü Galata Köprüsü yerinde bulunan eski köprü, su akışını da kestiği için Haliç’e taze su girişini engelliyor ve kirlenmeyi besliyordu. Yine Dalan döneminde, köprünün orta bölümü açıldı. Haliç’teki koku ve kirlilik devam ettikçe, köprü traşlanmaya devam etti. Nihayetinde köprü, 2016’da tamamen söküldü. Ama kirlilik tartışmaları bitmedi.

tarihigalatakoprusu dosya2

Tarihi Galata Köprüsü, Kaynak: İBB Atatürk Kitaplığı

Haliç ile ilgili tartışmalar yakın zamanda yeniden alevlendi. Nitekim Haziran ayında Teyit’e ihbar olarak gönderilen ve sosyal medyada yayılan görsellere göre, yarı kapalı bir deniz olan Haliç’te görülen renk değişiminin sebebi “kirlilik” idi. İddia Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın danışmanı, eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Veysel Eroğlu tarafından da dile getirildi. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum konu hakkında “Kirliliğin nedenlerini araştırıyoruz. Cumhurbaşkanımız Haliç’i tertemiz teslim etti. Büyükşehir Belediyesi gerekli yatırımları yapmakla yükümlüdür” açıklamasını yaptı. İBB Sözcüsü Murat Ongun ise, “Bu renk değişimi normaldir dedi. 

ismailcesurpaylasim dosya2 3

Fakat Haliç’te görülen renk değişimi üzerinden şekillenen tartışma Hidrobiyolog Levent Artüz ve Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Anabilim Dalı’ndan Prof. Nihayet Bizsel’e göre, konunun özünü kaçırıp “siyaset yapmak” anlamına geliyor. Çünkü Haliç yıllar içinde hiçbir yerel yönetim tarafından gerçek anlamda temizlenmedi. 

Artüz suda meydana gelen değişikliklerin ortamın dengesinin de bozulduğu ve standart değerlerin dışına çıkıldığı 1980 öncesinde yaşanmadığını ancak Marmara denizinin farklı bölgelerinde 1980 sonrasında mevsim geçişlerinde hep görüldüğünü belirtiyor. Yani Haliç’in kirliliği, bir tür miras ve “normal“ olarak adlandırılan bu durum, bir bakıma “yeni normal”. 

Artüz, Haliç’in bugüne dek aslında hiç temizlenmediği savını ise, konutlar ve sanayi tesisleri nedeniyle oluşan kirliliğin, Yenikapı üzerinden Marmara Denizi’ne aktarılmasıyla açıklıyor. 

Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Anabilim Dalı’ndan Prof. Nihayet Bizsel’e göre ise, deniz yüzeyindeki değişimin sebebi mevsime bağlı olarak artan sıcaklıklar: “Alg patlamaları ya da deniz rengindeki değişimin özellikle bu dönemde yaşandığının söylenmesinin sebebi, sıcaklıkların artması. Ötrofikasyon temel olarak deniz canlılarının besininin fazlalaşması demek. Yani, bu besinler denizin kendi doğasında olmadığı için artıyor, parçalananların içindeki azot fosfat suya geçiyor, deniz yüzeyinde artık gözle görebileceğimiz değişiklikler oluşuyor.” 

Prof. Bizsel’e göre renk değişimleri bazı koşullara bağlı olarak doğal da olabilirdi, fakat Türkiye gibi çevreyle ilgili yatırım yapmamış ülkelerde bu sıklık ve bu renklerde görüleni kirliliğe işaret, dolayısıyla durumu “doğal” ya da “temizlenmiş” olarak açıklamak konuyu bağlamından koparmak anlamına geliyor. Dahası deniz kirliliği, insan sağlığını da ciddi biçimde etkileyebilir. 

Haliç’te kirlilik yıldan yıla arttı 

2016 yılında Türk Deniz Araştırmaları Vakfı tarafından yapılan bir çalışmaya göre, Haliç’teki zararlı alglerin sayısının mevsim geçişiyle arttığı, sebebinin ise insanların kullanımı ve küresel iklim değişikliği olduğu vurgulanıyor. Haliç’in zararlı algleri, 1980’lerden sonra düzenli olarak artıyor. (sf. 774) 

algler dosya2 4

2015 yılında ise yılda iki kez olması halinde “normal” denebilecek patlamaların yılın ilk beş ayında dört kez yaşandığına dikkati çeken uzmanlar, bunun Marmara Denizi etrafını saran sanayi tesislerinin atıklarını denize boşaltması sonucu yaşandığını belirtmiş, denizdeki ciddi kirliliğe vurgu yapmıştı. Örneğin yıllarca kirliliğiyle konuşulan Ergene Nehri de kirlerin Marmara denizine aktarılmasıyla temizlenmeye başlamıştı. Fakat ÇMO’nun Marmara Denizi Kirlilik Raporu’na göre, İstanbul’daki suların yüzde 70’i Marmara Denizi’ne arıtılmadan veriliyor. Bütün bu kirliliğin sonunda balıkçılık da yok olmak üzere. Hatta uzmanlar “Marmara'da koruma bölgesi oluşturulmak zorunda” diyor. Çözüm için kirletici kaynaklarından yeraltı ve yüzey sularına besin elementlerinin girişinin önlenmesi gerektiği ifade ediliyor. 

Havzalara yakın bakış: Elmalı, Küçükçekmece, Riva

İstanbul’un doğrudan içme suyu kaynakları ya da göllerle ilgili de benzer iddialar sık sık gündeme geliyor: Örneğin Haziran ayında Anadolu yakasının su ihtiyacını karşılamak için 1983’te kurulan Elmalı Barajı’nda alg patlaması yaşandığı iddiası gündeme gelmişti. Konuyla ilgili açıklama yapan İBB de bu iddiayı doğruladı. Küçükçekmece Gölü de kirliliğiyle gündeme gelen yerlerden oldu. Pendik’te bulunan ve İstanbul’un en büyük su kaynağı olan Ömerli Baraj Gölü’nü oluşturan Riva Deresi’nın kirliliği de gündemde yer eden konulardan biriydi.  

Bu iddialarla ilgili temellere bakalım. Elmalı Barajı’ndaki su temizliğinin sağlanması için korunması gereken havzada yer alan “Kontrollü Kullanım Bölgesi” içindeki Çavuşbaşı Merkez Mahallesi, 2019 yerel seçimlerinden beş gün önce, yani 26 Mart’ta ‘sınırlı da olsa’ yapılaşmaya açıldı. Elmalı’nın AB standartlarına göre maksimum sınırı 100 mikrogram/litre olan sınırdaki kirliliği 2008 yılı su kalitesi raporunda 27, 2020’de 25,28 olarak ölçüldü.  

Balık ölümleri ile gündeme gelen Küçükçekmece Gölü de, “etrafındaki yoğun yapılaşma baskısı ve göl çevresindeki ekonomik faaliyetler nedeniyle de oldukça kirlenmiş durumda.” Bu ifadeler 2007 yılında basılan “Bilimsel Açıdan Marmara” başlıklı, MAREM projesi kitabından. (Sf. 5) Yani göl etrafındaki yoğun yapılaşma süreci, bundan en az 13 yıl öncesine gidiyor. Bu durumda tıpkı Haliç ve Marmara özelinde bahsettiğimiz gibi, etrafında yerleşim olan su kaynaklarının temiz kalması pek mümkün değil.  Üstelik Küçükçekmece’de hala yeni imar tartışmaları devam ediyor. Son dönem tartışmalarından birini örnek verecek olursak, 2018 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı göl etrafında 240 futbol sahası büyüklüğündeki bir alanı yapılaşmaya açmıştı, bu alanda yapılaşmayı durdurmak için çıkan bazı yargı kararları da işe yaramadı. Küçükçekmece Gölü de, Kanal İstanbul projesi baskısı altında kalacak sulak alanlardan biri. Küçükçekmece’yi besleyen Sazlıdere Baraj Gölü ile ilgili 2009 Temmuz-2010 Ağustos tarihinde yapılmış bir araştırmaya göre göl “kirli statüsünde” değerlendiriliyor. Bu kirlilik yerleşim yerlerine yaklaşan bölümlerde ise daha da artıyor. 

omerli gorsel

İstanbul Su Kalitesi kayıtlarına göre, çevre kirletici ve kanserojen madde içeren trihalometanlar açısından baktığımızda 2008 Haziran ayında İstanbul’un en büyük içme suyu havzası olan ve Riva Deresi’nden beslenen Ömerli Barajı’nın toplam kirlilik miktarı, mikrogram/litrede 83,4 idi. Bu rakam 2020 Haziranında 73,28’e geriledi İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik, bu sınırı insan sağlığı için 100 olarak belirlese de, İstanbul’un en büyük içme suyu havzasındaki kirlilik miktarı yıllar içinde müthiş bir iyileşme sergilememiş. Avrupa Birliği mevzuatında bu rakam 48 olarak belirlenmiş. 

Su kalitesi 2008 yılından da düşük 

Peki İstanbullunun içmese de kullanmak zorunda olduğu su kaynaklarının kalitesi ne durumda? İBB’nin 2014 ila 2019 yılları verilerine göre, yıllar içinde İstanbul’a verilen temiz su miktarı oranı artış göstermiş. Örneğin 2014 yılında 2 milyon 694 bin 319 metreküp olan temiz su miktarı, 2019’da 2 milyon 292 bin metreküpe çıkmış, ancak Veri Kaynağı’na göre, temiz su oranı Aralık 2019’dan bu yana azalma eğiliminde. 

Haziran 2020 itibariyle İstanbul’un baraj doluluk oranı da yüzde 64,88 seviyesinde bulunuyor. 

dolulukoranlari dosya2 6

Bu rakam 2014 yılı Haziran ayında yüzde 20,20’ye kadar düşse de, 2015 yılında yüzde 81,24’e kadar yükseldi. (20 Temmuz 2020’ye göre kıyasla) 

dolulukoranlari2 dosya2 7

Bu aşamada barajlardaki kayıp kaçak oranlarını da hesaba katmak gerek. Ekolojik Haklar Merkezi, İstanbul’a içme suyu sağlamak için Şile ile Kocaeli arasında yapılması planlanan Sungurlu Barajı ve Hidroelektrik Santral Projesi’nin (HES) gereksiz olduğunu, elde edilecek 30 milyon metreküp suyun İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı olarak çalışan İSKİ’nin barajlardaki kayıp kaçaklarının tamir edilerek telafi edilebileceği görüşünde. Fakat bin sayfayı aşkın Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu, İstanbul’un mega projelerinden Kanal İstanbul’un ÇED Raporunu da yazan Çınar Mühendislikçe hazırlanan ve bazı yerleşim alanının yerini değiştirecek olan Sungurlu HES’e, Nisan 2020’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan onay çıktı bile. 

Çevre Mühendisleri Odası’nın 2019 yılında yayınladığı İstanbul Çevre Durum Raporu’na göre, kentteki içme ve kullanma suyu sorununun başlıca nedeni İstanbul’un öz kaynaklarının verimli değerlendirilmemesi ve mevcut kaynakların tahrip edilmesi. Bunun sonucunda maliyetli yöntemlerle şehir dışından su temin edilmesinin sorunu büyüttüğü açıklanıyor. (Sf. 19) 

İlginizi çekebilir: İstanbul’da baraj doluluk oranları hakkındaki iddia

İklim krizi, göç, mega projeler İstanbul’un sularını etkiliyor. Bu konunun detaylarını dosyanın III. bölümünde aktarmaya çalışacağız.  

İSKİ, Haliç 2001 Sempozyumu
03/05/2001
Milliyet Gazetesi, Marmara işte böyle ölüyor
20/05/2015
Magma Dergisi, Marmara Denizi’nde Zehirli Renkler
15/05/2015
İSKİ, Haliç Sempozyumu
05/05/2001
Dergi Park, İstanbul'da Deniz Hamamları
25/08/2020
Evrensel Gazetesi, Haliç'te yüzmek hayal
26/05/2000
Milliyet Gazetesi, Trilyonları Haliç'in Çamuruna Gömdük
05/04/2000
Apelasyon, Haliç’in Başına Gelenler
25/08/2020
Twitter, Hatice Esra Akgül
12/06/2020
Twitter, Veysel Eroğlu
12/06/2020
Twitter, İsmail Cesur
12/06/2020
Hürriyet Gazetesi, Bakan Kurum'dan önemli Haliç açıklaması
13/06/2020
Twitter, Murat Ongun
17/06/2020
Telefon Görüşmesi, Hidrobiyolog Levent Artüz
13/06/2020
Magma Dergisi, Marmara Denizi’nde Zehirli Renkler
11/12/2015
Milliyet Gazetesi, Marmara işte böyle ölüyor
20/05/2015
Dergi park, Sucul Ortamlarda Ötrafikasyon
30/08/2018
Twitter, İstanbul Kuşu
16/06/2020
Twitter, Selami Haktan
26/06/2020
CNN Türk, Riva Deresindeki Kirlilik
12/06/2020
Google Haritalar, Çavuşbaşı Mahallesi
25/08/2020
İSKİ, Su Kalitesi Raporu - 2008
25/08/2020
İSKİ, Su Kalitesi Raporu - 2020
25/08/2020
İSKİ, Baraj Doluluk Oranları
25/08/2020
tümünü göster
iklim