İstanbul’un çöpleri (III): Atık yükü artıyor, planlama yetersiz

18 milyonluk metropolün ürettiği çöpü bertarafta kullanılan mevcut yöntemler, uzun vadede sürdürülebilir olmayabilir. İklim gerçeği ve dünyadan örnekler eşliğinde geleceğin atık yönetimi uygulamaları…


06/12/2021 13:00 15 dk okuma

Bu içerik 1 yıldan daha eski tarihlidir.

"Çöp nasıl bir sorun haline geldi?" isimli dosya videosu Teyit YouTube kanalında.

Atık neredeyse tüm dünyada büyüyen bir sorun. Dünya Bankası’nın 2018 yılında yayınladığı What a Waste 2.0 raporuna göre, ortalama bir kent günde kişi başı 0,74 kilogram ayak izine denk gelen 2,01 milyar ton (yıllık) katı atık üretiyor. Hızlı nüfus artışı ve kentleşmeyle birlikte acil önlem alınmazsa yıllık atık üretiminin 2050 yılına kadar yüzde 70 daha artacağı tahmin ediliyor. Hal böyleyken mesele tüm dünyayı ilgilendiriyor demek yanlış olmaz, ancak kendi kapımızın önüne dönelim. 

22 Ekim 2020 tarihinde Silivri Seymen Enerji Üretim Tesisi’nin açılışını yapan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’un geleceği için çevre, atık yönetimi ve enerji unsurlarını geliştirme programı üzerinde çalıştıklarını duyurmuştu. İmamoğlu 5 Kasım 2021 tarihinde de İBB’nin İklim Eylem Planı’nı açıkladı. 2050 için 14 hedef koyan plan, enerji verimliliği, yenilenebilir kaynaklardan enerji tedariği, organik atıkların ve kağıt ambalaj atıklarının dönüştürülmesi gibi başlıklar içeriyor. 

İBB’nin 2020 yılı faaliyet raporunda da atık yönetimi projelerine yer verilmiş. Ancak bu projelerin çoğu geçmiş yönetimlerin de başvurduğu standart çözümlere dönük; evsel katı atıkların transferi ve bertarafı gibi. Diğer uygulamalar ise geri kazanım ve kompostlaştırma.

İkinci bölümde İstaç verilerine göre İstanbul’da her gün 16 bin ton evsel atık oluştuğundan bahsetmiştik. Bu kadar evsel atığın oluşmasında her geçen gün artan nüfus ve altyapı yetersizliği gibi etkenler var. Ancak insanlık olarak etkimizi azaltabilecek önlemler de bulabiliriz. Çünkü daha fazla nüfus daha fazla çöp anlamına gelmek zorunda değil. 

Elbette nüfusun yanı sıra, mevcut atık bertaraf metotlarında da belirgin sorunlar var. Ya sürdürülebilir değiller ya da geçmişteki planlamalardan öteye gidememişler. Son dönemde gündemimizde olan iklim krizi de tam burada önemini gösteriyor. Peki, İBB bu sorunlara karşı çözüm üretiyor mu, uzmanlar ne diyor? 

Evsel atık yönetimi nasıl iyileştirilir?

Evsel atık yönetiminde geri kazanım ve kompostlaştırma, güvenli olmayan organik ürünleri güvenli hale getirmesinden dolayı, en iyi atık bertaraf yöntemlerinden biri

Örneğin Berlin gibi kentlerde, meyve sebze artıkları, bozulan gıda maddeleri, çiçekler, çay ve kahve telveleri kompostlanabilen maddeler olduğu için kahverengi konteynırlarda toplanıyor. Kompost olduktan sonra hanelerin çoğu ürünü kendi bahçelerinde, belediye ise şehir düzenlemesinde kullanıyor. 

Avrupa İstatistik Ofisi’nin 1995-2019 yıllarını kapsayan belediye atık arıtma verilerinde evsel atık yönetiminde benimsenen yöntemlerin (düzenli depolama, geri dönüşüm, kompost, yakma) yıllar içinde nasıl değiştiği görülebiliyor. Avrupa Birliği üyesi kentlerde 1995’te 14 milyon ton kompost üretimi, 2019 yılında 39 milyon tona çıkmış. Kişi başına düşen kilogram ise 33 kilogramdan 87 kilograma yükselmiş. Yani Avrupa kentlerinde kompostlaştırma yıllar içinde tercih edilen bir yönteme dönüşmüş. 

İBB, organik atıklardan elde ettiği verimi de artırmak istiyor. Bu nedenle 2050 hedeflerinde organik atıkların yüzde 100 geri dönüştürülmesi de yer alıyor. 

Ancak kompostlaştırmanın dezavantajları da var. Uzun süren, yavaş bir süreç ve çok fazla yer kaplıyor. Bu nedenle İstanbul için gerçekçi, birincil bir çözüm olarak olmasa da, destekleyici bir çözüm gibi düşünülebilir. İstanbul kalabalık ve keskin coğrafi sınırları olan bir yer. 

Düzenli güncellenen bir geri dönüşüm politikası gerekiyor

Geri kazanılmaya değer maddelerin varlığı ise giderek artıyor. Kağıt, cam, ambalaj ve organik atıklar hammadde tasarrufu sağlanabilecek maddeler. Geri dönüştürüldüğünde birincil enerji kullanımı ve haliyle karbondioksit emisyonu azalıyor. Yüksek gelirli, gelişmiş ülkeler bu yüzden geri dönüşümü yaygın olarak uyguluyor. Geri dönüşümde yerel yönetimleri en çok ilgilendiren adım geri dönüşüm malzemelerinin ayrı toplanmasından, yani kaynağında ayrıştırılmasından geçiyor. Yani kağıt, cam ve ambalaj ayrı ayrı toplanmalı ve işlenmeli. 

Örneğin Berlin Belediyesi, düzenli olarak güncellenen bir atık yönetimi stratejisiyle gelecekteki 10 yıla hazırlanıyor. 1990’lardan beri kentin tamamını kapsayan bir atık kağıt toplama sistemi var. Bu sistemde mavi çöp konteynırlarına atılan kağıtlar, atık yönetim şirketleri tarafından toplanarak, geri dönüşüm tesislerine götürülüyor. Teneke kutular, içecek kutuları için de sarı torba ya da konteynırlar kullanılıyor. 

Bazı belediyelerin geri dönüşümü teşvik edecek projeleri de var. İtalya’nın Parma kentinde belediye 2014 yılında geri dönüşümü teşvik ederek; organik atıklar, cam ve ambalajları birbirinden ayırmıştı. Bir hane ne kadar az atık üretirse o kadar az vergi ödemeye başladı. 2012’de yüzde 49 olan geri dönüşüm oranı yüzde 76’ya yükseldi. Daha büyük bir örnek daha verelim. Eğer Norveç’te ülke genelinde geri dönüşüm yüzde 95'in üzerine çıkarsa, herkes çöp vergisinden muaf olacak

AB kentlerine genel bir bakış atacak olursak yine Avrupa İstatistik Ofisi verilerine bakabiliriz. 1995’te 23 milyon ton olan geri dönüşüm miktarı, 2019’da 68 milyon tona kadar çıkmış

Dönelim İstanbul’a. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İklim Eylem Planı’nda  kağıt ve ambalaj atıklarının 2050 yılına kadar yüzde 100 geri dönüştürülmesinin hedeflendiğini açıkladı. 

2018’de ise Mevlüt Uysal döneminde pilot uygulaması yapılan ‘Akıllı Geri Dönüşüm Konteynırı’ projesi sayesinde İstanbullular konteynıra atacakları pet şişe ya da metal kutu atıkları ile İstanbul kartlarına yükleme yapabiliyor. Bu konteynırlar, Avrupa yakasında İTÜ/Ayazağa ve Şişhane metro istasyonlarında var. Pilot proje uygulaması sayesinde akıllı konteynırları 2020 yılında 5 bin 715 kişi kullanmış. Ancak pandemi nedeniyle 2020 yılı Mart ayından itibaren okulların çevrimiçi eğitime geçiş yapmasıyla bu cihazlar kapatılmış. 

Geri dönüşümle ilgili değinilmesi gereken bir konu daha var: Geri dönüşüm işçiliği. İşçiler hemen her gün topladıkları geri dönüşebilir atıkları, atık depolarına satıyor. Atık depoları da satın aldıkları atıkları geri dönüşüm fabrikalarına satıyor. Ancak İstanbul Geri Dönüşümcüler Derneği’ne göre, bu atık depolarının çoğunluğu ruhsatsız, geçici faaliyet belgesiz ve lisanssız. Geri Dönüşüm İşçileri Derneği Başkanı Ali Mendillioğlu, İstanbul’da bir günde toplanan geri dönüşebilecek atık miktarının, ortalama 15 bin ton civarında olduğunu söylüyor. Bu sayının İBB tarafından nasıl takip edildiğini, geri dönüşüm verilerine dahil edilip edilmediğini ise bilmiyoruz. 

İstanbul Valiliği ve belediye, halk sağlığı sorunu ve kayıt dışı istihdam nedeniyle, Ümraniye Ataşehir ve Sancaktepe’de 100’e yakın atık toplama deposuna baskın düzenleyerek, 650 geri dönüşüm işçisinin çekçeğine el koydu. Geri dönüşüm işçileriyse, sisteminin lokomotifi olduklarını, tanınmaları gerektiğini düşünüyor. Çevre Mühendisleri Odası’na göre geri dönüşüm işçileri güvence altına alınarak istihdam edilmeli. Dünya Bankası raporuna göre, uygun şekilde desteklendiğinde ve organize edildiğinde, gayri resmi geri dönüşüm istihdam yaratabilir, yerel endüstriyel rekabet gücünü iyileştirebilir, yoksulluğu azaltabilir ve belediye harcamalarını azaltabilir. Yani geri dönüşüm işçilerinin ve uzmanların temel talepleri ortak, iş güvencesinin sağlanması gerekiyor. 

Meslek grubunun sisteme nasıl entegre edileceği ise, yerel yönetimlerce belirlenmeli. Mesela, 2015 yılında Sultangazi Belediyesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan, toplama ve ayırma lisansı bulunan geri dönüşüm firmasıyla ortak bir projeye imza atarak geri dönüşüm işçilerini sigortalı hale getirerek, sosyal ve sağlık güvencesi vermişti

Avrupa’daki örneklere bakıldığında, İstanbul geri dönüşüm konusunda henüz yeteri kadar yol kat edebilmiş değil. Geri dönüşebilecek maddelerin ayrı ayrı toplanması konusundaki duyarlılığın vatandaşlara, şirketlere ve kurumlara kazandırılması gerekiyor. Yani geri dönüşümün sadece yerel yönetimin fonksiyonlarına bırakılmaması, bütüncül bir politikası olması gerektiğini, iyi örneklere bakarak görmek olası. 

İstanbul’daki atıkların yüzde 83’ü gömülüyor

Gündelik çöplerin/atıkların düzenli depolama sahalarında gömülmesi, atık yönetiminin en eski ve en popüler yöntemlerinden biri ve genellikle gelişmekte olan ülkelerde tercih ediliyor. Düzenli depolama sahalarının uygun arazi bulunduğunda ekonomik olması gibi avantajları olsa da, insan ve hayvanların yaşam alanları ve çevre için tehlikeli olabilir. 

İstaç’a göre, İstanbul’da oluşan atıkların yüzde 6’sı geri dönüşüm, kalan atıkların yüzde 11’i geri kazanım, kompost ve yüzde 83’ü ise düzenli depolama yöntemi ile işlenip bertaraf ediliyor. Payı bu kadar yüksek olan düzenli depolamanın ise belirgin sorunları var. Kentteki depolama sahalarının neredeyse çoğu 1990’lı yıllarda yapılmış. Ancak kent durmadan büyüyor ve artık 90’lı yıllardan çok uzakta. Ayrıca depolama sahalarına giden atıklar kontrol edilemiyor. ÇMO raporuna göre, İstanbul’da depolama sahasına giden atığın yüzde 24,3’ünü geri dönüşebilen atıklar oluşturuyor (sf.42). 

İstanbul Kemerburgaz’da yer alan, temeli 1995’e varan Odayeri Düzenli Depolama Tesisi, yeni havalimanına yakındı. Ancak biriken çöpleri sık ziyaret eden martıların, uçakların düzeninini etkilemesinden dolayı devre dışı bırakılmıştı. Haliyle Avrupa yakasında oluşan atığın Silivri Seymen’deki depolama alanına ulaşması gerekiyor. Bu ortalama 100 kilometre yol demek. Bu mesafe Anadolu yakasında 50 kilometre.

Çevre Mühendisleri Odası’na göre tam da bu nedenlerle tesisler yanlış tasarlanmış. Geçmişte atık depolama sahalarında oluşan kazaların ardından bu sahaların şehrin dışına taşınmasıyla atık yönetiminin maliyeti ve taşımadan kaynaklanan kirlilik yükü artmış (sf. 44). ÇMO’nun önerisi, kaynağında ayrı toplama etkinliğinin artırılması. Böylece atıklardan elde edilecek ekonomik katkının yanı sıra, atık bertaraf maliyeti ve taşımadan kaynaklı kirlilik yükünü azaltılacağı düşünülüyor.

ABD Çevre Koruma Ajansı’na göre, düzenli depolama maliyetlerini belirlerken dikkat edilmesi gereken bazı etkenler var (sf. 119). Öncelikle bertaraf edilecek atıkların özellikleri ve miktarları bilinmeli. Çöplerin gömüleceği toprağın kullanıma uygun olup olmadığı belirlenmeli ve elbette araziye ulaşım kolay olmalı. Temelde bu etkenler dikkate alınmadığında depolama sahaları avantaj değil, dezavantaj yaratıyor. 

Avrupa İstatistik Ofisi’nin düzenli depolamayla ilgili verileri AB kentlerinde bu yöntemin artık pek tercih edilmediğini gösteriyor. Çünkü 1995’te 121 milyon ton olan düzenli depolama 2019’da 53 milyon tona kadar düşmüş.

İstanbul’un karbon emisyonunda yakmanın payı yüzde 0,2

Yakma, yüksek gelirli ve arazi kısıtı olan ülkelerde sık kullanılan bir yöntem. Yakmanın en büyük avantajı, katı atık hacmini orijinal hacmin yüzde 20 ila 30'una kadar azaltabilmesi. Böylece atıkların kapladıkları alan azalıyor ve çöplüklerdeki sıkışmaların önüne geçiliyor. Ayrıca, yakma yöntemiyle ton atık başına 500 kilovat elektrik üretilebiliyor. Bu yüzden gelişmiş ülkelerde düzenli depolama sahalarının yerini modern atık yakma tesislerine bıraktığı söylenebilir. Avrupa İstatistik Ofisi verilerine göre, AB kentleri 1995’ten 2019’a yakmanın payını yüzde 102 artırdı. İBB Başkanı İmamoğlu ise, 2050 yılı için kentin net sıfır karbon hedefi olduğunu belirtiyor

İBB’nin hazırladığı Sera Gazı Envanter Raporu’na göre atıklar, İstanbul’un karbon emisyonu miktarı payında yüzde 9 seviyesinde. Bu oran 2018’de yüzde 6’ydı. Bunun yüzde 3,9’u katı atık depolama, yüzde 1,6’sı atık su arıtımı ve deşarj, 0,7’si katı atık biyolojik arıtımı ve 0,2’si de yakma ile bertaraftan kaynaklı (sf. 33). Yani asıl emisyon kaynağı depolama. 

istanbul 2019 yili sera gazi envanteri sektorel dagilimi

Bu değerlendirmeye ÇMO’nun uygun hesaplanma yapılmadığı gerekçesiyle şerh düştüğünü aklımızda tutalım ve son projelerden birine bakalım.

Eyüpsultan ilçesinde yapımı süren Atık Yakma ve Enerji Üretim Tesisi iyi bir örnek. Zira yakın zamanda açılması planlanıyor ve kamuoyuna “Avrupa’nın en büyük atık yakma tesisi” olarak anlatılıyor. “yakma” çerçeveli büyük yatırımın ÇED raporu 2012 yılında hazırlandı, temeli ise 2017 yılında atıldı. Yani projenin temelleri önceki yönetime uzanıyor. İsviçre merkezli Hitachi Zosen Inova AG ve MAKYOL İnşaat ortaklığıyla inşa edilen tesiste üç yakma hattı var.  

ÇED raporunda yer alan bilgilere göre, tesise getirilecek evsel atıklar, ızgaralı sistemler aracılığıyla yakılacak. Atmosfere salınan külün torba filtrelerle tutulması, böylece baca emisyonlarının en aza indirilmesi öngörülüyor. Ancak tahmini bir emisyon hesabı verilmemiş. (sf. 155) Ortaya çıkacak taban külü Odayeri Katı Atık Depolama Sahası’na, baca arıtmadan çıkacak kül ise lisanslı tehlikeli atık bertaraf tesisine gönderilecek (sf. 162). ÇED raporuna göre günde 3 bin ton katı atık yakılarak 90 megavata kadar elektrik üretilmesi mümkün. Tesisin yılda 8 bin saat çalışması bekleniyor.

Atıktan enerji üretmeye yönelik yaklaşımın sürdürülebilir olarak kabul edilip edilemeyeceği, sürece giren atığın yakıldığında ortaya çıkardığı enerji miktarına bağlı değişebilir. Kağıt, plastik gibi atıklar da enerji üretebilecek en verimli atıklardan. 

Endüstriyel atıklar için çözüm önerileri

Endüstriyel atıkların toplanması, belediyelerin sorumluluğunda değil, şirketler, fabrikalar bu atıklarını biriktirerek İSTAÇ gibi kurumlardan bertaraf desteği isteyebilir. Endüstriyel atıklar arasında kül, çamur, kağıt, metal, ahşap gibi birçok madde var. Burada atığın azaltılması için ilk yapılması gereken, üretim ve işletme esnasındaki süreçlerin atık yönetimine uygun tasarlanması. Yani hedef, çevre kirliliğinin ve atığın kaynağında azalmasını sağlamak. Zira endüstriyel atıklar sebebiyle içme sularının kirlenmesi bile söz konusu. 

Bunun dışında geri dönüşüm ve geri kazanım gibi yöntemler endüstriyel atıkların azaltılmasında ve çevreye zarar vermesinin engellenmesinde önem taşıyor. Kullanılan ana malzemeler ayrı ayrı toplandıktan sonra ikincil hammaddeye dönüştürülebilir. Ancak bu da bir maliyet içeriyor elbette. 

Bir başka çözüm bertaraf stratejisinin güçlenmesi. İnsan sağlığı ve çevreye zararsız hale getirilen malzemeler enerji kazanmak için yakma, düzenli depolama gibi yöntemlerle bertaraf edilebilir. 

Ülkelerin endüstriyel atıkların azaltılması için en sık uyguladığı yöntemlerden biri vergilendirme. Mesela Japonya, toplam 47 kentin 27’sinde endüstriyel atıklara düzenli depolama vergisi uyguluyor. Çek Cumhuriyeti ise endüstriyel atıklara, evsel atıklara göre daha fazla vergi politikası var. Macaristan’da da durum benzer şekilde. Ayrıca endüstriyel atık konusunda güçlü denetlemelerin yapılması da caydırıcılığı yüksek uygulamalardan biri. Norveç’te özellikle yüksek riskli tesisler için habersiz anlık kontroller yapıldığı biliniyor. 

Şirketlere uygulanan politikaların yanı sıra, geri dönüşebilecek atıkları hiç ortaya çıkarmayarak da endüstriyel atıkta azalmaya gidilebilir. Örneğin, ABD’nin San Francisco eyaletinde şişelenmiş su kültüründen çıkılması amaçlanıyor. Kentte bu yüzden şişe suyun satışları kısıtlanmış durumda. Kısıtlama, park ve üniversite gibi toplu alanlara da uygulanıyor. 

Yani endüstriyel atık meselesinin iyileştirilmesi, hem merkezi hem yerel yönetimlerin bir arada çalışarak oluşturacağı politikaların şirketlerce uygulanmasından geçiyor. 

Tıbbi atık: Tıbbi atıkta geri dönüşüm faaliyetleri yeniden düzenlenmeli

Covid-19 salgınıyla beraber tıbbi atık yönetimi, çok daha hayati bir boyuta taşındı. 2021 verilerini henüz bilmiyoruz, ama böyle bir salgın sırasında maskeler, eldivenler, diğer koruyucu ekipmanları içeren tıbbi atık miktarının önceki senelere artmış olması bekleniyor. Bu da, kontamine olmuş atık ve kontamine olmayan maddelerle birlikte pek çok türde ek tıbbi ve tehlikeli atık üretileceğine işaret. İstanbul Tabipler Odası, çapraz kontaminasyon ve enfeksiyonlardan korunmak için belediyelerin geri dönüşüm faaliyetlerini yeniden düzenlemesi gerektiğini söylüyor.

Tıbbi atık yönetiminin en basit ve en kestirme yolu, tıbbi atıkları kaynağında azaltmaktan geçiyor. Bu yüzden atık miktarının azaltılması için gerekli önlemlerin alınması öneriliyor. İyi bir yönetim ile geri kazanılması mümkün ürünlerin kullanılması ile kontrolün zamanında ve yerinde yapılması gibi uygulamalar faydalı olabilir.

Ayrıca İstanbul gibi yüzlerce hastanenin yer aldığı bir şehirde, üretilen atık miktarları ve tıbbi  ve tehlikeli atıklardan kaynaklanan riskler göz önüne alınarak sağlık personellerinin tehlike ve riskler konusunda bilgilendirilmesi ve düzenli olarak eğitime tabi tutulması tavsiye ediliyor.

İstanbul’un çöplerine genel bakış

Yukarıda sayılan çözümlerin hepsi o şehre ve ihtiyaçlarına özel. Hiçbiri mutlak değil. Mühim olan bir vizyon, o vizyona uygun, sürdürülebilir ve etkin stratejiler ile eylem planları oluşturulması; bütçe ve işgücü ayrılması.

Mevcut durum 90’lı yıllara göre daha iyi olsa da, İstanbul’un atık sorununun sürdürülebilir, gelecek riskleri de hesaba katan, entegre ve kapsamlı planlarla yönetildiğini söylemek için erken. 

ÇMO’nun Haziran 2019 raporuna göre, İstanbul katı atık yönetimini planlama konusunda geride. Rapora göre, geri dönüşüm de dahil olmak üzere, hiçbir uygulama tek başına çevre dostu değil. Çünkü İstanbul gibi büyük bir kentte atık toplama sisteminden kaynaklı kimi materyallerin geri dönüşümünün sağlanması için harcanan enerji, yakma yoluyla bertaraftan bile daha fazla karbon salımına neden olabiliyor.

Dünya Bankası katı atık yönetimin iyileştirilebilmesi için atıkların uygun şekillerde yönetilmesi gerektiğini söylüyor. Etkili bir atık yönetimi sürdürmek pahalı bir yöntem ve genellikle belediye bütçelerinin yüzde 20 ila 50’sini buraya ayırmaları gerekiyor. İBB 2020 Faaliyet raporuna göre, İstanbul’un atık yönetiminden sorumlu İSTAÇ’a ayrılan bütçe, toplam bütçenin yaklaşık yüzde 5’i. Bir önceki yönetimde de bu oran yüzde 5’e yakındı. 

Yani her ne kadar temel bir belediye hizmetinden bahsetsek de, bu hizmeti yürütebilmek için verimli, sürdürülebilir ve sosyal olarak halka da entegre sistemlerin kurulması gerekiyor. 

Gelecek dosyada İstanbul’un bir başka kadim sorunu ulaşıma odaklanacağız. 

İBB, 2020 Faaliyet Raporu
28/05/2021
Conserve Energy, What is Waste Management?
15/11/2021
World Bank, Trends in Solid Waste Management
15/11/2021
umweltbundesamt, Waste management
20/01/2014
Living circular, Four European waste sorting champions!
28/02/2019
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, İstanbul Çevre Durum Raporu
05/06/2021
Energy Saving Trust, Generating energy from waste: how it works
24/01/2019
Akademik Platform, Endüstriyel Atıklar ve Geri Kazanım
01/11/2014
Researchgate, Hastanelerde Tıbbi Atık Yönetimi
01/04/2019
tümünü göster