Ardı ardına gelen intihar cinayetleri ve bireysel intihar vakaları, intiharı güncel bir sorun olarak Türkiye gündemine soktu. Bir halk sağlığı sorununun ülke gündemine gelmesi ne kadar büyük bir fırsattıysa, olayların tüm boyutlarıyla değerlendirmeden tek sebebe indirgenerek açıklanması da başlı başına bir sorundu. Misal, muhalefet partileri yaşananları ekonomik kriz, iktidar partisi yanlıları da sosyal çürümenin emaresi olarak yorumlamayıseçti. Oysa intihar, enine boyuna ve veriler eşliğinde okunduğunda, gerçeğin görünenden daha karmaşık ve çok boyutlu olduğu ortaya çıkıyor.
Önceki bölüm: İntihar dosyası I: Dünyada verilerle intihar gerçeği
Ölüm sebepleri çoğunlukla raporlanamıyor
Öncelikle, Türkiye’de intiharların “görünen” sebepleri dahi çoğu zaman istatistiklere geçmiyor. Çünkü uygulamada, herhangi bir intihar vakasından sonra yapılan soruşturmada hekimlerin dahli kısıtlı. Psikiyatrist hekimler ancak kriminal bir şüphe oluşursa, ya da bilimsel araştırmalar gerektirirse “psikiyatrik otopsi” denen bir süreç işliyor ve sebep raporlanıyor. Aksi halde ailenin ya da çevrenin verdiği yanıt doğru kabul ediliyor ve intihar sebebi halihazırda TÜİK’in tanımladığı kategorilerden birine yazılıyor. Bu kategorilerse, hastalık, aile geçimsizliği, ticari başarısızlık, öğrenim başarısızlığı, hissi ilişki ve istediğiyle evlenememe, geçim zorluğu, bilinmeyen ve diğer. Bilinmeyen kategorisi tek başına toplam intiharların 21 binini, yani yüzde 40’ından fazlasını oluşturuyor.
Türkiye Psikiyatri Derneği’nden Dr. Yunus Hacımusalar, TÜİK’te tanımlı intihar sebeplerinden yola çıkarak intihar eden kişilerin psikiyatrik durumları ile ilgili bir değerlendirme yapılamayacağını söylüyor. Yani istatistikler, bize ruh sağlığıyla ilgili değil, polisiye bir bilgi veriyor olabilir. Teyit konuyla ilgili görüş almak için Emniyet Müdürlüğü’ne başvurdu; ancak olumlu bir yanıt alamadı.
Bunun arkasında ise büyük ihtimalle gerçek sebebin ortaya çıkması için uzun bir araştırma gerekmesi yatıyor. Aile bu soruşturmayı istemeyebiliyor. Hele de intiharın istismar, evlilik dışı ilişki, eşcinsellik gibi sosyal tabuları zorlayan bir boyutu varsa intihar eden kişilerin yakınları da soruşturmaya yanaşmayabiliyor.
İntihar hızında belirgin bir artış yok
TÜİK üzerinden 2012’den itibaren erişebildiğimiz intihar istatistikleri, intihar oranında belirgin bir artış ya da azalış olmadığını ortaya koyuyor. TÜİK rakamları ile Dünya Sağlık Örgütü’nün rakamları birbirini tutmuyor. Teyit’in ulaştığı TÜİK yetkilisi, bunun kurumun kendine has hesaplama yöntemlerinden kaynaklandığını söyledi. Ancak hangi rakam esas alınırsa alınsın, Türkiye’de intihar hızının diğer ülkelere oranla çok yüksek olmadığı ve belirgin bir artış da sergilemediği söylenebilir.
Kaynak: TÜİK. Bu rakamlar Dünya Sağlık Örgütü’nün rakamlarından farklı.
Son 16 yılda 50 bine yakın kişi yaşamına son verdi
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) tuttuğu ham verileri analiz edebilmek için düzenli bir tablo haline getirdik. Buna göre 2002 yılından bu yana yani 16 yıllık intihar verilerini çeşitli metriklere göre süzebilmemize olanak tanıyan tabloya göre, 2002’den bu yana 50 bine yakın insan yaşamına son verdi. 2018 yılında ise 3161 kişi hayatına son vermiş. Yani günde yaklaşık sekiz kişi intihar ederek hayatını kaybediyor. Her gün 1200’e yakın kişinin yaşamını yitirdiğini düşünürsek, intiharın ölüm sebepleri arasında yüksek bir oran olmadığı söylenebilir. Ancak intiharın önlenebilir ölüm nedenleri arasında olduğundan, bu çıkarıma da dikkatli yaklaşmak gerekir.
2002 ve 2011 tarihleri hariç, intihar rakamlarında dramatik bir değişim olmamış. 2013 sonrasında ise kısmi bir artış var. Tüm ölüm sebepleri arasında Türkiye’de intiharın payı ve yeri de yıldan yıla belirgin bir değişim göstermiyor. Ancak bu her şeyin yolunda olduğu anlamına gelmiyor. Örneğin BBC Türkçe'ye konuşan Üsküdar Üniversitesi Klinik Araştırmalar Etik Kurul Başkanı, psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Kemal Arıkan, hastaları arasında intiharı düşünenlerin hatırı sayılır derece olduğunu, hem fiile dönüşmüş hem de dönüşmemiş intihar fikrinin Türkiye’de ciddi bir sorun olduğunu belirtti.
İllere göre bakıldığında ise intihar sayılarının nüfusla orantılı olduğu görülüyor. Yine TÜİK verilerine göre 2018’de, 432 ölümle en fazla intihar vakası İstanbul'da yaşandı. İstanbul'u 194 ölüm ile Ankara, 186 ölüm ile İzmir, 119 ölüm ile Bursa ve 103 ölüm ile Konya izliyor. İntihar sebebiyle en az ölüm yaşanan illerin ise yine nüfusu epey az olan yerler oldukları görülüyor. Bayburt, Artvin, Kilis, Erzincan ve Gümüşhane. Diğer yandan intihar yaygın bir davranış olmadığından, birkaç vaka istatistiklerde ciddi bir oynamaya neden olabiliyor. Bu nedenle verilere uzun vadeli olarak bakmak gerekiyor.
En yaygın sebep hastalık
Türkiye’de kümülatif olarak bakılırsa, intihar sebepleri arasında en yüksek rakamlar hep “bilinmeyen” intiharlara ait. Bilinmeyen kategorisini dışarıda bıraktığımızda en yaygın sebep ise hastalık. 2002’den bu yana intihar eden 50 bin kişi için hastalık sebep gösterilmiş. Onu aile geçimsizliği ve geçim zorluğu izliyor.
İntihar yöntemleri için de bir yığılma söz konusu. İntihar yöntemlerinin medyada yer almaması ilkesi çoğu zaman ihlal edildiğinden bu yöntemlerin belli dönemlerde artması ya da azalmasının, bazı medyatik vakalarla ilgisi olduğu da düşünülüyor. Faruk Bildirici ve Türk Psikiyatri Derneği’nin açıklamaları da aynı gerçeğe işaret ediyor. İntihar yöntemlerinde erişebilirlik ve sosyal sermaye de etkili olabilir; ancak şunu unutmamak gerekiyor, sayısız yöntem var. Yine de toplu olarak bakıldığında 2002’den bu yana intihar edenlerin 24 bine yakının, kendini asma yöntemine başvurduğu görülüyor. Bu istatistiklerde 2019 yılını göremediğimizden son intihar vakalarının, kimyevi madde kullanımıyla intiharın oranını artırıp artırmadığını ise şimdilik bilemiyoruz. Ancak bu gruptaki intiharlar geçtiğimiz yıllarda göreceli olarak azalmış.
İntiharın sosyoekonomik statü ile ilgisine bir sonraki bölümde değineceğiz. Ancak Türkiye’deki intihar vakalarının sosyoekonomik dağılımını incelemek için elimizde çok fazla araç yok. Türkiye’de intihar vakaları gelir seviyesine göre raporlanmıyor. Ancak eğitim seviyesine bakarak belli bir çıkarım yapabiliriz.
Yıllara göre intihar vakaları incelendiğinde en geniş grubun ilkokul mezunlarından oluştuğu görülüyor. Ancak bu grupta intiharlar düşüşte. Lise ve dengi mezunları ile yükseköğrenim mezunlarında ise intihar sayılarının arttığını görüyoruz. Diğer yandan bunu Türkiye’de genel olarak öğrenim seviyesinin artması ile birlikte düşündüğümüzde yine anlamlı bir desen elde edemiyoruz.
Ekonomik seviyeye dair doğrudan bir şey söylemese de, kır kent ayrımına bakmak da intiharları anlamak için bir veri sağlayabilir. İntiharların kır ve kentte gerçekleşmesine göre, cinsiyet bazlı gösterildiği aşağıdaki tabloya bakılırsa, intihar kentte yaygın bir davranış. Bu tabloya bakarak en risksiz grubun kırsalda yaşayan kadınlar olduğu söylenebilir. Ancak yine şunu unutmamak gerekiyor. Bu rakamlar oranları değil, kaba sayıları gösteriyor ve Türkiye’de kent nüfusu hızla arttığından bu tablodan da doğrudan bir sonuç çıkarmak yanlış olur.
Erkek intiharları artma eğiliminde
İntiharların yaş ve cinsiyetle ilişkisini anlamak için ise bu iki veriye bir arada baktık. 2002’den bu yana intihar edenlerden 35 bine yakını erkek, 15 bine yakını kadındı. 2001 yılında erkeklerin toplam intiharlardaki payı yüzde 65 iken, 2018’de yüzde 76’ya çıkmış. Yani zaten geleneksel olarak daha fazla olan erkek intiharları daha artma eğiliminde.
Yaş grupları göre bir inceleme yapıldığında ise, Türkiye’de intiharların özellikle genç gruplarda yaygın olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Ancak bu veri bizi yanıltmamalı; çünkü Türkiye’de genç nüfusun oranı çok daha büyük. Bu nedenle sayıya değil intihar hızına bakmak daha anlamlı olabilir. İntihar hızlarını cinsiyetle birlikte görebileceğimiz ikinci tabloya göre, intihar hızı Türkiye’de de dünyada olduğu gibi yaşlı nüfus arasında daha yaygın. Ancak diğer yaş grupları içinde belirgin bir farklılık göremiyoruz. Bu durum ne kadınlar ne de erkekler için değişiyor. 45-49 yaş arasındaki erkeklerin intihar hızının daha yüksek oluşu ise dikkat çeken bir veri. Kadınlarda ise intihar hızının en yüksek olduğu grup 15-19 yaş arasındaki genç kızlar. Bu yaştaki genç kızlardaki intihar hızı yaşıtları erkeklerle hemen hemen aynı; ki bu diğer yaş gruplarından epey farklı bir tablo yaratıyor. Kadınlarda yaş ilerledikçe intihar hızı stabilize oluyor; ta ki 75 yaş ve üzerine kadar.
Yine intiharlarda erkeklerin çok olmasının, Türkiye’de sosyal devletin yetersizliğine ve ailenin, özellikle de ailenin doğal reisi olarak tanımlanan erkeğe binen fazlaca yükle açıklayan uzmanlar da var. Buna göre, Türkiye’de kadınların ekonomik olarak bağımlı olmaları, bir kriz anında erkeği tüm ailenin yegane sorumlusu ve kurtarıcısı haline sokuyor. Bu da erkek intiharlarında riski artıran bir faktör olabilir.
Gelelim medeni hale. Türkiye’de intihar edenlerin yarısından fazlası evli. Yani evlilik genel tabloda intihardan koruyucu bir faktör gibi durmuyor. Eşini kaybeden ya da boşananların ise büyük yer tutmadıklarını görüyoruz; ancak yalnızca bu gruplar içinde intihar hızının diğer gruplarla karşılaştırıldığı bir analize ihtiyaç olabilir. Bekar erkeklerin oranı, bekar kadınlarınkinden daha düşük. Diğer yandan bekar kadınlarda intiharlar, evli onlardan biraz daha yüksek seyretmiş.
Bu bölümde istatistiki verilerden yararlanarak, Türkiye’de uzun vadeli olarak intihar fenomeninin bir resmini çizmeye çalıştık. Ancak intiharları daha detaylı analiz edebilmek için daha fazla veri ve uzman bakışı gerekiyor. Çünkü intiharlara yaklaşımlarımızda en büyük sorunlardan biri de, intiharları, tek sebebin kaçınılmaz sonucu olarak görmek. Sonraki bölümde intiharların sıkça ilişkilendirildiği birkaç farklı değişkene bakacağız.
Okumaya devam edin: İntihar dosyası III: İntiharları açıklamak için başvurulan harcıalem argümanlar