Covid-19 gölgesinde eğitim I: Covid-19 salgını eğitimi nasıl etkiliyor?

İki bölümlük Covid-19 gölgesinde eğitim isimli dosyanın ilk bölümünde çocukların salgındaki payı ile ilgili farklı görüşler ile, uzaktan eğitimin yarattığı tahribatı anlatmaya çalışacağız.


21/09/2020 08:37 12 dk okuma

Bu içerik 2 yıldan daha eski tarihlidir.

Covid-19 pandemisini kontrol altına almak için alınan önlemler, dünyanın hemen her yerinde okulların kapatılmasını ve evden eğitimi zorunlu kıldı. Ülkeler teknolojik imkanlar dahilinde eğitimin aksamaması için salgının başlarında internet, radyo yayınları ve televizyon aracılığıyla öğrencilere ulaşmaya çalışıyordu. Yeni dönemle birlikte bazı ülkeler okulları yeniden yüz yüze eğitime açmaya başladı. Ancak okulların bu kadar uzun süre kapalı kalmasının çocuklara olumsuz etkileri de vardı. Covid-19 salgının çocukların üzerindeki etkisini bilimsel çalışmalarla, verilerle ve farklı görüşleri de bir araya getirerek ele alıyoruz.

İki bölümlük dosyanın ilk bölümünde çocukların salgındaki payı ile ilgili farklı görüşler ile, uzaktan eğitimin yarattığı tahribatı anlatmaya çalışacağız. 

Bilimsel çalışmalar çocuklarda Covid-19’a dair neler söylüyor?

Bilimsel çalışmalar çocukların Covid-19’a daha az yakalandığını ve hastalığı hafif semptomlarla atlatabildiğini ortaya koyuyor. Ancak çocukların virüsü yayma konusundaki rolü hakkında fikir birliği yok. Bazı çalışmalar özellikle küçük çocukların virüsü daha az yaydığını gösterse de, çocukların da yetişkinler kadar bulaştırıcı olduğunu savunan uzmanlar da var. Araştırmalar çocukların hastalığa daha çok ev içinde yakalandığını gösteriyor.

Örneğin Çin’in Wuhan ve Şangay şehirlerinde yapılan bir çalışmaya göre, 0 ila 14 yaş çocuklar, 15 ila 64 yaşa göre daha az enfekte oluyor. Araştırmaya göre okulların kapalı olması tek başına salgın üzerinde yeterli olmasa da, vaka artışlarında yüzde 40-60 oranında azalma görülecek. 582 Covid-19 çocuk hasta üzerinde yapılan bir başka çalışma da çocuklarda hastalığın hafif ilerlediği, çok az bir kısmının yoğun bakım desteğine ihtiyaç duyduğu, ölüm oranlarının da çocuklarda çok az olduğunu ortaya koyuyor. Farklı ülkelerden elde edilen verilerle yapılan başka bir araştırmaya göre de 20 yaş altındakilerin enfekte olma olasılığı daha az. İzlanda’da yapılan çalışmada da 10 yaş altı çocuklar daha az enfekte oluyor. Hollanda’da yapılan araştırma da çocukların virüsten daha az etkilendiğini gösteriyor. Bu çalışmalardan bazılarında SARS-CoV-2’nin okullarda çocuklardan bulaşmasının diğer solunum yolu virüslerine göre daha az olduğu da ortaya konulmuş.  

Yine bu çalışmalar çocukların okulda ya da topluluklarda virüsü bulaştırmada birincil kaynak olmadığının altını çiziyor. Çin’de iki şehirden elde edilen veriler de çocukların ev içinde de virüsü yetişkinlerden kaptığını gösteriyor. Covid-19 pozitif bir çocuğun temas ettiği kişileri takip eden bir başka çalışmada çocuğun okul içerisinde hiçbir yetişkine virüs bulaştırmadığı ortaya konmuş. Pasteur Enstitüsü’nde yürütülen bir çalışmaya göre ise ilkokulda çocuklar arasında veya öğrencilerden öğretmenlere bulaşma olmadığı gözlenmiş. İrlanda’da yapılan araştırmaya göre de okul ortamında çocuklara virüs bulaştığına dair kanıt yok

Çocuklar genelde belirti göstermiyor

Avrupa Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi bilimsel çalışmalara dayanarak çocuklarda asemptomatik olma oranının yüzde 4 ila 28 olarak değiştiğini belirtmiş. Özellikle ilkokul çağındaki çocuklar semptom göstermiyor ya da daha hafif semptomlarla hastalığı atlatıyor. 438 Covid-19 hastası üzerinde yapılan çalışmada 10 ila 19 yaşındakilerden sadece yüzde 21’inin semptom gösterdiği ifade edilmiş. Çalışmada 10 yaşın altındakiler ise hiç semptom göstermemiş. Öte yandan çocukların belirti göstermese de detaylı bir sağlık taramasından geçirilmesi gerektiği belirtiliyor. 

Tüm bu çalışmaların aksini söyleyen araştırmalar da var. Bazı çalışmalara göre çocuklar virüsten yetişkinler kadar etkileniyor. 145 hasta üzerinde yapılan araştırmaya göre beş yaşından küçük çocukların solunum yollarında yetişkinlerden 100 kat daha fazla virüs barınıyor. Araştırmaya göre 5 ila 17 yaş çocuklarda enfekte olma oranı yetişkinlerle aynı. Çin’de yapılan başka bir araştırmada şiddetli semptom göstermeseler de, 10 yaşın altındaki çocukların da yetişkinler kadar enfekte olma riski olduğunu ortaya koyuyor. Güney Kore’de yapılan çalışmaya göre ise 10 ila 19 yaş çocuklar virüsü yetişkinlere benzer oranda yayıyor. 

Bazı çalışmalarda çocukların virüsü daha az bulaştırmasının nedenleri üzerinde de durulmuş. Ağustos’da yayınlanan bir çalışmaya göre çocukların yetişkinlere oranla virüsü daha az bulaştırma riskinin, küçük olmaları nedeniyle havaya daha az solunum damlacıkları yaymaları ile bağlantılı olabileceği üzerinde duruluyor. Belirti göstermemeleri de diğer bir etken olarak gösterilmiş. Ayrıca SARS-CoV-2’nin hücrelere tutunan protein reseptörünün 10 yaş altı çocuklarda daha az aktif olduğunu ortaya koyan çalışmalar da var. 

Çocukların virüsü yaymada etkililiği konusunda fikir birliği yok

Çocukların Covid-19’dan ciddi şekilde etkilenmemeleri, ölüm oranının da az olması araştırmalar tarafından ortaya konsa da, çocukların koronavirüsü ne sıklıkla bulaştırdığı kesin olarak çözülmüş durmuyor; bu konudaki araştırmalar yeterli olarak değerlendirilmiyor. Aslında virüsü başkalarına bulaştırabiliyorlar ancak bunun ne yoğunlukta olduğu konusunda araştırmalara da bakıldığında fikir birliği olmadığı görülebilir. Bulaştırma konusunda yaş etkeni de ortaya çıkıyor

Özellikle bazı bilim insanları çocukların kendi aralarında ve çocuklardan yetişkinlere virüsü yayma potansiyelinin henüz tam olarak anlaşılmadığını, okullar açıldığında önlem alınması gerektiği belirtiliyor. Ancak Dünya Sağlık Örgütü gibi kurumlar çocukların virüs yaymada daha az etkili olduğu görüşünde. 

Okulların açılmasıyla vakalarda artış olacağını belirten görüşler var

Bilimsel çalışmaların yeterli olmaması özellikle okulların virüsü yaymada ne kadar etkili olduğu konusunda da görüş ayrılıklarını ortaya çıkarıyor. Bazı uzmanlar çocukların hastalığın önemli yayıcıları olmasının mümkün olduğunu söylüyor. Dolayısıyla da bunlara göre virüsün yayılmasında okulların açılması etkili olacak ve vakalar artacak. Öte yandan çocukların yetişkinlerden daha fazla insanla yakın temasta bulunduğu düşünüldüğünde virüsle enfekte olan çocuğun virüsü başkalarına yaymasının mümkün olduğu üzerinde duruluyor. 

Okullar ne kadar önlem alsa da, test ve temas takibinin zor olduğu koşullarda salgının artarak devam edeceği belirtiliyor. Çocuklarla ilgili elde edilen veriler aslında okulların kapalı olduğu zamanda elde edilmiş; okulların açılmasıyla birlikte tablo değişebilir deniyor. Çocuklar virüsün hızlı yayıcıları olmasa da okulda virüse maruz kalma riskleri artıyor. Yani okulların açılmasıyla her zaman bir risk var. Yüz yüze eğitime geri dönülmesi için toplumda virüsün yayılım oranının değerlendirilmesi gerektiği düşünülüyor. 

Okulların kapalı kalması çocuk gelişimi açısından olumsuz

Çocukların yetişkinler kadar olup olmadıkları belli olmasa da, bulaştırıcı oldukları görülüyor. Ancak okulların kapalı olmasının da çocuklar açısından dezavantajları var. Uzmanlar okula gitmenin faydasının, gitmemenin zararlarından daha fazla olduğunun altını çiziyor. Dünya Sağlık Örgütü de okulların açılmasından yana olduklarını açıkladı. ABD Hastalıkları Kontrol ve Önleme Merkezi de (CDC) okulların açılması gerektiğini açıklamıştı.

Öncelikle yüz yüze eğitime ara verilmesi çocuklarda öğrenme kaybına yol açtı. Okuldan uzun süre ayrı kalınması, çocukların bilişsel yeteneklerini olumsuz etkileyecek. Teknolojik araçlarla telafi edilmeye çalışılan eğitim, burada yeterli görülmüyor. Evden eğitim herkesi aynı şekilde etkilemedi. Covid-19 salgınında ortaya çıkan öğrenme kayıpları ve diğer olumsuz etkilerden en çok dezavantajlı grupların çocukları etkileniyor. Özellikle evden öğrenme için teknolojik imkanlara sahip olmayan çocuklar için olumsuz sonuçlar ortaya çıkacak. Bu krizle beraber farklı gelir gruplarındaki ailelerin çocukları arasındaki uçurum da açılıyor. Bunun yanında çocuklar okulun imkanlarından da mahrum bırakıldı. Okulun sosyal yönlerine de ihtiyaç duyuyorlar. Okulların uzun süre kapalı kalması çocukların sosyal ve duygusal becerilerinin gelişimine de zarar verecek. 

Nottingham Üniversitesi’nden halk sağlığı ve epidemiyoloji uzmanı Richard Armitage da benzer sorunlara işaret ediyor. Dijital teknolojiler aracılığıyla uzaktan eğitime her çocuğun erişemediğini belirten Armitage, sosyal, ekonomik ve sağlık eşitsizliklerinin derinleşmesinin uzun vadeli riskleri göz önünde bulundurarak dengeli önlemler alınmasını öneriyor. Armitage için en fazla bedeli ödeyecek olanlar dezavantajlı çocuklar, salgın sonrası açığı kapatmakta da en az kaynağa sahip olanlar olacak. Birçok uzman bu durumu bir “toplumsal kriz” olarak nitelendiriyor. Krizle beraber mevcut eşitsizlikler daha da belirgin hale gelecek. 

En önemlisi de çocuklar ev içinde fiziksel, duygusal şiddet, cinsel istismar tehlikeleriyle de karşı karşıya. Öğretmenler çocuklara yönelik şiddeti fark edebilir, psikolojik olarak kötü durumda olan öğrencilere müdahale edebilir. Dolayısıyla bazı çocuklar için ev güvenli bir yer değil. Salgın da çocukları korumayı zorlaştırmış durumda.

Eğitim sisteminde yıkım

Birleşmiş Milletler, UNICEF, UNESCO ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) gibi uluslararası kuruluşlar salgının başlarında uzaktan sürdürülmeye çalışılan eğitim koşullarındaki sorunlara dair raporlar yayınladı ve ülkelere çağrılarda bulundu, bulunmaya da devam ediyor. 

Uluslararası raporlarda, Covid-19 salgının eğitime etkisiyle mücadelede özellikle alt sosyoekonomik gruptan olan öğrencilerin beslenme, öğrenme kaybı sorunları, öğrenciler arasında uçurumun artması, dijital ortamda sürdürülen evde eğitim imkan farklılıklarının yol açabileceği sorunlar öne çıkıyor. 

UNESCO’nun verilerine göre Covid-19 salgını dünyada 190’dan fazla ülkede 1,6 milyardan fazla çocuğun eğitimini etkiledi. Bu sayı dünyadaki çocukların yüzde 90’ını ifade ediyor. Save The Children tarafından yayınlanan rapora göre salgından dolayı 10 milyona yakın çocuğun okulu bırakma riski var. Ayrıca koronavirüs salgınından önce 258 milyon çocuk okuldan uzaktı. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve UNICEF’e göre Covid-19 krizinin sonucu olarak milyonlarca çocuk, çocuk işçiliğine itilme riskiyle karşı karşıya.

Education Cannot Wait platformu da dünya genelinde milyarlarca çocuğun Covid-19 salgınından olumsuz etkilendiğini, bu kesintinin bir sonucu olarak dünya genelinde okulu bırakma oranlarının artacağını belirtiyor. Okuldan uzakta olunan süre uzadıkça özellikle risk altındaki çocukların okula dönüş oranlarında azalma olabileceği UNESCO tarafından da sürecin olumsuz sonuçları olarak değerlendiriliyor. 



BM’nin Ağustos 2020’de yayınladığı Covid-19 sırasında ve sonrasında eğitim raporuna göre salgın milyarlarca çocuğu etkileyerek, eğitim sisteminde hiç olmadığı kadar yıkım yarattı. Raporda okulların ve diğer öğrenme alanlarının kapatılmasının dünya genelindeki öğrenci nüfusunun yüzde 94’ünü, düşük ve düşük-orta gelirli ülkelerdeki öğrencilerin yüzde 99’unu etkilediği belirtiliyor (sayfa 2). Krizden en çok yoksul ve kırsal alanda yaşayanlar, mülteciler, engelliler, yerinden edilmişler, kız çocukları gibi en savunmasız olanlar etkilendi. 

Okullar, özellikle yoksul bölgelerde eğitim dışında birçok işlevi yerine getiriyor. Çocuklar için okullarda güvenli bir ortam, sosyalleşme alanı ve sağlıklı yemek gibi birçok imkan sağlanıyor. Dünya Gıda Programı tahminlerine göre okulların kapanması sonucu 370 milyon çocuk okuldaki beslenme imkanlarından mahrum bırakıldı. 

2020 Küresel Eğitim İzleme Raporuna göre de salgın sırasında öğrenme sürekliliğini sürdürmede dışlanma eğilimlerinin kötü boyutlara geldiği belirtiliyor. Okulların kapatılması birçok dezavantajlı öğrencilerin yararlandığı destek mekanizmalarını kesintiye uğrattı. Raporda durumla mücadele etmek için düşük ve orta düzeydeki ülkelerin yüzde 17’sinin daha fazla öğretmen istihdam etmesi gerektiği, yüzde 22’sinin ders süresini artırması gerektiği, yüzde 68’sinin ise okullara geri dönüldüğünde telafi sınıfları yapması gerektiği belirtilmiş.

Dijital eşitsizlikler öğrenme kaybına yol açıyor

Her ne kadar kriz eğitim sektöründe, radyo yayını, televizyon, çevrimiçi ortam gibi yenilikçi uzaktan eğitim çözümleri getirse de, dünyada bu imkanlara erişemeyen çocuklar da vardı. Bu süreçten de en çok onlar olumsuz etkilendi.

BM Eğitim Ajansı tarafından nisan ayında yayınlanan Covid-19 yayılırken dijital öğrenmede ürkütücü eşitsizlikler ortaya çıkıyor’ başlıklı rapora göre, dünyada yaklaşık 830 milyon öğrenci okul dışında kullanabildiği bir bilgisayara sahip değil. Bu öğrencilerin yüzde 40’ından fazlasının ise erişebildiği bir internet bağlantısı yok. OECD verilerine göre, OECD ülkeleri genelinde 56 milyon öğrenci mobil ağların hizmet vermediği yerlerde yaşıyor. Dolayısıyla eğitimde ortaya çıkan bu dijital eşitsizlikler büyük bir sorun olarak değerlendiriliyor. Bu veriler dünyada kriz sırasında birçok çocuğun aynı imkanlarda eğitim alamadığını gösteriyor.

OECD-Harvard Eğitim Enstitüsü araştırmasına göre ise çocukların evden öğrenmede yaşadığı zorluklar ve uygulama eksikliğinden dolayı bazı becerileri erozyona uğrayacak. Bu nedenle de eğitim faaliyetlerine yeniden katılmanın zorluğu, geri kaldıkça motivasyonlarını kaybetmeleri, öğrenme ortamlarının belirsizliği nedeniyle eğitim isteklerini kaybetmeleri gibi sorunlar ortaya çıkaracak.

meksikadauzaktanegitim

Meksika'nın başkentinde evde internet erişimi olmayanlara ücretsiz hizmet veren bir kamyon. Fotoğraf: Alfredo Estrella, AFP. 

Uluslararası kuruluşlar tüm dünyada okulların yeniden açılmasından yana. Bu nedenle okulların yeniden güvenle açılması için ülkeler ve eğitim kurumları için rehberler yayınladılar. UNESCO ve ILO, öğretmenler için okula geri dönüş sürecine ilişkin rehber yayınladı. Rehberin amacı okula dönüş sürecinde öğretmenlerin yeterli destek almalarını sağlamak. Öğretmen ve okul yöneticilerinden öğrenme ortamlarının güvenli olması, telafi eğitimi sürecinin tüm öğrencileri kapsaması, risk altındaki öğrencilere yönelik destek mekanizmalarının oluşturulması, psikososyal destek programlarının hayata geçirilmesi gibi çok sayıda çalışmayı eşgüdümlü yürütmeleri bekleniyor. 

UNESCO öğretmenlerin salgın döneminde halk sağlığı konularında bilinçlendirilmesi, öğrencilere fiziksel ve zihinsel olarak destek sağlaması gerektiğini belirtiyor. BM ise hükümetlerin eğitim harcamalarına öncelik vererek öğrenme krizinin aşılması için yeni yollar ve çözümler bulmaları gerektiğini söylemiş

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres de hükümetlere ve bağışçılara tüm çocukları önceleme çağrısında bulunmuştu. Uzaktan eğitimin güçlendirilmesi ve okulların yeniden açılması için hükümetlere destek sağlayacak Küresel Eğitim Koalisyonu da kuruldu.

UNICEF, UNESCO Uluslararası Eğitim Planlama Enstitüsü, Dünya Gıda Programı ve Dünya Bankası, ulusal ve yerel yetkililer için okula geri dönüşün sağlanması için öneriler içeren Okulları Yeniden Açma Çerçevesi adında kılavuz da yayınladı. Amaç okulların yeniden sağlıklı ve güvenle açılmasını sağlamak. 

Institut Pasteur,, COVID-19 in Primary Schools
23/06/2020
ECDC,, Transmission of COVID-19
30/06/2020
UN Multimedia, WHO / COVID-19 UPDATE
15/09/2020
Education Can Not Wait, COVID-19 and Education in Emergencies
21/09/2020
tümünü göster
dosya banner