Muğla’da birden fazla noktada devam eden orman yangınları beşinci gününü geride bıraktı. 1 Ağustos’ta Milas’a sıçrayan yangın, aynı gece Yeniköy ve Kemerköy termik santrallarının yakınına kadar ulaştı. Pazar gecesi gazeteci Dilek Güngör, Yeniköy santralındaki yöneticilerden hidrojen tanklarının boşaltıldığını ve üretime ara verildiğini öğrendiğini aktardı.
Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat gece 12.00’de rüzgar ters estiğinden santralların tehlike altında olmadığını söyledi. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli de benzer bir açıklama yaptı. Ancak yangın halen kontrol altına alınabilmiş değil.
Yangının durumu NASA haritalarından takip edilebiliyor. 1 Ağustos günü yangın santrallara yaklaşık 15 kilometre uzaktaymış; 3 Ağustos’ta ise epey yaklaşmış durumdaydı.
3 Ağustos 23.00’teki durum
1 Ağustos’taki durum
1 ve 3 Ağustos tarihlerinde NASA verilerine göre yangının Kemerköy santralına mesafesi
3 Ağustos akşam saatlerinde de termik santralın yakınlarındaki yangına dair görüntüler sosyal medyada yayılmaya devam etti.
3 Ağustos akşam saatleri santral arazisi yakınında bulunan gazeteci Gonca Tokyol, alevlerin Yeniköy’den daha aşağıdaki Kemerköy santralına çokça yaklaştığını Teyit’e doğruladı.
Teyit’in 2-3 Ağustos’ta ayrıntılı bilgi almak için santrala ulaşma çabaları sonuçsuz kaldı. Aynı şirketlerin işlettiği yakınlardaki Yeniköy linyit madeni de bilgi vermedi. Facebook’tan ulaştığımız santral işçilerinden biri, üretimin tamamen durduğunu doğruladı. Santralların işletmesini yürüten YK Enerji, 4 Ağustos’ta yaptığı açıklamada "Santralımızda çevreye zarar verebilecek herhangi bir unsur bulunmadığı gibi, olumsuzluğa neden olabilecek durumlara karşı sahada gerekli tüm tedbirler alınmıştır” dedi.
Milas Belediye Başkanı, 4 Ağustos öğle saatlerinde TELE1’e yaptığı açıklamada sabah saatlerinde termik santralların etrafındaki alevlerin havadan uçaklar ve helikopterlerle kontrol altına alındığını söyledi. Ancak akşam saatlerinde sosyal medyada yayılan görüntülerde alevlerin santralın içerisine kadar girdiği belirtilirken Cumhurbaşkanı Erdoğan da termik santralın yanma tehdidi ile karşı karşıya olduğunu ifade etti. 4 Ağustos gece yarısı itibariyle ise santral yanmaya başladı. 5 Ağustos sabah saatlerinde kaydedilen görüntülerde yangının santral ve çevresinde etkisini kaybettiği görülüyordu.
Muğla Milas’taki yangın sebebiyle termik santral patlayacak mı?
Patlama olasılığını değerlendirebilmek için, termik santralların çalışma prensibinden haberdar olmak gerek. Santraldaki su, kömür yakarak elde edilen ısıyla buharlaştırılıyor ve elde edilen basınçla elektrik üreten türbinler harekete geçiyor. Yakma işlemi için her termik santral aynı hammaddeyi kullanmıyor. Yeniköy ve Kemerköy’ün ana yakıtı linyit.
Ancak bu hammadde zaten patlamaya uygun değil. Termik santrallarda olası bir patlamaya neden olacak asıl madde, tankların soğutulmasında kullanılan hidrojen. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nden (TMMOB) Orhan Aytaç Teyit’e aktardığına göre de, santrallardaki hidrojen tankları boşaltılmış ve suyla doldurulmuş. Aytaç iki termik santralin 3 Ağustos itibariyle patlama riski olmadığını belirtti. Çevre Mühendisleri Odası eski Başkanı Baran Bozoğlu da santrallerde çevreyi etkileyebilecek bir patlama beklemiyor. Çünkü termik santraller hafızamıza kazınan nükleer santraller gibi patlamıyor.
Mayıs 2021’de Polonya’da bir termik santralda başlayan yangın büyük bir hasara neden olmadan durdurulmuştu. Ancak yanan kömürden kaynaklı duman bir süre havada kalmıştı. Yetkililer otomatik kapanma sisteminin yangının diğer ünitelere ulaşmadan durmasını sağladığını belirtmişti.
Termik santrallarda patlaması olası hangi maddeler bulunuyor?
Peki termik santrallarda kullanılan ve tehlikeli bir patlamaya sebep olabilecek yegane madde hidrojen mi? Sorunun yanıtı, hayır. Kömürlü termik santrallarda, ilk yakma için akaryakıt ve mazot da kullanılıyor.
Aytaç, TMMOB’un santral arazisindeki akaryakıt ve mazot silolarının boşaltıldığının öğrenildiğini belirtti. Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Özdağ ise yangın santrallara ulaştıktan sonra Teyit'e verdiği bilgide bu akaryakıt ve mazot tanklarının boşaltıldıysa bile bertaraf edilmiş olması gerektiğini söyledi. Ancak bu varillerin son durumuna dair uzmanlar şu an için bir bilgi sahibi değiller.
Orhan Aytaç’ın verdiği bilgiye göre ise santralda makinalarının bakımı için tutulan yağ varilleri de yanıcı; ancak bu varillerle ilgili elimizde bilgi yok. Geriye kalan santral binası ve ekipmanların ise ciddi bir patlama tehdidi yarattığını söylemek mümkün değil.
Bu arada Aytaç’a göre iki santral da kaybedilse dahi, kısa vadede bir enerji zafiyeti yaşanmaz. Zaten Kemerköy 653 megavat, Yeniköy ise 420 megavat kurucu güce sahip. İki santralın toplam gücü, ilk 10 termik santral arasına bile girmiyor.
Ancak termik santralların bölgeye etkisini anlamak için, salt bir yangının sıçramasının yaratacağı patlama riskini değerlendirmek kafi değil. Yangınların görünür kıldığı iklim ve çevre krizini düşünmek için, Yeniköy ve Kemerköy termik santralları çok şey söylüyor.
Bölgedeki açık havza kömür yatakları yangını hızlandırabilir mi?
Çevre aktivistleri Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy termik santrallarını, Türkiye’nin “bermuda şeytan üçgeni” diye anıyor. Üçü de Muğla il sınırlarında ve çok yakınlar.
2019’da Climate Action Network Europe’un (CAN) katkılarıyla ortaya çıkan Kömürün Gerçek Bedeli - Muğla Raporu, santralların çevreye maliyetini gözler önüne seriyor.
Rapora göre Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallarından, her yıl doğaya bir tondan fazla civa salınıyor. Santrallardan kaynaklı hava kirliliği yılda 280 erken ölüme yol açıyor; hastalık ve erken ölümler yıllık 61 bin iş günü kaybına neden oluyor. Berkeley Laboratuvarı’nda hazırlanan bir çalışmada, santrallerin bulundukları bölgedeki sıcaklığı artırarak yangın ihtimalini büyüttüğü üzerinde duruluyor.
Baran Bozoğlu, termik santralın yanmasının neden olacağı sonuçların, santralın yapısına bağlı olduğunu söylüyor. Mesela kömür sahası yanarsa söndürmesi zor olabilir. Bozoğlu’nun sözünü ettiği “kömür yatakları”, Google Haritalar üzerinde de görülebiliyor. Görseldeki düz beyaz araziler, linyit kömürü yatakları ile açık havzası.
Orhan Aytaç Kemerköy’ün kullandığı kömür havzasının santraldan altı kilometre yukarıda, diğer iki santralda ise santral sahasının içinde yer aldığını söylüyor. Aytaç’a göre açıktaki kömürün yanması ciddi bir sorun yaratabilir ve bu ihtimalin önüne geçmek için tesisleri koruyacak yangın söndürme projeleri gerek.
TMMOB Maden Mühendisleri Odası'ndan Ayhan Yüksel ise Teyit'e yaptığı açıklamada bu havzanın stoğunda 40 ila 50 bin ton arasında kömür bekletilebileceğini, bu sayının 60 bine kadar bile çıkabileceğini belirtti. Kömürün kontrolsüz bir şekilde yandığında açığa çıkan fazla karbonmonoksitin ciddi risklere yol açabileceğini belirten uzmanlar, kömürün yanarken çevreye etkisinin şu an için bilinemeyeceğini söylediler.
4 Ağustos gecesi yangının santrala ulaştığı ana kadar çabalarımıza rağmen santralları işleten şirket yetkililerinin sağlıklı bilgi vermemeleri kömüre bağlı pek çok soru işaretini de akıllarda bırakıyor.
Bunun yanında başka sorunlar da var. Santrala kömür sağlayan açık madenlerin bölge ormanlarını yutması, ormansızlaşma sebeplerinden biri. Kömür madenciliği için feda edilen ağaçların ömürleri boyunca depolayacağı karbondan da feragat ediliyor.
Santrallarda yangın söndürme sistemi var
OMC Yapı Mühendislik İnşaat’ın internet sitesindeki bilgilere göre, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin otomatik yangın algılama ve söndürme i̇şi 2019’da bitmiş. Yani santrallarda otomatik yangın söndürme sistemi var. Ancak bu sistemlerin aktif olup olmadığını öğrenmek için ulaşılan OMC Yapı halen yanıt vermedi.
TMMOB Teyit’e santral bölgesine bir miktar itfaiye görevlisinin konuşlandırıldığını da söyledi. Yangın tesise ulaşırsa içeriden müdahale etmekle sorumlu ekip, 3 Ağustos akşamı santral alanından ayrılmamıştı.
Bozoğlu’nun verdiği bilgye göre böyle durumlarda Büyük Endüstriyel Kazaların Önlenmesi ve Etkilerinin Azaltılması Hakkında Yönetmelik’e göre hareket edilmesi lazım. Her iki santral için de çevre izinleri alınmış ve bu izinlerin alınması ilgili yönetmeliğe uyma garantisi vermek demek.
Santrallar gibi büyük endüstri arazileri içerisinde patlaması muhtemel parçaların nasıl korunabileceği ve bu patlamalardan sorumluların yapması gerekenler hakkında yönetmelikte ilgili bölümler mevcut.
“Bölge ‘açık hava mangalı’ gibi”
Santralların ve çevresinin yanması ile ilgili ayrıntılı bilgi almak için Teyit’in ulaştığı Climate Action Network (CAN) Europe Enerji Politikaları Koordinatörü, aynı zamanda 2019 tarihli “Kömürün Gerçek Bedeli - Muğla Raporu” araştırmacılarından Elif Gündüzyeli, yangınların bölgenin iklim kırılganlığının bir kez daha görünür olmasına sebep olduğunu söylüyor.
Gündüzyeli de açık havzaların tehlike yaratabileceği görüşünde: “Kozalaklar nasıl patlayıp yangını hızlandırıyorsa bunun açık havada kömür madeninde gerçekleştiğini düşünün. Sürekli açık havada bir kömür var, bunu mangal gibi düşünebiliriz. Endişenin sebebi bu.”
Kömürün Gerçek Bedeli’nin internet sitesinden de ulaşılabilen bilgilerden Muğla’daki linyit madenleri ruhsat alanının sürekli genişlediğini, orman içindeki maden alanlarının büyüdüğünü anlıyoruz.
Bu büyümenin son yıllarda ciddi boyutlara ulaştığından bahseden araştırmacı, linyitin sadece çıkarıldığı yerle sınırlı kalmadığını, Milas-Ören arasında sürekli taşındığını söylüyor ve ekliyor: “Siz 40 derece sıcağın altında sürekli orman içinde kömür taşırsanız yangın riskini de artırmış olursunuz.”
Santralların iklim krizi ile doğrudan ve dolaylı ilişkisi
Hızla yayılan ağaçlandırma kampanyanlarının tehlikelerini göstermek kurulan başlıca cümleler, “sönünce ormanlar kendini yenileyebilecek” ve “doğa kendine gelecek” idi. Peki ormanların rehabilitasyonunu asıl etkileyecek olan iklim krizi olabilir mi? Gündüzyeli’nin anlattıkları ve raporlardan, meselenin ağaçlar ve değişen havadan ibaret olmadığını anlıyoruz. “Bu yaz bundan sonra geçireceğiniz en serin yaz olacak” ise ne olacak bu maden yatakları ve santrallar?
Soruyu yanıtlamaya Muğla Belediyesi’nin iklim eylem planından örnek vererek başlıyor Gündüzyeli. “Farkındalık artırma” seviyesindeki planların işe yaramayacağını ve somut adımlar atılması gerektiğini öngörüyorsak, önce santralların bertaraf edilmesi gerek. Gündüzyeli’ne göre, iklim kırılganlığının belirgin olduğu bölgelerdeki eylem planları, “yeni normalimizin” bu gibi doğa olayları olduğu gözetilerek hazırlanmalı.
Uzmanlara göre, öncelik emisyonları azaltmak. Bunun için de termik santralların kapatılma planlarının yapılmasının ardından, maden alanlarının bertarafı için gerekli düzenlemeleri hayata geçirmek ile lazım. Maden sahaları ve santralları kapatmak uzun ve zorlu bir süreç. Ancak bunun için önce niyet gerekli. Türkiye ise yeni maden alanları için ihalelere çıkıyor. Ulusal iklim eylem planında henüz madenlerin kapatılması yer almıyor.
İlginizi çekebilir: Alevlerin ortasında ve henüz kanıt yokken Türkiye: İklim krizi mi, sabotaj mı?
Kömürün Gerçek Bedeli raporunda da iklim krizine karşı eylem planlarının önündeki en önemli engellerden birinin termik santrallar ve kömür yatakları olduğunu belirtiliyor.
Akdeniz bölgesinde iklim krizinin etkilerini ölçmek için işe yarayabilecek hava olayları verilerinin Doğu Akdeniz İklim Merkezi’ne ev sahipliği yapması sebebiyle Türkiye’de tutulduğunu belirten Gündüzyeli, bu bilgilerin bölgesel çalışmalarda kullanılamadığını söylüyor: “Bu nedenle büyük yangınlarda ve hava olaylarında etkilenecek büyük risk taşıyan enerji merkezleri neler olacak, nasıl aksiyon alınmalı bilgisine bir türlü sahip olamıyoruz. İnsanlar, hayvanlar ve evler telef olurken bir yandan bölgede riskli alt yapılar mevcut. Bunların etkileneceğini öngörüyoruz. İklim krizi derken bunu da kast ediyoruz: Bir termik santralın hassas bir alanda olması.”
Türkiye’de enerji üretim merkezlerinin iklim krizinden ve türlü doğal afetlerden nasıl etkileneceğine dair planlama eksikliği bizi ileride daha büyük felaketlere götürebilir.
Riski en aza indirmek için neler yapılabilir?
Hem Orhan Aytaç hem de Elif Gündüzyeli doğalgaz hatları, HES projeleri, elektrik santralları ve petrokimya tesislerinin yangınlar için riskli olabileceğini söylüyor. Yani sadece santral arazisi değil, etrafındaki diğer tesislerin de bir bedeli var. Aytaç, termik santral ve maden yataklarına yakın bölgelerde büyük yangınlar çıkması durumlarında yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:
- Santralların çevre düzenlemelerinin yasaların öngördüğü biçimlerde yapılması
- Enerji hatlarının çevresinde “güvenlik kuşaklarının” oluşturulması
- Yangın sistemlerinin teknik gereksinimlerinin tam olması ve bakım-onarımlarının yapılması
- Denetimlerin düzenli yapılıyor olması
- Tecrübeli personelin istihdamı