Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 14 Şubat’ta yaptığı kabine toplantısı sonrası Türkiye’de çok sayıda ili etkileyen depremlerle ilgili bilgi verdi. Erdoğan, ilk belirlemelere göre deprem bölgesindeki 47 bin binadaki 211 bin konutun yıkılmış, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olduğunun tespit edildiğini söyledi. Ardından yıkılan tüm binaların yüzde 98’inin 1999 yılı öncesi inşa edilen binalar olduğunu iddia etti. İddia kamuoyunda ve sosyal medyada tartışma yarattı. Erdoğan aynı iddiayı 1 Mart tarihli grup toplantısında bir kez daha dile getirdi.
Peki açık kaynaklar bu konuda bizi ne ölçüde aydınlatabilir? 6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6’lık depremler sonucu yıkılan binaların yüzde 98’i, 1999 yılı öncesinden mi? Uydu görüntülerinden bu verilere ulaşabilmek mümkün mü?
Yıkılan binaların durumuna bakmadan önce depremin etkilediği illerde bina yapım tarihlerine bakalım.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2021 yılı Bina ve Nitelik Araştırması verilerinde, illere göre bina inşa yılları sayısal ve yüzdesel olarak yer alıyor.
Yapılarda ikamet eden hane halkı sayısı, bina yapım yılına göre 1980 ve öncesi, 1980 - 2001 yılları arası ve 2001 ve sonrası olarak ayrılmış. Ayrıca yapım yılı bilinmeyen binalar “bilinmeyen” kategorisinde ifade edilmiş.
Depremden etkilenen tüm illerde 2001’den sonra önemli ölçüde inşaat faaliyetleri hızlandırılarak yeni binalar inşa edilmiş. Mesela, Kahramanmaraş’ta 1980 ila 2001 yıllarında inşa edilen bina sayısı 83 bin 717 iken, 2001 ve sonrasında inşa edilen yeni bina sayısı 181 bin 16. Yani 2001 ve sonrası dönemde yüzde 58’den fazla bina inşa edilmiş. Burada yaşayan toplam hane halkı sayısı ise 311 bin 458.
Ancak bir ildeki binaların yaşı ile o ilde yıkılan binaların yaşı farklı istatistikler. Sosyal medyada paylaşılan bazı istatistikler ve uydu görüntüleri üzerinden yapılan karşılaştırmalarda bu durumdan kaynaklı bazı yanıltıcı yaklaşımlar söz konusu. Binaların yaşına dair istatistikler, yıkılan binaların istatiğini sağlamıyor.
Hangi kaynaklardan bilgi talep ettik?
Teyit, iddiaların yayılmasının ardından ilk olarak konuyla ilgili Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na ve CİMER üzerinden Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’na ulaşarak, depremin etkilendiği illerde yıkılan binaların yaşlarına ilişkin bilgileri talep etti. Ancak henüz bu kurumlardan bir yanıt alınamadı.
Resmi kurumlardan talep ettiğimiz bilgilerin yanı sıra, birçok kurumla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iddiasını nasıl doğrulayabileceğimize dair görüşmeler yaptık. Deprem bölgesindeki ilçe belediyelerine ulaşamamak ilk sorunlardan biriydi. Nitekim imar ve iskan izinlerini ilçe belediyeleri veriyor ve binaların yapım yıllarına buradaki verilerden ulaşmak mümkün.
Bazı ilçe belediyeleri bu verileri çevrimiçi ortamlarda tutarken, genellikle küçük belediyelerde imar ve iskan bilgileri henüz dijital ortama taşınmış değil. Bu nedenle binaların yapım yıllarına ilişkin bilgi edinebileceğimiz belediyelerin sunacağı kanıtlara yazımızın yayınlandığı gün itibariyle ulaşabilmiş değiliz.
Denediğimiz bir başka yöntem, DASK (Doğal Afet Sigortalar Kurumu) üzerinden verilere ulaşmaktı. Ev sahipleri e-Devlet üzerinden deprem sigortaları varsa, bina inşa yıllarına da “1975 ve öncesi, 1975 ve sonrası” gibi net olmayan, ancak fikir veren ifadelerle ulaşabiliyor. Teyit, konuyla ilgili DASK’a bir e-posta ileterek deprem bölgesinde sigortalı binaların yapım yıllarına ait verileri talep etti, ancak henüz bir yanıt alamadı.
Yanı sıra Teyit, konuyla ilgili deprem sigortası yapan sigortacılara da ulaşarak, bölgedeki sigorta kuruluşlarından nasıl verilere erişilebileceğini sordu. Ancak burada da verilerin şeffaflığı ve açıklığı konusunda bazı belirsizlikler olduğunu öğrendik. Bir binanın deprem sigortası yapılırken binanın yapım yılının net tarih olarak yazılmıyor olması, sürecin kişi beyanları üzerinden ilerliyor olmasından kaynaklı. Ayrıca tapu senedinde de binanın inşa yılı ve ruhsat tarihi gibi bilgiler yer almıyor.
İnşaat bitim tarihi bilgisine ulaşılabilecek kaynaklardan biri de "Emlak Vergisi Bildirimi" belgesi. Bu belgede inşaatın bitiş tarihi gün, ay ve yıl olarak belirtiliyor. Fakat bu yalnız ev sahiplerinin ulaşabileceği ve açık kaynaklarda yer almayan bilgilerden biri.
Bir başka yöntem olarak, yapı denetim firmaları üzerinden binaların yapım yıllarına ilişkin edinebileceğimiz bilgilere ulaşmaya çalıştık. Konuyla ilgili Yapı Denetim Kuruluşları Birliği Genel Başkanı Tayfun Gücenmez ile iletişime geçtik. Gücenmez, bölgeyi ziyaretleri sırasında eski binalarda yıkımın daha fazla olduğunu ancak, yeni yapılan binaların da yıkılanlar arasında olduğunu belirtti. Bölgede yapı denetim uzmanlarının da çalışmalarının sürdüğünü fakat bir binanın inşa yıllarına ait bilgilere açık kaynaklar üzerinden erişmenin mümkün olmadığını belirtti.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Şehir Plancıları Odası’na ulaşarak, buradan edineceğimiz bilgilerin neler olabileceğine baktık. Fakat oda, ellerinde böyle bir veri olmadığını, bu bilginin ilçe belediyeler üzerinden imar ve iskan bilgilerine bakılarak elde edilebileceğini belirtti.
Özetle ulaştığımız tüm kurum ve kuruluşlar, binaların yapım yılının açık kaynaklardan teyit edilebilirliğinin zorluğunu gösterdi. Bazı kanıtlar kişi beyanlarından öte gitmiyor. Haliyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iddiasını hem verilerin şeffaf olmamasından hem de resmi verilerdeki metodolojinin net olmamasından kaynaklı olarak teyit etmekte önemli güçlükler ortaya çıkıyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, 23 Şubat tarihinde katıldığı Anadolu Ajansı Editör Masası programında binaların yapım yıllarına ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasını destekleyen bazı istatistikler paylaştı. Fakat ilgili istatistikleri karşılaştırıp doğrulayacak ikincil bir kaynağımız bulunmuyor.
Kurum ve kuruluşlardan bilgi edinmenin güçlüğü açık. Ancak elbette başka yöntemler aramaya devam ettik. Bunlardan en önemlisi açık kaynaklardan erişilebilen uydu görüntüleriye neler yapabileceğimizi tespit etmek oldu. Böylelikle uydu görüntülerini araştırmaya başladık.
Uydu görüntülerinde nasıl bir yol izledik?
İlk adımımız yıkılan binaları tespit etmeye çalışmak oldu. Humanitarian OpenStreetMap (HOTOSM) gönüllüleri tarafından hazırlanan verisetleri, bazı hatalarına rağmen depremde yıkılan yapılara ilişkin nitelikli veri sunuyor.
İncelememizi 2000’lerin başından elde edebildiğimiz uydu görüntüleriyle anlamlı karşılaştırmalar yapabileceğimiz Antakya, Kırıkhan, Islahiye, Nurdağı, Kahramanmaraş (Merkez) ve Adıyaman’a (Merkez) odakladık. Özellikle Antakya gibi bazı şehirlerde yıkılan yeni yapılar açıkça görülür nitelikteydi. Ancak uydu görüntüleri üzerinden yapılabilecek analiz de sınırlılıklar barındırıyordu ve bütüne dair bir şey söyleyebilmek için yeterli değildi.
Uydu görüntüleri yardımıyla, çarpık kentleşme ile birlikte şehirlerin tarım arazileri ve boş alanlara doğru genişleyerek yeni yapıların inşa edildiğini ve inşa edilen bu yeni yapıların bir kısmının depremde yıkıldığını net olarak gözlemledik.
Ancak depremden etkilenen coğrafyanın bütününe dair tespitte bulunmak mümkün değil. Erdoğan’ın iddiasındaki “yüzde 98’lik” oranı uydu görüntüleri yardımıyla doğrulamak ve yıkılan binalar arasında yeni binaların çarpıcı bir biçimde fazla olduğu yönünde bir çıkarım yapmak için yeterli bulgu bulunmuyor.
Öte yandan bu çalışma çok önemli bir potansiyele de işaret etmiş oldu. Uydu görüntüleri ve makine öğrenmesinin gelecekte doğal afetlere ilişkin çalışmalarda gelişen teknoloji ve imkanlar ile birlikte çok daha etkin bir biçimde değerlendirilebileceği kanısına vardık.
Konuyla ilgili birçok farklı boyut ve detaylar yazının devamında yer alıyor.
Gelin depremden etkilenen bölgelerle ilgili verilere detaylı bakalım.
Depremin etkilediği 10 ilde hanehalkının yüzde 51’i 2001’den sonra inşa edilen binalarda oturuyor
Depremden etkilenen Adana’da 1980 yılı ve öncesinde inşa edilen bina sayısı 82 bin 344 iken, 1981 ila 2000 yıllarında bir sıçrama yaşanarak 220 bin 496 bina inşa edilmiş. 2001 sonrasında da durum farklı değil. 2001’den 2021’e dek kentte 244 bin 668 bina inşa edilmiş. Bu da kentteki tüm yapıların yüzde 38,7’sinin 2001’den sonra inşa edildiği anlamına geliyor. Bu binalarda yaşayan toplam hane halkı sayısı ise, 632 bin 875.
Depremin etkilerini en çok hisseden illerden biri olan Adıyaman’daki durum da Adana’yla benzer. 2001 ve sonrası dönemde inşa edilen bina sayısındaki artış kendini gösteriyor. 1980 ve öncesi dönemde Adıyaman’da 13 bin 547 bina varken, 1981 ila 2000 yıllarında 36 bin 586 bina inşa edilmiş. 2001 ve sonrasında ise inşa edilen bina sayısı bir önceki döneme nazaran iki katından daha fazla artarak 81 bin 271 olmuş. Bu da Adıyaman’daki binaların yüzde 52,3’ünün 2001’den sonra inşa edildiğini gösteriyor. Binalarda toplam yaşayan hane halkı sayısının 155 bin 300 olduğu biliniyor.
Diyarbakır’da da bina inşa sayısı 2001 ve sonrasında ciddi artış göstermiş. 1980 ve öncesi 25 bin 818 bina inşa edilmiş. 2001’den sonra ise 229 bin 532 bina yapılmış. Bu oran Diyarbakır’daki binaların yüzde 58’inin 2001 ve sonrasında inşa edildiği anlamına geliyor. Diyarbakır’da bu binalarda yaşayan toplam hane halkı sayısı 394 bin 867.
Gaziantep’te 1980 ve öncesi inşa edilmiş 34 bin 351 bina, 2001 ve sonrası dönemde inşa edilmiş 269 bin 876 bina bulunuyor. Bu da 2001 ve sonrası dönemde yüzde 51’den fazla bina inşası demek. Gaziantep’te inşa edilmiş bu binalarda yaşayan toplam hane halkı sayısı kayıtlara 522 bin 947 olarak geçmiş.
Depremin en çok etkilediği diğer il olan Hatay’da da durum 2001 ve sonrasındaki süreçte diğer illerle benzer. İnşa edilen bina sayısı 2001 ve sonrası için yüzde 50 civarında. 1981 ila 2000 yıllarında inşa edilen bina sayısı 146 bin 509 kadarmış. 2001’den sonra yapılan bina sayısı 224 bin 464 iken, bu binalarda yaşayan toplam hane halkı sayısı 449 bin 151.
1995 yılı Bakanlar Kurulu kararıyla il statüsüne geçen Kilis’te 1981’den önce 4 bin 464 bina inşa edilmiş. 1981 ila 2000 yılları bu sayı 8 bin 680. 2001 ve sonrası dönemde ise Kilis’e 20 bin 917 yeni bina inşa edilmiş. Yani 2001 ve sonrası inşa edilen bina, yüzde 52,3 seviyesinde. Bu binalarda yaşayan toplam hane halkı sayısı ise 40 bin 20 olarak tespit edilmiş.
Malatya’da da diğer tüm iller gibi 2001 ve sonrasında inşa edilen bina sayısı hızla artmış. 1981-2000 yılları arasında 6 bin 869 inşa edilen bina sayısı 2001 ve sonrası için 111 bin 603. Malatya’da 2001 yılı ve sonrası yaklaşık yüzde 50’ye yakın yeni bina inşa edilmiş. Yine bu binalarda yaşayan toplam hane halkı sayısı 230 bin 499 belirlenmiş.
Bir diğer il Kahramanmaraş. Bu ilde 1980 ila 2001 yıllarında inşa edilen bina sayısı 83 bin 717 iken, 2001 ve sonrasında inşa edilen yeni bina sayısı 181 bin 16. Yani 2001 ve sonrası dönemde yüzde 58’den fazla bina inşa edilmiş. Burada yaşayan toplam hane halkı sayısı ise 311 bin 458.
Şanlıurfa, depremden etkilenen iller arasında 2001 ve sonrası dönemde en fazla bina inşa edilen il. 1981-2000 yılları arası 76 bin 306 bina inşa edilen ilde, 2001 sonrası 251 binden fazla bina inşa edilmiş. Bu ilde yapılan binalarda yaşayan toplam hane halkı sayısı 411 bin 421 olarak belirlenmiş.
Bakanlar Kurulu kararıyla 1996 yılında il statüsü kazanan Osmaniye’de 1981 ila 2000 yıllarında inşa edilen toplam bina sayısı 40 bin 70. 2001 ve sonrası dönemde bu sayı 72 bin 686. Yani 2001 ve sonrası dönemde Kilis’te yüzde 46,5 oranında bina inşa edildiği görülüyor. Bu ilde yapılan binalarda yaşayan toplam hane halkı sayısı 156 bin 199 olduğu görülüyor.
Açık kaynaklardan binaların yapım yılı tespit edilebilir mi?
Deprem bölgesindeki binaların bulunduğu adresler Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’nın hasar tespit sorgulama sayfasında hasar durumlarıyla birlikte detaylı olarak yer alıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, 23 Şubat tarihinde katıldığı AA Editör Masası programında binaların yapım yıllarına ilişkin de bazı istatistikler paylaştı. Paylaşılan istatistikler Erdoğan’ın iddiasını büyük ölçüde destekler nitelikte.
İlgili istatistikleri tümüyle açık kaynaklardan teyit etmek mümkün olmasa da tablo yıkımın boyutlarına dair bazı içgörüler sunuyor. Tabloya göre yıkılan bina sayısı itibarıyla depremin etkisini en şiddetli şekilde hisseden iller sırasıyla Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Gaziantep, Malatya, Kiliş, Osmaniye, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adana ve Elazığ. Bakan Kurum da depremde yıkılan binaların yüzde 98’inin “1999 öncesi yapılan, mühendislik hizmeti almamış, denetime tabi olmamış yapılar” olduğunu söylüyor. Sunduğu tabloda ise bu oran yüzde 96,9 olarak belirtilmiş.
Tabloyu karşılaştırabilecek ve doğrulayabilecek herhangi bir veriseti elimizde bulunmuyor. Bu nedenle uydu görüntüleri, binaların inşa edildiği yıllara ait bazı çıkarımlarda bulunmak için en önemli açık kaynak.
Uydu görüntüleri ile çalışmanın güçlükleri ve sunduğu içgörüler
Çalışmada izleyeceğimiz metodoloji ve uydu görüntülerinden kaynaklı bazı sınırlılıkları anlamak önem taşıyor. En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim: Uydu görüntülerinin sınırlılıkları bize bütüncül bir resim sunulamayacağını gösteriyor. Erdoğan’ın iddiasında veya Bakan Kurum’un ifadelerindeki “yüzde 98”lik oranı açık kaynaklardan doğrulamaya tutmak bu açıdan olası değil.
Ancak bu büyüteç yazısının önemi, belirli ölçeklerde yeni binaları tespit edebilmek ve gelecekte yaşanabilecek doğal afetlerin etkilerini ölçebilmek adına bir metodoloji sunmasında yatıyor.
Deprem sonrası yıkımın boyutlarını uydu görüntüleri eşliğinde analiz edip yıkılan binaların yaşını tespit etmek için kullanırken izlememiz gereken adımlar şöyle:
- Güncel uydu görüntülerinden yıkılan binaları tespit etmek.
- Geçmiş uydu görüntülerinden yıkılan binaların yaşına dair çıkarımlarda bulunmak.
Depremde yıkılan binaları tespit edebilmek için Humanitarian OpenStreetMap Team (HOTOSM) tarafından gönüllülerin desteğiyle hazırlanan veriseti depremde yıkılan binaları göstermede önem taşıyor. Ancak uydu görüntüleri ağır hasar almış, yaşanılamaz hale gelmiş tüm binaları tespit etmeye de imkan sağlamıyor.
Diğer taraftan her iki adımda da bazı metodolojik güçlüklerle karşılaştık. HOTOSM veriseti:
- Gönüllüler tarafından manuel bir biçimde işlendiğinden hataya açıktı.
- Gün gün güncelleniyor ve 25 Şubat itibarıyla halen tam olarak depremden etkilenen bölgeyi tümüyle kapsamıyordu.
Bu verisetini doğrulamanın ve eksiklikleri gidermenin bir yöntemi bulunuyordu: Makine öğrenmesi uygulamaları. Teorik olarak yapay zeka yardımıyla depremin hemen öncesinde bir bölgedeki tüm binaları uydu görüntüleri yardımıyla tespit edebilir ve depremin hemen sonrasındaki uydu görüntüleri ile bunu karşılaştırarak aradaki farkı tespit edebilirdik. Fark yıkılan binalar olacaktı.
Bunun için MapFlow’un sunduğu bina tespit modelini deprem öncesi ve deprem sonrası uydu görüntülerine uygulayarak ve aradaki farkı QGIS gibi bir coğrafi bilgi sistemleri yazılımı ile tespit etmek önemli bir yöntem.
Deprem öncesi ve sonrası durumu anlamlı bir biçimde yapay zeka yardımıyla tespit edebilmek için elimizde yüksek çözünürlüklü uydu görüntülerinin bulunması gerekiyordu. Güncel görüntüleri MapFlow’un entegre bir biçimde çalıştığı Maxar SecureWatch üzerinden almaya çalıştık, uydu görüntülerinin eksik kaldığı noktada uydu görüntüsü temin eden ticari bir kuruluş olan Skywatch’tan görüntüleri edindik.
Ancak uygulamada bazı zorluklarla karşılaştık. Depremin etkilediği bölgeden halka açık bir biçimde paylaşılan ve analiz için kullanılabilecek uydu görüntülerinin formatı olan GeoTIFF dosyalarının yeterli nitelikte olmadığını tespit ettik. Diğer engel ise uydu görüntülerinin yeterli çözünürlükte olmamasıydı. Bu nedenle;
- Deprem öncesine dair şehirlerdeki bina envanterini MapFlow uygulaması yardımıyla çıkarabildik, ama deprem sonrası için durum farklıydı.
- Deprem sonrası açık kaynaklı uydu görüntüleri ile ticari olarak satışı yapılan uydu görüntülerinin niteliği makine öğrenmesi yöntemlerinde değerlendirilemeyecek nitelikteydi.
Bu noktada makine öğrenmesi yöntemlerini bir kenara koyarak eksikleri de olsa yalnızca HOTOSM verisetini değerlendirebileceğimiz noktasında kanaat kıldık. 25 Şubat 2023’te yayında olan HOTOSM veriseti bu çalışmamızın altyapısını oluşturdu.
Bundan sonraki aşamada açık kaynaklar üzerinden yıkılan binaların yaşını geçmiş uydu görüntülerine bakarak tespit etmemiz gerekiyordu. İddia 1999 yılına yönelikti. Buradaki sınırlılıklar ise:
- 1990’lı yıllardan nitelikli uydu görüntülerine ulaşmak ve yıkılan binaların ekserisinin 1999 öncesinde var olup olmadığını kontrol etmek açık kaynaklı ve ticari olarak satışı yapılan uydu görüntüleri sağlayan kaynaklardan mümkün değildi. Teyit’in ulaştığı Planet Labs, Maxar SecureWatch veya SkyWatch da bu yıl ve öncesinden görüntüler sağlayamıyor.
- Depremden etkilenen bölgeden gelen en erken tarihli uydu görüntülerinin yılları farklılık gösteriyordu. Bazı bölgeler için 2000’lerin başından görüntüler bulabildiysek de bazıları için 2010 öncesine dair açık kaynaklı görüntü bulunmuyordu. Google Earth Pro üzerinden uydu görüntüleri 2003’e kadar inebiliyor, bazıları içinse 2004 ila 2007'de değişiyor.
Karşılaştırma için kullanılabilecek ve eski, yeni binaları tespit etmek için değerlendirilebilecek çözünürlükteki açık kaynaklı uydu görüntülerinin en iyi ihtimalle 2000’li yılların başına uzanıyor olması da bir diğer sınırlılığa işaret ediyor. 1999 tarihini referans alarak öncesi ve sonrası karşılaştırması yapabilmek açık kaynaklı uydu görüntüleri üzerinden mümkün gözükmüyor. Yine de 2000’li yılların başından elde edilebilecek uydu görüntüleri bile yeni yapılan ve depremde yıkılan binaları tespit etmek için değerlendirilebilir.
Geçmiş uydu görüntüleri ise depremde yıkılmış olan binaların bilgisine sahip olmamız durumunda bize şu bilgiyi sunacak: Eğer uydu görüntüleri aracılığıyla yıkıldığını tespit ettiğimiz bir bina, 2004 yılından bir uydu görüntüsünde yer almıyorsa, bu bina 2004 yılı sonrası inşa edilmiş varsayımında bulunabiliriz.
Bu bağlamda 2000’lerin başından anlamlı karşılaştırmalar yapabileceğimiz sayılı bölge elimizdeydi. Bunlar:
- Antakya, Hatay
- Kırıkhan, Hatay
- Islahiye, Gaziantep
- Nurdağı, Gaziantep
- Kahramanmaraş (Onikişubat ve Dulkadiroğlu’nun belirli kısımlarını kapsayan merkezi lokasyon)
- Adıyaman (Merkez)
Bu bölgelerden elde ettiğimiz bazısı 2002, bazısı 2003, bazısı 2008’den uydu görüntüleri vasıtasıyla bu yıllarda var olmayan, sonraki süreçlerde inşa edilmiş ve 6 Şubat’ta yaşanan depremlerde yıkılmış bazı yapıları tespit edebildik. Bu tespitler de bize şunları söylüyordu:
- Uydu görüntülerini karşılaştırarak çarpık kentleşmenin boyutlarını daha net bir biçimde görebildik.
- Şehirlerin tarım arazileri ve boş alanlara doğru genişlemesinin neticesinde yeni yapıların inşa edilmiş olduğunu ve inşa edilen sınırlı sayıda yeni yapının depremde yıkıldığını tespit ettik.
Google Earth Pro, deprem öncesi ve sonrasına dair depremden etkilenen bölgeden uydu görüntüleri sunuyor. Öte yandan deprem sonrası oluşan yıkımı gözlemlemek için kullanılabilecek en nitelikli kaynak Milli Savunma Bakanlığı Harita Genel Müdürlüğü tarafından sunulan Atlas uygulaması. Bu uygulamada Google Earth Pro’nun sunduğu deprem sonrası görüntülerinden çok daha net görüntülere erişebiliyoruz. Ancak bu uygulamayı deprem öncesi durumu gözlemleyebilmek için şimdilik kullanamıyoruz. Yıkımın boyutlarını gözlemlemek isterseniz HOTOSM verisetini Atlas haritası üzerine yansıtmanız mümkün.
Bağlantıdan indirebileceğiniz hotosm_tur_destroyed_buildings_polygons_geojson.zip arşivindeki GeoJSON dosyasını atlas.harita.gov.tr adresine giderek “Uygulamalar -> Dosya yükle” bağlantısı aracılığıyla deprem sonrasına dair Şubat 2022 itibarıyla en güncel ve en detaylı uydu görüntüleri üzerine yansıtabilirsiniz. Elbette ilerleyen aylarda Atlas uygulaması güncellenebilir ve bu denli detaylı görüntülere erişim mümkün olmayabilir.
Bu noktada Atlas uygulamasındaki görüntüleri makine öğrenmesi modelinde neden kullanamadığımıza ilişkin sorular da gelebilir. Bunun nedeni temelde model için ihtiyaç duyduğumuz dosya formatı olan GeoTIFF. Atlas uygulaması çok detaylı uydu görüntüsü sunuyor olsa da bu görüntüleri internet kullanıcıları için daha erişilebilir bir formatta sunuyor. Bu uygulamadaki görüntüleri GeoTIFF olarak indiremiyoruz.
Antakya, Hatay
Hatay’ın merkez ilçesi Antakya’da depremin yarattığı yıkımın ne denli çarpıcı olduğu uydu görüntüleri üzerinden de tespit edilebiliyor. Google Earth Pro’da Antakya’nın geniş bir kısmını kapsayan, çözünürlüğü karşılaştırma yapmaya müsait en erken tarihli uydu görüntüsünün Şubat 2002’den olduğunu görebiliyoruz. Şehrin merkezinde bulunan ve depremde yıkılan binaların büyük bölümünün Şubat 2002 uydu görüntülerinde de yer aldığını, yani Şubat 2002 öncesinde inşa edilmiş olduklarını söyleyebiliyoruz.
Öte yandan şehrin kuzeyine doğru gittiğimizde farklı bir manzara bizi karşılıyor.
Şubat 2002 - Antakya’da şehrin kuzey kısmında 2002 sonrası yapılmış ve depremde yıkılmış binalar boş arsa ve tarım arazileri üzerinde görülebiliyor.
Eylül 2021 - Aynı bölgenin depremden önce çekilmiş uydu görüntüsü.
Şubat 2023 - Aynı bölgenin depremin hemen ardından çekilmiş uydu görüntüsü.
Kırıkhan, Hatay
Hatay’ın ilçelerinde Kırıkhan’da da durum uydu görüntülerinden belirli ölçüde anlaşılabiliyor. Google Earth Pro’da Kırıkhan’ın güneyinde alanın neredeyse yarıya yakınını kapsayan, çözünürlüğü karşılaştırma yapmaya müsait en erken tarihli uydu görüntüsünün Aralık 2004’ten olduğu görülüyor. Erken tarihli bu uydu görüntüsü ile yıkılan binaları yan yana koyduğumuzda şehrin güney kısmında yıkılan binaların ekserisinin Aralık 2004 öncesinde inşa edilmiş olduğunu görüyoruz.
Şehrin kuzeyine ilişkin çözünürlüğü karşılaştırma yapmaya müsait uydu görüntüleri ise 2010 yılından. Bu karşılaştırmalar neticesinde Kırıkhan’da belirgin bir biçimde göze çarpan, yeni inşa edilmiş (şehrin güneyi için 2004 sonrası, kuzeyi için 2010 sonrası) ve deprem sonrası yıkılmış yapılaşmalara uydu görüntülerinden rastlanmıyor. Tekil bazı örnekleri ise gözlemlemek mümkün ancak, yukarıda Antakya için sunulana benzer bir tablo eldeki veriler ışığında sunulamıyor.
Islahiye, Gaziantep
Islahiye için karşılaştırmaya müsait en erken tarihli uydu görüntüleri Temmuz 2008’den. Temmuz 2008 sonrası inşa edilen ve depremde yıkılmış bazı yapılara şehrin batısında ve güneyinde rastlayabiliyoruz.
Temmuz 2008 - Depremde şehrin güneyi ve doğusunda yıkılan bazı yapıların 2008’de uydu görüntülerinde var olmadığını, yani 2008 sonrası inşa edilmiş olduklarını görebiliyoruz.
Eylül 2021 - Aynı bölgenin depremden önce çekilmiş uydu görüntüsü.
Şubat 2023 - Aynı bölgenin depremin hemen ardından çekilmiş uydu görüntüsü.
Nurdağı, Gaziantep
Nurdağı’ndaki yıkımın boyutları da uydu görüntülerinden çarpıcı bir biçimde anlaşılabiliyor. Google Earth Pro’da Nurdağı’ndaki yapılaşmayı ve yıkımı karşılaştırmalı olarak değerlendirebileceğimiz en erken tarihli uydu görüntüsü Temmuz 2008’den. Şehrin farklı noktalarından Temmuz 2008 sonrası inşa edilmiş ve depremde yıkılmış binalarla karşılaşıyoruz. Öte yandan diğer örneklerde de olduğu gibi burada da yıkılan binaların ekserisinin karşılaştırma için baz alınan tarihten daha önce inşa edilmiş olduğunu belirtmek gerek.
Şehrin kuzeyinde yine tarım arazileri ve boş arsalarda inşa edilen yeni binalara yıkılan yapılar arasında rastlıyoruz.
Temmuz 2008 - Tarım arazilerinde 2008’de henüz inşa edilmemiş yapılaşmaların daha sonraki süreçte inşa edildiği ve depremde yıkıldığı Nurdağı örneğinde de görülebiliyor.
Mart 2022 - Aynı bölgenin depremden önce çekilmiş uydu görüntüsü.
Şubat 2023 - Aynı bölgenin depremin hemen ardından çekilmiş uydu görüntüsü. Daha net görüntü için Harita Genel Müdürlüğü’nün Atlas uygulaması ziyaret edilebilir.
Kahramanmaraş (Merkez)
Kahramanmaraş’ın Onikişubat ve Dulkadiroğlu ilçelerini kapsayan merkezi bölgesinde de yine benzer bir trende rastlıyoruz. Karşılaştırma için kullanabileceğimiz en erken tarihli uydu görüntüleri Ekim 2004’ten. Şehrin güney batısında Ekim 2004’te henüz inşa edilmemiş bazı yapıların depremde yıkılmış olduğu gözümüze çarpıyor. Yine bu alanların eskiden tarım arazileri veya boş araziler oldukları görülüyor.
Ekim 2004 - Şehirde bazı bölgeler 2004 yılında henüz yapılaşmaya açılmamış gibi gözüküyor.
Nisan 2022 - Şehir zaman içinde büyümüş, Kahramanmaraş’ın batısı ve güneybatısı giderek daha fazla yapıya ev sahipliği yapmaya başlamış.
Şubat 2023 - Aynı bölgenin depremin hemen ardından çekilmiş uydu görüntüsü.
Adıyaman, Merkez
Adıyaman’da karşılaştırma için kullanabileceğimiz en erken tarihli uydu görüntüleri Temmuz 2003’ten. Ele aldığımız diğer örneklere benzer şekilde yine burada da şehrin tarım alanları ve boş arazilere doğru genişlemesinin neticelerini gözlemliyoruz. Temmuz 2003 sonrası inşa edilmiş ve depremde yıkılmış bazı binaları şehrin kuzeybatısında tespit etmek mümkün.
Temmuz 2003 - 20 yıl önce Adıyaman’da şehrin bu kısmında yapılaşma bugüne nazaran hayli sınırlıymış.
Aralık 2022 - Şehrin kuzeybatısındaki yapılaşmanın sıklaşması bu sırada bazı sağlam olmayan yeni yapıların da ortaya çıkışı ile neticelenmiş gibi gözüküyor.
Şubat 2023 - Aynı bölgenin depremin hemen ardından çekilmiş uydu görüntüsü.
Google Earth Pro’daki güncel uydu görüntüsünün tümüyle bulutlarla kaplı olması dolayısıyla bu kare Harita Genel Müdürlüğü’nün Atlas uygulamasından alındı.
Uydu görüntüleri çarpık kentleşmenin boyutlarını ortaya koyar nitelikte
TÜİK verileri eşliğinde 2001 yılı sonrası inşa edilen binalardaki hatrı sayılır artışı ortaya koymuştuk. Uydu görüntüleri şehirlerdeki genişlemeyi ve çarpık kentleşmeyi de gözler önüne seriyor.
Bu çalışmada eskiden tarım alanı veya boş arazi olarak gördüğümüz bazı alanların yapılaşmaya açılmasının ardından yıkılan bazı yeni binaları uydu görüntüleri yardımıyla tespit edebildik. Ancak sunduğumuz tablonun resmin çok sınırlı bir boyutunu sergileyebildiğini yeniden ifade etmek gerek.
Uydu görüntüleri ve makine öğrenmesi gelecekte benzeri çalışmalarda çok daha etkin kullanılabilir
Açık kaynaklarda sunulan uydu görüntülerinin nitelikleri her geçen gün daha iyiye gidiyor. Makine öğrenmesi yöntemleri için kullanılan hesaplama ve depolama gücü gün geçtikçe gelişiyor. Her ne kadar bu sınırlı çalışmada tam anlamıyla uydu görüntüleri ve yapay zekadan yüksek verim alamamış olsak da, ileride bu yöntemlerin ulaşacağı aşama ile taşıdığı potansiyeli sergiler nitelikte.
Devletler veya çeşitli kurumlar kendi uyduları vasıtasıyla Harita Genel Müdürlüğü’nün sunduğu gibi yüksek çözünürlüklü uydu görüntülerini gelişmiş makine öğrenmesi modellerine entegre edilebilir ve bir doğal afet anında anlık olarak örneğin yıkılan binaları tespit edebilir. Bir yangın çıkması durumunda da benzer şekilde direkt olarak ekipleri ilgili lokasyonlara yönlendirmek için yapay zeka uygulamaları büyük bir potansiyel taşıyor. Topraklarının önemli bir kısmı deprem bölgesinde bulunan ve periyodik olarak büyük yangınlarla karşı karşıya kalan Türkiye için bu tarz yöntemlerin önemini tekrar hatırlatmak gerek.
Özetle, depremden etkilenen coğrafyanın bütününe dair bir tespitte bulunamıyoruz. Erdoğan’ın iddiasındaki “yüzde 98”lik oranı uydu görüntüleri yardımıyla doğrulamaya tabi tutmak mümkün değildi ve yıkılan binalar arasında yeni binaların çarpıcı bir biçimde fazla olduğu gibi bir çıkarım yapmak için yeterli bulgu bulunmuyordu. Öte yandan bu çalışma çok önemli bir potansiyele de işaret etmiş oldu. Uydu görüntüleri ve makine öğrenmesinin gelecekte doğal afetlere ilişkin çalışmalarda gelişen teknoloji ve imkanlar ile birlikte çok daha etkin bir biçimde değerlendirilebileceği kanısına vardık.