Büyüteç: Kemerköy santralındaki kömür yansaydı ne olurdu?

Kemerköy’deki santralda bulunan kömürün kontrolsüz yanması, hava kalitesini bir süreliğine epey kötü etkileyebilirdi. Bu yüksek tesirli, ancak kısa vadeli bir etki. Kömür, termik satrallarda yakıldığında halk sağlığına olumsuz etkileri ortadan kalkmıyor.


10/08/2021 16:18 7 dk okuma

Bu içerik 1 yıldan daha eski tarihlidir.

Muğla'nın Milas ilçesinde etkili olan yangın, 4 Ağustos 2021’de Kemerköy’deki termik santrala kadar ulaşmıştı. Mevzubahis bir enerji santralı olunca ilkin akla patlama olasılığı geldi. Olası bir patlamaya neden olabilecek hidrojen tanklarının boşaltıldığının açıklanması ve alevlerin santralın tamamını sarmadan kontrol altına alınması iyi haberdi. Ancak akıllarda bir soru kaldı. Santralda tutulan on binlerce tonluk kömür stoku alev alsaydı ne olacaktı? 

İlginizi çekebilir: Yangınlar termik santralleri nasıl etkiler?

Muğla'nın Milas ilçesinde bulunan Kemerköy Termik Santralı’nın inşaatı 1984’te başladı ve 1993’te tamamlandı. Santral üç üniteden oluşuyor, her bir ünite 210 megavat gücünde. Yani santral toplam 630 megavat gücünde. Yıllık üretim kapasitesi ise 4 milyar 95 milyon kilovatsaat. Ana yakıt olarak linyit kömürü kullanılan santralda, günlük 21 bin 600 ton yakıt kullanılıyor. 

Santrala enerji üretimi için her gün düzenli olarak çevredeki madenlerden kömür taşınıyor. Santralda, tam ve şeffaf bir açıklama yapılmamış olsa da, alevlerin ulaştığı gün 40-60 bin ton kömür stoku bulunduğu tahmin ediliyordu. Yani o sırada santralda bulunan kömür, iki günlük stoka tekabül ediyordu

Alevler santraldaki kömürleri sarsaydı, bu miktarda kömür herhangi bir filtraj işleminden geçmeden yanacak, ortaya çıkan tüm atık çevreye yayılacaktı. Nitekim volkanik patlamalar ve büyük yangınlar, belli süreler için ciddi emisyona neden oluyor. 

midas ruzgarpng

6 Ağustos 2021 itibariyle bölgedeki yangınların neden olduğu Milas’taki karbonmonoksit miktarı

midas sulfurdioksitpng

6 Ağustos 2021 itibariyle bölgedeki yangınların neden olduğu Milas’taki sülfürdioksit miktarı

Ancak bu, kömürün gözetimsiz yanmasının önemsiz olduğu anlamına gelmiyor. Konuyla ilgili Teyit’in ulaştığı göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Nilüfer Aykaç’ın verdiği bilgilere göre kömür gözetimsiz yakıldığında, PM 2.5 ve PM10 gibi partiküler maddeler, kükürt dioksit (SO2), karbondioksit (CO2) ve nitrojen dioksit (NO2) gibi zehirli gazlar ile arsenik ve civa gibi ağır metal bileşikleri ortaya çıkıyor. Bu bileşikler atmosferde güneş ışığı, su buharı gibi bileşiklerle etkileşerek ikincil bileşikleri oluşturuyor

  • Karbondioksit seviyesi yükseldikçe nefes almak daha zor hale geliyor
  • Türk Toraks Derneği’nin hazırladığı bir rapora göre kükürt dioksit gözler, mukoza zarları, cilt ve solunum yollarında tahrişe neden oluyor. Yüksek düzeyde maruz kalınırsa semptomlar ağırlaşıyor. 
  • Yüksek miktarda nitrojen dioksit içeren havanın solunması, solunum hastalıklarını, özellikle astımı tetikleyebilir
  • Kömür yakımı dünyadaki en büyük ikinci civa emisyonu kaynağı. Avrupa’da civa maruziyetinin toplam sağlık maliyetinin yılda 9 milyar euronun üzerinde olduğu tahmin ediliyor.

Aykaç’ın verdiği bilgiye göre, ortaya çıkabilecek hem birincil hem de ikincil bileşikler tüm canlılar ve ekosistem için zararlı olabilir: “Bu bileşikler havaya, suya, toprağa karışarak tüm canlılara zarar veriyor. Civaya yoğun maruziyet çocuklarda bilişsel gelişimi etkiyebilir, anne karnındaki bebeklerde geri dönüşü olmayan zararlar meydana getirebilir. Termik santrallardan kaynaklanan büyük miktarlı civa salımları insan sağlığı açısından bu yüzden endişe kaynağı. Termik santrallardan kaynaklanan dioksinler de düşük miktarlarda bile hasara yol açabilir.”

Yani santraldaki kömür tutuşsa tablo bir süreliğine dramatik olabilirdi. Ancak kömür yakıldığında, en efektif filtre sistemleri çalıştırılsa da, bu kirleticiler yine de ortaya çıkıyor. 

Santralın uzun vadeli etkileri neler?

Kemerköy Termik Santralı’nın sahip olduğu filtrelerin kükürt dioksitin yüzde 95’ini tuttuğu söyleniyor. Yani, filtrelerin harika çalıştığı senaryoda dahi yüzde 5’i havaya bırakılıyor. Bu diğer zehirli madde ve partiküller için de benzer. Santralın o sırada iki günlük stoku vardı. Dolayısıyla filtreli üretim yapılan her 20 günün, filtresiz bir yanma faaliyetinin bir gününe denk geldiğini varsayarsak, eldeki kömürün gelişigüzel yanmasının takribi 40 günlük bir kirliliğe tekabül ettiği sonucuna varabiliriz. 

Yani bu santral, iyi koşullarda bile bu kadar kirletici emisyonunu iki aydan kısa sürede üretiyor. Ancak koşulların ne kadar iyi olduğu da kesin değil. Kronik Kömür Kirliliği Türkiye Raporu’nun baş yazarlarından Funda Gacal'a göre santrallarda filtre olması bu filtrelerin sürekli çalıştırıldığı anlamına gelmiyor. En iyi filtre sistemleri bile, kükürt dioksit, azot dioksit ve PM2,5 gibi hava kirleticileri belirli bir düzeyde azaltabiliyor. Filtrelerle ulaşılması gereken hava kirletici limitleri ülkenin yasalarına göre belirleniyor. Eski filtrelerin verimliliğine dair soru işaretleri de var ve filtreler sera etkisine neden olan karbondioksit emisyonunu engellemiyor.

Kömürün Gerçek Bedeli – Muğla raporuna göre, 1982-2017 arasında Muğla il sınırlarındaki Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santralları nedeniyle doğaya her yıl bir tondan fazla da civa salındı. Bu civanın yüzde 20’si deniz suyuna çökeliyor ve balıkların dokularında birikiyor. Bu üç santral 2018-2043 arasında 435 bin ton kükürt dioksit, 355 bin ton azot oksit, 22 ton civa daha salacak. Bunlar sadece bizim mevzuatımız gereği ölçülen kirleticiler. Bir de Türkiye’de ölçülmeyen, ancak Dünya Sağlık Örgütü’nün kanserojen etkisini her fırsatta vurguladığı PM2,5 denen minik parçacıklar var. 

Yine rapora göre, santrallardan kaynaklı hava kirliliği yılda 280 erken ölüme, hastalık ve erken ölümler yıllık 61 bin iş günü kaybına neden oluyor. EndCoal tarafından yayınlanan Global Coal Plant Tracker’a göre, Türkiye’de faal kömürlü termik santral sayısı 29. İnşaat öncesi süreçleri devam eden 31 kömürlü termik santral projesi var. İki santralın inşaatı ise devam ediyor. 

Yani santralların ürettiği emisyonun uzun vadeli etkisi, gözetimli ve regülasyonlara uygun biçimde kömür yakılsa dahi, canlı yaşamını olumsuz etkiliyor. Ancak mesele sadece zehirli madde ve partiküller de değil. Enerji için fosil yakıt yakılması sonucu oluşan karbondioksit, sera etkisine yol açarak havanın ısınmasına neden oluyor ve iklim değişikliğinin temel sebeplerinden biri bu. Muğlada’ki üç santral 1982 ila 2017 yıllarında atmosfere 360 milyon ton karbondioksit saldı. Yani yapılan tercihler iklim krizini, kriz dönüp dolaşıp bizatihi bu tercihleri etkiliyor. Türkiye ve Akdeniz iklimine sahip birçok ülkede (Avustralya, ABD’nin Kaliforniya eyaleti, Güney Afrika ve Akdeniz’in kuzeyindeki diğer ülkeler) son yıllarda orman yangınlarında yaşanan artışın arkasındaki asıl sebenin artan yaz sıcaklıkları ve kuraklık olduğu biliniyor. 

Yard. Doç. Dr. Nilüfer Aykaç da yangınlarla mücadele etmenin tek yolunun iklim kriziyle mücadele olduğunun altını çiziyor: “Fosil yakıt kullanımını ve termik santralların açılması yerine yenilenebilir enerjiyi kullanmak, tüm ekosistem, canlıları koruyacaktır. İnsan sağlığı üzerinde de erken ölümler ve kronik hastalıkları ortadan kaldırarak insan sağlığının korunmasına katkıda bulunacaktır.” 

Kömür yakmak her halükarda sağlığa zararlı  

Kronik Kömür Kirliliği Türkiye Raporu’na göre her yıl 53 milyar TL, yani Türkiye sağlık harcamalarının neredeyse yüzde 27’si santralların yarattığı hava kirliliğinden kaynaklanıyor. Rapora göre 2019 yılında faaliyet gösteren 28 kömür santralı, yaklaşık 5 bin erken ölüm, çocuklarda 26 bin 500 bronşit vakası, 3 bin erken doğum ve 1,4 milyondan fazla iş günü ile önemli bir sağlık yüküne neden oldu. 

Rapora göre partikül madde düşük yoğunlukta bile solunduğunda sağlığa zarar veren fizyolojik değişikliklere neden olabiliyor. Ayrıca kötü hava kalitesi, aynı zamanda bronşit ve astımın şiddetlenmesi gibi yaşam kalitesini önemli ölçüde düşüren kronik ve akut solunum yolu hastalıklarıyla da bağlantılı.

Rapor, daha iyi şartlar için enerji geçişinin sağlanması konusunda hükümet ve sağlık profesyonellerine bir dizi tavsiyede bulunuyor. Rapora katkı veren HASUDER üyesi Prof. Dr. Melike Yavuz da bu sorumluluğa işaret ediyor: “Bilgili ve şeffaf bir ortam için Türk hükümetinin santral ve sektörel emisyon verilerini raporlamaya başlaması gerekiyor. Sağlık ve tıp örgütleri, kömür ve enerji üretiminin sağlık üzerindeki etkileri ve maliyetleri konusunda ekonomik ve halk sağlığı tartışmalarına daha fazla dahil olmalı ve sağlık aktörleri enerji, iklim ve temiz hava kararlarının alındığı ortamlarda yer almalıdır.”

Özetle santralların yarattığı uzun vadeli kirliliğin, orman yangınları ve yangınlar sırasında alev alabilecek kömür sahalarının yaratabileceği kontrolsüz emisyonla bir araya gelmesi, epey aktüel bir senaryo. İklim değişikliğinden doğrudan etkilenen bir coğrafyada kömür madenleri ve termik santralların varlığı, yangın ve yüksek sıcaklık gerçekliğiyle birleşince, ortaya inkarı güç bir halk sağlığı tehdidi çıkıyor. 

Güncelleme: 11/08/2021

"Rapora katkı veren HASUDER üyesi Prof. Dr. Melike Yavuz" ifadesi eklendi.

Güncelleme: 11/08/2021

"Kronik Kömür Kirliliği Türkiye Raporu’nun baş yazarlarından Funda Gacal'a göre" ifadesi eklendi.


YK Enerji, Kemerköy Termik Santrali
10/08/2021
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, Hava Kirliliği Raporu 2017
01/01/2017
Türk Toraks Derneği, Kükürt dioksit gazı maruziyeti bilgi notu
10/08/2021
Kronik‌ ‌Kömür‌ ‌Kirliliği‌ ‌Türkiye‌ ‌raporu‌ ‌ ‌, Sıkça‌ ‌Sorulan‌ ‌Sorular
10/08/2021
CAN Europe, Kömürün Gerçek Bedeli Muğla
01/07/2019
Dünya Sağlık Örgütü, Ambient (outdoor) air pollution
02/05/2018
Global Energy Monitor, Coal Plants by Country
01/07/2021
tümünü göster
temiz komur side banner kart