Aşı otizm arasında bağ olduğunu söyleyenlerin bilimsellik iddiası

Aşı karşıtları genelde iddialarının temelini her zaman akademik kaynaklara dayandırmaya çalışır. Ancak uymanız gereken bir kurallar bütünü vardır.


17/02/2020 09:25 12 dk okuma

Bu içerik 3 yıldan daha eski tarihlidir.

Aşı ve otizm arasında bağ olduğunu söyleyen ve çeşitli etik sorunlar nedeniyle Wakefield’ın yayınlandıktan sonra kaldırılan makalesi, farklı bir salgın tehdidinin başlangıcı olmuştu. Aşı karşıtı söylemler hız kazandı. Şöhreti sevdiği her halinden belli olan Wakefield muhtemelen bu tartışmaların merkezinde olmaktan zevk alıyordu. Aşı karşıtları ve özellikle de otizmli çocukların aileleri de, akademik ve bilimsel bir dayanak peşindeydi. Talepleri konunun araştırılması ve otizmin nedeni aşılarsa bunun önüne geçilmesiydi. İnsanların çaresizliğinden yararlanabileceğini düşünenler, bu fırsatı kaçırmadı. Beri yandan, tartışmanın bitmesi için gerçekten de dikkate değer araştırmalar gerekiyordu. 

Bilimin güçlü yanı, ortaya atılan bir hipotez her ne olursa olsun, benzer yöntemlerle onu araştırma zorunluluğu olması. Wakefield’in aşı ve otizm arasında bağ olduğunu belirten çalışması, her ne kadar güçlü deliller ve bağlantılar sunamasa da, bu varsayımla ilgili araştırmaların öncelenmesini sağladı. Çalışmalar tartışmalarla birlikte devam etti. Benzer dönemlerde civa ve otizm arasındaki ilişkiyle ilgili tartışmalar da başladı. Bu aşıların hedefe konması demekti; çünkü aşıda civa vardı ve bunun bebek gelişimini olumsuz etkilediği iddia ediliyordu. 

Yalçın da civa ve otizm ilişkisini inceleyen isimleri öne çıkararak, aşıların zararlı olduğunu öne sürüyor. Burada altını çizmemiz gereken ise, Yalçın’ın değindiği hiçbir tartışmanın yeni olmadığı. İddiaların çoğu uzun süredir internette dolaşıyor ve özellikle ABD aşı karşıtı hareketinin argümanlara dayanıyordu. Kendini araştırmacı gazeteci olarak tanıtan birinin, farklı sitelerden alınmış yazıların arka arkaya dizilmesinin ötesinde bir şeyler söylemesini beklerdik...

Aşı ve otizm üzerine yapılan diğer tartışmalar

Aşı karşıtlarının iddialarını akademik kaynaklara dayandırmaya çalışmak gibi bir eğilimleri var. Diğer yandan bir bilgiyi akademik olarak temellendirmek istiyorsanız, izlemeniz gereken bir usul, bir kurallar bütünü var. Bir metodu aşı karşıtları söylediğinde kabul edip, aşıların faydası hakkında yazanlar başvurduğunda reddetmek hatalı olacaktır. Aksi de aynı şekilde mümkün. Bu nedenle de öncelikle Wakefield’ın çalışmasıyla ortaya çıkan aşı ve otizm arasında ilişki olduğu iddialarının akademik bir tartışma açtığını, haliyle akademinin kurallarına tabi olunduğunu kabul etmek gerek. Oynadığınız bir futbol maçıysa, topu elle tutmamanız gerektiğini bilmeniz gerek. 

bilimsellik iddiasi 2

Bahsi geçen tüm makaleleri kategorize etmemize yardımcı olacak bir başlangıç yapalım. Bilimsel araştırmalarda delil hiyerarşisi izleniyor. Yani yayınlanacak makalenin güvenilirliği, sunulan kanıtlara ve araştırmanın metoduna bağlı. Bu nedenle de, güçlü bir araştırma, çalışmayı da daha güçlü ve güvenilir hale getiriyor. Kanıt piramidi, hangi çalışmanın önceliklendirileceğini gösteren bir rehber denebilir. 

Kanıt piramidinde gördüğünüz bu araştırma yöntemlerini tek tek ele inceleyelim. Ankara Üniversitesi’nin açık ders materyalleri arasında yer alan bu araştırma yöntemleri şöyle: 

Meta analiz:Meta analiz, aynı konudaki farklı yer ve zamanlarda yapılmış olan araştırma sonuçlarının, nitel ve nicel olarak uygun istatistiksel yöntemlerle birleştirilmesi demek. En güçlü kanıt olarak kabul ediliyor. Çalışmaların sonuçlarının birbiriyle çelişkili olması da nadir olmayan ve doğal bir sonuç. Meta analizin ortaya çıkış nedeni, karmaşık ve çelişkili görünen örüntülerden, anlamlı ve uygulanabilir sonuçlar çıkarmak.

Sistematik inceleme: Belli bir konuda yapılan orijinal araştırmaların belli yöntemlerle incelendiği bilimsel inceleme. Sistematik incelemelerde, araştırmacının yanlılığı çeşitli yöntemlerle önleniyor ve en aza indiriliyor. Yararı, konu ile ilgili ulaşılabilen tüm araştırmaları tek bir raporda birleştirmesi, çok miktarda bilgiyi özetleyerek kullanabilir hale getirmesi. 

Rastgele kontrollü deney & çalışma: Bir ilaç ya da tedavinin etkisini değerlen­dirmek üzere deneklerin çalışmadaki grup­lara rastgele dağıtıldığı kontrollü çalışma tipi. İki gruptan elde edilen sonuçlar karşılaştırılarak, teda­vinin yararı değerlendiriliyor. İdeal olarak koruyucu, tedavi edici veya tanılayıcı kanıtlar iyi planlanmış rastgele seçilmiş kontrollü çalışmalardan sağlanıyor. Bu nedenle kanıt değeri yüksek ve kıymetli çalışmalar.

Kohort tipi çalışmalar:Herhangi bir etkenle karşılaşan ve karşılaşmayanların, belli bir sürede belli bir hastalığa yakalanma olasılığı hesaplanıyor. İncelenen hastalık yönünden sağlam olan bireyler, belli bir zaman izlenerek hastalığın ortaya çıkma olasılığı hesaplanıyor. Retrospektif kohort çalışmalarında ise geçmişe ait güvenilir kayıtlardan yararlanılarak sağlam olduğu bilinen bireylerde hastalığın ortaya çıkma olasılığı bulunuyor. Kohort belirli özelliğe sahip (aynı yıl doğma, aynı işte çalışma, aynı bölgede oturma gibi) kişilerin oluşturduğu grup. Kohort çalışmalarından elde edilen sonuçlar ilgili popülasyona genellenebiliyor. Maruziyeti değerlendirmek ve sonucu gözlemek için uzun süre beklemek gerekebiliyor.

Vaka kontrol araştırması;Vaka grubu, nedensel bir ilişkinin araştırıldığı hastalığı olan bireyler. Kontrol grubu ise bu hastalık yönünden sağlam olan bireyler. Vakaların seçimi genel olarak hastaneye tedavi amaçlı başvuranlar üzerinden yapılıyor. Fakat hastanenin özelliği, vakaların toplumu temsil etmesini engelleyebiliyor. Yararlanım yüksek değilse, hastane tabanlı çalışmada sadece hastaneye ulaşabilenler değerlendiriliyor. Ölüm oranı yüksek hastalıklardaki sorunsa, vaka grubunda sadece hastaneye sağ olarak ulaşabilmiş veya müdahale sonrası yaşayan hastalarla çalışabilmesi. Sonuçları genellenemiyor; o çalışma grubuna has kalıyor .

Hayvan deneyleri, in vitro (laboratuvar ortamında) çalışmalar, vaka raporları delillerin yeterliliği ve gücü bakımından alt sıralarda yer alıyor. Çalışmaları veya kanıtları bu yollarla edinilmiş bilgiler daha az ciddiye alınabiliyor. 

Bu kanıtlar piramidindeki hiyerarşiden anlamamız gereken şu; her bilimsel çalışma aynı güçte ve delil güvenilirliğinde değil. Ama bu çalışmaların bilimsel yayınlarda basılmayacağı, yayınlanmayacağı anlamına gelmiyor. Önemli bir dergide, hayvan deneyleri sonucunda hazırlanmış bir makale yayınlanabiliyor. Bu garip değil. Eğer aynı sorunu ele alan bir kohort çalışması varsa, bu çalışma hayvan deneyi yapılarak elde edilmiş sonuçtan daha güvenilir oluyor. Kişilerin anılarına ve başına gelenlerin anlatıldığı bir blog ya da haber ise bu çalışmaların hiçbiriyle karşılaştırılamayacak kadar güvenilmez sayılıyor. 

Bilgiyi alırken ve değerlendirirken, genelde yanlı davranabilir; görüşümüzü destekleyecek çalışmalara ağırlık verebiliriz. Buna teyit yanlılığı deniyor. Günlük hayatımızda da sıklıkla yaptığımız bir şey. Ancak bilimsel çalışmaları kendi inanışlarımıza göre değil de, hangi çalışmanın verilerinin, delillerinin daha güvenilir olduğuna bakarak önceliklendirebiliriz. 

Şimdi aşılar ve otizm arasında bağ bulduğunu ve bulmadığını söyleyen çalışmalara göz atalım. 

Aşı ve otizm arasında bağ bulamayan çalışmalar

Makaleler üzerinde yapılan çalışmalarda aşı ve otizm arasında bağ olduğunu veya olmadığını iddia eden 100’ün üzerinde çalışma var. Aşıların zararı olmadığını belirten her çalışma da, bu piramidin en tepesinde değil elbette. Her bilimsel çalışmada olabileceği gibi bazılarının delilleri daha zayıf, sistematik olmayan yöntemlere dayanıyor olabilir. Bu yüzden de güvenilir çalışmalara bakabilmek için piramidin en tepesine yaklaşabilmek lazım. 

Aşı ve otizm arasında bağ tespit edemeyen araştırmaların çoğunluğu, thimerosalın (etil civa) otizme neden olmadığını gösteren önemli çalışmalar. Zaten otizm ve aşı arasında bir bağ olduğunu iddiaları, aşılarda bulunan bu maddeden besleniyor.

Otizmli bireylerin sayısı, thimerosal aşılardan çıkarıldıktan sonra düşmedi. Korelasyonlara dayalı incelemeler yaparak, otizmli bireylerin sayısındaki artışla, aşılama sayısındaki artış arasındaanlamlı bir ilişki bulamayan pek çok çalışma mevcut. Thimerosal aşılardan çıkarıldıktan sonra da belirgin bir azalma veya artma etkisi gözlemlenemediğine ilişkin de.Bu araştırmalar değerli olsa da, yöntemleri ve kanıtları en güçlü araştırmalar değiller.

Kanıt piramidinde biraz daha yukarlarılara çıkıyoruz. Vaka kontrol araştırmasına dayalı çalışmalarla da, KKK aşısının otizmle ilişkisinin tespit edilemediği ortaya konmuş

Vaka kontrol analizlerinden sonra kohort çalışmaları bulunuyor. Otizmli çocukların aşılanma ve aşılanmamalarıyla ilgili çalışmalara bakmak fayda sağlayacaktır. 

Thimerosal içeren ve içermeyen aşıları olan 446 bin 695 çocuk üzerinde yapılan bir kohort çalışması, arada bir ilişki olmadığını belirtmiş. Makalenin yazarının 2019’da Danimarka’da 657 bin 461 çocuk üzerinde yaptığı bir başka kohort çalışması da benzer sonuçlara ulaşmış.  

Örnekleri artırmak mümkün. 440 bin 654 çocuk ile yapılan bir çalışma, yine 124 bin 170 çocuk, 109 bin 863 çocuk ve 95 bin 727 çocukla yapılan çalışmalar da aşılar ve otizm arasında anlamlı bir ilişki bulunmadığını tespit etti.

Piramidin tepesinde meta analizler olduğunu belirtmiştik. 1 milyon 200 binden fazla çocuğu içeren bir meta analiz çalışmasında da, aşıların otizme neden olduğunu gösteren bir delile ulaşılamadı.Vaccine dergisinde yayınlanan bir örnek, 1 milyon 256 bin 407 çocuğu içeren beş kohort çalışmasının ve 9 bin 920 çocuğu içeren beş vaka kontrol çalışmasının bir meta analizi. Meta analizler bilimsel fikir birliğinin temelini oluşturuyor ve en kaliteli bilimsel deliller niteliğindeler. Milyonlarca verinin değerlendirilmesiyle ortaya çıkan sonucu gösteriyorlar. 

Aşı ve otizm arasında bağ olduğunu söyleyen çalışmalar

The Logic of Science internet sitesinde yayınlanan yazıya baktığımızda aynı karşılaştırmaların aşı ve otizm arasında bağ bulan çalışmalar için yapıldığını da görüyoruz. 

Bu araştırmada, aşı karşıtlarının aşı ve otizm arasında bağ olduğunu belirten akademik çalışmaların listelerini yayınladıklarını görüyoruz. Listeler farklılıklar barındırıyor ama bu bağın bulunduğu belirtilen listelerde de 100 ila 160 makaleden bahsedilebiliyor. Listeler incelendiğinde ise bu çalışmaların büyük bir çoğunluğunun otizmle alakası olmadığı, hatta yarısının ise aşılarla ilgili çalışmalar olmadığı görülüyor. The Logic of Science ise 40 kadarının hayvan deneyleri ve in vitro çalışmaları olduğunu belirtiyor. 

Hayvan deneylerinin, en zayıf araştırma tiplerinden olduğunu hatırlayacaksınız. Aşı ve otizm bağı bulunduğu söylenen çalışmaların listesinde konferans konuşmaları, araştırmaya dayalı olmayan makaleler, sistematik olmayan incelemeler ve görüşlerin yer aldığı yazılar da var. Tüm bunlar dışarıda bırakıldığında, aslında sınırlı sayıda çalışmanın akademik hiyerarşide üst sıralarda yer aldığı söylenebilir. 

Araştırmaların bir kısmında VAERS (Aşı Olumsuz Olay Raporlama Sistemi) verilerinden yararlanarak incelemeler yapıldığını da görüyoruz. Ancak VAERS vatandaşların kendilerinin endişelerine dayanarak rapor ettiği bir veri bankası. Yani kişiler buraya bilgileri girerken kendi başlarından geçenleri anlatıyorlar. Bu da bu verilerin bilimsel bir yöntemle derlenmediğini kanıtlıyor. Veri bankasının faydası, doktorların ortaya çıkabilecek bir sorunu şikayetlerle önceden tespit edebilmesi.

Aşı karşıtı çalışmalarda karşımıza çıkan başka bir ortak nokta ise korelasyona dayalı çalışmalar olmaları. Yani otizmli bireylerin sayısındaki artışla, başka herhangi bir şeyin artışını ilişkilendirerek oluşturulan çalışmalar. (Rutter 2005; Taylor 2006; Bishop et al. 2008; Baxter et al. 2015; Hansen et al. 2015) DeLong (2011), Seneff et al. (2012), Deisher et al. (2014), ve Nevison (2014))

Dikkate alınabilecek çalışmalar içerisinde incelemeler bulunuyor ama bunların sistematik olduğunu söylemek güç. (Rimland and McGinnis. 2002; Singh. 2009; Ratajczak 2011; Sienkiewicx et al. 2012; Shaw and Tomljenovic. 2013b; Shaw et al. 2014a; Morris et al. 2017a;Lyons-Weiler 2018) Bu çalışmalardaki en büyük eksiklik ise aşı ve otizm arasında bağ olmadığını ortaya koyan meta analiz, kohort çalışmalarının göz ardı edilmiş olması. Var olan çalışmalar üzerine çalışmaları bina etmemek kanıt hiyerarşisini de elimine etmeye neden oluyor. Bu nedenle de araştırılmak istenen konuyu daha önceden yapılan çalışmalar ekseninde ele almak dikkat edilmesi gereken bir nokta. 

Makalelere ilişkin daha detaylı bilgileri bu adresten okuyabilirsiniz. 

Aşının otizme yol açmadığını söyleyen çalışmalarda çıkar çatışması yok

Aşı karşıtlarının öne çıkarmaya çalıştığı noktalardan biri de, aşıyı destekleyenlerin ilaç ve aşı şirketleri tarafından fonlandığı varsayımı. Aynı vurguyu Yalçın’ın kitabında da görüyoruz. Yalçın kitabı yayınlandıktan sonra da yazdığı köşe yazılarında da, kendisine karşı gelen herkesi ilaç şirketlerinin “adamı” olmakla itham etti. Bu iddiaların doğruluk payı olup olmadığını anlamanın yolu, akademik makalelerde yer alan ve belirtilmesi zorunlu olan “çıkar çatışması” bölümlerine bakmak. 

Aşı ve otizm arasında bağ olmadığını söyleyen vaka kontrolü çalışmalarında yer alan yazarlar,makalelerinde daha öncedenilaç şirketlerinin fonladığı başka çalışmalarda yer almış. Bu çalışmaların kendisi fonlanmamış, araştırmacılar ilaç şirketlerinin çalışanı olmamış ama yine de bu ilişkiyi belirtmişler. Bu çalışmalardakine benzer çok daha dolaylı ilişkilerin olduğunu belirten araştırmalar dışarda bırakılsa dahi, hiçbir çıkar çatışması olmayan çok daha güçlü araştırmalar olduğu yerde duruyor. 

Aşı karşıtlarının çıkar çatışmaları var

Andrew Wakefield’ın bütün hikayesi ise çıkar çatışmalarıyla dolu. Otizm ve aşı arasında bağ olduğu tartışmalarının fitilini ateşleyen bu araştırma, tam da bu etik sorunlar ve çıkar çatışmaları yüzünden geri çekildi. Wakefield de bu yüzden doktorluktan men edildi. Etik dışı davranışları nedeniyle doktorluk lisansı iptal edilen isimlerden bir diğeri de Geier. 

Aşı karşıtı derneklerle kurdukları yakın temas, aşı karşıtı makalelerin yazarlarında sıkça görülen bir sorun. Derneklerden para aldıkları, hatta bazen SafeMinds derneklerinyönetim kurulundaolduklarına, Otizmli çocuklarının ailelerinin düzenlediği hareketleri yürüttüklerine bile rastlandı. 

Kısacası, aşı karşıtlarının paylaştığı ve iddialarına dayanak oluşturduğu makalelerin çoğu aslında aşılar ve otizmle ilgili değil. Ayrıca büyük bir kısmı da artık aşıların çoğunda bulunmayan thimerosalın etkilerine yönelik araştırmaları içeriyor. The Logic of Science internet sitesinde de yer alan 12 deneysel çalışmaların vaka kontrolü veya kohort çalışma olmaması, çalışmaların güvenilirliğine gölge düşürüyor. Zaten bu çalışmalar arasında meta analize rastlamak da pek mümkün değil. Çoğu çalışma korelasyonlar ya da anektodal anlatılara dayalı. 

Bilimsel dayanak oluşturacak çalışmaları incelerken ve kendi argümanlarımızı güçlendirmeye çalışırken, kanıtlar piramidini akılda tutmak gereki. En azından artık bilimsel bir çalışmanın sonucunu aktardığını iddia edenlere sorabileceğiniz bir soru var...