Türkiye tarihinin önemli belgelerinden Lozan Barış Antlaşması 2023 yılında 100. yılını dolduruyor. Yakın tarihte antlaşmanın metniyle ilgili sayısız iddia gündeme geldi. Antlaşmayı merkezine alan şehir efsaneleri her dönem ilgi çekiyor. Bu yazıda bu sorulara yanıt aramanın yanı sıra Lozan metni ve tutanakları başta olmak üzere, birçok hatıratı, tarihi metni ve belgeyi inceledik.
Aslında Lozan ile ilgili efsaneler gizli maddeleri olduğundan, 2023’te sona ereceğine o tarihten sonra yer altı kaynaklarımızı çıkarabileceğimizden, Boğazlardan vergi alabileceğimize kadar uzayıp gidiyor. Ancak bütün bu efsaneler gizli madde ya da anlaşmanın 100 yıl sonra sona ereceği iddialarından besleniyor. Dolayısıyla, iddiaları teker teker ele almak yerine, bütün iddiaları besleyen iki efsaneyi inceledik.
Bunun yanında, iddiaların yaygınlaşmasının belirli bir örüntü içinde olduğunu söylemek de çok mümkün değil. İddialar tekil bir şekilde olabildiği gibi, iç içe geçmiş şekilde de internet kullanıcılarının karşısına çıkabilir. Bazı söylentilerde de, Lozan’ın 100 yıllık olduğuna dair efsanenin, gizli maddelerden doğduğu iddiası ortaya atılıyor. Diğer taraftan Lozan’ın gizli maddeler olmadan, 100 yıllığına imzalandığı iddia ediliyor.
Lozan Antlaşması’nın maddeleri neler?
Tam adıyla Lozan Barış Antlaşması, 24 Temmuz 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri ile İngiltere, Fransa, SSCB, Japonya, Bulgaristan, İtalya, Romanya, Yugoslavya, Yunanistan, Belçika ve Portekiz arasında imzalandı. Antlaşmasıyı Türkiye adına İsmet Paşa imzaladı.
Lozan Antlaşması’nın maddeleri Türkiye’nin sınırlarının oluşturulması, Osmanlı’nın borçları, Boğazlar meselesi, savaş tazminatı, azınlıkların durumu, kapitülasyonlar, patrikhane br yabancı okulların durumunu içeriyor. Antlaşmayla beraber Türkiye’nin günümüzdeki sınırlarının oluşması sağlanmış, kapitülasyonlar kaldırılmış, Osmanlıdan kalan borçların sadece Türkiye’ye ait bölümünün ödenmesine karar verilmiş, Azınlıklar Türk vatandaşı kabul edilmişti.
Lozan efsanelerine dair incelediğimiz sosyal medya kullanıcı yorumlarının birçoğunun ideolojik temeli olduğu gözlemleniyor. İddiaların ortaya çıkışı ise Lozan’ın hezimet olduğunu söyleyenlerin argümanlarına dayanıyor. Çoğu “tarihçi” de, ya Lozan’ı bir hezimet olarak görüyor, ya da bir zafer olarak. Zafer mi, hezimet mi tartışmaları ise aslında Lozan imzalanmadan önce tartışılmaya başladı.
Birinci Meclis’te İkinci Grup olarak adlandırılan, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına muhalif olan bir topluluk bulunuyor. Resmi tarih anlatısına göre, İkinci Grup, hilafet ve saltanat yanlısı olarak biliniyor. Ancak geniş bir literatür taramasına sahip, ilk el kaynaklar (Meclis tutanakları, medya, kişisel hatıratlar) kullanılarak hazırlanan “Birinci Meclis’te Muhalefet: İkinci Grup” kitabında, Ahmet Demirel, resmi tarih anlatısının indirgemeci olduğundan ve İkinci Grup’un daha çoğulcu bir yapıda olduğundan bahsediyor.
İkinci Grup hakkında en güncel ve en kapsamlı çalışmayı ortaya koyan Demirel, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki (TBMM) bu ayrılığın, resmi tarih anlatısına bağlı olarak, farklı ideolojik yönelimlere sahip kişiler tarafından fikirlerini meşru bir zemine oturtmak için kullanıldığını da ekliyor.
Buna karşılık, İkinci Grup’un programının ikinci ve on dördüncü maddelerini, saltanat ve hilafet yanlısı olmamalarına kaynak olarak gösteriyor. Bahsi geçen maddelerde Türkiye Cumhuriyeti’nin başta “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ifadesi olmak üzere, kurucu ilkelere ve Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’na (Birinci kurucu anayasa) bağlı olunduğu görülüyor. Ayrıca yazar, Mustafa Kemal ve taraftarlarının oluşturduğu Birinci Grup’la, İkinci Grup arasında ideolojik olarak bir farklılık olmadığını ifade eden, Mustafa Kemal, Rauf Orbay gibi hükümet yetkililerinin sözlerine de yer veriyor. Demirel’e göre, İkinci Grup olarak adlandırılan erken Cumhuriyet tarihinin en genç muhalifleri, aslında, Mustafa Kemal’i hem Meclis, hem hükümet başkanı, hem de başkomutan vasıflarına sahip olmakla eleştiriyor, güçler ayrılığı ilkesine ve Meclis’in önemine vurgu yapıyor. Demirel, kitabında, 1940’lardan sonra resmi tarih anlatısında İkinci Grup’a atfedilen hilafet ve saltanat yanlısı olma yakıştırmasının gerçekle bağdaşmadığını vurguluyor. Ahmet Demirel’in Cumhuriyet’in kuruluş dönemindeki muhalifleri anlattığı bir sunumu da bulunuyor.
Demirel ayrıca, Birinci Grup’la İkinci Grup arasında var olan asıl fikir ayrılığının, Lozan sürecinde yaşandığını ve bu süreçte Ali Şükrü Bey cinayetiyle İkinci Grup’un etkinliğinin azaldığından bahsediyor. Bu süreci, Birinci Meclis’in seçime gitmesi ve İkinci Grup’u tasfiye etmesi takip ediyor.
Dr. Rıza Nur ve hatıratı
Lozan’a katılan Türk heyetinde yer alan Dr. Rıza Nur’un “Hayat ve Hatıratım” adlı kitabı da gizli maddeler efsanesini yaygınlaştıran kaynaklardan. Rıza Nur, hatıratında Lozan’ı “mahrem işaretiyle neşredilen zabıtnamesi” olarak kaynak gösteriyor. Ancak bu gizli ibaresiyle kastettiği Lozan anlaşmasının resmi zabıtnamesi. Zaten bu metin de 1923’te de halka açılıyor.
Tarihçiler Rıza Nur’un hatıratının çelişkiler barındırdığını ve sahih olmadığını da belirtiyor.
Araştırmacı Yazar Cengiz Özakıncı, belli gerekçelerle ve kullandığı temel metinlerle hatıratı, Rıza Nur’un yazmamış olabileceği ihtimalinden bahsediyor. Yazar Hakan Erdem Rıza Nur’un bahsettiği her şeyin doğru olmadığını, ancak doğru olan ifadelerinin tespit edildiğini dile getiriyor. Yine de bazı şeylerin asla bilinemeyeceğini de ekliyor.
Bunun yanında, Turgut Özakman, 1995 yılında “Rıza Nur Dosyası” adında bir eser kaleme almış. Eserinde, Rıza Nur’un hatıratındaki çelişkileri inceleyen Özakman, hatıratı Ruh ve Sinir Hastalıkları Uzmanı Dr. Hasan Behçet Tokol’a psikolojik bir analiz yapması için verdiğinden bahsediyor. Ancak bu iddialara dair elde somut veriler bulunmuyor.
Lozan Antlaşması’nın gizli maddeleri var mı?
Lozan’ın gizli maddeleri olduğu yönündeki iddia da, doğruluğu konusunda şüphe barındıran kaynaklardan doğmuş spekülasyonlar olarak kullanıcıların karşısına çıkıyor.
Bunun yanında, Büyük Doğu’nun “İsmet Paşa ve Lozan’ın içyüzü” başlıklı yazısında olduğu gibi, pek çok iddiada, yanlış bilgilerin bilinçli olarak mı yoksa yanılgılarla mı ortaya çıktığını tespit edebilmek mümkün değil.
Bu bağlamda, Lozan’ın gizli maddeleri olduğunu iddia eden takip edilebilir kaynaklar, Lozan’a dair bilinmesi güç argümanlar barındırıyor. Buna ek olarak, bir de gizli maddelerin kapalı kapılar ardında görüşüldüğüne dair iddialar bulunuyor. Bu iddialarda, İngiltere öncülüğünde Batılı devletlerin Türkiye Cumhuriyeti devleti temsilcisi olarak, delegasyon heyetine hilafetin kaldırılmasının dayatıldığı vurgulanıyor. “Hilafet dayatmasına” aracı olarak da dönemin Mısır (bazı kaynaklarda Türkiye) Hahambaşısı ve Lozan heyetinde Türk delegasyonunda yer alan Haim Nahum gösteriliyor.
Ayrıca, hilafetin kaldırılmasının dayatıldığına delil olarak gösterilen bir diğer konu da, Türkiye’de hilafetin kaldırılmasından üç gün sonra İngiltere’nin Lozan’ı Meclislerinde onaylaması. Bu iddiaların, takip edilmesi ve yanlışlanabilmesi mümkün değil. Ancak yine de birkaç delil bulunuyor. Bu deliller ışığında, yapılabilecek tahminler de iddiaları boşa düşürüyor. Bu iddialara Cengiz Özakıncı katıldığı programlarda, temel metinleri kaynak göstererek değiniyor. Her ne kadar ideolojik yanlılığı olduğu kullandığı dilde açıkça görülebiliyorsa da, sunduğu kaynaklar, temel metinler, resmi belgeler ve hatıratların tarih biliminde de kullanıldığı biliniyor. Ayrıca, Murat Bardakçı ve İlber Ortaylı katıldıkları ortak bir programda Haim Nahum’a dair de bilgi veriyor.
Lozan efsaneleri ideolojik karşıtlıklardan türüyor
Lozan efsaneleri ideolojik bir yaklaşımın ürünü olarak, zafer mi hezimet mi tartışmaları etrafında şekilleniyor. Günümüze kadar da kişilerin ideolojik programlarının belirleyicisi oldu. Ernest Renan’ın “Ulus Nedir” isimli, milliyetçilik çalışmalarının temel metinlerinden biri kabul edilen kitabında kullandığı unutmak/hatırlamak ikiliği baz alınacak olursa, Türkiye’de unutulan ve hatırlanan tarihi metinler etrafında, İslam milliyetçiliğinin ve Atatürk milliyetçiliğinin iki farklı ulusmuşçasına günümüze dek uzandığı ve Lozan Barış Antlaşması bağlamında şekillendiği söylenebilir.
Ancak İlber Ortaylı’nın bahsettiği “müstakil tarih” anlayışı ideolojik yaklaşımlarla bağdaşmıyor. Çünkü tek taraflı beyanlardan ziyade, karşılaştırmalı olarak yürütülen araştırmalarda, resmi belgeler, tutanaklar, hatıratlar, tarihi bulgular birçok farklı kaynaktan toplanarak ve birbiriyle teyitlenerek tarih yazını oluşturulmaya çalışılıyor.
Lozan Antlaşması 2023’te sona mı erecek?
Lozan Antlaşmasıyla ilgili bir diğer şehir efsanesi de antlaşmanın süresinin yüzüncü yılda dolacağı hakkında. Ancak anlaşma metninde, süresinin 100 yıl olduğu ya da 2023’de sonlanacağına dair bir ifade yok. Anlaşma içinde zaman kısıtı ya da süreli bir antlaşma olduğuna dair bir bilgi bulunmuyor. Yani, Lozan Anlaşması’nın 100 yıl sonra sona ereceği iddiasının hiçbir dayanağı yok.
Teyit'in Lozan Antlaşması ile ilgili hazırladığı şehir efsaneleri videosu da konuyu bu alanda çalışan tarihçiler ve uzmanlarıyla değerlendiriyor.