Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 21 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş depreminin etkilediği illerden Osmaniye’de yaptığı açıklamada “Bilim insanları 6 Şubat'taki depremi dünyada karada meydana gelen en şiddetli deprem olarak tarif ediyorlar” iddiasında bulundu.
İddia nereden ortaya çıkmış olabilir?
6 Şubat’ta yaşanan depremin dünyanın en büyük kara depremi olduğuna yönelik iddialar kamuoyunun gündemine daha önce gelmişti. Bu iddialarda “en şiddetli” ibaresi geçmiyordu. Depremin büyüklüğüyle depremin şiddeti birbirinden farklı kavramlar.
Tohoku Üniversitesi Uluslararası Afet Bilimi Araştırma Enstitüsü Profesörü Shinji Toda’nın Kahramanmaraş depreminin dünyanın en büyük kara depremi olduğunu söylediği belirtilmişti. Ancak, Shinji Toda’nın Asahi Shimbun isimli haber portalına verdiği demeçte Türkiye’de medya ve sosyal medyaya yansıyan ifadelerin eksik olduğu, Kahramanmaraş depreminden karada meydana gelen en büyük depremlerden biri olarak söz edildiği görülebiliyordu. Japoncada “内陸” olarak karşımıza çıkan ve İngilizceye ise “inland” şeklinde çevrilen “kara” depremi tabirinin tam olarak ne anlamda kullanıldığı ve kavramın kapsamı bu noktada önem kazanıyor.
Bu sırada Teyit, konuyla ilgili analizinde ilgili bilim insanına da ulaşmıştı. Shinji Toda, Kahramanmaraş depreminin karada (inland) meydana gelen en büyük ve yıkıcı deprem olduğunu belirtmediğini, en büyüklerden biri olduğunu ifade ettiğini belirtmişti.
Shinji Toda’nın ilgili demecine Anadolu Ajansı’nda da rastlayabiliyoruz. Dolayısıyla Erdoğan’ın “Bilim insanları 6 Şubat'taki depremi dünyada karada meydana gelen en şiddetli deprem olarak tarif ediyorlar” şeklindeki iddiası farklı bir bağlamla kendisinin önüne bu haberler aracılığıyla düşmüş olabilir gibi duruyor. İddiayı daha detaylı bir şekilde inceleyebilmek için “karada meydana gelen” anlamında kullanılan inland tabirine yakından bakalım.
“Karada meydana gelen” deprem ne anlama geliyor?
Tokyo Üniversitesi Deprem Araştırmaları Enstitüsü tarafından hazırlanan ve 6 Şubat’ta yaşanan depremleri konu alan yazıda 7,8’lik depremin büyüklük açısından karada meydana gelen 2008 Wechuan (Çin), 2002 Denali (Alaska) ve 2001 Kunlun (Çin) depremlerine yakınlığı belirtilmiş. Yazının soru-cevap kısmında akademisyen Dr. Hiroe Miyake, “Türkiye’nin güneydoğusunda son yaşanan bu deprem neden bu kadar hasar yarattı? Bu durumu yaratan şey depremin yoğunluğu, büyüklüğü müydü yoksa yapıların uygun bir biçimde inşa edilmemesi mi?” sorusuna şu yanıtı vermiş:
Bu doğal olaylara ek olarak, bölgede nispeten fazla bir nüfus vardı ve yapılar çok sağlam değildi. Böylesi bir hasara tüm bu faktörlerin karmaşık bir kombinasyonu neden olmuştur.”
Hiroe Miyake’nin yanıtından kendisinin dile getirdiği inland ibaresinden sarsılan alanın karada olmasına dair bir kavramdan söz ettiğimizi anlıyoruz. Yapılan bazı akademik çalışmalarda inland ibaresine karşı in-ocean, yani okyanuslardaki depremlerden söz edildiğini görüyoruz.
Yani iddiayı kapsamlı bir biçimde ele alabilmek için öncelikle “karada meydana gelen depremler” ibaresini kara yüzeyinin altında meydana gelen depremlerle sınırlayabilir ve deniz veya okyanus gibi su kütlelerinde meydana gelen ama etkisini karada da hissettiren depremleri bu bağlamın dışında tutabiliriz.
Erdoğan’ın ifadelerindeki “karada meydana gelen” ibaresinin kapsamını biraz daha netleştirebildiysek şimdi de “en şiddetli” depremin ne anlama gelebileceğine bakalım.
“En şiddetli” derken ne kastediliyor?
Bir depremin şiddetiyle aynı depremin büyüklüğü birbirinden farklı. Yaygın bir yanılgı olarak şiddet ve büyüklük kavramlarının sıklıkla birbirlerinin yerine kullanıldıkğını, özellikle de depremin büyüklüğü denilmesi gereken yerde depremin şiddeti dendiğine tanıklık ediyoruz.
Depremin büyüklüğü, deprem sırasında açığa çıkan enerjinin miktarıyla ilgili. Büyüklük birimi sismik cihazlarla ölçülen titreşim dalgalarının büyüklüğüne bağlı olarak belirleniyor. Bu cihazların en yaygınlarından biriyse sismograf.
Kandilli Rasathanesi’nin verilerine göre 6 Şubat’ta saat 04.17’deki depremin aletsel büyüklüğü (MW) 7,7 ve lokal büyüklüğü (ML) 7,4 iken saat 13.24’teki ikinci depremin aletsel büyüklüğü (MW) 7,6 ve lokal büyüklüğü (ML) ise 7,4. Kandilli’nin raporunda ilgili büyüklük verisi (MW) AFAD, Alman Jeobilim Araştırma Merkezi (GFZ) ve ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’nun (USGS) sunduğu verilerle de karşılaştırılmış. Genel olarak sunulan büyüklük değerlerinin birbiriyle uyumlu olduğu görülüyor.
USGS’nin sunduğu veriler Kandilli’nin verileriyle uyumlu olsa da ufak farklılıklar barındıyor. 6 Şubat’taki ilk depremin büyüklüğü USGS tarafından 7,8 (MW) olarak belirtilirken ikincisi 7,5 (MW) olarak ifade edilmiş. İlk depreme benzer büyüklükte Türkiye’de geçmişten depremlere baktığımızda karşımıza 7,8 (MW) büyüklüğüyle 27 Aralık 1939 Erzincan depremi çıkıyor. 17 Ağustos 1999 Gölcük, Kocaeli depreminin ise 7,6 (MW) büyüklüğünde olduğu USGS tarafından ifade edilmiş.
Kandili Rasathanesi’nin Türkiye’deki en büyük depremleri listelediği sayfasında henüz 6 Şubat depremlerine yer verilmemiş. Kandilli tarafından 6 Şubat depremleri için MW ve ML birimlerinde büyüklük değerleri verilmişti. İlgili listede ise yüzey dalgası büyüklüğü (MS) cinsinden ibarelere rastlıyoruz. Bu açıdan henüz bir karşılaştırma yapmak tam anlamıyla sağlıklı olmayacaksa da depremin büyüklüğü itibariyle 6 Şubat depremleri 1939 Erzincan ve 1999 Gölcük depremleri ile benzer bir noktaya oturtulabilir.
Listede hem 1939 hem de 1999’daki depremlerde yaşamını yitiren kişi sayısı ve hasar alan bina sayısı da belirtiliyor. Geçmişteki en ölümcül ve en çok hasar yaratan depremin Erzincan depremi olduğu, bu depremde 32 bin 968 kişinin yaşamını yitirdiği ve 116 bin 720 binanın hasar gördüğü belirtilmiş. Bu anlamda Mart 2023 itibarıyla açıklanan rakamlar kapsamında 46 bin kişinin yaşamını yitirdiği ve yıkık veya ağır hasarlı bina sayısının 200 binin üzerine çıktığı 6 Şubat depremlerinin Türkiye’de cumhuriyet tarihinin en yıkıcı depremi olduğu kanısına varmak mümkün.
Öte yandan moment büyüklüğü (MW) verisi USGS tarafından bilinen ve 7,9 (MW) ve üzeri büyüklüğe sahip depremleri USGS’nin ilgili sayfasından filtreleyebiliyoruz. Ölçüm standartları açısından daha anlamlı sonuçlar sunabileceğinden veriyi 1900 yılı ve sonrası ile sınırlandırdık. Yukarıdaki harita üzerinde karada meydana gelen ve büyüklüğü 7.9’dan (MW) daha fazla olan depremleri Asya’nın batısında görebiliyoruz. Kısaca büyüklük açısından 6 Şubat depremlerinin önünde olabilecek karada meydana gelmiş birçok depreme 20. yüzyılın başından bu yana rastlanıyor.
Peki ama depremin şiddeti ne anlama geliyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dile getirdiği “en şiddetli” deprem vurgusu depremi tanımlamak ve kategorize etmek için kullanılan, depremin büyüklüğünden farklı bir ölçeğe işaret ediyor olabilir. Nitekim yukarıda da değindiğimiz gibi depremin büyüklüğü ile depremin şiddeti birbirinden farklı kavramlar.
AFAD’ın internet sitesinde kavram şu şekilde tanımlanıyor:
“Depremin şiddeti; herhangi bir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle depremin şiddeti, onun yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür.”
Bu durum depremin büyüklüğüne ek olarak depremin yaşandığı noktanın derinliği, deprem bölgesindeki yapıların dayanıklılığı gibi faktörlerin de depremin şiddetini etkileyebileceğini gösteriyor. Kısacası depremin şiddetinin, depremin büyüklüğü gibi teknik bazı araçlar yardımıyla ölçülen bir değer olmadığını ifade etmek gerek. Bunun yerine depremin şiddetinin nasıl belirlendiğini AFAD şu şekilde aktarıyor:
“Depremin şiddeti, depremlerin gözlenen etkileri sonucunda uzun yılların vermiş olduğu deneyimlere dayanılarak hazırlanmış olan 'Şiddet Cetvelleri'ne göre değerlendirilmektedir. Diğer bir deyişle “Deprem Şiddet Cetvelleri” depremin etkisinde kalan canlı ve cansız her şeyin depreme gösterdiği tepkiyi değerlendirmektedir. Önceden hazırlanmış olan bu cetveller, her şiddet derecesindeki depremlerin insanlar, yapılar ve arazi üzerinde meydana getireceği etkileri belirlemektedir.”
Bu durum dünya genelinde yapılacak olan karşılaştırmalar için belirli bir zorluk yaratıyor. Nitekim depremin büyüklüğü nesnel, belirli ölçüm aygıtlarıyla tespit edilebilir, tekil bir gösterge iken depremin şiddeti konuma göre değişiyor, öznellik barındırıyor ve ekseriyetle gözlemsel aktarımlara dayanıyor.
Bu anlamda depremin şiddetini ifade etmek için hazırlanan şiddet cetvellerinde birçok farklı ölçek kullanılabiliyor. Ancak bunlardan en yaygın olarak kullanılanının Değiştirilmiş Mercalli Şiddet Ölçeği (Modified Mercalli (MM) Intensity Scale) olduğunu söyleyebiliriz. Kandilli Rasathanesi’nin sayfasından detaylarına erişilebilecek bu ölçek, Romen rakamları ile ifade edilen 12 düzeyden ibaret. Her ne kadar depremin büyüklüğü ile depremin şiddeti birbirinden farklı kavramlar olsa da ikisi arasındaki ampirik bir bağ yakalamak da zaman zaman söz konusu.
Teyit, Gazi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümünden Doç. Dr. Bülent Özmen’e ulaştı. Özmen, konuya ilişkin şunları aktardı:
Kandilli Rasathanesi tarafından sunulan aşağıdaki tablo birçok noktada aydınlatıcı olabilir.
Kandilli Rasathanesi’nin depremin büyüklüğü ile depremin şiddeti karşılaştırması
Durum böyleyken farklı kurumların depremin şiddetine ilişkin değerlendirmelerinin birbirinden ayrışabileceğini söylemek mümkün.
AFAD’ın ön araştırma raporunda 6 Şubat’ta meydana gelen ilk depremin XI (Romen rakamıyla 11) şiddetinde hissedildiği, ikincisininse X (Romen rakamıyla 10) şiddetinde olduğu belirtilmiş. Raporun ardından yapılan açıklamalarda da AFAD aynı şiddet ibarelerine yer verdi, ilgili şiddet verisinde herhangi bir güncellemeye gidilmedi.
Kandilli Rasathanesi’nin sunduğu şiddet verilerineyse site üzerinden ulaşılamamakla birlikte Rasathane yetkililerinin Teyit’e verdiği demeçte verileri Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumu (USGS) ile paylaştıkları öğrenildi. USGS, 6 Şubat’ta yaşanan her iki depremin de şiddetini IX (Romen rakamlarıyla dokuz) olarak belirtmiş. Öte yandan USGS’nin ölçeğinde en yüksek şiddet birimini X+ (Romen rakamlarıyla 10 ve üzeri) olarak görüyoruz. XI ve XII gibi sınıflandırmaları bulunmuyor. Bu açıdan sınıflandırma için Kandilli Rasathanesi ve AFAD’dan farklı bir strateji izliyor oldukları anlaşılıyor.
Kandilli Rasathanesi’nin 6 Şubat depremleri için sunduğu şiddet verisine ulaşamıyor olsak da sitede 1900’lü yılların başından bu yana kaydedilen en şiddetli deprem olarak 27 Aralık 1939’da Erzincan’da meydana gelen ve şiddeti X-XI olarak belirtilen deprem karşımıza çıkıyor. 17 Ağustos 1999 Gölcük, Kocaeli depreminin şiddetiyse X olarak kaydedilmiş. Türkiye tarihinden X şiddetinde başka depremleri de listede görmek mümkün. Eğer AFAD’ın belirttiği XI şiddet verisini baz alırsak 6 Şubat’ta yaşanan depremin şiddetinin Türkiye tarihinin en şiddetli diğer depremi olan 1939 Erzincan Depremi ile benzer olduğunu söyleyebiliriz. 6 Şubat depremlerinin daha yıkıcı olduğunuysa yukarıda belirtmiştik.
Ancak ne AFAD ne de Kandilli Rasathanesi’nin şiddet verisi küresel düzeyde bir karşılaştırma için yeterli. Nitekim yöntemsel farklılıklar depremin şiddet cetvelindeki konumunu etkileyebiliyor. Öte yandan USGS verilerini küresel ölçekte bir karşılaştırma için değerlendirebiliriz.
USGS verilerine göre benzer şiddette depremler daha önce yaşanmış
Depremin büyüklüğü ve depremin şiddeti arasındaki karşılaştırmayı içeren yukarıdaki tablo büyüklük verisinin şiddeti tahmin edebilmek için kullanılabileceğini de gösteriyordu. Bu açıdan büyüklüğü yedi ve üzeri olan depremlerin şiddet verilerine göz attık.
Bu depremler arasında 21 Mayıs 2021’de karada meydana gelen ve 7,3 (MW) büyüklüğe, USGS’ye göre IX şiddetine sahip Çin’de Güney Qinghai’de meydana gelen deprem göze çarpıyordu. Şiddet olarak 6 Şubat depremleriyle aynı şiddette olduğu görülüyordu. Öte yandan resmi bilgilere göre yaşamını yitiren kişi sayısı 20 civarındaydı.
Yine aynı şiddete sahip karada meydana gelen bir diğer deprem ise 6 Temmuz 2019’da ABD’de Kaliforniya’da meydana gelen 7,1 büyüklüğündeki depremdi. Aktif fay hatları üzerindeki Kaliforniya’da meydana gelen bu depremde ise ilk belirlemelere göre kimse yaşamını yitirmemişti.
12 Kasım 2017’de Irak’ın Halepçe kentinde meydana gelen 7,3 büyüklüğündeki deprem de yine USGS tarafından belirtildiği şekliyle 6 Şubat depremiyle aynı şiddete sahip ve karada meydana gelmiş. İran’da da hissedilen bu depremdeyse 400’ün üzerinde kişinin yaşamını yitirdiği belirtilmiş.
Karada meydana gelen benzer şiddetteki diğer depremlere USGS verileri arasında rastlanabildiği gibi su kütlelerinde yaşanan ve şiddeti IX olarak sınıflandırılan çok sayıda depreme rastlamak da mümkün. İlgili depremler bu bağlantıda soldaki panelden görülebilir. Bu noktada en yüksek şiddet olarak IX ibaresinin görüldüğü son basamak olan X+ şiddetine erişebilen herhangi bir depremden söz edilmediği tespit edilebilir.
Hem şiddet hem de büyüklük açısından en tepede ise 9,5 (MW) büyüklüğü ve IX şiddetiyle 22 Mayıs 1960 Büyük Şili Depremi karşımıza çıkıyor. Öte yandan bu depremin merkez üssünün kıyının hemen ötesinde, su kütlesi altında olduğunu söyleyebiliriz. Bu depremde ise 2 bine yakın insan yaşamını yitirmiş.
Bu verilerin yanı sıra Türkiye’de 6 Şubat depremleriyle ilgili dikkat çekmemiz gereken bir diğer nokta, 10 saat arayla arka arkaya iki büyük deprem meydana gelmiş olması. Nadiren yaşanabilecek bu durum, bölgede yarattığı sonuçlar dolayısıyla, şiddetle ilgili hesaba katılabilecek bir diğer veri olabilir. Zaten Miyake de depremle ilgili değerlendirmesinde iki depremin nüfusun yoğun olduğu bölgede olmasının yıkıcı etkisine vurgu yapmış.
NCEI verilerine göre daha büyük şiddette karada kaydedilmiş depremler var
Küresel ölçekte düşünülebilecek bir başka veri kaynağı olaraksa karşımıza National Centers For Environmental Information (NCEI) çıkıyor. Bu sayfa ABD Ticaret Bakanlığı’na bağlı bir ofisin sunduğu verileri içeriyor. Buraya göre 6 Şubat’ta meydana gelen her iki deprem de dokuz, yani Romen rakamlarıyla IX şiddetinde. Ancak buradaki ölçeğin 12 üzerinden olduğunu görebiliyoruz. Portalın arama kısmından X ve üzeri şiddete sahip depremleri listelediğimizde karşımıza 843 sonuç çıkıyor. Öte yandan karşılaştırmanın anlamlı olabilmesi için yakın tarihe odaklanmamız gerekiyor. Nitekim milattan önce 2 binli yıllara uzanan bu verisetinin geçmiş depremlere ilişkin sunduklarına biraz daha mesafeli yaklaşmalı.
Bu açıdan 1900 yılından bugüne baktığımızda karşımıza NCEI’ye göre 10 ve üzeri şiddete sahip 263 deprem çıkıyor. Bunların 63’ünün büyüklük verisinin bulunmadığını görüyoruz. Eksik verinin nedenini tam olarak tespit etmemiz güç olacağından bunları analizimizin dışında bırakıyoruz. Kalan 200 depremden 157’si 10 şiddetinde, 38’i 11 şiddetinde ve beşi 12 şiddetinde kaydedilmiş. 6 Şubat depremleriyle karşılaştırmak için havuzu biraz daha daraltıp sadece şiddeti 11 ve üzeri olan depremlere odaklanalım.
Bu noktada NCEI verilerine göre karada meydana gelen ve 6 Şubat depremlerinden daha şiddetli depremler hem Türkiye’de hem de dünya genelinde özellikle ABD, Güney Amerika ve Asya’nın doğusunda görülebiliyor. Şiddet ölçeğinin, büyüklük değeri kadar nesnel bir ölçüt olmadığını, kurumların bir deprem için birbirinden farklı şiddet değerleri sunabileceğini hatırlatalım. Bu bağlamda Türkiye’de yaşanan, daha önce de bahsi geçen 1939 Erzincan Depremi 12 şiddetinde gösterilirken 1943 Samsun Depremi 11 şiddetinde belirtilmiş ve karşılaştırılınca NCEI verilerine göre her ikisinin de 6 Şubat’taki depremlerden daha şiddetli olduğu görülüyor.
Öte yandan ulusal bazdaki şiddet değerlendirmelerinin yerel koşulları daha iyi bilen kurumlar tarafından yapılması çok daha makul görünüyor.
NCEI verilerini biraz daha sınırlayarak çalışmayı sürdürmek mümkün. Hem şiddet hem de büyüklük açısından 6 Şubat depremlerinin üzerinde olan depremleri tespit edebilmek için yukarıdaki görseli hazırlarken kullandığımız verisetini 7,9 ve üzeri büyüklüğe sahip depremlerle bir kez daha filtreleyelim.
Karşımıza çıkan 10 deprem büyüklük verilerine göre şu şekilde sıralanıyor:
NCEI verilerine göre 1900’den günümüze büyüklüğü 7,9 ve üzeri olan 11-12 şiddetindeki depremler
Bu depremlerden Çin, Moğolistan, Hindistan ve Nepal’de hissedilenlerin tümü karada meydana gelmiş.
Siyasilerin açıklamalarındaki “en şiddetli”, “en büyük”, “dünyada tek” gibi ifadeler kamuoyunu belirli bir yaklaşıma yönlendirmeye yönelik olabilir. Bu tarz anlatılar kamuoyunu depremin yarattığı hasarın ardındaki asıl nedenleri tartışmaktan uzaklaştırabiliyor. Yapılaşmaların niteliği, denetleme eksikliği, afet yönetimindeki eksikler gibi konulara odaklanmak yerine siyasiler iddiadakine benzer söylemlerle “bu tarz bir depreme hazırlıklı olmak mümkün değildi” gibi yanıltıcı yaklaşımları besliyor. Bu tarz söylemler aynı zamanda toplumların depremlere karşı hazırlıklı olma ve önlem alma bilincini zedeleyebilir.
Netice itibariyle elimizdeki veriler 6 Şubat depremlerinden daha yüksek şiddette karada meydana gelmiş depremlerin olabileceğini gösteriyor. Büyüklük açısından da benzer bir tablo olduğunu daha önce belirtmiştik. Hem büyüklüğü hem de şiddeti itibarıyla 6 Şubat depremleri, Tohoku Üniversitesi Uluslararası Afet Bilimi Araştırma Enstitüsü Profesörü Shinji Toda’nın da dediği gibi “dünyanın en büyük kara depremlerinden biri” olabilir ancak “en büyüğü” veya “en şiddetlisi” denemez.
Etkilediği insan hayatı açısından 6 Şubat depremleri hangi konumda?
6 Şubat depremleri Türkiye’de 45 binin üzerinde insanın yaşamını yitirmesine sebep oldu. Suriye’deki son durumla birlikte yaşamını kaybeden kişi sayısının toplamda 50 binin üzerinde olduğu biliniyor. Bu durum NCEI verilerine göre 1900’lü yılların başlarından bu yana en fazla insan kaybına neden olan depremlerden birini yaşadığımıza işaret ediyor. Bunların bir kısmı da yine karada meydana gelen depremler.
NCEI verilerine göre 1900’den günümüze 50 binin üzerinde can kaybına sebep olan depremler
Teyit daha önce ulaştığı Shinji Toda da “2010 yılında Haiti’de meydana gelen depremin de karada yaşandığını ve çok daha yıkıcı olduğunu belirtmem gerekir” ifadelerini kullanmıştı.
Özetle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bilim insanları 6 Şubat'taki depremi dünyada karada meydana gelen en şiddetli deprem olarak tarif ediyorlar” iddiası ne depremin şiddeti ne büyüklüğü ne de bireyler üzerinde yarattığı etki itibarıyla benzersiz. Karada meydana gelen daha büyük, daha şiddetli, daha fazla yıkıma sebep olan depremlerden söz edebiliyoruz. Öte yandan yaşanan depremin 1900’lü yılların başından bu yana deneyimlenen, yarattığı etki itibarıyla dünya genelindeki en ciddi depremlerden biri olduğu ve Türkiye özelinde cumhuriyet tarihinin en yıkıcı depremi olduğu konusunda veriler aydınlatıcı.