Yabancıların maden aramasına engel olan anayasa maddesini AK Parti'nin kaldırdığı iddiası

Yabancıların maden aramasına engel olan anayasa maddesini AK Parti'nin kaldırdığı iddiası

Yanlış Yanlış
YANILTICI
YÖNÜ

Bulgular

Modern Türkiye'nin ilk iki anayasasında böyle bir düzenleme yoktu.

Osmanlı devrinde maden çıkarmaları için yabancılara tanınan bazı imkanlar, Cumhuriyet'in ilk yıllarında da korundu.

Bu içerik 3 yıldan daha eski tarihlidir.

Sosyal medyada paylaşılan bazı gönderilerde, Mustafa Kemal Atatürk'ün 1923’te yabancıların maden aramasına engel olan anayasal bir düzenleme yaptığı, bu düzenlemenin AK Parti döneminde kaldırıldığı iddia edildi. Gazeteci Hüseyin Hakkı Kahveci’nin Ağustos 2019’daki paylaşımı, yaklaşık 679 retweet ve bin 500 beğeni aldı.

huseyin hakki kahveci yabancilar maden iddia paylasim min

Ancak iddia doğru değil. Modern Türkiye’nin ilk iki anayasasında böyle bir düzenleme yoktu. Osmanlı devrinde maden çıkarmaları için yabancılara tanınan bazı imkanlar, Cumhuriyetin ilk yıllarında da korundu. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm anayasa metinlerine (1921, 1924, 1961, 1982) yapılan tüm değişikliklerle birlikte, Anayasa Mahkemesi’nin internet sitesinden ulaşılabiliyor. Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatta olduğu döneme denk gelen ilkiki metinde böyle bir ifade yer almıyor. 1921 tarihli Teşkîlât-ı Esâsîye Kanunu’nda 1923’te yapılan değişiklikler arasında da böyle bir düzenleme yok. Dahası anayasa maddeleri hukuk literatürüne göre “kanun” değiller, kanunların üzerinde normlar. Kanunların nasıl yapılacağını da anayasa normları belirliyor

Cumhuriyetin ilk yıllarında yabancılar Anadolu’da maden çıkarıyordu 

Yabancı şirketlerin Anadolu topraklarında maden arama ve çıkarmaları için imkan tanıyan ilk düzenleme, 1861’de çıkarılan Maden Nizamnamesi idi. Hatta 20. yüzyılın başlarında Osmanlı’da madenlerin büyük kısmını yabancılar çıkarıyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki bu durumun tersine dönmesi için çaba sarf edildi, fakat Maden Mühendisleri Odası’nın hazırladığı bir metinden, bu çabaların tam anlamıyla karşılık bulmadığını, yabancıların madencilik faaliyetlerini sürdürdüklerini anlıyoruz. 

osmanli imparatorlugu madenler yabanci paylari min

Diyelim ki iddia sahibi yasa ile anayasa farkını gözetmemişti. Atatürk’ün yaşamını kaybettiği 1938 yılının sonuna kadarki yasal düzenlemelere de bakılabilir. Mevzuat Bilgi Sistemi üzerinden yapılan taramada da ilgili tarihler arasında “tüm madenlerin millileştirmesini” öngören bir ifadeye rastlanmıyor. Araştırma kapsamında incelenen makalelerin herhangi birinde de, cumhuriyetin ilanının madenlerin devletleştirilmesiyle sonuçlandığına dair bir bilgi bulunmuyor. Diğer yandan Anadolu’daki doğal servetlerin milli girişimlerle aranmasının Mustafa Kemal Atatürk için önemli olduğu söylenebilir. Bunu 1922’de yaptığı bir meclis konuşmasından çıkarıyoruz:

ataturk meclis acilis konusmasi min

Mustafa Kemal Atatürk’ün 1 Mart 1922’de yaptığı üçüncü dönem meclis açılış konuşması 

İzmir İktisat Kongresi’nden 1980’lere 

1923’te İzmir İktisat Kongresi’nde konuşulanlar da madencilik sektörü açısından önemli; çünkü kongrede yabancı sermayenin yerel yasalara uymak koşuluyla ülkede faaliyet gösterebileceği ilkesi benimsendi. Kongre delegelerinin oybirliğiyle kabul ettiği ilk 12 madde (Misak-ı İktisadi Esasları) arasında, \"Türkiye halkı, madenlerini kendi milli istihsali için işletir ve servetlerini herkesten fazla tanımaya çalışır\" ifadesinin bulunduğunu Ahmet Gündüz Ökçün’ün kongre hakkında kaleme aldığı çalışmadan öğreniyoruz; ancak bu madde yabancı sermaye açısından engel teşkil etmiyor. 

1926 yılında ise 1906 tarihli Maden Nizamnamesi’nde değişiklik yapılarak, madenler üzerindeki yabancı spekülasyonunu önlemek amacıyla, “Devlete ait bilinen madenlerin hükümetçe ya doğrudan doğruya veya Türk şirketleri ile birlikte idaresi veya kâra devletin katılması kaydıyla yüzde 51 sermayesi Türk vatandaşlarına ait şirketlere ihalesi” hükmü konmuş. Fakat madenciliğin devletçilik ilkesi doğrultusunda milli kaynaklar kullanılarak işletilmesi ve aranmasına dair yasal zeminin oluşması için, 1930'ların başındaki Birinci Beş Yıllık Sanayileşme Planı’nın kabul edilerek uygulanmasını beklemek gerekti. 30’lu yıllarda sırasıyla Maden Tetkik Arama Enstitüsü (MTA) ve Etibank (1935) kuruldu. 1937’de ilk olarak daha önce Deutsche Bank’ın izinlerine sahip olduğu Engori bakır hisse senetleri satın alındı. Ereğli Kömür Havzası 1940’ta devletleştirildi

Cumhuriyet döneminde ilk olanak Demokrat Parti döneminde tanındı

Cumhuriyet kurulduktan sonra yabancıların maden arayabilmelerini öngören ilk yasa, 1954 yılında Demokrat Parti tarafından yapıldı. Yasa arama ruhsatı alınmasında vatandaşlık ayrımı koymuyordu. Kanunun 145. maddesinde ise madenlerde çalışan mühendis, fen memuru, ustabaşı ve uzman işçilerin “yabancı” olabilecekleri belirtilmişti. Aynı dönemde çıkan 6326 sayılı Petrol Kanunu, da yabancıların Türkiye’de petrol aramalarına olanak tanıyordu.

Doğal kaynaklarda devletin kontrolü, 1960 darbesinin ardından kaleme alınan 1961 anayasasına da girdi (md. 130). Madde özel sektörün madencilik alanındaki faaliyetlerinin özel kanunlarla düzenlenebilmesini öngörüyordu.

 b) Tabii Servet Kaynaklarının Aranması ve İşletilmesi

MADDE 130.- Tabii servetler ve kaynakları, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.

Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Arama ve işletmenin Devletin özel teşebbüsle birleşmesi suretiyle veya doğrudan doğruya özel teşebbüs eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır.

1978’de ise “Devletçe İşletilecek Madenler Hakkındaki Kanun” adlı bir düzenleme çıkarıldı. Bu kanuna göre o zamana kadar ruhsatı alınmış madenlere devlet el koyamayacak, ancak sonrasında yapılacak aramalar devletçe yönetilecekti. Kanun çıktıktan hemen sonra hükümet değişince bu politika da terk edildi. Hikmet Sami Türk 2 Nisan 1980’de Milliyet için kaleme aldığı yazısında, 1978’deki kanunun tamamen devletleşmenin yolunu açtığını, ancak daha sonra bu politikanın terk edildiğini yazmıştı. 

milliyet gazetesi madenlerle ilgili yazi min

1980 sonrası Türkiye’deki madencilik politikaları

Yeraltı kaynaklarının devletin himayesinde olduğu ibaresi 1982 anayasasında da korundu. 1961 anayasasında olduğu gibi özel sektörün maden faaliyeti sırasında bulundurması gereken şartların kanunla düzenlenebileceği ifade edilmiş.  

  III. Tabii servetlerin ve kaynakların aranması ve işletilmesi 

Madde 168 – Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzel kişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin gerçek ve tüzel kişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.

Haziran 1983’te çıkan bir kanunla 1978’te devletleştirilen maden sahalarının özelleştirmelerinin önü açıldı ve yabancılardan alınan sahaların ruhsatlarının geri verilmesi emredildi. Jeoloji Mühendisliği Dergisi’nde yer alan bir makaleye göre, uygulamada 24 Ocak kararları etkiliydi. Bu tarihten sonra madencilik alanında Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlerin bilgisine United States Geological Survey (Amerika Birleşik Devletleri Jeoloji Araştırmaları Kurumu)üzerinde bulunan ülke raporlarından ulaşabiliyoruz. Buradaki ilk raporda 1985’te çıkan Maden Kanunu’nun ardından özelleştirmelerde artış beklendiği ifade ediliyordu

1985’te çıkan bu Maden Kanunu yabancı yatırımcılar için hususi bir teşvik ya da imtiyaz öngörmüyordu. Kanuna uygun çıkarılan Maden Yönetmeliği’nin son halinde ise madeni arayabilen tüzel ve gerçek kişilerde bulunması gereken şartlar sıralanmıştı. Buna göre gerçek kişiler için aranan Türkiye vatandaşlığı şartı, tüzel kişiler için “usulüne uyularak Türkiye’de kurulmuş bir şirket” olmaktan ibaretti. Yani yabancı sermayeli bir şirketin Türkiye’de maden araması önünde bir engel yoktu. Nitekim United States Geological Survey’de yer alan daha ilk raporda Cominco Resources International, Eurogold Madencilik, ACM Gold Ltd. gibi şirketlerin fizibilite çalışması yaptıkları belirtiliyordu. Sonraki yılların raporlarında yabancı şirket isimleri görülüyor. 

Keza Teyit Kaz Dağları çevresinde maden çıkaran şirketin ruhsatının alındığı tarihi aktarırken, bölgede maden arama çalışmasının 1987’de başladığı bilgisini paylaşmıştı. Yani yabancılar AK Parti döneminden önce de Türkiye’de maden arıyor ya da aramayı planlıyorlardı. 

2004’teki değişiklik neler getirdi?

İddia konusu paylaşımlarda, yabancıların maden aramaya 2004’teki bir yasa değişikliği sonucu başladığı öne sürülüyor. Peki 2004’teki yasa değişikliği neydi ve gerçekte neler getirdi? AK Parti döneminde Maden Kanunu’nda yapılan ilk değişiklik sahiden de 2004’te gerçekleşti. 2015 ve 2019’da kanun yeniden değişti. 2004’te yapılan ilk değişikliğe yol açacak kanun tasarısının bir benzeri daha Bülent Ecevit yönetimindeki 57. hükümet döneminde komisyona gelmişti. Daha sonra maden kanununda değişiklik yapılmasını öngören tasarı yeni dönemde 2004'te yasalaştı.

5 Haziran 2004’te Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren değişikliklerde, devletin farklı ruhsat türleriyle farklı madenlerin çıkarılmasından ve satışlarından alabileceği payların oranları belirlenmiş. Düzenlemede yabancılara tanınan ekstra bir imkan yok. 

Sonuç olarak “yabancıların maden arayamayacağı”na dair anayasal düzenlemeyi AK Parti iktidarının kaldırdığı iddiası yanlış. İddia, yanlış bilginin en yaygın yedi türünden uydurmaya örnek.