Modern tıbbi uygulamalara şüpheyle yaklaşımı ve bitkisel tedavi tanıtımları ile bilinen Ümit Aktaş, Twitter hesabı üzerinden henüz onaylanan RNA bazlı Covid-19 aşıları hakkında, okuyanları aşılar hakkında tereddüde sürükleyebilecek bazı iddialar ortaya attı.
Ümit Aktaş, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun ve kendini fitoterapi uzmanı olarak tanımlıyor. Aktaş’ın aşılar hakkında tavsiye verebilmesine olanak tanıyacak, mikrobiyoloji, enfeksiyon hastalıkları, immünoloji ya da halk sağlığı alanında tıbbi uzmanlığı bulunmuyor. Hatta Aktaş'ın herhangi bir alanda edinilmiş tıpta uzmanlık derecesi de yok. Bilgi almak için ulaştığımız Ümit Aktaş’ın klinik çalışanları, Aktaş’ın tıp eğitimini tamamladıktan sonra Yeditepe Üniversitesi’nde fitoterapi eğitimi aldığını söyledi. Ancak fitoterapi tıp fakültesinden değil, sağlık bilimleri fakültelerinden alınan bir yüksek lisans derecesi ve Sağlık Bakanlığı’na göre, fitoterapi tıpta uzmanlık alanları arasında yer almıyor. Yeditepe Tıp Fakültesi de, fakültenin tıp eğitimi harici akupunktur eğitimi verdiğini, ancak bu eğitimin de tıpta uzmanlığa karşılık gelmediğini belirtti.
Fitoterapi, bitkisel tedavi anlamına geliyor; ancak daha ziyade alternatif bir tıp yöntemi ve hakkında özellikle bilim dünyasında ciddi şüphe ve eleştiriler söz konusu. Aktaş epey pahalı bitkisel tedavi markaları önerdiği için meslek etiğini ihlalle itham ediliyor.
Alternatif tıp tartışmalarından önce Aktaş’ın aşı iddialarını inceleyelim.
Ya pandemiden kötüsü aşıyla gelirse?
Dr. Aktaş, aşıların potansiyel yan etkilerinin pandemiden kötüsüne neden olabileceğini söylüyor. Ancak yapılan tüm araştırmalar gösteriyor ki aşılar, bulaşıcı hastalıkların neden olduğu ölüm ve diğer yaygın halk sağlığı sorunlarını önlemede en etkili müdahale yöntemleri arasında. Bu nedenle 20. yüzyılın en önemli buluşlarından biri olarak görülüyorlar. Aşılar, kullanılmadan önce güvenilirlik ve etkinliklerinin kanıtlanması için birçok aşamadan geçiyor. İlk iki faz, yani klinik öncesi ve klinik laboratuvar aşamaları ile hayvanlar üzerindeki deneyler tamamlandıktan sonra, üçüncü faz başlıyor. Bu aşının farklı niteliklerde geniş insan grupları üzerinde denendiği aşama. Bu sayede aşıların insanlar üzerinde yaratabileceği olası yan etkiler en aza indiriliyor. Yani aşılar, etkinlik ve güvenliklerinden emin olunmadan uygulanmıyor.
İlginizi çekebilir: Aşı ve ilaçlar nasıl geliştiriliyor?
Her aşı belli bir yan etkiye neden olabilir. Ama öngörülen bu yan etkiler çok hafif ve birkaç gün içinde kayboluyor. Kaldı ki Dünya Sağlık Örgütü’ne göre herhangi bir aşının olası yan etkisi, hastalığın kendisinin oluşturacağı olumsuz sonucun yanında önemsiz. Aşıların, insan yaşamını uzattığını ve halk sağlığı için yaşamsal olduğunu unutmamak gerek.
mRNA aşılarının genetik yapımıza etkisinin bilinmediği iddiası
Aktaş’ın ikinci iddiası ise mRNA aşılarının genetik yapımıza etki edebileceği. Moderna ile Pfizer / BioNTech ortaklığında geliştirilen iki aday aşı, mRNA teknolojisini baz alıyor. Ancak mRNA aşılarının insan genetiğini değiştireceği iddiası doğru değil.
Aşı çalışmalarında mRNA, hastalığa sebep olan organizmaya karşı protein oluşturmak için, şablon olarak kullanılıyor. Yani mRNA aşısı, hastalığa özgü bir proteini kodlayan bir mRNA zincirinden oluşuyor. Böylece, DNA’mız bu şablonu işliyor, viral proteini tanımlıyor ve ona karşı antikor üretiyor. Bu prensip ile insanın genetik yapısının değiştirilmesi mümkün değil. Çünkü aşının, doğrudan insan genomuyla etkileşimi yok.
mRNA, kendini konak genetik materyale tamamen entegre etmiyor ve aşıdaki RNA zinciri, protein yapıldıktan sonra yok oluyor. Yani vücudumuza kalıcı bir genetik kod enjekte edilmesi söz konusu değil.
İlginizi çekebilir: RNA aşılarının insan DNA’sını değiştireceği iddiası
Hiçbir pandeminin aşıyla bitmediği iddiası
Aktaş’ın bir diğer iddiası ise dünyada hiçbir pandeminin aşıyla bitmediği. Ancak Aktaş’ın iddiasını çürütecek onlarca örnek var. Örneğin 1968'de görülen grip pandemisi, grip aşısının bulunması ile kontrol altına alındı. Her yıl mevsimsel grip hala görülüyor, ama aşılanma sayesinde grip hastalığı eskisi kadar ciddi ve öldürücü değil. Grip aşısı yapılma oranının daha da arttığı takdirde vakaların azalacağını unutmamak gerek.
Pandemi olmasa da kızamık hastalığı, kızamık aşısı sayesinde dizginlendi ve önlenebilir bir hastalık haline geldi. Bir başka örnek ise çocuk felci. Poliovirüsten kaynaklanan çocuk felci, aşısız yakalanıldığında sakat bırakabilen, hatta ölümcül bir hastalık. Ama aşı sayesinde önlenebilir ve nadir görülen bir hastalık haline geldi. Yine insanlığın gördüğü en ölümcül bulaşıcı hastalıklardan biri olan çiçek hastalığı, tüm dünyada yürütülen başarılı aşılama kampanyası sonrası tarihe karıştı. 1978 yılından beri hiç çiçek vakası görülmedi.
Aşı yaptırmamak bireysel bir seçim gibi görünse de, aşı karşıtlığı sadece bireyin kendini bağlamıyor. Aşılanmayı erteleme ya da aşılanmama kararı, bütün halk sağlığını etkiliyor; çünkü hastalığa bağışık toplam nüfus azalıyor ve hastalığın yaygınlığı artıyor.
Geliştirilmiş ve halen geliştirilmekte olan aday aşıların da Covid-19 pandemisini sona erdirebilmek için en maliyetsiz ve insancıl yol olduğu biliniyor. Virüslere karşı kitle bağışıklığı, ancak toplumun büyük çoğunluğu aşılandığında mümkün. Toplumun büyük kısmının hastalanarak bağışık hale gelmesini beklemek, önlenebilir milyonlarca kayba göz yummak anlamına geliyor.
Covid-19’un mevsimsel gripten farkı yok mu?
Aktaş’ın iddiaları arasında, ortada her senekinden daha farklı bir tablo olmadığı da yer alıyordu. İlk olarak, Covid-19’a karşı etkisi kesinleşmiş bir tedavi bulunmadığı için, hastalık tehlikeli. Ayrıca kişiden kişiye fark görserse de, Covid-19 genel olarak mevsimsel gripten daha şiddetli hastalığa neden oluyor.
Covid-19, gripten daha öldürücü de. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her yıl mevsimsel gripten 650 bin kişi hayatını kaydebiyor. Ancak Covid-19’dan hayatını kaybeden kişi sayısı 23 Aralık 2020 itibariyle 1 milyon 720 bin 366 kişi.
Dünyada üçüncü faz çalışması tamamlanmış aşı olmadığı iddiası
Aktaş dünyada üçüncü faz çalışması tamamlanmış hiçbir Covid-19 aday aşısı olmadığını iddia ediyor. Ancak şu an uygulanan aşıların üçüncü faz çalışmaları bitti. Durumun aciliyeti nedeniyle Sputnik V ve Sinovac gibi bazı aşıların, üçüncü faz çalışması bitmeden uygulanmaya başlandığını hatırlatmakta fayda var. Covid-19 hastalığının yarattığı olumsuz etki düşünülerek, ara değerlendirme raporlarının getirdiği güvenli sonuçlar ve veriler gözetilerek bazı aşılara acil kullanım izni verilmişti.
Bunlardan biri olan Pfizer ve BioNTech ortaklığında geliştirilen aşının üçüncü faz çalışmasının ilk ara etkinlik sonuçları 9 Kasım 2020’de yayınlandı. Sonuçlar aday aşının yüzde 90’dan daha etkili olduğunu söylüyordu. Sonuçların yayınlanmasının ardından önce Britanya, sonra ABD, sonra da AB, bu aşıya acil kullanım onayı verdi. Aşı İsviçre ve Kanada’da ise tam kullanım izni aldı.
28 Temmuz 2021 itibariyle Türkiye’de uygulanan BioNTech/Pfizer ve Sinovac aşılarının üçüncü faz çalışmaları tamamlandı. BioNTech/Pfizer aşısının üçüncü faz çalışmasının raporu 31 Aralık 2020'de hakemli bir dergide yayınlandı. Sinovac’ın ise Şubat 2021’de üçüncü faz çalışması bitti.
Bunun haricinde 28 Temmuz 2021 itibariyle üçüncü faz çalışması bitmiş olan sekiz Covid-19 aşısı bulunuyor: Sinopharm, Novavax, Johnson & Johnson, Oxford & AstraZeneca, Sputnik V, Moderna.
Fitoterapi ve alternatif tıp tartışmaları
Sağlık Bakanlığı ile Türk Tabipleri Birliği (TTB) arasındaki süren bir “alternatif tıp” tartışması mevcut. Sağlık bakanlığı fitoterapi uygulamalarının alternatif tıp dahilinde olduğunu söylüyor, ancak Türk Tabipleri Birliği, modern tıbbın alternatifi olmayacağı görüşünde. TTB geçen yıl geleneksel ve tamamlayıcı tıp (GETAT) uygulaması olan hacamatın toplum sağlığını tehdit ettiği gerekçesiyle durdurulması gerektiğini açıklamıştı.
Fitoterapik tedavi yöntemleri, bitkisel ürünlerin yan etkilerinden kaynaklı riskler barındırıyor. Sağlık Bakanlığı, fitoterapiyi alternatif tıp olarak tanısa da, doğal olan her şeyin zararsız olmadığının altını çiziyor. Bitkisel tedavilerin reçeteli ilaçlarla birlikte kullanılması da sakıncalı. Alman Federal İlaç ve Tıbbi Planlar Enstitüsü ve ABD Gıda ve İlaç Yönetimi'nden (FDA) karaciğer nakline giden üç olgu ve ölümle sonuçlanan bir olguda, kava bitkisi ve karaciğer hasarı arasında ilişki bulunmuş. Yan etkiler, bitkisel ürünlerin yanlış kullanımına, kontamine olmasına, diğer bitkiler ve ilaçlarla etkileşimine bağlı olarak ortaya çıkabiliyor. Bunun için ismini dahi bilmediğiniz bitkisel tedavi yöntemlerini gelişigüzel dozlarda kullanmaktan kaçınmakta ve olası yan etkilerin saptanabilmesi için doktora danışmakta fayda var.