Sosyal medyada paylaşılan iddiaya göre, tıp dergisi The Lancet’te yayınlanan bir makale, Covid-19’a neden olan SARS-CoV-2’nin aslında hiç var olmadığı bilimsel olarak ispatladı.
Makale virüsün olası kökeni hakkında
İddiada bahsedilen kaynağı, paylaşılan ekran görüntüsündeki bağlantı bilgisinden bulabiliyoruz. Buradaki metni incelediğimizde, SARS-CoV-2 diye bir virüsün olmadığının kanıtlandığı bilgisinin yer almadığı anlaşılıyor.
The Lancet’te 17 Eylül tarihinde yayınlanan bilimsel bir makale değil, bir çağrı. “SARS-CoV-2'nin kökeni hakkında nesnel, açık ve şeffaf bir bilimsel tartışma çağrısı” başlıklı yazı, Covid-19 hastalığına neden olan SARS-CoV-2 virüsünün olası kökenine dair tartışmayı gündeme taşıyor.
16 bilim insanı virüsün bir laboratuvar kazası sonucu yayılmış olabileceği ihtimali hakkındaki bilimsel kanıtlara dikkat çekiyor; virüsün kökenine dair farklı ülke ve disiplinlerden uzmanların kanıta dayalı, tarafsız bir değerlendirme yapması gerektiğini savunuyor. Bilim insanları çağrı metninde, virüsün laboratuvar kazası kaynaklı olmasının “makul” (plausible) olduğunu savunuyor.
Plausible tabiri, bilimsel çalışmalarda elde güçlü kanıtlar olduğu anlamına gelmiyor; bu olasılığın tamamen akla ve bilime aykırı olmadığını, araştırılması gerektiğini söylüyor.
Makul (plausible): İlk bakışta mümkün olabilir gibi gözükendir. Yanıltıcı olma ihtimali yüksektir.
Muhtemel (probable): Doğru olması ihtimali düşük de olsa vardır.
Mümkün (possible): Doğru olması ihtimali güçlü, ama kesin değildir.
Kanıtlanmış (proven): Doğru olduğu bilimsel olarak açık delillerle kanıtlanmıştır.
Mektubu imzalayan bilim insanları Temmuz 2021’de Lancet’ta yayınlanan “SARS-CoV-2’nin insanlara nasıl bulaştığını belirlemek için spekülasyon değil bilim esastır” başlıklı metne cevaben bu çağrıyı yapmış. Aynı uzman grubu Şubat 2020’de de yine Lancet’ta koronavirüsün kaynağının vahşi yaşam olduğunu savunarak, komplo teorilerini kınayan mektup yayınlamıştı.
İddiada kaynak olarak gösterilen metin de virüsün kökenine dair şeffaf bir tartışma çağrısında bulunarak, laboratuvar iddialarının “komplo teorisi” olarak yaftalanmasına karşı çıkıyor.
Dolayısıyla buradaki tartışma koronavirüsün olmadığı üzerine değil; virüsün insanlara nasıl ve nerede yayıldığı ile ilgili.
Virüsün laboratuvar sızıntısı olduğu tartışmaları uzun zamandır var
Salgının başından beri bilim insanları, hükümetler, uluslararası kuruluşlarca SARS-CoV-2’nin Wuhan’daki P4 laboratuvarı sızıntısı olup olmadığı yönünde çok sayıda tartışma ve çalışma yürütüldü. İddiaya konu olan metinde de bilim insanları SARS-CoV-2’nin ortaya çıkmasına laboratuvar araştırmalarının rol oynamış olabileceği olasılığını tartışıyor.
Koronavirüsün laboratuvardan sızmış olabileceği ihtimalinden bahsedenler, laboratuvar ve çevresinde şeffaf, tarafsız ve derinlemesine bir araştırma talep ediyorlar. Bilim insanları ve bugüne kadar yürütülen soruşturmalar, virüsün laboratuvarda insan eliyle üretildiği ihtimalini değil, virüsün insan hatası sonucu laboratuvardan kaçmış olabilme ihtimaline odaklanıyor.
İlginizi çekebilir: SARS-CoV-2'nin laboratuvardan kaçtığı kanıtlandı mı?
Bu ihtimale dair Amerika Birleşik Devletleri ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından soruşturmalar yürütüldü. DSÖ’nün Mart 2021’de sonuçlanan çalışmasındaki bulgularda virüsün laboratuvar kaynaklı yayıldığına kanıt olmadığı açıklandı. Ancak DSÖ “Tüm ihtimallerin halen masada olduğu” ve laboratuvar sızıntısı teorisini tamamen görmezden gelmediklerini de belirtti. Dolayısıyla daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu da belirtildi.
Amerikan Wall Street Journal gazetesinin mayıs ayında yayınladığı bir istihbarat raporunda Wuhan laboratuvarında çalışan birkaç kişinin 2019’un Kasım ayında grip benzeri belirtilerle hastaneye başvurmuş olması da laboratuvar iddialarına kanıt olarak değerlendirilmişti. Ancak istihbarat belgesi virüsün laboratuvar kaynaklı olduğu gibi bir çıkarımda bulunmuyordu. Dolayısıyla bu konuya dair tartışmalar henüz sonuçlanmış somut verilerden yoksun.
Bir başka önemli bilimsel yayın olan Nature’de geçtiğimiz haftalarda yayılan hakem onayından geçmemiş bir çalışma, Laos'ta SARS-CoV-2’nin bilinen en yakın akrabalarının bulunmuş olabileceğini söylemişti.