Şevki Yılmaz’ın Merkez Bankası hakkındaki iddiaları

Şevki Yılmaz’ın Merkez Bankası hakkındaki iddiaları

Bulgular

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası adında -i çekim eki olmayışının sebebi kurumun bağımsızlığına vurgu yapmak.

Banka kurulduğu dönemde devletin hissesi yüzde 15, yabancı şirketleri payı yüzde 10, milli bankaların, Türk şirketlerin ve Türk vatandaşı olan kişilerin payı ise yüzde 75 idi.

Günümüzde yabancı bankaların sahip olduğu hisseler kanunen yüzde 6’yı geçemiyor.

İsmi açıklanmayan D sınıfı hissedarların Türk vatandaşı olma şartı var.

Merkez bankalarının hisse yapıları tüm dünyada farklılık gösteriyor. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu sekiz ülkede özel sektör de merkez bankalarının hissedarı olabiliyor.

Bu içerik 2 yıldan daha eski tarihlidir.

Eski Refah Partisi Rize Milletvekili Şevki Yılmaz’ın 2018’de Akit TV’de katıldığı bir programda dile getirdiği Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ile ilgili iddialar, kurumun başkanının Cumhurbaşkanınca değiştirilmesi üzerine yeniden dolaşıma girdi. 

Kurumun ismi, hissedarları, bağımsızlığı ve rolü hakkındaki, bazıları komplo teorisine varan iddialar aslında yeni değil. İddiayı ortaya atanların kullandıkları ilk ve en temel argüman ise kurumun ismi. Banknotların üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası değil de, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yazdığı, bunun da kurumun Türkiye’ye ait olmadığını gösteren ilk işaret olduğu iddia ediliyor. 

Kullandığımız madeni paraların üzerinde Türkiye Cumhuriyeti yazmasına rağmen banknotların üzerinde -i çekim ekinin olmayışının altı çiziliyor. Madeni paraların devlet tarafından basıldığı, ancak banknotların devlete ait olmayan, adı açıklanmayan yabancı ortakların sahibi olduğu TCMB tarafından basıldığı iddia ediliyor. Yılmaz bu iddiasını desteklemek için TCMB’nin hissedarları ve zaman içinde değişen hisse oranları hakkında da birçok detay veriyor. İlk kurulduğu yıllarda kurumun en büyük hissedarının Rockefeller ailesi olduğunu, hissedarlar arasında “diğerleri” kategorisindeki adı açıklanmayan kişilerin farklı Yahudiler olduğu gibi iddialarda bulunan Yılmaz, karar mekanizmasında bu kişilerin olduğunu, kurumun yüzde 100’ünün devlete ait olmadığı sürece ekonominin düzelmeyeceğini vurguluyor.

iddia tcmb gorsel

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, para ve kur politikalarının yönetilmesinden ve banknot dolaşımını sağlamaktan sorumlu olan kurum. İddiaların doğru olup olmadığını anlamak için TCMB’nin tarihçesine, izlediği modele ve diğer merkez bankalarının yapısına bakabiliriz.

Osmanlı’da merkez bankası

TCMB 1930 yılında kuruldu. Peki bundan önce merkez bankası görevini üstlenen bir kurum yok muydu? Osmanlı’da bugünkü anlamıyla merkez bankası işlevini gören ilk kurum Osmanlı Devleti ile Avrupa ülkeleri arasında, dış borçların ödenmesi konusunda aracılık görevi üstlenecek bir devlet bankasına ihtiyaç duyulması üzerine ortaya çıktı. Bu amaçla 1856 yılında, Britanya Kraliçesi Viktorya’nın fermanıyla, merkezi Londra’da bulunan Britanya sermayeli “Ottoman Bank” kuruldu. Ottoman Bank 1863 yılında Britanya-Fransız ortaklığı ile yeniden örgütlenerek “Bank-ı Osmanî-i Şahane”, sık bilinen ismiyle “Osmanlı Bankası” adını aldı, devlet bankası niteliği kazandı. Bankaya 30 yıl için banknot basma ayrıcalığı ve tekeli verildi. Banka, devletin haznedarlığını üstlenerek devlet gelirlerini tahsil etmek, hazinenin ödemelerini yerine getirip bonolarını iskonto etmek, iç ve dış borçların faiz ve anapara ödemelerini yapmakla da görevlendirildi.

Ulusal bir merkez bankasına ihtiyaç duyulması üzerine 1917’de kurulan Osmanlı İtibar-ı Millî Bankası, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle ayrılması nedeniyle, Osmanlı Bankası’nın yerini alacak bir ulusal banka olma amacına ulaşamadı.

Kurtuluş Savaşı’nın ardından, ekonomik bağımsızlığı güçlendirmek amacıyla bir merkez bankası kurulması yönünde fikirler olsa da, Osmanlı Bankası Cumhuriyetin ilk yıllarında merkez bankası işlevi görmeye, yeni hükümetle bazı anlaşmalar yaparak devam etti. Ancak tamamen yabancı sermayeli oluşu ve imparatorluk geçmişi sebebiyle yeni bir merkez bankası kurma çalışmaları da devam etti.

Nihayetinde, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 30 Haziran 1930 tarihinde Resmi Gazete'de yayınlanan 1715 sayılı Merkez Bankası Kanunu ile kuruldu ve 3 Ekim 1931 tarihinde faaliyete geçti. 

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası adının amacı bağımsızlığa vurgu yapmak

İlk iddiaya, kurumun ismindeki -i çekim ekinin olmayışına dönelim. Yanıta kanuna ilişkin yapılan meclis görüşmelerinden ve kurumun tarihini anlatan dokümanlardan ulaşabiliriz. TCMB bu durumu, “Yasa tasarısında Merkez Bankası’nın, bir ‘Cumhuriyet’ kurumu olduğunu vurgulamak amacıyla Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilendirilmesi istenmiş, ancak bankanın, merkezi idareden bağımsız bir kurum olduğunu vurgulayabilmek için kamu kurumlarından farklı olarak ismi ‘Cumhuriyet Merkez Bankası’ olarak belirlenmiştir. ‘Türkiye Cumhuriyeti’ ibaresine ve kısaltılmış şekli olan ‘T.C.’ ifadesine özellikle yer verilmemiştir.” diye açıklıyor. Yani kurumun adı, iddia edildiği gibi Türkiye’ye ait olmadığı, yabancı sermayeli olduğu için değil, merkez bankalarında aranan bağımsızlık özelliğini vurgulamak amacıyla -i çekim ekinden yoksun. Kurumun İngilizce adına baktığımızda ise “Central Bank of the Republic of Turkey” adının kullanıldığını, yani durumun aidiyet değil bağımsızlık vurgusuyla ilgili olduğunu söyleyebiliriz.

kagit son

madenipara

Madeni paraların üzerinde, kağıt banknotların aksine Türkiye Cumhuriyeti yazmasının sebebi ise madeni para basma yetkisinin Hazine Müsteşarlığı’na bağlı Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü’nde olması. Bu kurumlar merkezi idareye bağlı, yani bağımsız değiller. Buna karşılık Merkez Bankası bağımsız bir kurum, onun tarafından bastırılan kâğıt paralarda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ibaresi yer alıyor.

Hisse yapısı nasıl ve hissedarlar kim?

Bir diğer iddia ise bankanın kurulduğu dönemde devlete ait olmadığı ve yabancı sermayenin ağırlıkta olduğu yönünde. Kurumun bu tarihteki hisse yapısı ile ilgili bilgilere kuruluş kanunundan ulaşmak mümkün. Hissedarlar hakkında detaylı bilgiye ise bankanın sitesindeki tarihçe dokümanından ulaşıyoruz. Buna göre bir anonim şirket olarak kurulan bankanın hisseleri şöyle: 

Yalnızca Hazine'ye özgülenen A sınıfı hisseler yüzde 15. Aralarında Ziraat Bankası, Emlak ve Eytam Bankası, İş Bankası, Emniyet Sandığı, Sanayi ve Maadin Bankası'nın bulunduğu milli bankalara özgülenen B sınıfı hisseler yüzde 37. Yabancı banka ve imtiyazlı şirketlerin sahip olabildiği, Osmanlı Bankası, Banca Commerciale Italiana, Deutsche Bank'a ait yüzde 10. Türk ticaret kuruluşlarıyla Türk uyruklu gerçek ve tüzel kişilerin sahip olabildiği D sınıfı hisseler ise yüzde 38.

(D) sınıfı hisse senetleri için halkın hisse satın alması yönünde kamuoyunda tanıtım kampanyaları yürütüldüğü, özellikle devlet memurlarının banka hisselerini satın almaları konusunda desteklendiği biliniyor. 

ilan tcmb ilk

Tanıtımlardan biri. Kaynak: TCBM 

Yani kuruluş yıllarında devletin TCMB’nin hisselerinden yalnızca yüzde 15’ine sahip olduğu doğru. Ancak iddia edildiği gibi kalan yüzde 85’lik hisse yabancılara ait değildi. 

İddialar kurumun şu anki hissedarlarının da çoğunlukla yabancılardan oluştuğu, bu hissedarların adının gizli tutulduğu yönünde. 14 Ocak 1970’te yürürlüğe giren ve halen geçerli olan 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’na göre, (A), (B), (C) ve (D) olmak üzere dört sınıfa ayrılan hisse senetlerinin dağılımı şu şekilde:

  • (A) sınıfı hisse senetleri münhasıran hazineye,
  • (B) sınıfı hisse senetleri Türkiye’de faaliyette bulunan milli bankalara,
  • (C) sınıfı hisse senetleri 15 bin hisseyi geçmemek üzere, milli bankalar dışında kalan diğer bankalarla imtiyazlı şirketlere,
  • (D) sınıfı hisse senetleri ise Türk ticaret müesseselerine ve Türk vatandaşlığını haiz tüzel ve gerçek kişilere ait.

2019 yılı bağımsız denetim raporuna göre, hissedarlar ve sahip oldukları hisse oranları şu şekilde: 

hissedarlar tcmb son

İddia videosunda eski Milletvekil Şevki Yılmaz, benzer bir liste üzerinden hissedarların ismini ve hisse oranlarını açıklarken Mervak İç ve Dış Ticaret’e vurgu yapıyor. Hisse oranına yüzde 19 diyor, ancak bu oranı bir üstte yer alan Ziraat Bankası’nın hisseleriyle karıştırmış olması muhtemel. Yüzde 5 hisseye sahip şirket 17.11.1989 tarihinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Mensupları Sosyal Güvenlik ve Yardım Sandığı Vakfı tarafından kurulmuş. Yani bankanın eski çalışanlarına ait.  

Bu tabloda “diğerleri” olarak gösterilen kişilerin isimleri raporlarda açıklanmıyor. 2014’te CHP Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu’nun TCMB’nin adı açıklanmayan hissedarları ile ilgili yönelttiği soru önergelerine gelen cevaplar, bizi TCMB’nin bağımsız denetim raporlarına ve yıllık raporlara yönlendirse de, bu raporlar sorunun cevabını barındırmıyor.

Teyit'in, hisse dağılımına ve D sınıfı hissedarlara ilişkin yaptığı bilgi edinme başvurusu sonrası TCMB, "Bankamız sermayesinin yüzde 55,12’si (A) sınıfı, yüzde 23,25’i (B) sınıfı, yüzde 2,51’i (C) sınıfı, yüzde 19,12’si ise (D) sınıfı hisselerden oluşmakta olup hissedarlarımız arasında imtiyazlı şirket bulunmamaktadır. Diğer taraftan, Bankamız hissedarları 100 tüzel ve 6.376 gerçek kişiden oluşmakta olup hissedarlarımızın sayısı bugün itibarıyla toplam 6.476’dır. Anılan raporlarda yer alan hissedar bilgilerinin dışındaki (D) sınıfı hisseye sahip Bankamız hissedarlarının isimleri temel bir ilke olarak Anayasanın 20’nci maddesinde güvencelendirilen özel yaşamın gizliliği kapsamında değerlendirildiğinden üçüncü kişilere açıklanmamaktadır."  dedi.

Ancak bu isimlerin büyük bir sır olarak saklandığı da doğru değil. Bankanın yıl sonu kâr tartışmaları sırasında D sınıfı hissedarlardan Adnan Bahar, Ahmet Mirza, İbrahim Selahattin Ergüden, Jale Yazıcıoğlu gibi isimler haberlerde sıkça yer aldı. Ayrıca bu kişilerin Türk vatandaşı olmaları şartı da var. “Gizli yabancılar” iddiası bu nedenle gerçeği yansıtmıyor. Diğer yandan TCMB kanununda hiçbir hisse sahibine veya hisse grubuna yönetimde, karar mekanizmalarında veya oy hakkında ayrıcalık tanıyan bir hüküm yer almıyor. Sonuç olarak kurumun ortaklarının çoğunun yabancı olduğu veya karar mekanizmasının yabancılardan oluştuğu iddiası doğru değil. 

İddiaya yer veren birçok sitede ve forumda iddia kaynağı olarak gösterilen bir diğer kişi, yatırım ve finans danışmanı olduğunu belirten Mete Akıncı. Akıncı katıldığı bir televizyon programında Merkez Bankası’nın yüzde 15’inin Britanyalıların elinde olduğunu iddia etmiş. Ancak iddiayı destekleyecek bir kanıt göstermemiş. Bu bilgiye ilişkin güvenilir bir kaynağa ulaşmak da mümkün değil. 

Neden tüm hisseleri devlete ait değil?

Merkez Bankası’nın kurumsal yapısı ve politikaları da zaman içinde ekonominin ve günün gereklerine bağlı olarak değişimler geçirmiş. Kurulduğu dönemde yüzde 15 ile sınırlandırılan Hazine hisselerinin güncel oranı yüzde 55. Mevcut kanuna göre Hazine’ye ait olan (A) sınıfı hisselerin, yani devletin payı toplam sermayenin yüzde 51’inden aşağıya düşemez. 

Günümüzde merkez bankalarının hisse yapıları ile ilgili farklı ülkelerde farklı modeller izleniyor. Örneğin Britanya’da merkez bankası işlevi gören İngiltere Bankası hisseleri tamamen devlete ait. Özel sektörün hisse sahibi olabildiği sekiz merkez bankası ise; İtalya, Japonya, ABD, Belçika, Yunanistan, Güney Afrika, İsviçre ve Türkiye. Ancak bu ülkelerdeki hisse dağılımları da birbirinden farklı. Örneğin ABD’nin merkez bankacılık sistemi Federal Rezerv (FED), hissedarlarını özel bankaların oluşturduğu 12 federal rezerv bankasından oluşuyor. Kamusal bir fonlamaya ihtiyaç duymuyor, ancak bazı özellikleriyle kamusal nitelik taşıyor. TCMB ile benzer bir yapıya sahip Japonya Bankası hisselerinin yüzde 55’i devlete ait iken kalan yüzde 45 ise özel sektörün sahip olduğu hisselerden oluşuyor. Bu konuda farklı görüşler var, izlenecek model ise ülkeye ve güncel ihtiyaçlara göre değişiklik gösterebiliyor. 

Önem verilen konu bankanın hisselerinin kimde olduğundan çok bağımsızlığı. Merkez Bankası bağımsızlığı modern ekonomilerde, fiyat istikrarı sağlamanın ön koşulu olarak kabul ediliyor.

Merkez Bankası bağımsızlığı ne anlama geliyor?

Bağımsızlık ile, merkez bankasının para politikası ile ilgili kararların alınmasında ve uygulamasında doğrudan politik baskılardan uzak hareket edebilme yeteneği kastediliyor. Fiyat istikrarı uzun vadeli, istikrarlı ve kararlı politika uygulamaları sonucu elde edildiği için merkez bankalarının, kısa vadeli hedefler doğrultusunda politika üretme eğiliminde olan siyasi otoriteden bağımsızlaşması esas. Yapılan birçok çalışma merkez bankası bağımsızlığı ve enflasyon arasında ters yönlü bir ilişki olduğunu doğruluyor.

grafik tcmb enflasyon

Bu bağımsız yapı Türkiye’de, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’nun dördüncü maddesinde 2001 yılında yapılan değişiklikle oluşturulmuş. Buna göre “Bankanın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler.” Ancak bu bağımsızlık denetimden yoksunluk anlamı taşımıyor. Madde 42’de bankayı denetleme yolları ve bankanın kamuoyunu aydınlatma yükümlülüğü düzenleniyor. 

Yasal düzenlemeler Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığına sahip olduğunu söylüyor. Ancak son yıllarda kurumun bağımsızlığı da tartışma konusu. Bankanın son başkanları doğrudan ya da dolaylı olarak siyasi otorite tarafından belirlendi. Bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile görevden alınan Murat Çetinkaya’nın yerine gelen TCMB Başkanı Murat Uysal, geçtiğimiz ay yine benzer şekilde görevden alındı ve yerine Naci Ağbal atandı.

Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na ilişkin iddialar gerçeği yansıtmıyor. Merkez bankaları birçok ülkede para politikasını belirlemek ve fiyat istikrarını sağlamakla yükümlü, bunu yaparken sahip olduğu hisse paylaşım biçimleri ise değişken. Merkez bankalarındaki bağımsızlık unsuru ise, bir komplo teorisini desteklemekten çok demokratik bir denetim mekanizması oluşturmayı öngörüyor. 

İlginizi çekebilir: Merkez Bankası rezervleri nasıl hesaplanır?