Sosyal medyada paylaşılan ve Teyit’e ihbar olarak gelen bir iddiaya göre Yazar Refik Halit Karay’a soyadını Atatürk verdi. Twitter’da @hicetikdegill isimli bir hesaptan paylaşılan iddiada, Mustafa Kemal’in Refik Halit Karay’la hiç anlaşamadığı, Refik Halit’e “Karay” soyadını verip kendisine “hayatın boyunca bana hep ters gittin, sana soyadını tersten veriyorum” dediği öne sürülmüş. Paylaşımın kaynağı ise Facebook’da yer alan ‘Atatürk her gün farklı müzik eşliğinde zeybek oynuyor’ isimli sayfa. İddia 270 retweet alırken 4 binin üzerinde beğeni almış.
Ancak iddia doğru değil. Refik Halit, “Karay” soyadını kendi isteğiyle aldı.
Karay’a soyadını Atatürk vermedi
Refik Halit’in babası, Karakayışoğlu İsa’nın torunlarından Mehmet Halit idi. Refik Halit bu soyadını kısaltarak Karay yaptırmış. Cevdet Kudret’in Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman isimli kitabında da Refik Halit’in, aile Karakayışoğulları diye bilindiğinden, bir süre ‘Karakayış’ soyadını kullandığı, sonradan kısaltarak ‘Karay’ haline getirdiği ifade ediliyor.
Cevdet Kudret, Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman
Nihad Sami Banarlı’nın Resimli Türk Edebiyatı Tarihi kitabında da Refik Halit Karay’ın Karakayış oğulları diye anılan eski bir aileden olduğu bilgisi yer alıyor. Tanzimattan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi’nde de Refik Halit Karay’ın Karakayışoğulları adıyla tanınan ailenin çocuğu olduğu belirtiliyor.
Nihad Sami Banarlı, Resimli Türk Edebiyatı Tarihi
Refik Halit Karay, 1888 yılında İstanbul’da doğdu. Servet-i Fünun ile Tercüman-ı Hakikat gazetelerinde çalıştı; daha sonra Son Havadis isimli bir gazete çıkardı. 1909’da Fecr-i Âtî edebiyat topluluğunun bir parçası oldu. Karay, mizah ve eleştiri alanında, kendi döneminde “Kirpi” takma adıyla biliniyordu. İttihat ve Terakki Fırkası mensuplarını hedef alan sert eleştirileri sebebiyle ömrünün büyük bölümünü Sinop, Ankara, Çorum ve Bilecik gibi çeşitli illerde sürgünde geçirdi. Sürgün hayatı sırasında kaleme aldığı
Memleket Hikayeleri adlı kitabı, Türk edebiyatının en önemli eserleri arasında sayılıyor.
Refik Halit, Cumhuriyet döneminde de sürgüne gönderildi. Mustafa Kemal önderliğindeki milli mücadeleyi ‘ümitsiz bir çaba’ olarak nitelendirip İstanbul hükümetini destekleyen Karay, yeni kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından “Yüzellilikler” listesine konup yurtdışına sürüldü. Yüzellilikler, düşman işbirlikçisi olarak görülen ve sürgün edilen vatandaşlara takılan lakaptı.
Karay 1938’e kadar, yani 15 yıl Halep ve Beyrut’ta sürgün hayatı yaşadı. Genel af kanunuyla İstanbul’a döndüğünde, kendini edebiyata verdi. Tan başta olmak üzere dönemin çeşitli dergi ve gazetelerinde öykü, roman, fıkra ve anılar yayımladı. Vahdet gazetesinde yeni rejimi ve Atatürk’ü öven yazılar yazdı. Halep ve Beyrut sürgünlerindeki günlerini Gurbet Hikâyeleri adıyla öyküleştirdi. Daha hayattayken “İstanbul Türkçesini en iyi kullanan yazar” unvanını kazanmıştı. Geçirdiği bir ameliyatın ardından, 18 Temmuz 1965’te hayatını kaybetti.
‘Deli’ adlı tiyatro piyesi sürgünden dönmesini sağlıyor
Yakup Kadri’nin aktardığına göre Refik Halit, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarına doğrudan cephe almamıştı; rejim muhalifi gibi de davranmıyordu. Dahası, Yakup Kadri’nin dediğine bakılırsa, Mustafa Kemal Karay’ın yazılarını okurmuş. Yakup Kadri, Atatürk’ün Karay’ın yazdığı ‘Deli’ piyesini konuklarına okuduğu anı şu sözlerle anlatıyor:
“Bir akşam, Atatürk, sofraya oturduğumuz sırada, ‘Çocuklar’ demişti, ‘size bu akşam tadına doyulmaz bir ‘ziyafet-i edebiye çekeceğim dedi ve elindeki cep boyutlarındaki kitabı göstererek, ‘Bu kitap Refik Halit’in, yirmi yıllık bir akıl hastasının şuuru yerine gelip kendini baştan başa değişmiş bir Türkiye içinde bulunca, tekrar delirişini gösteren bir tiyatro piyesidir’ diyerek okuma gözlüğünü taktı ve kitabı sofrada bulunanlara okumaya başladı.” Okudukça kahkahalarla güldü sofradakiler de ona katıldı. Yakup Kadri’nin anlattığına göre Atatürk kitabı bitirdikten sonra gülmekten yaşaran gözyaşlarını sildi ve “yazık oldu Halit’e” diyerek İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya döndü: “Ne yapacaksak yapalım, onun bir an önce memlekete dönmesinin çaresine bakalım” demiş. Böylece 1938 affı gündeme geliyor ve Refik Halit tekrar ülkeye dönme imkanı yakalıyor.
Yakup Kadri affa bu eserin vesile olduğunu da yazmıştı: “Bence, Refik Halit’in affı kararı üzerinde bu içli yazılarının tesiri büyük olmuştur. Atatürk’ün bunları okuyup duygulandığını yakından biliyorum. Fakat, birkaç zamandır gönlünde beslemekte olduğu bu af arzusunun -buna bir eser de diyebiliriz- öyle sanıyorum ki, Refik Halid’in ‘Deli’ adlı küçük bir komedya kitabıdır. Atatürk, hiçbirimizin görmediği, bilmediği eserciği nereden bulmuştu ve ona kim göndermişti hatırlamıyorum.” Ayrıca Deli adlı eserin girişinde ise Refik Halit’in şu sözü yer alıyor: “Bu eser hakkında, ‘inkılâbımızı hicvetmiyor, tebarüz ettiriyor’ diyen, lütfunun minnettarı olduğum Atatürk’tür.”
Af haberinin ardından Tan Gazetesi’nde “Refik Halit’ten Telgraf” başlıklı bir yazı yayınlandı. Refik Halit’in o zamanlar halen “Karakayış” soyadını kullandığını buradan da anlayabiliyoruz.
Soyadı kanunu 1934 yılında yürürlüğe girdi. Falih Rıfkı Atay Çankaya adlı kitabında soyadı kanunu üzerine herkesin soyadını Atatürk’ten alma hevesi içine girdiğini ifade etmişti. Ancak Atay da kendi soyadını kendi seçmiş. Falih Rıfkı, Atay soyadını almasını şöyle anlatıyor: “Ben bir sabah drama dergisini açmış, ilk sayfalarda en sevimli kelimeyi soyadı almaya karar vermiştim. Atay o sabahki seçmemin eseridir. Hemen gazetedeki yazılarıma da yeni imzamı koymaya başladım, Atatürk bir akşam serzenişte bulundu: “Sen kendine soyadı bulmayı bırakmadın” dedi. Her gün yazıyorum, sizin bu işe ne kadar değer verdiğinizi bildiğimden bir gün bile geç kalmak istemedim.” Atay, İsmet İnönü’nün de soyadını Atatürk’ten aldığını söylemiş. Ayrıca Emine Gürsoy Naskali’nin yazdığı Cumhuriyet Tarihi Soyadı Hikâyeleri isimli kitapta doğrudan Atatürk’ün verdiği soyadlarından birinin Celal Bayar’ınki olduğu bilgisi yer alıyor: “Celal Bayar’a, asil anlamına gelen Bayar soyadını Atatürk vermiş.” Öte yandan asker ve siyasetçi olan Fahrettin Altay’a da soyadını “siz de Altay oldunuz” diyerek vermiş.
Sonuç olarak Refik Halit’e, Karay soyadını Atatürk’ün verdiği iddiası doğru değil. İddia yanlış bilginin en yaygın yedi türünden uydurmaya örnek.