Plandemic: Judy Mikovits’in iddiaları

Plandemic: Judy Mikovits’in iddiaları

Bulgular

Mikovits, aşı karşıtı iddialarıyla biliniyor.

Pek çok konuda komplo teorisi ortaya atan Judy Mikovits’in söylediklerinin büyük kısmı dayanaksız ve kanıttan yoksun.

Bu içerik 3 yıldan daha eski tarihlidir.

Covid-19 salgınının başından bu yana hastalıkla ilgili birçok komplo teorisi ortaya atıldı. Bunun salgına 5G’nin sebep olduğu, bir laboratuvarda üretildiği, yaşlı nüfusun azaltılmaya çalışıldığı gibi örneklerini görmüştük. Bu kez bir doktor pandeminin planlı olduğunu ileri sürdüğü bir videoyla yeni komplo teorileri üretti. Plandemic adlı videoda Judy Mikovits adlı kişi aşıların insanların ölümüne sebep olduğundan, kendisinin susturulmaya çalışılmasına ve maskelerin virüsü aktive ettiğine varan sayısız iddia sıralıyor.  

Video, YouTube’da yayınladıktan sonra kullanıcılar tarafından hızla paylaşılmış ve sosyal medyada da gündem olmuştu. Video topluluk kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle kaldırılmış olsa da çeşitli şekillerde yayılmayadevam ediyor. Henüz yeterince bilgi sahibi olmadığımız Covid-19 pandemisi hakkında farklı fikirlerin yükselmesi elbette olumsuz değil. Ancak bu düşüncelerin mantıklı bir zemine oturması ve kanıtlara dayanması gerekiyor. Judy Mikovits ve ortaya attığı iddiaları bu nedenle inceliyoruz. Ama videoda yer alan iddialardan önce Mikovits'in kim olduğuna göz gezdirelim.

Judy Mikovits kimdir?

Judy Mikovits lisansını 1980’de Virginia Üniversitesi kimya dalında tamamladı. Kariyerine 1988’de Ulusal Kanser Enstitüsü’nde laboratuvar teknisyeni olarak başladı. Doktora derecesini 1991’de George Washington Üniversitesi’nden biyokimya ve moleküler biyoloji dalında aldı.

2009’da Whittemore Peterson Enstitüsü’nde (WPI) araştırma direktörlüğü görevini yönetiyordu. Aynı yıl Science dergisinde yayımlanan makalesinin geri çekilme tartışmalarına kadar bilim camiasında pek tanınırlığı yoktu. Bu makale, kronik yorgunluk sendromunun xenotropik mürin lösemisi virüsü ile ilişkili virüs (XMRV) kaynaklı olduğunu öne sürüyordu. Ancak makalenin ardından yapılan çalışmalar tezi doğrulamadı.

Mikovits, kanun kaçağı olduğu gerekçesiyle tutuklandı ve beş gün hapis yattı. Hakkındaki suçlamalar ancak bir yıl sonra düştü. 

Mikovits’in bilim camiasındaki çalışmalarına bakıldığında 2012’ye kadar yaklaşık 40 makalede adının geçtiğini görüyoruz. Bu makalelerin çoğunda baş yazar olarak bulunmamış. Mikovits’in makalelerinin listesine PubMed’den ulaşmak mümkün, 2012’den beri bilime ciddi bir katkısı olmadığı söylenebilir. Ayrıca Mikovits’in 1991 tarihli “Monositlerde HIV Ekspresyonunun Negatif Regülasyonu” başlıklı tezi AIDS tedavisinde devrim yaratmadı. Bu makalenin alıntılandığı makalelere bakarsak da konunun öncü çalışmalarında alıntılanmadığını ve bir devrim yaratmadığını görebiliriz. 

Ayrıca Mikovits, aşı karşıtı iddialarıyla biliniyor. Son kitabının eş yazarı Kent Heckenlively de bir aşı karşıtı. Bu ikilinin isimlerine pek çok anti-aşı kampanyasında da rastladık. Bu kitabın önsözünü yazan Robert F. Kennedy de çok tanınır bir aşı karşıtı. 

Yani Mikovits’in geçmişi ve video boyunca kaynak belirtmeden sarf ettiği cümleler, hakkındaki güveni kırıyor. 

Plandemic videosunun yapım şirketi kime ait?

Video, Kaliforniya merkezli prodüksiyon şirketi olan Elevate tarafından yapılmış. Youtube’a yüklenen video, önümüzdeki günlerde yayınlanacak bir belgeselden kesit niteliği taşıyor.

opencorporates.com üzerinden şirketin tam adına ulaşarak corporationwiki’de arama yaptığımızda, Mikki Allen Willis ve Nadia Josephine Salamanca’nın adına ulaşıyoruz. bizstanding’den arattığımızda da Mikki Willis başkan, Nadia Salamanca da üye olarak karşımıza çıkıyor. Yani şirket, YouTube’da 30 binden fazla abonesi olan, Plandemic’te de Mikovits ile söyleşi yapan Willis tarafından yönetiliyor. Willis komplo teorileri ve aşı karşıtlığı hakkındaki videolarıyla tanınıyor. Videoda ne gibi iddialarla karşılaşıyoruz?

İDDİA: Ölümcül sırları ortaya çıkan “Big Pharma” Dr. Mikovits’i dava etti ve kariyerini bitirdi. Mikovits’e beş yıl konuşma yasağı kondu. Mikovits, hakkında hiçbir suçlama olmamasına rağmen hapse atıldı. Yakalama emri olmamasına rağmen evinden alındı ve tutuklandı. ABD Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığı’nın tüm yetkilileri işbirliği yaparak itibarını zedelemek için çalıştı, FBI ve Adalet Bakanlığı da onlarla birlik olup davayı örtbas etti. (Yanlış)

Judy Mikovits, 2009 yılında Kronik Yorgunluk Sendromu üzerine çalışan Whittemore Peterson Enstitüsü'nün (WPI) araştırma direktörü iken, diğer araştırmacılarla birlikte Science dergisinde önemli bir bilimsel atılım olarak düşündükleri bir makale yayınlamıştı. Makalede, xenotropik mürin lösemisi virüsü ile ilişkili virüs (XMRV) isimli yeni keşfedilmiş bir ajanın kronik yorgunluk sendromunun (CFS) ana nedeni olduğundan bahsediliyor. Makale bu alanda sınırlı çalışma olmasından dolayı uluslararası birçok alanda yer almış ve ilgi görmüş. Ancak, tez diğer araştırmacılar tarafından incelenip denenmeye çalışılınca, çalışmanın dayanaksız olduğu fark edilmiş. Bunun üzerine araştırmanın yayınlanmasından iki yıl sonra 2011’de Science dergisi editörleri bir endişe beyanı yayınlamış, Mikovits ve arkadaşları da makalenin önce bir kısmını, daha sonra tamamını geri çekmiş. 

Mikovits’in hiçbir suçlama olmadan hapse atıldığını söylemesi, tam bu meseleyle ilgili. Mikovits makaleyi geri çekme mektubunu imzalamayı reddetmiş. Yanı sıra, bu olayın ardından Whittemore Peterson Enstitüsü Kasım 2011'de Mikovits'i dava etmiş. Enstitü, Mikovits'in laboratuvara ait not defterlerini ortadan kaldırdığını, laboratuvarın patentli ürünlerini bilgisayarına ve taşınabilir belleklere yüklediğini ve e-posta yoluyla kendine gönderdiğini söylüyordu. Mikovits, duruşmaya gelmeyi reddedince, adaletten kaçtığı gerekçesiyle tutuklanmış ve beş gün hapis yatmıştı. 2011’de olaya ilişkin haberler pek çok bilimdergisinde de yer almış. Mikovits’in hakkında açılan dava 2012 yılında ilgili bölge savcıları tarafından geri çekilerek düşürülmüş. Sebep olarak ise Whittemore Peterson Enstitüsü'nü işleten aile ile ilgili çeşitli karmaşık yasal faktörler gösterilmiş. 

Özetle Mikovits Plandemic videosunda bahsettiği gibi hakkında hiçbir suçlama yokken hapse atılmış ya da FBI ve Adalet Bakanlığı ona oyun oynamış değil. Mikovits, yaptığı bilimsel bir çalışmanın dayanaksız ve güvensiz olmasıyla başlayan süreçte çalıştığı enstitünün bilgilerini kişisel amaçlarla kullanması gibi sebeplerden dava edilmiş. 

İDDİA: Anthony Fauci davayı örtbas etme işinin başındaki kişi. Ona yardım eden herkese milyonlarca dolar ödendi. Bu kişiler doğrudan Fauci ve direktörlüğünü yürüttüğü Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü tarafından fonlandı. Fauci, 1984’ten beri milyonların ölmesine sebep olan propagandanın aynısını yapmaya devam ediyor. (Yanlış)

Judy Mikovits’in bir başka iddiası bir davanın örtbas edilmesinde Anthony Fauci’nin parmağı bulunduğu. Videonun dördüncü dakikasından itibaren Mikovits’in suçlandığı davadan bahsedilirken röportajı yapan kişi tarafından “Anthony Fauci” denerek devam ediliyor. Herhangi bir soru sorulmuyor. Mikovits ise bunun üzerine Fauci’nin olayları karıştıran kişi olduğunu söylüyor. Mikovits’in Fauci konusundaki iddiaları yeterince açık değil. Videoda Mikovits’in hangi davadan bahsettiği ya da Fauci’nin neyle suçlandığı, hangi davayı örtbas ettiği bilinmiyor. Haliyle ona yardım eden kişilere milyonlarca dolar ödenmesi gibi ifadelerin de bir dayanağı bulunmuyor. Fauci’ye karşı Mikovits tarafından yapılmış resmi herhangi suçlama da yok. 

Anthony Stephen Fauci 1984'ten beri ABD Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü'nün (NIAID) direktörlüğünü yapıyor. Doktor ve immünolog olan Fauci, ABD’de yönetilen Covid-19 salgınına müdahale eden önemli isimlerden biri. 

İDDİA: Judy Mikovits 25 yaşındayken Fransa’da HIV virüsünü izole eden ekiple birlikte çalışıyordu, bu çalışma Luc Montaigner’nin izolasyon çalışmalarını teyitler nitelikteydi. Fauci, ekibin bu makalesine ulaştı, makalenin yayımlanmasını engelledi. Bu sırada Robert Gallo konu üzerine kendi makalesini yazdı ve tüm telif haklarından yararlandı. Makalenin yayımlanmasındaki gecikme Afrika’da milyonlarca insanın ölmesine sebep oldu. (Yanlış)

Mikovits, kariyerine 1988’de Ulusal Kanser Enstitüsü’nde laboratuvar teknisyeni olarak başlamış. 1991’de ise George Washington Üniversitesi’nde biyokimya ve moleküler biyoloji dalında doktorasını tamamlamış. Gelelim Judy Mikovits’in 25 yaşındayken olan görevine. Science’da yer alan bilgilere göre Mikovits HIV'in keşfi sırasında, Francis Ruscetti'nin NCI'daki laboratuvarında bir teknisyendi ve henüz doktora derecesini almamıştı. Kendisinin o tarihte virüsü ilk izole eden ekibin bir parçası olduğuna dair kanıt yok. Ruscetti'nin HIV hakkındaki ilk makalesi ise Ağustos 1985'te yayınlanmış. Mikovits’in Ruscetti ile birlikte yazdığı ilk yayınlanmış makalesi ise yine HIV üzerine olmuş. Ancak bu çalışma da bir ilk değil. Science'ın HIV'i (daha sonra Gallo'nun laboratuvarı tarafından HTLV-III olarak adlandırılmış) AIDS'e bağlayan dört önemli makaleyi yayınlamasından iki yıl sonra Mayıs 1986'da yayınlanmış

Fauci'nin ekibin makalesine ulaştığına ve makalenin yayınlanmasına engel olduğu için Afrika’daki insanların AIDS’ten öldüğüne ilişkin ise herhangi bir dayanak yok. Yanı sıra o dönemde AIDS hakkında yalnız Ruscetti ve Mikovits’in çalışmaları yoktu. 1985 yılında AIDS’in epidemiyolojisine ilişkin başkaçalışmalar da yapılmış. Üstelik gecikme nedeniyle insanların öldüğünü söylemek, engellendiğini iddia ettiği tek bir çalışmaya bağlı olması da beklenemez. Bu çalışmanın yayınlanmış olması, hızlıca hayata geçmesi ve hastalığı ortadan kaldırması anlamına da gelmiyor. Bu beklenti, bilimsel bilginin üretilmesi ve uygulanması için işleyen prosedürler ve süreçlere uygun da olmazdı. Tekil bir çalışmanın bir anda Afrika’da milyonlarca insanın hayatını kurtarmasını beklemek ve insanların bu çalışma engellendi diye öldüklerini iddia etmek anlamlı değil.     

İDDİA: Fauci, HIV ilaçlarına yönelik aşılardan milyonlarca dolar kazandı. Interleukin-2 tedavisi tamamen hatalı bir tedaviydi ve milyonlarca kişinin ölümüne sebep oldu. (Yanlış)

Mikovits, Fauci gibi isimlerin HIV ilaçlarına yönelik aşılardan milyonlarca dolar kazandıklarını söylüyor. Ancak milyonlarca dolar iddiası da doğru değil. Çünkü Fauci’nin Interleukin ilacını keşfeden biri olarak kazancı yalnızca 45 bin dolar. Buna ilişkin bilgiler İngiliz Tıp Dergisi’nde de yer almış. Ayrıca Fauci’nin bu parayı bağışladığı bilgisi de var. 

Fauci 1995 yılında yayınlanan çalışmasında Interleukin-2’nin bağışıklık sistemine olan etkisini incelemiş. Çalışmanın hatalı olduğu ve insanların ölümüne neden olduğuna ilişkin hiçbir bilimsel tespit yok. Ancak Interleukin üzerinde bilim insanları günümüzde de çalışıyor ve bazı çalışmalarda ilacın hastalar üzerinde olumlu sonuçlar vermediğisöylenmiş. 

İDDİA: Bayh-Dole Yasası iptal edilmeli. Bu sayede devlet çalışanları halkın vergisiyle ortaya koydukları buluşları üzerinde telif hakkı iddia ediyor. Bill Gates’in tıp eğitimi olmadan bu konularda ahkam kesmesinin önünü açan da bu yasa. (Yanlış)

Bayh-Dole Yasası, kâr amacı gütmeyen organizasyon veya küçük işletmelerin, federal bir kurumla yaptığı Ar-Ge, işbirliği anlaşması veya kurumdan aldığı araştırma desteği ile yaptığı araştırmalarda ortaya çıkan buluşlar üzerinde hak sahibi olmasına izin veren bir yasa. 12 Aralık 1980 tarihinde yürürlüğe giren yasanın çıkma nedeni, ABD hükümeti tarafından 1980'lere kadar yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen patentlerin yüzde 95’inin ürüne dönüştürülememiş olması. Amerika’da devlet kaynaklı mali destekler ile araştırmaları finanse edilen bazı araştırma kurumlarının, araştırmalar sonucunda ortaya çıkan buluşlar üzerinde hak sahibi olmasıyla bir gelir elde edilmesinin de yolu açılmış. 

Konuyla ilgili Evrim Ağacı’nda da bir bölüm bulunuyor. Burada, bu yasanın önemli bir parçasının, eğer özel firmalar ilaçlarını veya aşılarını abartılı fiyatlara satmaya kalkacak olursa, devletin her an devreye girerek tüm kontrolü eline alabileceği bilgisi yer almış. Yani bu durumun özel firmalar üzerinde bir denetim mekanizması oluşturduğu söyleniyor. Bayh-Dole Yasası kapsamında ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri’ne (NIH) sunulan dilekçeler oluyor. Bu dilekçelerde ilaçların fiyatları ya da ilacın yeterli üretiminin olmaması gibi konular yer alıyor. Yasa kapsamında incelenen bazı davalar olduğu biliniyor. Bunlardan biri, 2010 yılında Genzyme ilaç şirketine ait Fabrazyme adlı ilaçla ilgili. Bu ilacın patent ve lisans sahibinin Fabry hastalarını tedavi etmek için yeterli ilaç üretmemesi nedeniyle reçete edilen dozu alamamaları şikayet edilmiş. O süreçte şirkete FDA tarafından 175 milyon dolar ceza kesileceği haberleri yer almış. 

Benzer Bayh-Dole Yasası mevzuatına sahip başka ülkeler de var. Almanya, İtalya, Norveç ve Japonya bu ülkelerden bazıları. ABD’de Bayh-Dole Yasası sayesinde hem ekonominin hem de yapılan keşiflerin patent alımlarının arttığı söyleniyor. Örneğin, 1980 yılında Amerikan hükümetinin sahip olduğu 28 bin patent başvurusunda yüzde 5’inden daha azının lisans aldığı biliniyor. Yasayla birlikte ise bir buluşun sahipliğini veya keşfini devlet kurumundan gerçek araştırmayı yapan akademik kuruma devredilmesi patentleri de artırmış. 1980'den bu yana, Amerikan üniversitelerinin ürettikleri patentlerde on kat artış yaşanmış. Üniversiteler patent lisanslama konusunda hiç olmadığı kadar iyi bir iş çıkararak, sadece 2018'de keşiflerini ticarileştirmek için 9 bin 350 lisans vermişler. 

İDDİA: Patent sahipleri şimdiye kadar aşılarıyla milyonları öldürdü. Şu ana kadar RNA virüsleri üzerinde çalışan hiçbir aşı yok. (Yanlış)

Aşı insanları öldüren bir keşif değil, aksine hayat kurtarıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl yaklaşık 2 ila 3 milyon arasında ölüm aşılar sayesinde önleniyor. Küresel aşı kapsamında olan bazı aşılar ise RNA virüsleri üzerinde çalışıyor. Yani Mikovits’in RNA virüsleri üzerinde çalışan aşı olmadığını söylemesi doğru değil. Üstelik RNA virüslerinde çalışan aşıların bir kısmını yakından tanıyoruz: Grip, kızamık, kızamıkçık, kabakulak, ebola bunlardan bazıları.  

İlginizi çekebilir: Aşılar etkisiz mi?

İDDİA: Virüs doğal yollarla ortaya çıkmadı, manipüle edildi. Virüsün doğal yollarla evrilip insana bulaşacak hale gelmesi 800 yılı bulur, SARS’tan bu yana sadece 10 yıl geçti ve virüs evrildi.(Yanlış)

Covid-19 hastalığına neden olan SARS-CoV-2 üzerinde yapılan son araştırmalar, virüsün doğal yollarla çıktığını ortaya koyuyor. Ayrıca bu iddiada Mikovits’in kurduğu bağlantı yanlış. Yeni tip koronavirüs SARS’tan evrilmedi. Hastalıkların benzer yanları olmakla birlikte ikisi farklı koronavirüsler.

Mikovits’in “virüsün evrilmesi 800 yılı bulur” iddiasının bir dayanağı yok, hangi virüs türü için bu süreden bahsettiğini bilmiyoruz. Nitekim virüsler hızlı evrimleşebilme özellikleriyle biliniyor. Bir sene uygulanan grip aşısının sonraki yıl etkisiz kalması da bu yüzden. Virüslerin yabancı bir hedef hücreyi enfekte etmesi için gereken süreyi incelemek üzere insanlara zararsız olan ama E.Coli bakterisini etkileyen lambda virüsü üzerinde yapılan bir araştırma, bu sürenin iki haftadan kısa olabileceğini ortaya koymuştu.

İDDİA: North Carolina’daki enstitüler ve Wuhan Viroloji Enstitüsü arasında bir bağlantı var; Wuhan’daki laboratuvar fonlanmış. Virüs de bu laboratuvarlardan çıktı. (Yanlış)

Bu iddia, uluslararası diğer doğrulama platformları tarafından da daha önce incelenmişti. Burada bahsi geçen fonlama, SARS ve MERS salgınlarından sonra koronavirüsler üzerinde çalışma yapılması ve gelecek salgınların önüne geçilmesi amacıyla araştırmaların geliştirilmesi için yapılmıştı. 

ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü bu fonlamayı, SARS salgınının ardından kâr amacı gütmeyen ve enfeksiyon hastalıkları üzerinde çalışan EcoHealth Alliance’a yapmıştı. Projenin 2014 tarihli açıklamasında da bu projenin amacının “yarasalardan evrilen koronavirüs üzerinde çalışmalar yaparak gelecek salgın risklerini incelemek” olduğu yazıyor. Yani gizli saklı bir fonlama söz konusu değil. 

İDDİA: Ebola, 1999 yılında biz üzerinde çalışmadan önce insanları enfekte edemiyordu. (Yanlış)

Ebola virüsü hastalığı (EVD), ilk olarak Afrika kıtasında 1976 yılında Ebola nehri yakınında şimdi Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde tanımlanmış. Bu salgında 318 vaka tespit edilmiş ve 218 ölüm yaşanmış. O zamandan beri, virüs periyodik olarak ortaya çıkmış ve çeşitli Afrika ülkelerindeki insanları enfekte ettiği görülmüş. Bilim insanları Ebola virüsünün nereden geldiğini kesin olarak bilmiyor. Ancak benzer virüsler hayvan kaynaklı olduğundan, bu virüsün de hayvanlardan insanlara bulaşmış olabileceği düşünülüyor. Yani Ebola Mikovits’in iddia ettiği gibi 1999 yılından sonra insanları enfekte etmeye başlamadı. O tarihten önce 1994 Fildişi Sahili salgını ve 1995 Kikwit salgınları ve daha fazlası yaşanmış. Batı Afrika'daki 2014-2015 yıllarında yaşanan Ebola salgını ise şimdiye dek yaşananlar arasındakilerin en büyüğü olmuştu

İDDİA: Covid-19’dan ölüm sayıları şişiriliyor. Doktorlar, Covid-19 teşhisi konmayan kişilerin ölüm raporlarına Covid-19 yazmaya zorlanıyor. Covid-19 teşhisi koyarsan Medicare’den 13 bin dolar alıyorsun. Ventilatöre bağlanırsa 39 bin dolar alıyorsun. (Yanlış)

ABD’de Medicare’in hastanelere Covid-19 vakaları standart bir ücret verdiği doğru. İddiayı Yalansavar için inceleyen ve ABD’de yaşayan Işıl Arıcan, ABD’nin sağlık sistemini ve Medicare uygulamasını anlatıyor. Buna göre, hastalara her uygulama için ayrı ayrı faturalandırma yapmak yerine yatış sebebi üzerinden standart bir fiyat uygulanıyor. Ancak bu, vakaların fazla gösterilmesine neden olmuyor. Dr. Mikhail Varshavski de YouTube videosunda bunun standardize edilmesinin hastaların yararına olduğunu söylüyor, bu şekilde halihazırda çok fahiş olan tedavi ücretlerinin önüne geçiliyor.

Öte yandan ülkelerde Covid-19 vakaların düşük gösterildiği tartışılıyor. Covid-19 olsun veya olmasın, geçen yıllara göre ülkelerdeki ölüm sayıları kıyaslandığında büyük bir artış görülüyor. New York’taki ölümlerin de geçen yılların aynı ayına kıyasla altı kat daha fazla ortaya çıkmıştı. Eğer Covid-19 bize söylendiği kadar öldürücü olmasaydı, pek çok ülkenin evlere kapandığı (trafik kazaları gibi ölümlü kazaların da azaldığını düşünürsek) bu dönemde ölüm oranlarında bir artış gözlenmesi beklenmezdi. 

ABD’nin Covid-19’dan etkilenen tek ülke olmadığını da göz önünde tutmak gerekiyor. Her ülke ayrı sağlık politikasını uyguluyor. Bazı ülkeler pandemi hastanelerini kamulaştırdı. 

İDDİA: İtalya’nın Covid-19’dan bu kadar ağır etkilenmiş olmasının sebebi burada 2019’un başında yaşlılara test edilmemiş bir influenza aşısı yapılması. Bu aşılar hayli patojenik H1N1 virüsü de içeriyordu. Ayrıca aşı, köpek hücresinden geliştirilmişti. Köpeklerde pek çok koronavirüs bulunur.(Yanlış)

İtalya’da 2019 yılında yeni bir influenza aşısının kullanıldığı doğru, ancak bu aşı test edilmemiş değil. Ayrıca Dünya Sağlık Örgütü’nün yönergesine göre influenza aşılarında H1N1 virüsünün olması anormal bir durum değil. Bu kadar güçlü bir iddiayla gelen Mikovits, iddiasını doğrulamak için hiçbir kanıt göstermiyor. Yapılan influenza aşılarıyla ya da köpeklerdeki koronavirüslerle İtalya’da görülen Covid-19 arasında bir ilişki bulunmuyor. CDC’nin resmi sayfasında da hücre içinde geliştirilen grip aşılarıyla ilgili köpek hücresinden bahsedilmiyor. 

SARS, MERS ve Covid-19 gibi bilinen koronavirüs salgınlarının zoonotik, yani hayvanlardan evrilen virüsler nedeniyle olduğu biliniyor, ancak bu salgınların hiçbiri köpeklerle ilişkilendirilmedi. SARS ve MERS’in yarasalardan evrimleşen koronavirüsler nedeniyle olduğu biliniyor. Binlerce çeşidi olan koronavirüslerin bir kısmının köpekler için öldürücü olabildiği doğru ancak bunlar insanları enfekte edemiyor. 

İDDİA: Hidroksiklorokinin Covid-19 tedavisinde işe yaradığı kanıtlandı. Amerikan Tabipler Birliği ise hidroksiklorokini reçetelendiren doktorlar lisansını kaybeder diyor. Anthony Fauci, bu hidroksiklorokin hakkındaki kanıtlar için “anekdotal veri” dedi. (Yanlış)

Hidroksiklorokin, Covid-19 salgınının neredeyse başından bu yana konuşuluyor. İlaçla ilgili Donald Trump da her fırsatta açıklama yapıyor. Ancak hastalığın tedavisinde henüz bir ilaçla ilgili zaten kesin iyileştiriciliğinin olduğunu söylemek mümkün değil. Hidroksiklorokinle ilgili de ilacın kesin olarak işe yaradığı konusunda bir veri bulunmuyor. Zaten hidroksiklorokin konusunda yapılan çalışmalar sınırlı sayıdaki Covid-19 hastasıyla denenmişti. Son olarak New York’ta bir hastanede bin 400 kişi üzerinde yapılan çalışmada, ilacın hastalar üzerinde belirgin bir olumlu etkisi olmadığı söylendi. Çalışma, 7 Mayıs 2020 tarihinde New England Journal of Medicine’de yayınlandı. Buna 22 Mayıs 2020 tarihinde Lancet’te yayınlanan bir çalışmayı daha ekleyebiliriz. Bu çalışmada da 671 hastanedeki hastalarda denenen ilacın olumlu sonuç vermediği bilgisi yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü de 25 Mayıs 2020 tarihinde ilacın klinik denemelerinin duraklatıldığını açıkladı

Amerikan Tabipler Birliği’nin hidroksiklorokini reçetelendiren doktorlar lisansını kaybeder iddiasında ise birliğin Covid-19 sürecinde ilaçlarla ilgili reçete yazılması konusundaki uyarıları kaynak gösterilmiş olabilir. Amerikan Tabipler Birliği, 27 Nisan 2020 tarihinde güncellediği bir metin yayınlamış. Metinde klorokin ve hidroksiklorokin de dahil olmak üzere ilaçların uygunsuz reçete edilmesine ve sipariş edilmesine son verilmesi, doktorlara ve tüm sağlık uzmanlarına en yüksek profesyonellik ve etik standartlarına uymaları gerektiği uyarısı yapılmış. Ayrıca AMA Başkanı Patrice A. Harris, bazı doktorların kendileri için Covid-19’da denenen bazı ilaçları stokladığını da söylemiş. Yani doktorların lisanslarını kaybetmelerinden değil, mesleği kötüye kullanmamaları gerektiğinden bahsedilmiş. ABD’de mesleği kötüye kullanmak yargılanma sebebi. 

Anthony Fauci’nin hidroksiklorokinle ilgili görüşleri aslında oldukça net. Fauci ilaçla ilgili kesin sonuçlar olmadığını ve kontrollü deneylerde Covid-19’u tedavi ettiğinin henüz kanıtlanmadığını söylüyor. Fauci, bir basın toplantısında ilaçla ilgili verilerin anekdotal olduğunu da söylemiş.  

İDDİA: Suramin isimli 100 yıllık geçmişi olan antiviral bir ilacın otizmli çocuklarda olumlu etkileri kanıtlandı, ama Bayer ve Monsanto bu ilacı piyasadan çekti. (Yanlış)

Suraminin, Afrika uyku hastalığı ve nehir körlüğünü tedavi etmek için geliştirilmiş 100 yıllık bir ilaç olduğu biliniyor. Suramin kanser dahil pek çok hastalık için denenmiş bir ilaç. Ancak hiçbiri kullanım için bir onay almamış. İlacın otizm tedavisi için de kullanılabilir mi soruları akıllara gelmiş ve araştırılmış olsa da bu konudaki bulgular yetersiz kalmış. San Diego'daki Kaliforniya Üniversitesi'nde tıp, pediatri ve patoloji profesörü olan Dr. Robert Naviaux bu konuda önemli çalışmalardan birinin başında yer alıyor. Çalışmada, suramin verilen otizmli bireylerde, Otizm Spektrum Bozukluğu'nun temel semptomlarının dikkate değer miktarda ama geçici olarak bastırıldığına dair bazı bulgulara ulaşılmış. 7 Haziran 2017 tarihinde yayınlanan bir bildiride de Naviaux laboratuvarı, otizmin tedavisi olarak suraminin potansiyeli hakkında kapsamlı sonuç çıkarmanın erken olduğunu belirtmiş. Yani bu konuda yapılan önemli bir çalışmada dahi henüz ilacın kullanımına yönelik kesin sonuçlardan bahsedilmiyor. 

Bayer ve Monsanto’ya ait suraminin ticari olarak satışının olmadığı bilgisine rastlanıyor. Ancak bu ilacın üretiminin olmadığı demek değil. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü’nün 17 Şubat 2020’de yayınlanan Afrika uyku hastalığı hakkındaki bilgilendirme metninde halen ilacın tedavide kullanıldığı bilgisi yer alıyor. Yanı sıra Dr. Robert Naviaux ve ekibi suramin önemli bir yardımcı olsa da, yeni bulanacak başka ilaçlarla da çalışmanın gelişebileceğini söylüyor. 

İDDİA: Grip aşıları Covid-19 gelişme riskini yüzde 36 artırıyor. (Yanlış)

Bu iddia Ocak 2020’de yayımlanan bir makaleye dayanıyor. Araştırma, 2017-2018 yıllarında ABD Hava Kuvvetleri’nde grip aşısı yapılan askerler arasında yapılmış. Yapılan çalışmada bahsi geçen koronavirüsün, SARS-CoV-2 olması mümkün değil, çünkü salgın henüz ortaya çıkmamıştı. Koronavirüsler, rinovirüslerle birlikte soğuk algınlığına en sık sebep olan virüs aileleri.

Makale, bu iddia üzerinde yapılan bir başka analizde de ayrıntılarıyla incelenmiş. Grip aşısı olanların koronavirüs enfeksiyonuna yakalanma oranının arttığının gözlendiği doğru; ancak bun koronavirüslerin Covid-19’a neden olan koronavirüsle ilgisi yok; çalışma kapsamında incelenenler soğuk algınlığına sebep olan basit koronavirüsler. Makale grip aşısının Covid-19’a yakalanma olasılığını artırdığı gibi bir sonuca ulaşmıyor. Çalışmada yaş gibi bazı temel faktörlerin göz önünde bulundurulmamış olması da, yanıltıcı sonuçlar alınmasına sebep olmuş olabilir. 

İDDİA: Taktığınız maske yüzünden virüsü aktive edersiniz. (Yanlış)

Mikovits’in bir başka iddiasına göre, maske takmak zararlı ve virüsü aktive ediyor. Ancak Mikovits’in maske takmak ve virüsün aktive edilmesi bağlamında hiçbir bilimsel dayanağı bulunmuyor. Salgının başından bu yana maske takılacak mı, hangi maske nasıl takılmalı gibi onlarca konu gündeme gelmişti. Ancak bugün itibariyle maske bulaşı azaltmak için ciddi bir önlem olarak görülüyor. Maske kullanımı temelde, ağız veya nefes yoluyla başkalarını hasta edebilecek damlacıkların saçılımını azaltıyor ve kullananı da bu parçacıklardan kısmen koruyor. 

Bir virüsün aktive olması, vücuda girerek tutunması ve üremeye başlaması anlamına geliyor. Maskeler doğru kullanıldığında vücuda virüs girmesini engelliyor ya da önemli ölçüde azaltıyorlar. Maskelerin yanlış kullanımının belli sağlık riskleri yarattığı ise biliniyor. Ancak başlı başına maskenin virüsün aktive olmasına neden olduğunu söylemek doğru değil. 

Diğer yandan vücutta bağışıklık gelişmesi için, virüsün vücuda girmesi ve aktive olması, ya da aşılanma gerekiyor. Bağışıklık kazanan biri, bu spesifik enfeksiyondan belirli bir süre için korunmuş oluyor. Bu durum Covid-19’a sebep olan virüs için de geçerli. Ancak Covid-19 bağışıklığının süresi henüz kesinleşmiş değil. 

İDDİA: Plaj kumunda, toprakta faydalı sekanslar var. Okyanus suyu ise şifalı mikroplarla dolu. Plajları kapatmak delilik.(Yanlış)

Mikovits’e ait bu iddianın da temelinin hangi çalışmalar olduğu bilinmiyor. Enfeksiyon riskinin açık havada görece kalabalık olan kapalı alanlara göre daha az olduğu düşünülüyor. Ancak koronavirüslerin okyanustaki bir ‘şifalı’ mikropla nasıl tedavi edileceği konusu havada kalıyor. 

Ayrıca insanların plaj ya da kumsallara akın etmesi bulaşı arttırabilir, denizde ya da okyanusta sosyal mesafeye göre yüzmelerini beklemek de mümkün görünmüyor. Özetle, okyanustaki mikropların Covid-19 hastalarını iyileştirebileceğine dair bir kanıt yok. 

Sonuç olarak Plandemic videosuyla pek çok konuda komplo teorisi ortaya atan Judy Mikovits’in söylediklerinin büyük kısmı dayanaksız ve kanıttan yoksun. Özellikle kriz dönemlerinde komplo teorisyenlerinin ortaya attığı pek çok iddiada bu dayanaksızlık sorununu görebiliyoruz. Mikovits’in iddia ettiği gibi Fauci dışında kim olduğunu belirtmediği insanların sırlarını açığa çıkardığı için hapis yattığı bilgisi dahil olmak üzere, pek çok iddia mevcut kanıtlarla yanlışlanabiliyor. Aşı karşıtı bir figür olmadığını iddia etse de bu konuda da güvenilir bir tavır göstermiyor, çünkü son kitabının eş yazarı Kent Heckenlively bir aşı karşıtı ve ikili bu konuda kampanyalara da katılmış. Yanlış bilgiler etrafınızı çok hızlı bir şekilde sarabilir, bu yüzden iddiaları ortaya atan kişilerin de güvenilirliğini sorgulamak da önemli.