Sosyal medyada özellikle Paris İklim Anlaşması’nın imzalanma tartışmaları sırasında yayılan bazı paylaşımlarda, anlaşmanın amacının besi hayvanlarının soyunu tüketmek olduğu, yapay et gündeminin de anlaşmayla bağlantılı olduğu iddia edildi.
Paris İklim Anlaşması’nda böyle bir madde yer almıyor
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması’nı incelediğimizde, doğrudan besi hayvancılığını hedef alan bir maddeye rastlamıyoruz. Anlaşma, iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı konusunda ülkeleri belli bir müşterek zeminde buluşturmayı hedefliyor.
Paris İklim Anlaşması’nın temel amacı birinci ve ikinci maddelerinde şu şekilde anlatılıyor: “a) Küresel ortalama sıcaklıktaki artışı endüstri öncesi düzeylerin 2 derece üstünün çok aşağısında tutarak ve sıcaklık artışını endüstri öncesi düzeylerin 1,5 derece üstüyle sınırlamak yönünde çaba göstererek bunların iklim değişikliği risk ve etkilerini önemli ölçüde sınırlayacağını kabul etmek, b) İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum kabiliyetini artırmak, iklim direncini ve sera gazı düşük emisyonlu büyümeyi gıda üretimini tehdit etmeyecek şekilde güçlendirmek...” (sf. 19)
Paris İklim Anlaşması’na dair Türkiye’nin Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nında da doğrudan besi hayvanlarının azaltımı ile ilgili bir madde yer almıyor. Belgede hayvancılıkla ilişkilendirilebilecek tek madde, besi ve tavuk çiftliklerinde bulunan atıkların değerlendirilmesi çalışması. Atıkların değerlendirilmesi kötü bir fikir değil. Çünkü Türkiye’de sera gazı emisyonlarının yüzde 72’si enerji, 12,6’sı endüstri, 11,9’u tarım kaynaklı; atıkların payı ise yüzde 3,3 (2017, sf. 6).
Aynı metnin tarımla ilgili bölümünde hayvancılıkla ilişkili olabilecek şu ifadeler geçiyor: “Tarım arazilerinin toplulaştırılması sonucunda yakıt tasarrufu sağlanması, mera ıslah çalışmaları yürütülmesi, gübrenin kontrollü kullanımı ve iyi tarım uygulamaları, minimum toprak işleme metotlarının desteklenmesi.” Bu maddelerden hiçbiri besi hayvancılığının daraltılmasından bahsetmiyor.
Paris İklim Anlaşması’nın hukuki bir bağlayıcılığı da yok. Yani ülkeler anlaşmayla niyetlerini ortaya koyuyor ve emisyon azaltımı taahhütlerini duyuruyor. Hatta anlaşmanın bu özelliği, eleştiri konusu.
Yapay et yaygın değil
Paris İklim Anlaşması bağlayıcı olmasa da, elbette bazı tartışmalara kapı aralıyor. İsminin geçtiği alanlarda hayvancılıkla ilgili komplo teorilerinin ortaya çıkmasının bir sebebi var: Monokültürel ve endüstriyel hayvancılığın karbon emisyonu üzerindeki dramatik etkisi.
İlginizi çekebilir: İneklerden çıkan gazın iklim değişikliğinin en önemli sebebi olduğu iddiası
Türkiye’nin de içinde bulunduğu bazı ülkelerde yapay et konusu gündemde, hatta üretilmesi tartışılıyor. Ancak ilk yapay et çalışmaları Paris İklim Anlaşması henüz ortada yokken, 2000’li yılların başında başladı. Paris Anlaşması’nın çerçevesi ise 2015 yılında çizilmişti. Kök hücrelerden elde edilen dokulardan yapılan ilk hamburger köftesi 2013 yılında geldi. Bu ilk köftenin maliyeti 300 bin dolar idi. Şu anda bile yapay et bildiğimiz etten daha pahalı. Singapur’da satılıyor dahi olsa, yapay etin maliyeti halen yüksek ve bildiğimiz etin yerini alması kolay olacak gibi görünmüyor.
Yapay et çalışmalarının amacı salt endüstriyel hayvancılığın yol açtığı karbon emisyonu da değil. Sadece yemek için hayvan yetiştirip öldürmek yerine, tüketimde kullanılacak dokuların üretilmesi hedefleniyor. Veganlar, yapay et için gerekli kök hücre temininin de şiddet içerdiğini söylüyor ve hayvanlara şiddete son verilmesi için bu çabaların vegan beslenme ile paralel ilerlemesi gerektiğini savunuyor.
Türkiye de anlaşmayı imzalayan son ülkelerden; iklim azaltımı hedefleri konusunda 3 milyar dolar da destek alacak.
Fotoğraf: Jo Anne Mcarthur