2018 tarihli kanun teklifinin pandeminin önceden bilindiği anlamına geldiği iddiası

2018 tarihli kanun teklifinin pandeminin önceden bilindiği anlamına geldiği iddiası

Yanlış Yanlış
YANILTICI
YÖNÜ

Bulgular

Meclise sunulan teklifin Covid-19 pandemisiyle ilgisi bulunmuyor.

Teklif Türkiye’de aşı karşıtlığının arttığı bir dönemde verilmiş.

Öncesi ve sonrası dönemde de bu konuda birçok teklif sunulmuş.

Bu içerik 2 yıldan daha eski tarihlidir.

2020’nin ilk aylarında hayatımıza giren Covid-19 pandemisine karşı elimizdeki en önemli silah aşılar. Neredeyse 150 milyon insanın yakalandığı hastalığa karşı toplum bağışıklığını artırma çabası sürerken, aşı karşıtı argümanlar da sosyal medyada yankı bulmaya devam ediyor. 

Türkiye’de 2021’in ilk ayları ile başlayan takvimde 21 Nisan 2021 itibariyle 13 milyona yakın kişi ilk doz aşısını oldu. Ancak sırası geldiği halde sağlık çalışanlarının yüzde 14’ü, 65 yaş üstünün yüzde 23,6’sı halen aşı yaptırmadı. Bu büyük oranda aşı karşıtlığının da payı olduğu ortada. 

Merkezine aşı karşıtlığını alan bir iddiaya göre 2018 yılında pandeminin olacağını önceden bilen milletvekilleri bir kanun teklifiyle aşıları reddedenlerin cezalandırılmasını istedi.

meclise asi teklifi iddia gorsel

Teklif 14 Ağustos 2018 tarihinde başkanlığa gelmiş

Teklif, meclis başkanlığına 14 Ağustos 2018 tarihinde gelmiş. Teklifi meclise sunan ise MHP’den Sefer Aycan. Metinde, kanunun meclise aşı karşıtı söylemlerin artması nedeniyle sunulduğu belirtiliyor. Teklifte bulaşıcı hastalıkların bir toplumsal sorun olduğu, herkesi etkileyebileceği ve bir kişinin aşı yaptırmamasının sadece kendini değil, tüm toplumu riske soktuğu vurgulanmış. Üçüncü maddeyle de salgın sırasında aşı yaptırmayan kişiler hakkında cezai işlem yapılması teklif edilmiş

Ancak meclise sunulan her kanun teklifi kabul edilmiyor. Bir teklif sunulduktan sonra hangi aşamalardan geçtiği meclisin sitesinden takip edilebiliyor. Kanun teklifleri komisyonda görüşüldükten sonra genel kurula geliyor ve mecliste kabul edildiği takdirde Cumhurbaşkanı’na sunulduktan sonra resmi gazetede yayınlanarak kanunlaşıyor. Bu kanun, üzere üç ayrı komisyona sevk edilmiş ve gündeme alınmamış. Yani bu sadece bir taslak.

asiteklifi kanun hareketleri

Teklif kabul edilmiş olsaydı bile bu iddialarda yer aldığı gibi Covid-19 salgınının önceden bilindiği anlamına gelmiyor. Teklifte mevcut pandemiye ilişkin hiçbir ibare bulunmadığı gibi bilim dünyasının da etrafında uzlaştığı ortak bir nokta var. Salgınlar dün de vardı, bugün de var ve yarın da olacak. 

Devletler de olası salgınlara karşı çeşitli önlemler almak zorunda. Meclise sunulan teklif de bunlardan biri. Ne ilki ne de sonuncusu. Zira salgın öncesi aşıların zorunlu olmasıyla ilgili tekliflere ilişkin meclis sitesinde bir araştırma yaptığımızda bir çok partinin bu konuda teklifi olduğunu görebiliyoruz. 

meclis asi teklifi1

Üstelik aşı karşıtlığının topluma etkilerini gündeme alan kanun teklifleri sadece son dönem değil önceki dönemlerde de gündeme gelmiş.

meclis asi teklifi2

Peki bu teklifler durduk yere mi ortaya çıktı? Google arama motorunda salgının başladığı tarihin biraz daha gerisini baz alarak bir sınırlama yaptığımızda bu konuda onlarca haberin yer aldığını görebiliyoruz. İddiada yer alan teklifin sadece dört ay öncesinde Deutsche Welle’de yer alan bir haberde Türkiye'de aşı reddinin hızlı bir biçimde arttığı vurgulanmış. Bir başka haberde ise aynı dönemde sağlık emekçilerinin karşılaştığı aşı karşıtı bildirilere yer verilmiş.

Teyit de yükselen aşı karşıtı tezlerin bilim dışılığını, Soner Yalçın tarafından kaleme alınan Kara Kutu adlı kitapta ortaya atılan iddialar üzerinden incelediği detaylı bir çalışma yapmıştı. 

İlginizi çekebilir: #SalgınVar yayında: Kara Kutu gibi bir kitabı neden kendimize dert ettik?

2019’un son aylarında ise KLİMİK bir açıklama yayınlamış ve aşı karşıtlığının artışı sonrası ortaya çıkan iddialara cevaplar üretmeye çalışmış. Doğruluk Payı da Kasım 2019’da yayınladığı bir yazıda bu konuya ilişkin bazı verileri gündeme getirmiş. 2018 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan verilere göre, 2016’da 11 bin olan aşıyı reddeden aile sayısı 2017’de 23 bine yükselmiş. Yani bu konuda durum salgın öncesi pek de parlak değildi. 

Hatta önü kesilen kızamık salgınının aşı karşıtlığı yüzünden 2018 itibariyle yeniden yükselmeye başlaması da bu konunun bilinen sonuçlarından

Meclise sunulan teklifler de bu bağlamda gündeme getirilen düzenlemeler. MHP’nin teklifinde de bahsi geçen genişletilmiş bağışıklama programı vurgusu da bunun bir diğer işareti. 

Sağlık Bakanlığı’nın 2008’de yayınladığı genelgeyle toplumda salgın hastalıkları önleme konusu önemli bir hedef haline getirildi. Program kapsamında boğmaca, difteri, kızamık, hepatit B gibi hastalıklar ve buna bağlı bebek ve çocuk ölümlerinin engellenmesi amaçlandı. 2009’da da bu konuda bir genelge daha yayınlandı

Salgın da başladıktan sonra aşı karşıtlığı ve aşının zorunlu olması ile ilgili tartışmalar gündemde yer almaya devam etti.